Dinimiz akraba ilişkilerinin sıkı tutulması ve kesinlikle ihmal edilmemesi uzerinde titizlikle duruyor. En azından bayramda bu konuya gereken hassasiyeti gostermeliyiz.

Bayramda akrabalarımızı ziyaret edelim

İnsanlar, her gecen gun daha da yalnızlaşıyor ve kendilerini sınırlı bir dunya icine adeta hapsediyorlar. İnsanlar arası ilişkiler gittikce zayıflıyor. Coğu kimse etrafında olup bitenleri umursamıyor bile. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sozu bu hali cok guzel bir şekilde resmediyor. Aynı apartmanda yan yana oturan dairelerdeki insanlar bile birbirlerini tanımıyorlar. Akrabalar arası ilişkiler ise neredeyse kopma noktasında.

Bu acı ve duşundurucu tablonun sebeplerini duşunduğumuzde kabaca bir tasnifle karşımıza iki ana unsur cıkıyor: Birincisi modern dunyanın bizlere sunduğu hayat tarzı, ikincisi ise kendi değerlerimizden uzaklaşmamız. Maalesef bunun en acı orneğini akraba ilişkilerinde yaşıyoruz. Yeni yetişen nesiller, amca, teyze, dayı, hala sevgisi ve ilgisi gormeden yetişiyor. HÂlbuki dinimiz akraba ilişkilerinin sıkı tutulması ve kesinlikle ihmal edilmemesi uzerinde cok ciddi olarak duruyor. Esasen akraba ziyareti, dinimizin, toplumu bir kalabalıklar yığını olmak yerine, bir aileye donuşturen cok hayatî prensiplerden birisidir.

Bu mesele dini kaynaklarda "sıla-i rahim" ifadesiyle anlatılıyor. Sıla kelimesi, memleket, ulaşma ve kavuşma gibi manalara geliyor. Sıla-i rahim ise gerek kan, gerekse evlilik vesilesiyle oluşan akrabalara, yakınlara iyilikte ve yardımda bulunma, onlarla ilgilenme, akrabalık bağlarını guclendirip, koruma anlamlarına geliyor.

AKRABALIK BAĞLARINI KOPARMAYALIM

Rabbimiz sıla-i rahim yapmamızı Kur'an-ı Kerim'de bizzat bizden istiyor. Konuyla alakalı ayeti beraber okuyalım: "Adını anıp Kendisini vesile ederek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a saygısızlık etmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakınınız." (NisÂ, 4/1)

Ayet-i kerimeden acıkca anlaşıldığı gibi Allah, bizden akrabalık bağlarını sıkı tutmamızı istiyor. Ayette gecen "erham", "rahim" (akraba) kelimesinin coğuludur. Bu kelimeyi bazı tefsir alimleri, mahrem olsun olmasın, "Kişinin butun yakınları akraba(rahim)dır" demişlerdir. Bu cok kuşatıcı bir anlayıştır ve bu manada aynı apartmanı, sokağı, işyerini paylaştığımız insanlar da sıla-i rahim cercevesi icine girmiş oluyor.

Sıla-i rahim, akrabalar arasındaki sevgi bağlarını guclendirir. Muhabbeti artırır. İnsanlar arasındaki dargınlıkları ortadan kaldırır. Birbirine bağlılığı artırır. İnsanları yalnızlıktan, icine kapanmaktan korur. Maddi veya manevi sıkıntıların cozumu adına birlikte careler bulunmasına vesile olur. Bu sayede hem kendiyle hem de toplumla barışık bir insan ortaya cıkmış olur.

ZİYARETLERDE ŞU HUSUSLARA DİKKAT!

1. Evvela sıla-i rahimde ihmal etmememiz gerekli olan insanlar anne ve babamızdır. Onlar, bizim hayat vesilemizdir. Onlarla ilgilenmek, ihtiyaclarını gidermek ve rızalarını kazanmak bizim icin bir vazifedir.

2. Akrabalarımıza ve yakınlarımıza karşı guler yuzlu ve tatlı sozlu olmalıyız. Onlarla her karşılaştığımızda selam vermeli, hal ve hatırlarını sormalı ve iyi dileklerde bulunmalıyız.

3. Plan ve programlarımız icine akraba ve yakınlarımızı ziyaret etmeyi de alarak musait zamanlarımızda, ozellikle de bayramlarda onları ziyaret etmeliyiz. Ziyarete giderken mumkunse bir hediye goturmek cok guzel bir davranış olacaktır.

4. Gunumuzdeki calışma şartları ve ekonomik endişelerden dolayı bizzat ziyaret etmek zor gorunuyorsa, en azından telefon ve e-mail gibi teknolojinin bize sunduğu imkÂnlarla ilişkileri devamlı sıcak tutmalıyız.

5. Sıla-i rahimde akrabalık bağlarını koparanlara oncelik vermeliyiz. Nitekim "İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını gorup gozetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri gorup gozetmesidir." (Buharî, Edeb, 15) hadisi bu hakikati ifade ediyor.

BİR SORU-BİR CEVAP

Peygamberimiz bayramlarda neler yapardı?

Evvela Allah Resulu, bayram namazına gitmeden once birkac hurma yiyordu. Ardından bayram namazını kılmaya yuruyerek gidiyordu. Başka bir hadislerinde ise Allah Resulu'nun bayram namazına gitmeden once gusul abdesti aldığı ifade ediliyor. (Buhari, Iydeyn, 4)

Daha sonra "Bugunumuzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır" (Buhari, İdeyn, 3) buyuran Efendimiz'in bayrama, bayram namazını kılarak başladığını anlıyoruz. O, bayram namazını "musalla" adı verilen geniş bir alanda kıldırıyordu.

ASHABIYLA BAYRAMLAŞIYOR

Bu geniş meydanda ashabıyla bayramlaşan Efendimiz'in, bayramların kalabalıkla ve buyuk bir coşku icinde kutlanmasını arzu ettiğini biliyoruz. Bu sebeple Allah Resulu'nun kaynaklarda zikredildiğine gore silahlarla yapılan folklorik gosterilere izin verdiği, Mescid-i Nebevi'nin toprak zemini uzerinde bir grup Habeşli'nin oynadığı mızrak-kalkan oyunlarını eşi Hz Aişe ile birlikte seyredip Hz. Omer'in mudahalesini de doğru bulmadığı bilinmektedir. (Buhari, İydeyn, 2) Yine bir bayram gunu kendisi seyretmemekle birlikte Hz. Aişe'nin yanında kız cocuklarının def calıp oynamalarına da izin vermiştir. (Buhari, İdeyn, 3)

Bu hadislerden bayram gunlerinde İslamî olculer icinde eğlenilmesi ve bazı oyunların oynanmasının caiz olduğunu anlıyoruz. Bayram gunu Hz. Peygamber'in yanında Buas harbine ait hamasî turkuler soyleyen iki kız cocuğuna mudahale etmek isteyen Hz. Ebu Bekir'e Allah Resulu: "Ey Ebu Bekir! Bırak onları soylesinler. Her milletin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır" (Muslim, Salatu'l-ideyn, 16) demiştir. Yine Allah Resulu bayram gunleri mescitte mızrak kalkan oyunu oynayanları seyretmek isteyen Hz. Aişe'ye yardımcı olarak bu gosteriyi onunla beraber seyretmiştir. (Buhari, İdeyn, 2)

BAYRAM SADECE EĞLENCE Mİ?

Bu arada şunu da ifade etmekte fayda vardır ki, yukarıda da ifade edildiği gibi Efendimiz'in Ramazan bayramlarında musallaya cıkmadan once hurma yeme Âdeti bir sunnet telakki edilmiş ve bu anlayış zamanla bayramlarda tatlı ikramı geleneğini doğurmuştur.

Efendimiz bir hadislerinde bayramı "yeme, icme ve Allah'ı zikir gunleri" olarak tarif etmektedir. (Ebu Davud, Savm, 49) Buradan hareketle diyebiliriz ki bayram gunleri sadece yeme, icme ve eğlence gunleri değildir. Bununla beraber bize bayram nimetini yaşatan Rabbimizi zikrederek O'na şukretmeliyiz.

TEFEKKUR ATLASI

Allah'ım Sen ne buyuksun!

İnsan gonul gozuyle, ciceklerin cehrelerinde parıldayan manadan, ağacların dal ve yapraklarında cilve cakıp duran canlılık ve guzelliklere kadar, cevresinde olup biten şeylere bir kere ibret gozuyle bakabilse, her şeyin otelere ait sırlı hayat kaynağından fışkırıp geldiğini anlayacak ve tabiatın bu baş donduren guzelliği karşısında buyulenip kendinden gececektir.

Eşyadaki butun bu suslu vaziyetler, bu baş dondurucu keyfiyetler, bu birbirine tebessum edip yardıma koşmalar o Rahmet ve Hikmeti sonsuza acılan birer penceredirler ki, bu pencerelerden bakar, her biri birer hikmet goncası olan O'nun sanatlarını seyreder ve buyuk bir heyecanla kendimizden gecip "Allah'ım Sen ne buyuksun" deriz.

BİR DUA

Gunahlarımızı bağışla ya Rabbi!

Rabbimiz, Senden butun varlığı kuşatan rahmet havuzuna bizi de almanı istiyoruz. Bize bayram hurmetine merhametinle muamele et, butun gunahlarımızı ve kusurlarımızı mağfiret et. Omrumuzun geri kalan kısmında da bize sıhhat, afiyet ver ve bizleri salih ameller işlemeye muvaffak eyle. Dualarımızı kabul buyur, isteklerimizi geri cevirme.

ORNEK HAYATLAR

Ne işiniz var bayram namazında!

Bir Ramazan bayramı gunu vaaz veren vaiz efendi, sene icinde namaza gelmeyip sadece bayramdan bayrama namaza gelenleri uyarmak icin şu hoş misal verir:

"Muhterem cemaat! Gecen bayram namazından sonra baktık ki bir kardeşimiz camide ceketini unutmuş. Bekledik oğlene gelir alır diye, gelmedi. İkindi... Akşam... Yatsı... Sabah... Yine gelmedi. Belki cumada gelir diye bekledik. Yine gelmedi. Aradan aylar gecip kardeşimiz gelmeyince biz de ceketi bir fakire verdik. Siz sakın oyle yapmayın! Hemen gelip alın."

BEŞ VAKİT NAMAZA GELİN

Kırmadan, incitmeden, "Beş vakit namaza gelin" uyarısı yapmak ne tatlı, ne nazik! Bayramlar, Allah (cc)'ın rahmetinin sağanak sağanak yağdığı, kalplerin yumuşadığı gunler, vaiz ve hatipler de -her zaman olduğu gibi- ozellikle bayram gunlerinde son derece yumuşak, şefkatli ve umit verici olmalıdır.

Vaizler, "Beş vakit gelmediniz. Cumada gelmediniz. Bayramda ne işiniz var" turunden kırıcı sozler soylememeli, bilakis "Ne guzel, hic değilse bayram namazına geldiler" deyip onları kazanmaya, gonullerine girmeye ve anlatacağı guzel şeylerle iki cihan saadetini kazanmalarına vesile olmaya calışmalıdırlar.



HAZIRLAYAN: Ali İhsan ER
__________________