Uc aylar manevî ticaret bakımından cok bereketli, kazanclı ve sevaplı bir mevsimdir. Bu mevsimde yapacağımız mÂnevi" calışmalar, ic Âlemimizde bambaşka ufuklar acar. Ancak, bu aylarda kazanılan ruh disiplinini daha sonra da devam ettirmek gerekir. Cunku bir sonraki uc aylara erişebileceğimiz hususunda elimizde bir senet yoktur.

Her yıl uğrayıp manevî hayatımızı nurlarla ışıklandıran uc ayları gerilerde bırakırken, Onun bizlere yaşattığı sonsuz hazları hicbir zaman unutamayız. Kadir Gecesinde ışıl ışıl yanan caddelerde akan nur selini nasıl hatırlarımızdan cıkarabiliriz?

İftar sofralarının feyzi yıl boyunca burnumuzda tutmez mi? Sahurların bereketini unutabilir miyiz? O kudsî hatıraları elbette unutamayız. Ozler, arar ve bekleriz.

Ama tabiî ki kuru bekleyiş ve ozleyişle yetinmeyiz. Uc aylarda ve bilhassa Ramazan'da kazandığımız manevî disiplini yıl boyunca da devam ettirmeye calışırız.

Yine namaz kılarız, zaman zaman oruc tutarız, başkalarına yardım ederiz. Malımızla, canımızla ve dilimizle Allah yolunda cihada koşarız. Nefsani his ve arzularımıza kulak vermeyiz. Huzur verici hatıralarını icimizde yaşattığımız mubarek uc aylarda kazandığımız manevî havayı devam ettirmeye calışırız.

Hayat sermayesinin durmaksızın elden cıktığını unutmayıp bir daha gelecek nur ve huzur mevsimine ulaşıp ulaşamayacağımız umit ve endişesini her zaman canlı tutarak Âhiret hazırlığına aynı şekilde devam ederiz.

Boylece, gelecek yılın o mubarek mevsimlerine yine aynı ruhla ve temiz vicdanla erişmeyi umarız. Bu ruh icinde hayatımız devamlı bir gelişmeye ve ilerlemeye sahne olur. Allah'ın rızasına erişme yolunda dÂima ileri gideriz ve bu ilerleme, inşallah son nefese kadar devam eder.

Şevval Orucu

Ramazan-ı Şerif'ten sonraki Şevval ayında oruc tutmak oteden beri sevimli bir adet olarak gelmiştir.

Bir ay boyunca oruca alışmış olan insanlar, şevval ayında da altı gun oruc tutmaya buyuk bir ilgi gostermiş, hatta teravih gibi sıcak bir ilgiyle şevval ayı orucunu surdure gelmişlerdir... Elbette bu sıcak ilgi sebepsiz değildir. Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruc tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yuzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gun oruc tutmakla butun seneyi oruclu gecirmiş olma sevabını kacırmak istememişlerdir. Bu konudaki hadisi ve yorumunu şoyle ifade edebiliriz:

"Kim orucla gecirdiği Ramazan ayından sonraki ŞevvÂl ayında altı gun oruc tutarsa, butun seneyi orucla gecirmiş gibi olur!."(Riyazu's-Salihin, C.2,S.510,2.)

Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra ŞevvÂl'de de altı gun oruc tutarak orucunu otuz altıya cıkaran kimse, butun seneyi oruclu gecirmiş gibi sevap almaktadır.

Âlimlerimiz, butun seneyi orucla gecirmiş gibi sevap almanın izahını şoyle yapmaktalar:

Ramazan boyunca oruc tutan insan her orucuna on sevap almışsa yekûnu uc yuz eder. ŞevvÂl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder uc yuz altmış. Yani bir sene.. Dolayısıyla hadîsin işaret ettiği sırra nÂil olur. Butun seneyi orucla gecirmiş gibi mÂnevî kazanc elde edebilir.

Aslında bu gibi mÂnevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, buyuk bir gonul arzusu ile talip olmak muhimdir. BÂzen oyle oruclar olur ki, tutanın gonlunde beslediği derin ve sÂfî ihlas yuzunden 360 gun değil, belki 360 senelik nÂfile oruc sevabını alabilir.. İhlas ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir.

Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak guc bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan aynı guclukle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi.

Biri duşunmuş ki:

- Bu colun ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, uzerine cıkıp da hayvana binebileceği yuksek bir yer yoktur. Oyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve cocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın ustune cıkıp bineklerinin uzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hÂlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.

Boyle guzel niyetle getirilen taşı oradan ofke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şoyle duşunmuş:

- Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hic duşunmemiş ki, gozleri gormeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere duşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere duşmesin, sevabı da bana olsun.

İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah rızasını kazanmış, umit ettiği sevaba nail olmuş. Her ikisinde de niyet hÂlis, yorum makul...

Biz de sÂfi bir niyetle altı gun orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza butun seneyi oruclu gecirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatÂlarımızı affedebilir.. Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır cizemez. Kimse kendi cimriliğini O' na da şÃ‚mil kılamaz.

Bu orucun arka arkaya olması şart değildir. şevvÂl ayı icinde olması yeterlidir.

Bir de Ramazan icinde tutulamayan oruclar varsa, once o borc olanı tutmak da makul ve meşru olur. Bir an once borctan kurtulmayı duşunmek elbette cok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de duşunebilir.. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.

Bir diğer husus da, Şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia etkisini kaybetmektedir. Cunku Aişe validemizin nikahı Şevvalde olmuş, yani iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak soz konusu olmuştur. Bu yanlış yorum şuradan da beslenmiş olabilir. şayet bayram cuma gunune rastlarsa, bayram namazı ile cuma namazı arası iki bayram namazı arasıdır. Boylesine dar bir vakte nikahı sıkıştırmayın, iki bayram namazının dışında yapın nikahınızı, tavsiyesini, Ramazan ve Kurban Bayramı arası gibi geniş zamana yayanlar, boyle bir yanlış anlamaya sebep olmuşlardır, diye de duşunulebilir.


Bir Menkîbe

Sufyanı Sevri anlatıyor:


- Ben Mekke-i Mukerreme'de uc sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gun Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gun o kimse beni yanına cağırdı. Bana dedi ki:

-Ben olduğum vakitde kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Mukireyn suali anında bana Tevhid'i telkin et!, dedi.

Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken :

-Ya Sufyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyac kalmadı, diye bir ses işittim.

O zaman:

-Ne sebeple bu lutfa eriştin, diye sordum

Bana cevap olarak:

- Ramazan-ı şerifin orucunu tutup şevval'den altı gun daha eklemem sebebiyle, dedi.

O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi goremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; boylece uc kere gordum. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve "Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve şevval'den altı gun orucuna muvaffak kıl" diye dua ettim. Allahu Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı.


Mehmet Paksu


__________________