Arkadaşlar Ahmet Hulusi'nin hoşuma giden bu eserini sizlerle paylaşmak istedim. Lutfen okuyun ve İslam'a koru korune inanmak ne kadar kotu kavrayın.
"DİN"İN TEMEL GERCEKLERİ - Ahmed Hulûsi
Değerli Dostlarım…
Allah’ın bu fakîre fark ettirdiklerine gore…
Bugun cok buyuk bir coğunlukla Kutsal Kitabımız Kur’Ânı Kerimi, Allah Rasûlunu ve İslÂm Dinini maalesef cok yanlış yorumlamaktayız…
Bu yanlışımızı da, her konuyu birbirinden kopuk olarak ele aldığımız; mevcut doneleri bir sistem icinde, birbirine bağlı olarak incelemediğimiz icin farketmemekteyiz!.
Duşunur ile diğer insanlar arasındaki fark da buradadır.
Duşunur icin, hic bir konu kendi başına ele alınmaz!… Mutlaka, o konu, onu cevreleyen konular icinde ve onlarla bağlantılı olarak ve hep birlikte ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.
Tıpkı bir puzzle gibi, her parca kendi yerini bularak sonucta tek bir resmi ortaya cıkartmalıdır.
Duşunur olmayan icinse, -etiketi ne olursa olsun-, onemli olan; o tek resmi meydana getiren yuzlerce veya binlerce parcayı bir kutunun icinde toplamaktır!. O, sadece elindeki kucuk goruntuyle yetinir; ve hatta toplamda acığa cıkan tek resimden bahsedeni tekfir bile edebilir.
Bu arada parcaların birbiriyle uyumsuzca yanyana koyulmasını yanlış bulan sınırlı akıllılar da, resmi suclar, hic bir şeye benzemiyor, ne sacma derler, elindeki puzzlı değerlendiremiyenler yuzunden!.
Din iki tur inananına hitap eder…
1.Anlamadan korkuyla sarılıp, kendini kurtarmak isteyen anlayışı sınırlıya…
2.Dini anlıyarak değerlendirmek isteyen duşunen beyin sahiplerine…
Duşunen beyinler, gerek KurÂn’ı gerekse Allah Rasulunu geldiği gunun şartları icinde değil; zamanustu olarak evrensel boyutta değerlendirirler; bin yıl sonrasına bile hitap edebilecek şekliyle anlamaya calışırlar…
Kelimenin şeklinde veya yalnızca geldiği gunun kullanım alanında değil; tum yaşamlarda nasıl anlaşılması gerektiği uzerinde dururlar..
Gelen Âyetin veya soylenen sozun “ruhu”nu anlamaya calışırlar… Hangi amacla, neyi neyle, neden değiştirmek icin gelmiş o Âyet ve soyleniş o soz, bunu araştırırlar…
İşte bu araştırmaları, duşunen beyinleri Kur’Ânın “RUHU”na, Rasulluğun “HAKİKAT”ına eriştirir… Bunun sonucu da…
“Allah indinde DİN İSLAM’dır” gerceğine varmak olur!.
Allah hepimize, İndindeki Din İslam’a ermeyi, kendi kısır değerlendirmelerimizden kurtulmayı nasip etsin.
---
Katlanacakları sonuc aynı olacak olsa da; bir Arap ile bir Arap olmayanın Allah Rasulu ve KurÂnı inkÂrı aynı değildir.
Arap olan, kendi dilinde kendisine ulaşmış olan bilgileri, kendi anlayış kısıtlılığından dolayı reddedebilir.
Arap olmayan ise, ancak bir başkasının cevirisiyle konuya erişebileceği icin; ceviriyi yapanın anlayışını tasdik veya red etmektedir bir bakıma…
Ayrıca…
Son gunlerde bazı gazete koşelerindeki yazarların yakınmalarını dikkate alırsanız, halkın anlayış seviyesinin de ne olduğunu biraz anlayabilirsiniz. Kimi yuzde 70 anlayışı kıt bir toplum icindeyiz diyor; kimi bunları cok daha yukarı cekiyor…
Anlayışı sınırlı bu toplum icinde, “tefekkur = derinlemesine duşunme” yeteneğinden yoksun; ezberci zihniyetle yetişmiş; falanca veya filancanın dediğini tekrarlamanın “ilim adamı” olmak icin yeterli olduğunu duşunen insanların naklettiği bilgiler acaba ne kadar guvenilir bilgilerdir?
İşine geldiği yerde falancanın fetvasına (yorumuna dayanan hukmune) bağlı bir şekilde konuşan, cevap bulamayınca da “Allah bilir” deyip kendi cehaletini ortmeye calışan “sistemsiz, duşunme yoksunu” kişilerin, “ilmi” acaba ne olcudedir?
Dunun tekrarı ile yarına hitap ne kadar mumkundur?
“Muslumanlık dini”, gunumuzde, eski klişelerin tekrarı ve bir yonetim marifetiyle insanlara “Tanrının emirlerini zorla uygulatma” anlayışı olarak ortaya cıkmaktadır.
Toplumda bu anlayışın sozculerinden biri de şu goruşu seslendirmektedir:
“Ben dinde militarist anlayışa sahibim!”
Emir-komuta zincirine dayalı bir “İslÂmiyet” ha?
Nerede kaldı, “Sen tebliğ et; onlar uzerine zorlayıcı değilsin” hukmu?
“İman”, Yaratının takdirindendir!
Teklif, Yaratanın ihsan ettiğinin, acığa cıkmasına vesile olması amacıyladır!
Herkes yaşamının devamında, sonsuza dek, bir onceki hÂl ve davranışının sonucuna katlanmak suretiyle hayatını surdurecektir!.
Sistemde Yaratanın hic bir zaman değişmez duzeni gecerlidir!.
Kişi, hangi gerekceyle veya mazeretle olursa olsun, yapmadığının karşılığını elde edemeyecektir.
Oyle ise, biz, “DİN” konusunda “militarist” anlayışı bir yana koyup; “Allah Rasulu”nun “tebliğ et; zorlayıcı olma” anlayışının hikmetini idrak etmek zorundayız.
“İslÂmiyeti” bir tarikat veya cemaat penceresinden değil; direkt Allah Rasûlunu ve getirdiklerini seyrettiren bir pencereden algılamak zorundayız.
Adam kalkıyor, “tanrıyı inkÂr ediyor”… Haklı!..
Cunku o, anlayışı kıtın kendisine anlattığı “tanrı”yı inkÂr ediyor!. Bilim gunumuzde ona, bir “tanrı”nın olmadığını idrÂk ettirmiştir!. “Allah” adıyla işaret edilenden ise, anlatanın haberi yok ki; anlayandan onu tasdik beklensin!. Zira hic bir aklı başında duşunme yeteneği olan insan, “ALLAH” adıyla işaret edileni inkÂr edemez!.
Adam kalkıyor, “peygamber”i inkÂr ediyor!… Eder!..
Bugun şartlanma yollu, ezber yollu, vehim yollu “peygamber” kabul edenlerin dışındaki her duşunen beyin “postacı-buyukelci” tanımındaki bir “peygamber”i reddeder!.. Bunun uzaylı bir buyukelciden ne farkı vardır ki?… Sen “Allah Rasulluğu”nun, “postacı-buyukelci” tipi “peygamberlik” ile alÂkası olmadığını anlatamazsan; hatta kendin bile bunu anlamamışsan; daha ne beklersin ki karşındaki insandan?
Gecen hafta gittiğim Cuma namazında, hutbede konuşuyor “imam” unvanı verilmiş kişi:
“Gokte Allah ve melekler…..”
DiyÂnet Devletleşince, Allah ve meleklerde gokte koltuk sahibi olurlar işte!..
İş bu hÂle gelmişse, biraz aklı olan insanlar, bu sacmalıklardan uzaklaşıp, onlardan biraz daha bilgili ve duşunceli olan başka “imam”ların cevresinde toplanmaya başlarlar!
Temeldeki yanlış şu…
Olay eğer “din duşmanlığı” değil ise…
Din eğitimi yasaklanmak yerine, “Din”in gercekleri ve doğruları insanlara oğretilerek, onların yanlışlardan uzaklaşmalarına vesile olunmalıdır.
Sadece “tukaka” denerek hic bir sorun cozumlenemez; aksine korduğum edilir!.
Yanlışlığını savunduğunuzun yanı sıra, “gerceği”, “doğru”yu ortaya koymuyorsanız, sizin samimiyetinizden elbette şuphe edilir ve “ard niyetli” olduğunuz duşunulmeye başlanır; soyledikleriniz arasındaki “doğru”lar da kaynar gider!.
Eğer bir yanlışı yasaklamak istiyorsanız; onu direk yasaklamak yerine, yanlışlığını acıklayın ilmi gucunuz yetiyorsa!
Aksi takdirde size “demokratik goruntulu faşist” etiketi yapıştırırlar!.
Duşunebilen, zek duzeyi hic değilse vasat olan insanlar indinde “ZORLAMAK”, ilkellikten ve geri kalmışlığın, ilmi yetersizliğin itirafından başka bir şey değildir!.
Yaratılmışların her zerresini kendi ilmi ve kudretiyle var kılan “Allah”ın; dolayısıyla, “Şahdamarından yakın” olduğu “insan”da, ilmini izhar etmesinin, “Allah Rasulluğu”nun acığa cıkmasına neden olduğunu izah edemiyorsanız…
“Melekî boyut”un, varlığın hakikatını oluşturan ilim ve kudret sıfatı ozelliklerinden olarak, her zerrenin oluşumunu meydana getiren boyut olduğunu anlamamışsanız…
KurÂnın, “OKU”nası “KİTAB –ummul kitab-“ın deşifre edilebilmesi icin; “Allah” adıyla işaret edilenin yaratısı sistem ve duzene gore, insana kendini tanıtan ve sorunlarına careler sunan bir “yaşam kılavuzu” olduğunu fark edememişseniz…
Elbette işiniz zor olacaktır!.
O zaman sığınacağınız “Muslumanlık dini”nde ceşitli acmazlar bulacak; ya gelecekteki sopa “KORKUSUYLA” duşunmeyi terk edip her şeyi anlatıldığı gibi kabullenecek; ya da, belki de bu yuzden tumunu reddetmek zorunda kalacaksınız!.
Ancak bu red, gerceği araştırmanıza da vesile olmuyorsa, bunun faturasıyla da zorunlu olarak karşılaşacaksınız; “bana soylenmemişti” mazereti de gecerli olmayacaktır!.
Yaratan’ın doğasında mazerete yer olmadığını gormeyecek kadar kor musunuz?
* * *
Eserin Tamamı
__________________
İslam'a Koru Korune İnanmayın !!!
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- İslam'a Koru Korune İnanmayın !!!