Resulullah efendimiz, ilk uc yıl, insanları gizlice İslÂm'a davet etti. İnsanlar, yavaş yavaş birer ikişer Musluman oluyorlardı. Bu zaman icinde Muslumanların sayısı ancak otuza ulaşabildi. Onlar da, ibadetlerini evlerinde yapıyorlar ve Kur'an-ı kerimin nazil olan ayet-i kerimelerini gizlice okuyup ezberliyorlardı.
Efendimiz, Muddessir suresinin nazil olmasıyla, insanları İslÂm dinine davete başlamıştı. Bu daveti gizli yapıyordu. Bir muddet sonra da; "Yakın akrabanı Allahu teÂlÂnın azabı ile korkutarak, onları hak dine cağır" (Şu'ara suresi: 214) mealindeki ayet-i kerime nazil oldu.
Bunun uzerine Muhammed aleyhisselam, akrabasını dine davet etmek icin hazret-i Ali'yi gonderdi ve hepsini Ebu Talib'in evine cağırdı. Onlerine bir kişiye yetecek kadar, bir tabak yemek ve bir tas sut koydu. Once kendisi besmele ile başlayıp, gelen akrabasına; "Buyurun" dedi.
Gelenler kırk kişi idi. Ancak, konulan yemek hepsini doyurdu ve hic eksilmedi. Davetliler bu mucize karşısında şaşıp kaldılar. Yemekten sonra Peygamber efendimiz, akrabalarını İslÂm'a davet etmek icin soze başlamak uzere idi.
Amcası Ebu Leheb duşmanlık ederek; "Biz bu gunku gibi bir sihir gormedik. Akrabanız sizi bir sihirle buyuledi. Ey kardeşimin oğlu! Ben senin gibi şer ve kotuluk getiren başka bir kimse gormedim" diyerek, sozlerine hakaretle devam etti.
Peygamberimiz de, Ebu Leheb'e; "Kureyş ve butun Arab kabilelerinin yapamayacağı kotuluğu bana sen yaptın" buyurdu. Hic biri Musluman olmadan dağıldılar. Bu hadiseden kısa bir muddet sonra, akrabasını tekrar davet etti.
Hazret-i Ali yine hepsini cağırdı. Onceki gibi onlerine yemek kondu. Peygamber efendimiz, yemekten sonra ayağa kalkıp;
- Hamd, yalnız Allahu teÂlÂya mahsustur. Yardımı ancak O'ndan isterim. O'na inanır, O'na dayanırım. Şuphesiz bilir ve bildiririm ki, Allahu teÂlÂdan başka ilah yoktur, O birdir. O'nun eşi ve ortağı yoktur, buyurduktan sonra, sozlerine şoyle devam etti:
- Sizi, bir olan ve O'ndan başka ilah olmayan Allahu teÂlÂya iman etmeye davet ediyorum. Ben, O'nun size ve butun insanlığa gonderdiği peygamberiyim. Vallahi siz, uykuya daldığınız gibi, oleceksiniz, uykudan uyandığınız gibi de diriltileceksiniz ve butun yaptıklarınızdan hesaba cekileceksiniz. İyiliklerinizin karşılığında mukafat, kotuluklerinizin karşılığında ceza goreceksiniz. Bunlar da, ya Cennet'te ebedi kalmak veya Cehennem'de ebedi kalmaktır. İnsanlardan, ahıret azabı ile ilk korkuttuğum kimseler sizlersiniz.
Ebu Talib, bu sozleri dinledikten sonra;
- Ey muhterem yeğenim! Sana yardım etmekten daha kıymetli bir şey bilmiyorum. Nasihatlerini benimseyip kabullendik, sozlerini de gonulden tasdik ettik. Şu anda, burada toplananlar, deden Abdulmuttalib'in cocuklarıdır. Muhakkak ki, ben de onlardan biriyim. Senin istediğin şeye, icimizde en once ben koşarım. Etrafını kuşatıp, seni korumaktan bir an geri durmayacağıma soz veriyorum. Sen, emrolunduğun şeye devam et. Fakat, eski dinimden ayrılmak hususunda, nefsimi bana boyun eğer bulmadım, dedi.
Ebu Leheb haric, oradaki akrabaları ve amcaları yumuşak konuştular. Fakat Ebu Leheb;
- Ey Abdulmuttalib oğulları! Başkaları O'nun elini tutup mani olmadan once, siz mani olun. Eğer bu gun O'nun dediklerini kabul ederseniz, zillete, hakarete uğrarsınız. O'nu korumaya kalkarsanız hepiniz oldurulursunuz... diye tehditler savurdu.
__________________
"Yakın akrabanı dine cağır!"
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- "Yakın akrabanı dine cağır!"