Kuran’ı kerim okuyanlarımız bilirler. Rabb’imiz bizi cağırdığı yola “sırat-ı mustakim” der.
Sırat-ı mustakim;dos doğru yol anlamına gelir. Fakat dos doğru yol ile dum duz yol takdir edersiniz ki birbirinden farklı şeylerdir.
Sırat-ı mustakimin doğruluğu hedefe ulaştırması acısındandır. Fakat hayat tarzı olarak sırat-ı mustakim ,virajlardan,iniş cıkışlardan ve engellerden ibaret bir yoldur.
Bu yolda olanlar bilirler,hayatlarını kendilerine ve değerlerine saygılı bir şekilde yaşatmamak icin elinden geleni yapan marazlar vardır. Bunlar şeytan ve onun (insanlaşmış) aveneleridir elbette. Bunun bilincinde olan bir insan sırat-ı mustakime girdiğinde dos doğru olan ama dum duz olmayan bir yola girdiğini bilir. Bilmesi gerekir… Başına gelebilecek eziyet ve zorlukları,bu yola girmenin doğal sonucu ve ilerlemesinin vesikası olarak telakki eder.
Yol cetin,yolcuda gonullu olunca elbette yolun sahibi de bir cok ikramlarda bulunacaktır. Yolcunun hatasız ilerleyebilmesi icin yol boyunca sayısız işaretler ve ikazlar yerleştirilmiştir. Fakat neticede insanız tabii. Yoldaki işaretlere ve uyarılara zaman zaman uymuyoruz veya fark etmiyoruz bile. Birde hız yapmışsak bu yolda. kaza yapmamız veya savrulmamız an meselesi oluyor. Coğu zaman ibretle izliyoruz bu savrulma sahnelerini ;coğu zaman hayretle… Ama hepsi acı veriyor insana.
Makam,mal,genclik,kadın,sağlık,evlatlar,nefis… İnsanın kalitesine gore kimi zaman keskin,kimi zaman tatlı virajlardır bunlar. Rab’imizin rahmetine bakın ki her bir virajın başına da o virajı başarıyla gecip Allah’ın takdirine kavuşmuş elciler yerleştirmiş.
Yola adımını atıp ilerleyen bir yolcu nefis ve şehvetle olan ilk virajına yaklaştığında ,eğer gozunu ve kulağını tıkamamışsa, virajın başında Hz. Yusufla karşılaşır. Duyabilene Yusuf derki: Ey yolcu! Yavaşla bakalım. Bu keskin bir virajdır. Bana kulak vermezsen savrulursun. Benim hayatıma bir bak ve benim rehberliğimde gec bu virajı der.
Yolcu bu uyarıyı alır ve uygularsa ne ala. Fakat Ey Yusuf! Ben bu virajı kendi yontemlerimle aşarım. Viraj dediğin nedir ki deyip de yardımı kabul etmezse işte o zaman savrulmaya başlamış demektir.
Bu virajı aşan biri yolun devamında zalim bir idareci virajıyla karşılaşır. Tabi virajın başında da Hz. İbrahimle…
Hz. İbrahim ona: Ey yolcu! Goruyorum ki zordasın. Hayatın kuşatılmış,duşunmen ve ozgurluğun elinden alınmış,oz yurdunda garip bırakılmışsın. Bu viraj serttir. Savrulanı coktur. İşte benim hayatım. Bana bak ve hayatın icin ibretler cıkar. Yoksa savrulman cok ani olur der.
Yolcunun bu virajı emniyetli bir şekilde aşabilmesi icin Hz. İbrahimin rehberliğini kabul etmesi ve uygulaması gerekir. Onun gosterdiği tavrı gosterdiğinde onun kazandığı gibi kazanmaması icin hic bir engel yoktur. Fakat; Ey İbrahim! Seninle donemlerimiz farklı,sen tektin biz cemaatiz,sana hic bir imkan verilmemişti oysa bize duşmanlarımız bir suru acık kapı bırakmış,senin zamanında zulum varmış bizde ise demokrasi diye bişey var. Ben kendi başımın caresine bakar imkanları kullanarak sıyrılırım derse işte bireysel ve toplumsal bir savrulma gercekleşir o zaman.
Hic kuşkusuz peygamberler ve yolcu arasında boyle diyaloglar gecmiyor elbette. Sırat-ı mustakimde yurumeye calışan bir yolcuyu ve peygamberlerin bu yoldaki fonksiyonlarını nacizane boyle bir misalle verdim. Eğer bizler hayatımızda karşılaştığımız zorlukları ve imtihanları peygamberlerden yardım alarak,Allah’ın onayladığı metotlarla aşmaya calışmaz isek tarihin tekerrur cemberi icerisinde doner dururuz. Kuran’da peygamber kıssalarının tekrar tekrar anlatılması,aynı kıssanın değişik uslup ve usullerde ısrarla anlatılması peygamberlerin hayatımızda ki fonksiyonuna dikkat cekmektedir.
Allah resulunun hayatından odev cıkarılmadığı ve aynı mertliğin gosterilmediği takdirde yuruduğumuz yol virajlı bir yol olmaktan cıkıp tum imkanların ayaklarımıza serildiği, zevkli ve tasasız dum duz bir yol haline gelir. Bu yol da cennete goturur mu bizi? Ne dersiniz?
__________________
Yoldaki Virajlar
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme