Esasen savaş yakıp yıkma, oldurmek gibi ozelliklerini icinde taşıdığı icin hoş karşılanmaz, ama din, namus, mal, vatanı korumak gibi mecburiyetlerden dolayı farz-ı kifayedir. Muslumanların cihad yapabilmesi icin uc şart gerekir:
- Duşmanın İslam dinini kabule yanaşmaması,
-Duşmanlarla Muslumanlar arasında bir anlaşmanın veya emanın bulunmaması
-Muslumanlardan cihada yeterli guc ve kuvvetin bulunması gerekir.
Cocuklar, ihtiyarlar, zayıflar, hastalar, korler, topallar, azık ve bineği(vasıtası) olmayanlar, kadınlar ve koleler(efendileri izin verirse cihada katılabilir) cihad ile mukellef değildirler. Ancak genel seferberlik halinde; kolelerde, kadınlarda, alimlerde, hatta savaşa kadir olabilecek cocuklarda cihadla sorumludurlar.
Savaş esnasında cihad icin kira caiz değildir. Kiralayıp da savaşa katılan kişi ganimet mallarından istifade edemez.
Bir Musluman siper kazmak, istihkam yapmak ve cihaddan sayılan işler yaparsa ucret alamaz, fakat harb(savaş) dışında bu işleri yaparsa ucret alır. Zımmi ise hem savaş icinde hem de savaş dışında ucret alabilir.
Kendileriyle savaşılacak gayri muslimlere; onceden İslama cağrı yapılır, kabul ederlerse ne ala, kabul etmezlerse cizye(guvence bedeli) vererek İslamın ahdi ve himayesi hatırlatılır. Bunu da kabul etmezlerse savaşılır.
İslam dininden haberdar olmamış gayri muslim ile coğunlukla muhasara esnasında da davet yapılabilir.
Gayri Muslimler Muslumanların yurduna aniden hucum yaparsa davete gerek kalmaz, hemen karşı koyulur.
Savaşta hayatta kalanlara gazi, olenlere ise şehitlik makamı verilir. Şehitler yıkanmadan defn edilir.
Muslumanlarla herhangi bir ahdi(anlaşması) bulunmayan gayri muslimlerin hakimiyeti altında bulunan yerler Darul Harbdir.. Bu yuzden darul harb ahalisine Harbi(kufur ehli) denilir.
Darul harb ulkesi fethedilip, Cuma, bayram vs. gibi İslam ahkamı icraya başlamışsa, o ulke Darul İslama donuşmuş demektir. Darul İslamın Darul harbe donuşmesi icin;
-Darul harbe bitişik, yani sınır olması,
- İcerisinde şirk ve kufur ahkamı icra edilmesi,
-İcinde evvelki eman ile emin bir Muslim ile zımmi kalmamış olmalıdır. Bu uc şart gercekleşmedikce o ulkeye darul harb denilemez.
Bir belde bir kere darul İslam oldumu artık ondan sonra gayri muslimlerin eline gecmiş olsa dahi yukarıda bahsi gecen uc şartın gereğince orası darul kufur olamaz.
Veliyyul Emr savaşa teşvik icin luzum gorurse mucahidlere cuzi de olsa para verebilir, buna tenfil denir.
Bir şahsın veya zumrenin İslamiyeti kabul etmesi uc yoldan anlaşılır:
- İslamiyeti kabul ettiğini apayan ikrar etmesiyle,
- Muslumanlarla beraber aynı safta cemaat olmasıyla,
- Bir cocuğun ana, babasına veya tabiyetine bakarak Musluman olduğuna hukmedilerek.
Duşmana Eman(guvence) verilirken; Geliniz, korkmayınız veya parmakla gokyuzune işaret edilmek tarzında yapılabilir. Eman; ozel eman ve genel eman olarak iki kategoriye ayrılır.
Duşmana eman verecek olanlarda şu şartlar olmalıdır:
-Musluman olması,
- Akıllı olmalı,
- Baliğ olmalıdır.
Emanın hukmu, muharib duşman icin emniyetin sağlanmasıdır. Bundan dolayı eman verilenler:
-Oldurulemez,
-Coluk cocukları esir edilemez,
-Mallarına ve namuslarına tecavuz edilemez.
Eman verildiğinden habersiz olarak diğer bazı Muslumanlar onların mallarını alırsa; iadesi gerekir, bazı erkeklerini oldururse diyetini oder, bazı kadınları esir ederse iadesi gerekir, cinsel ilişkide bulundukları kadınlarında mehirlerini verilir. Kadınlar uc hayız gorunceye kadar iade edilmezler.
Elcide emindir. Cunku barış elci ile temin edilebilir.
Bir şahsın elci sayılması icin; ifadesi kafi olmayabilir, vesika ibraz etmesi gerekir.
Esasen eman gerekli olmayan bir akd mahiyetindedir. Bir emanın maslahata aykırı olduğu anlaşılırsa, Veliyyul Emr usulu dairesince bozabilir.
Barışma muddeti gorulen luzuma gore:
Uzun(hudeybiyi anlaşmasında on sene olduğu gibi), ya da kısa, yani dort ay gibi olabilir.
Bazı Muslumanlar kendi başlarına duşman ulkesinden bir mal veya bir kadını zorla darul İslama getirirlerse bunlara sahip olamazlar. İslamda ahde vefa vardır. Ahde uymak şart. Musluman ahdine ihanet edemez cunku.
Gecici anlaşmanın son bulmasıyla, İslam ulkesinde yaşayan gayri muslimler hakkında hemen harbi muamelesi yapılmaz, aksine guvenli bir şekilde yerlerine donunceye kadar emin vaziyette kalmaları sağlanır.
Duşman anlaşmayı bozduğunda Muslumanlar kendi ellerinde bulunan rehineleri olduremezler, bilakis serbest bırakılarak yerlerine teslim edilirler.
Fetih ya barışla, ya da zorla gercekleşir.. Zorla ele gecirilen toprakları Veliyyul Emr dilerse cizye karşısında gayrimuslim halka bırakır, dilerse harac almakla iktifa eder(yeterli bulur), ya da gazilere taksim eder. Hz. Omer Irak topraklarını cizye ve harac almakla iktifa etmiştir.. Allah Rasulu Hayber arazisini kısmen gazilere, kısmen de beytulmalın(hazinenin) masraflarına karşılık ayırmıştır.
Harbilerle yapılan savaş sonucu cebren alınan mallara ganimet denir. Ganimet mallardan 1/5i; fakirlere, yetimlere, parasız kalmış yolculara vs. harcanır. Ganimet malların geri kalan kısmının mucahidlere dağıtılmak uzere; piyadeye birer, suvariye ikişer, kumandana bir ferd gibi hisse verilir.
Bir kumandan Veliyyul Emrin izni olmadan ganimetleri mucahidlere taksim(pay) edemez.
Savaş sonunda elde edilen esirler hususunda Veliyyul Emr serbestir, dilerse;
- Tumuyle hepsini ortadan kaldırır,
-Kole ve cariye edilmeleriyle yetinir,
-İslam esirleri ile değişir,
-İslam ahd ve emanında hurriyet verir.
Hasan-ı Basri; esirleri duşmanı korkutmak amacıyla darul harbde oldurulebilir, Darul İslamda oldurulemez, bu mekruhtur, diye beyan buyuruyor.. Esirlerin oldurulmeleri hususunda Veliyyul Emr maslahat ve hikmete gore hareket eder. İsrail oğulları esirleri işkencelerle oldururlerdi. Bazı milletlerde esirleri cileli ve yorucu işlerde insanlık hukukundan mahrum bırakırlardı.
İslam, esirlere eziyet verilmesini şiddetle men eder. Rasulullah(s.a.v); kole ve cariyelerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, ictiyinizden icirin diye beyan buyurdu. Yine; onlara zulmetmeyin buyurdu. Esir duşmeden Musluman olan herhangi bir duşman askeri ele gecince; ne oldurulur, nede koleleştirilir. Ancak esir duştukten sonra Musluman olursa kole denilmesi caiz olur. Cunku o gazinin hakkıdır, kolelik sakıt olmaz(duşmez).
Bir mucahid esir duşen bir muharibi(savaşanı) daha taksim edilmeden oldururse hakkında tazir tatbik edilir, ama diyet, tazmin ve kıymet-kefaret lazım gelmez. Ancak nefsi mudafadan dolayı oldurduyse tazirde gerekmez. Bir esiri oldurmek selahiyeti Veliyyul Emre aittir. Bir kumandan esirlerin isyan etmelerinden veya duşman kuvvetlerin gelip bunları kurtaracağından endişe edip korkarsa oldurme yoluna gidebilir. Esir duşen Muslumanları; para, silah, hayvan karşılığında esaretten kurtarmak caizdir.
Cihadla ilgili ayetler ve hadis-i şerif:
Kendilerine karşı harb acılan Muslumanlara zulme uğradıkları icin cihada izin verilmiştir. Allah-u Tealada onlara yardım etmeye elbette kadirdir. O Muslumanlar ki Rabbimiz Allah Tealadır demelerinden başka bir sebep yokken haksız yere yurtlarından cıkarılmışlardır(Hacc:39)
Sizinle savaşanlarla da Allah yolunda muharebe ediniz, fakat haksız yere tecavuz etmeyiniz. Cunku Allah mutecavizleri sevmez(Bakara:3)
Fitne kalkıp din tamamıyla Allah icin oluncaya kadar onlarla cihad ediniz ve eğer onlar o kotu hareketlerine nihayet verirlerse şuphe yok ki Allah Teala onların yapacaklarını gorucudur, layık oldukları mukafatı verir(Enfal:39)
Eğer andlaşmalarından sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatılırsa sizde o kufrun elebaşlarına karşı savaş acınız. Şuphe yok ki, onların yeminleri yoktur. Belki bu harb sebebiyle şu fena hareketlerine nihayet verirler(tevbe:12)
Muşrikler, sizinle topyekun savaştıkları gibi sizde onlara karşı topyekun savaşınız ve bilinizki Allah-u Teala, muttekilerle beraberdir(Tevbe.36)
Rasulu Ekrem bazı gazalarında guneşin batışa meyline kadar bekler, sonrada ashabı Kiramı arasında ayağa kalkarak:
Ey İnsanlar! Duşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz, Allah Tealadan afiyet temenni ediniz. Fakat duşmanla karşılaşınca sabr ediniz ve biliniz ki, cennet, şuphesiz kılıcların golgesi altındadır diye buyurur daha sonrada şoyle dua ederdi; Ey kitabı indiren bulutları yuruten fırkaları hezimete uğratan Allahım o duşmanları hezimete uğrat, bizlere de o duşmanlara karşı yardım ihsan buyur(Sahihi- Buhari ve Muslim) diye cihad olayını acıklığa kavuşturmuştur.
İSYANCILAR
Veliyyu Emre karşı isyan eden zumreye Buğat denir. Buğatın idaresindeki yerlere darul bağy, adil yerlerede darul adl denir.
Muslumanların katl edilmesini, mallarının alınmasını, zurriyetlerinin esir edilmesini helal gorenlere harici, yani isyan edenler, baş kaldıranlar(huruc edenler) denir. Tarihte hariciler cok kan doktuler ve Hz.Ali(k.v)i tum halifelik surecinde rahat bırakmamışlardır.
Veliyyul emr, isyancıların savaş hazırlığı icinde olduklarını oğrenince bunları yakalatarak tevbe edinceye kadar haps eder. İsyan edeceklerini soyledikleri halde, henuz azmetmemiş kimselere karşı henuz taarruz edilemez. Cunku ortada isyan cinayetine karar verilmemiştir.
Eyleme donuk olmayan, azm derecesinde bulunmayan ve duşunce sahasında kalan şeyler şeran takip edilmeyi gerektirmez. İsyan grubunun savaşa hazırlanması savaşa başlayacaklarına işarettir ki, bu grubun bilfiil savaşa başlamalarını beklemek doğru olmaz. Cunku bu durum kendilerinin kuvvetlenmesine fırsat verir.
Bağiler barış talebinde bulunursa kabul gorulur. Fakat para karşılığında barışa razı olmak caiz değildir.. Cunku İslam kardeşliğine ters duşer.
Hiyanete hiyanetle karşılık vermek İslam şiarına aykırıdır. Bağilerden(isyancılardan) duşen esirler hakkında Veliyyul Emr serbestir; dilerse oldurur, dilerse tevbe edinceye kadar haps edilir,ancak baği esirleri; kole ve cariye edilemez, fakat silahını elinden bırakmayan baği(isyancı) oldurulebilir. Silahını bırakıp eman dileyen saldırılamaz ve boyle bir baği kasten oldurulurse diyet lazım gelir.
İsyan sebebiyle bir baği İslam dairesinden ckmış sayılmazlar. Bağiler henuz mevzilenip isyan etmen once telef ettikleri malları, akıttıkları kanların tazmin etmekle sorumludurlar. Savaş halinde ehl-i adlden birinin malını telef ederse tazmin etmez.
Gayri Muslimlerden zimmet ve cizye(guvence bedeli) almak ac gozlulukten değil, Muslumanların icinde yaşayarak İslama kazandırmak amacını taşır. Cunku onlar sırf taklid(kopya) ehlidir.
Zimmet ehli(zımmi) aksine hareket etmedikce; malı, canı, namusu tıpkı Musluman gibi koruma altında olup, Muslumanların devamlı ahd ve emanın da bulunur.
Zimmet akdinin hukmu; mal, can, namus dokunulmazlığıdır.
Gayri Muslim bir zımmi hukumdarın, koleleri uzerindeki sahiplik hakkı olduğu gibi, aynı zamanda bu hakkı baki kalır (devamlılık kazanır).
Arabistan yarımadasında ne Kiliseler ne Manastırlar, ne Tapınaklar bırakılır, ne de bunların yeniden yapılmasına musaade edilir. Cunku gayri Muslimlerin Arabistan yarımadasında yerleşmeleri hukuken caiz değildir.
Bir zımmi icki, domuz gibi şeyleri bir gemiye yukleyerek Dicle, Fırat gibi nehirler yoluyla İslam beldesinin ortasından gecirirse buna engel olunamaz.
Herhangi bir kişi; hicbir zımmiye , Musluman olması icin zorlama ve baskıda bulunamaz.
İslamiyeti kabul etmek zımmeti duşurur.
Darul harbe iltihakla zimmet bozulur ve hakkında murted ahkamı cari(gecerli) olur, Darul İslamda karısı varsa kendisinden boşanmış olur ve malları varisleri arasında taksim olur. Fakat daha sonra yakalanıpda esir edildiğinde murted gibi oldurulmeyip, kole edinebilir, pişman olursa zımmeti donebilir.
Pişman olan zımmiye varislerine pay edilen malları geri alınıp, tuketilmiş olan malları geri tazmin ettiremez.
Bir zımminin cizye odemekten imtina etmesiyle(cekinmesi) zimmeti bozmuş sayılmaz. Zimmet sozle bozulmaz, ancak fiille bozulur. Keza bir zımmi muslumanı kasden oldururse veya kadına tecavuz ederse, ya da casusluk yaparsa vs. zimmet akdini bozmuş olmaz, Fakat bu suclardan dolayı cezalar tatbik edilir.
MUSTEMİN
Mustemin kendisine eman(guvence) verilmiş kimseye denir. İstimna ise; eman istemek demektir.
Musteminlerin de kısımları var, bunlar:
-Darul harbe ozel bir izinle gitmiş Muslumanlar,
-Darul harbe eman ile girmiş zımmiler,
- Darul harbden darul harbe izin ile gitmiş gayri muslimler.
Bir zımminin gidip darul harbe iltihak etmesine musaade verilmez. Harbinin İslam ulkesine gelip; ticaret, sanat gibi maksatla darul İslama gelmesine izin verilebilir. Fakat uzun muddet ikametine goz yumulamaz. Cunku casusluk sozkonusu olabilir.
Bir mustemin eşiyle birlikte İslamiyeti kabul ederse yanında bulundurduğu buluğa ermemiş cocukda kendilerine tabii olarak İslamiyete haiz olur. Buluğ ile tabiyet son bulur. Bir mustemin Muslumanların aleyhine olabilecek eşyaları darul harbe goturulmesine izin verilemez. Bir mustemin darul İslamda kendi rızasıyla; zimmeti kabul eder veya kendisine verilen muddetten fazla ikamet etmesiyle zimmeti kabul etmiş olur.
Bir mustemin darul İslamda arazi haraciyeden satın almakla zimmeti kabul etmiş sayılır. Fakat arazi haraciyeyi henuz haracı tahsil etmeden satarsa zimmeti kabul etmiş sayılmaz. Arazi-i haraciyeden bir yeri kiralayıp, araziyi ekmekle de zimmet kabul sayılmaz.
Zimmeti kabul eden bir mustemin harbilere iltihak edemez. Fakat geri donmek kaydıyla ticaret icin engel olunamaz. Mustemine eziyet verilemez. Hatta hakkında gıybet dahi edilemez. Cunku mustemin zımmi hukmundedir. Hatta zımmiye zulum muslumana zulumden daha şiddetlidir deniliyor.
Darul harbde mustemin bulunan iki muslumandan biri diğerini kasden oldururse kısas gerekmez, diyet gerekir. Cunku hadise darul İslamda olmamıştır.
Darul harbde bulunan muslumanın mustemin muslumanı oldurmesinde de hukum aynıdır. Bu hukum İmamı Azama goredir, İmameyne gore kısas gerekir.
Bir Musluman veya zımmi, Darul İslamda bir harbiyi oldururse kısas lazım gelmez. Cunku harbi kısas hususunda zımmi ve muslumana eşit değildir. Kısas ve eşitlik esasına dayanır.
Darul İslamda vefat eden bir musteminin malları varislerine verilmek uzere hıfz(saklanır) edilir.
Varisi bulunmazsa malları beytulmala ait olur.
Başta Muslumanlar aleyhine casusluk yapmamak şartıyla eman(sığınma,guvence) istemiş olan bir mustemin, daha sonra casusluğa curet ederse emanı zail olur. Veliyyul Emr dilerse ganimet almak uzere esir eder, dilerse ibret icin asarak oldurur.
Casusluk ile suclanan bir mustemin isbatlanırsa ceza verilir, aksi takdirde serbest bırakılır. Casusluğu kesinleşirse kendisine verilen eman(guvence) bozulmuş olmaz, fakat ceza tertib edilir.
Bir mustemin, darul islamda bir muslumanı veya zımmiyi kasden oldururse kısas gerekir. Cunku darul islama gelmekle İslam hukmunu kabul etmiş olur.
Darul İslamda iki musteminden biri diğerini kasden oldurmekle kısas cari olur. Cunku aralarında eşitlik sozkonusudur
Bir musteminin varisi bulunmazsa terekesi (mallarının geliri) beytulmala ait olur.
Darul İslamda vefat eden bir mustemin yanındaki malları darul harbde veya darul İslamda bulunan varisleri adına hıfz(saklanır) edilir.
Faydalınılan kaynak: Hukuki İslamiyye kamusu Omer Nasuhu Bilmen

alperen Ozel Uye

__________________