Osman Gazi Hazretleri ruhunu cadırda teslim etmişti. Vefatı sırasında Soğut'e yerleşeli kırk seneden fazla olmuştu; ama onun hÂl evi yoktu. Bilecik'te oğlu Orhan Gazi'nin emri altında Bursa'yı fethe uğraşırken uzaktan Bursa'nın ışıklarını goruyor ve "Beni oraya defnedin." diyordu. Etraftaki tekfurlardan elde ettiği mal mulkle t o zaman Topkapı Sarayı'nı kurabilirdi; ama, o cadırında vefat ediyordu. Zira o derin bir saffet, samimiyet ve adanmışlık ruhunun adamıydı. Bu fotoğrafı alır, sahabenin yanına koyarsanız aradaki farkı cok secemez, tefrik edemezsiniz. Osman Gazi Hazretlerini Hz. Halid'le yanyana getirseniz (sahabinin mutlak fazileti mahfuz) secmekte zorlanırsınız; "Acaba bu mu, yoksa oburu mu Halid dersiniz?" Bildiğiniz gibi; Hz. Halid vefat ederken geride hicbir şey bırakmamıştı. Sa'd b. Zeyd diyor ki: "Hz. Halid, herkesin ovduğu bir kumandan olarak yaşadı, İslÂm'ın bir yitiği olarak gitti.. gitti ve geride sadece atını ve kılıcını bıraktı."

Hz. Halid, iki imparatorluğu yerle bir etmişti; ama kendisine ait hic mal-mulk edinmemişti. Bu, mal-mulk olmamalı demek değildir.. gonlunu dunyaya kaptırmama, mala mulke, makama mansıba bağlanmama.. bağlanılması lazım gelene bağlanma demektir. İnsanın ancak tek bir yere bağlanmaya gucu yeter. Ademoğlu, iki şeye aynı olcude, aynı kuvvette gonul veremez.

İşte onlar, İ'layı kelimetullahtan başka hicbir şey duşunmuyorlardı. İstiyorlardı ki; herkes Allah'ı (cc) tanısın. İnsanlar, Hz. Muhammed'le (sav) tanışsın. Gece gunduz "Bu kocaman dunyaya nasıl Muslumanlığı anlatırız?" diyorlardı. Bir gun dunyanın buyukluğune bakıyor, anlatılanları dinliyor ve "Demek ki, bu dunyaya Muslumanlığı anlatmak bir insanın omrune sığmayacak kadar zormuş." diyorlardı. Sadece şu soze bile baksanız, maksat ve gayelerinin ne olduğunu, ne ile dertlendiklerini gorursunuz.

Hedef gosterme mi anlarsınız mujde mi; ama Allah Rasûlu (sav) "Benim adım guneşin doğup battığı heryere ulaşacaktır." buyurmuştu. Onlar, bunu bir vazife olarak anlamışlar ve hep bu vazifeyi eda etme gayretiyle yaşamışlardı. Aziz milletimizin mazisi bu kutlu vazifeyi yapmanın izzetiyle doludur. Herkesin olum hastalıklarına tutulduğu yerde bu millet "Biz umit olmalıyız." deyip ayakta kalmasını bilmiş ve bu şuurla yaşamıştır.

__________________