İslamda el-Vela vel-Bera Akidesinin Onemi Nedir?
Ebu Basir et-Tartusi
Bu soru, bircok insanın dilinde tekrar etmektedir. İslamda, dostluk ve duşmanlık akidesinin bu derece vurgulanmasındaki sebep nedir? İnsanoğlu olarak bizler, din ve akide ayrımcılığını bırakıp, neden kardeş olamıyoruz?
Bu tur sloganlaşmış sozler oldukca yaygın olmasına rağmen, fiiliyatta uygulanma imkanı olmayan hayali ve batıl taleplerdir. Şoyle ki:
İlk olarak: Dostluk ve duşmanlık bağını Allah icin ve Allaha iman temeli uzere kurmak, Allahu Tealanın, nebi ve rasullerin dili ile kulları icin bildirmiş olduğu dindir. Allahu Tealanın dini olan İslam dairesinde kalmak isteyen kişinin, bu akidenin dışına cıkması mumkun değildir. Mesele bu yonuyle, İslam ya da İslam olmamaktır
Kufur ya da İman!
İkinci olarak: Bizzat kendi zatı adına dostluk ve duşmanlık bağının kurulduğu kişi ilahlaştırılmış olur. Kim dostluk ve duşmanlığı Allah icin yapar, Allah icin sever ve Allah icin duşmanlık duyarsa, o kimse Allahın kuludur. Kim de bunları Allahtan başkası icin yaparsa, o kişinin kuludur.
Şeyhul-İslam İbn-i Teymiye (rahimehullah) şoyle der: Allahu Teala dışında, yaratıklardan hicbirini bizzat zatı icin sevmek caiz değildir. Sadece Allah Teala zatı icin sevilir. Bu, uluhiyetin manasında vardır. Allahu Teala şoyle buyurur: Eğer goklerle yerde Allahtan başka ilahlar olsaydı ikisinin de duzeni bozulup gitmişti. (21 Enbiya/22) Bir şeyi zatından dolayı sevmek, şirktir. Allahu Teala dışında kimse zatından dolayı sevilmez. Bu, onun uluhiyetinin ozelliklerindendir. Allahu Teala dışında her sevilen, Allah icin sevilmezse, ona duyulan sevgi fasittir.
Bu yonuyle dostluk ve duşmanlık, Tevhid ve şirktir. Şirk ise buyuk bir zulumdur ve tek olan Allaha ibadet icin yaratılan insanın değerini, yaratılana ibadet alcaklığına duşurur.
Ucuncu olarak: Hakkın ve batılın varlığı, hayır ve şerrin varlığı, batılı hak ile ve şerri de hayr ile defetme, Allahu Tealanın, uzerine mahlukatı yaratmış olduğu fıtrattır. Batıl, batıllığını ve azgınlığını devam ettirdiği surece hak ile birleşmez ve ona tabi olmaz. Hak da, hak sıfatını kaybetmediği surece batıla uymaz. Bunların olmasının imkanı yoktur. Eğer hak ve batıl bir araya gelmiş olsaydı, hayat fesada uğrar, kulların memleketlerin maslahatları yok olurdu. Allahu Tealanın buyurduğu gibi
Eğer Allah, insanların bir kısmıyla, diğer bir kısmını savmasaydı elbette manastırlar, kiliseler, havralar ve iclerinde Allahın adının cokca anıldığı mescitler yıkılırdı. (22 Hac/40)
Size ne oluyor ki Allah yolunda ve: Rabbimiz, bizi halkı zalim olan şu şehirden cıkar, bize katından bir sahip gonder, bize katından bir yardımcı yolla diyen mustazaf erkekler, kadınlar ve cocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (4 Nisa/75)
De ki: Hak geldi, batıl da cekişe cekişe can verdi. Cunku batıl, can cekişe cekişe yok olucudur. (17 İsra/81)
Bilakis Biz, hakkı batıl uzerine bırakırız da hak onun beynini darmadağın eder. O da derhal cekişerek can verir. Nitelendirmenizden oturu vay size! (21 Enbiya/18)
İşte Allah hak ile batıla boyle orneklendirir. (13 Rad/17)
Hak ve batıl, devamlı bir kavga icindedir. Ta ki kıyamet kopuncaya kadar. Onlardan birinin, diğeriyle birlikte yaşama veya dostluk icinde bulunma ihtimali asla duşunulemez!
Dorduncu olarak: Hak ve batıl uzere olan butun insanların, sadece insan olma esası uzerinde humanizm- bir araya getirilmesi, asla fiiliyata dokulemeyecek bir hayaldir.
Allahu Teala şoyle buyurur: Eğer guc yetirseler sizi dininizden dondurunceye kadar sizinle savaşmalarını surdururler. (2 Bakara/217)
Nasıl olabilir ki! Size karşı ustunluk sağlarlarsa hakkınızda hicbir yemin ve hicbir ahid gozetmezler. Dilleriyle sizi hoşnut etmeye calışırlar. Kalpleri ise isteksizdir. Onların coğu fasık kimselerdir. (9 Tevbe/8)
Onların dinlerine uymadıkca yahudiler de hırıstiyanlar da asla senden haşnut olmazlar. (2 Bakara/120)
Bu ve diğer bircok ayet, batıl fırkanın, hak ve hak ehlini tam olarak ele gecirmedikce, tuzak, savaş ve harp hazırlıklarından vazgecmeyeceklerine delalet etmektedir.
Gunumuz vakıası, Kuran-ı Kerimde geceni bu ayetlerin tamamını doğrulamaktadır. Yakın gecmişte, Bosna-Hersekteki muslumanlara yonelik yapılan katliamlar, bugun ise, Cecenistan ve Filistindeki muslumanlara yonelik katliamlar, Afganistan, Eritre, Keşmir, Filipinler ve Endenozyadaki muslumanlara yapılanlar, sadece burada sayabildiklerimizdir. Oyle ki, kufur ve nifak milletlerinin nefretleri altındaki muslumanlar acı ile feryat etmektedirler...
Beşinci olarak: İnsan olma esası uzere bir araya gelme iddiası, adaletle celişir. Zira yeryuzundeki en kafir ve en gunahkar insanlarla, yeryuzundeki en muttaki insanı ve yine yeryuzunu fesada uğratan zalim ile yeryuzunu ıslah edeni eşit gormek manasına gelir. Bu ise, zulum ve azgınlığın kaynağıdır.
Allahu Teala şoyle buyurur: Mumin kimse fasık kimse gibi midir? Bunlar eşit olmazlar. (32 Secde/18)
Oyle ya, (Allaha) teslimiyet gosterenleri, o gunahkarlar gibi tutar mıyız hic? (68 Kalem/35)
İman edip salih amel işleyenleri yeryuzunde fesad cıkaranlar gibi mi kılarız? Yahut takva sahiplerini gunahkarlar gibi mi kılarız? (38 Sad/28)
Altıncı olarak: İslamdaki dostluk ve duşmanlık akidesi, dil, ırk ve bolge farklılığına bakmadan butun insanları şu iki kısma ayırır: Mumin ve kafir...
Halbuki diğer akidelerde insanlar, birbirinden nefret eden yuzlerce guruba ayrılmaktadırlar. Dolayısıyla insanları en az parcalanma ile biraraya getiren, İslamdır.
Yedinci olarak: İslamda ustunluğu belirleyen mizan, takvadır. İnsanların diline, ırkına, memleketine ve rengine bakmaksızın sadece takva ustunluğune itibar edilir. Bu ise, insanları bircok farklı gurublara ayıran ve ustunluk mizanı daima farklılık gosteren beşeri sistemlerin tersinedir.
Sekizinci olarak: İslamdaki dostluk ve duşmanlık akidesi, ummeti her turlu askeri ve kulturel saldırılardan koruyan bir kale niteliğindedir. Yine bu akide, ummeti suclu kafirlerden ayrıştıran bir kaledir
Ummeti, Filistin topraklarında siyonist devleti kabul etmemeye ve onlara duşmanlık beslemeye iten etken şuphesiz ki bu akideden başkası değildir. Eğer ki siyonist yahudilerin tamamı, İslama samimi bir şekilde girmiş olsalar, acaba muslumanların onlara olan duşmanlığı devam eder mi? Elbette ki hayır... Zira bu durumda butun muslumanlar Allahu Tealanın şu emrine itaat ederler:
Muminler ancak kardeştirler. (49 Hucurat/10)
Yeryuzunde, kendilerinde hayat olanlar ile kendilerinde hayat işareti kalmamış olan yaşayan oluler arasındaki farkı duşun
Goreceksin ki, yaşayanlar, yaşayan olulerin aksine dostluk ve duşmanlık kalesine bağlı kalanlardır.
Bu nedenle Allahu Tealanın duşmanları, musluman cocukların kalplerindeki dostluk ve duşmanlık akidesini yok etmeye ve bu akide yerine cok zayıf olan bir takım cahiliyye dostluklarını yerleştirmeye calışmaktadırlar. Eğer bunu başarabilirlerse, şuphesiz işgallerini devam ettirmek onlar icin cok daha kolaylaşacaktır.
Dokuzuncu olarak: Nasıl ki kufur milletleri ve tağutlar bizlere karşı duşmanlık ve nefret besliyorlarsa, bizim de onlara karşı duşman ve nefret beslememiz en doğal hakkımızdır.
Allahu Teala şoyle buyurur: Bununla beraber muşrikler sizinle nasıl topluca savaşırlarsa siz de onlarla topluca savaşın. (9 Tevbe/36)
Muminler hakkında da şoyle buyurur: Ve onlar ki, kendilerine zulum isabet ettiğinde yardımlaşarak zulme karşılık verirler. (42 Şura/39)
İbrahim en-Nehai şoyle der: Onlar kucumsenmeyi kotu gorurlerdi, guc yetirebildiklerinde ise (insanları) affederlerdi.
Onlar, batılları, kufurleri ve dunyevi ihtirasları nedeniyle bize karşı duşmanlık ve nefret beslerler. Biz ise, hak ve hidayet nurunu, yeryuzu ve gokyuzunun cennetlerini gostermek icin duşmanlık besleriz. Bu duşmanlık, gercekte hayırlı bir duşmanlıktır. Belki de bu, onların Allahın dini olan İslama girmeleri icin bir sebep olur.
Allahu Tealanın buyurduğu gibi: İbrahimde ve onunla beraber olanlarda, sizin icin gercekten guzel bir ornek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: Biz sizden ve sizin Allahtan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allaha iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda surekli bir duşmanlık ve ofke belirmiştir. (60 Mumtehine/4)
Bu, duşmanlığın sebebi dunya ihtirasları ya da kulun, kula kulluk yapması değildir. Bu duşmanlık, onlar tek olan Allaha iman edinceye kadar devam eder. Eğer onlar, tek olan Allaha iman ederlerse, bu duşmanlık yerini barışa ve nefret ise yerini sevgi ve kardeşliğe bırakır... Allahu Tealanın buyurduğu gibi: Eğer tevbe eder, namaz kılar, zekat verirlerse, artık dinde kardeşlerinizdir. (9 Tevbe/11)
Onlara gostermiş olduğumuz duşmanlık, ibadet ve herkes icin hayrı istemektir. Onların bize gostermiş oldukları duşmanlık ise, şirk, kufur ve herkes icin şerri istemektir.
Hamd Alemlerin Rabbi Olan Allaha Mahsustur
__________________
el-Vela vel-Bera Akidesi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●17 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- el-Vela vel-Bera Akidesi