Mucize: Mucize olağanustu bir durum olup Peygamberliği iddia edenin iddiasını tasdik edip davetinin hak olduğunu bildiren ve başka insanların aynısını yapamadığı olaylardır. Olağanustu olmayan durumlar mucize değildir. Ucakların ucması gibi. Aynı şekilde Peygamberlik iddiası olmayıp Peygamberlere tÂbi olan evliyalarda da benzeri olaylar hasıl olur. Ama buna mucize değil keramet denir. Mucizenin aynısını başka biri yapamaz. Ama bir sihirbazın yaptığını başka bir sihirbaz yapabilir. Ama mucizenin aynısını asla kimse yapamaz.

Mucize iki kısımdır:

1-İnsanlar istedikten sonra Peygamberlerden hasıl olan mucizedir. Orneğin, SÂlih Peygamberlerin kayadan cıkan devesi ki, kavmi O’ndan bunu istedikleri icin, O da bir kayadan bir deve ve yavrusunu onlara cıkardı.
2-İnsanlar istemeden Peygamberlerden hasıl olan mucizedir. Orneğin, Peygamber Efendimize hasıl olan mucize ki, o da ağacın Peygamberimiz icin ağlamasıdır.

İmam BuhÂrî’nin rivÂyet ettiğine gore Peygamber Efendimiz camide bulunan ağaca yaslanarak Cuma hutbesini okuyordu. Ensar’dan biri“Ey AllÂh’ın Resulu! Sana bir minber yapalım mı?” dedi. ”İsterseniz” diye cevap verdi. Cuma gunu olduğunda yapılan minbere cıktı. Daha once yaslandığı ağac, cocuk gibi ağlama sesi cıkarmaya başladı. Peygamberimiz minberden inerek onu kucaklayıp sardı o da sustu.
İmam Ali’nin oğlu Hasan bu mucizeyi anlattığı zaman şoyle derdi: “Ey Muslumanlar! Tahta olan ağac Peygamberimize hasret kalıp onu ozledi. Siz daha fazla hasret kalıp O’nu ozlemelisiniz.

Keramet: Keramet de olağanustu bir durum olup AllÂh’a itaat eden durust mumin kişilere, yani evliya olanlara hasıl olan olaylardır. Bundan dolayı keramet buyuden ve sihirden ayrılır. İs aleyhisselÂmın annesi Meryem’e hasıl olan keramet gibi. Zekeriyy Peygamber, Meryem’in yanına gittiği zaman (ZekeriyyÂ, Meryem’in eniştesidir) yanında kışın yaz meyvesi, yazın kış meyvesi bulunduğunu gorurdu.


AllÂh-u TeÂl “Âli İmrÂn” sûresi’nin 37. Âyetinde şoyle buyuruyor:

كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا قَالَ يَا مَرْيَمُ أَ نَّى لَكِ هَذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ الله ِ

Anlamı: “Zekeriyy O’nun (Meryem) yanına mihraba her girişinde orada bir rızk bulur ve “Ey Meryem! Bu sana nereden geldi ” der. O da “AllÂh’tandır.” derdi.

__________________