MevlÂnÂ, “İnsan mısın, cileye hazırlan” der. Gercekten insanın mayası zorluklarla, sıkıntılarla, meşakkatlerle yoğrulmuştur.

Cekirdek gibidir Âdet o. Cekirdek cekirdeklikten kurtulmak istiyorsa toprak altına girecek, o karanlık dunyada kabuğunu catlatıp filiz verecek, aydınlık bir dunyaya cıkıp yuzlerce, binlerce meyve veren koca bir ağac olacaktır. Cuz’î olan hakikatini kullî, kucuk olan hakikatini buyuk ve geniş yapmak istiyorsa bu cileyi gonullu olarak kabul etmelidir.
İnsanın dunyaya gelişi de, sonraki hayatı da hep cilelerle, meşakkatlerle dolu değil midir? Ana rahminden dunyaya gelirken az mı sıkıntı ceker insan? O daracık ve karanlık yerden kurtulmak, aydınlık ve geniş bir dunyaya cıkmak icin ne kadar sıkıntı cekse yeridir.

Ne var ki bu geniş, rahat ve aydınlık dunyaya adım atmakla sıkıntılar bitmez, daha da artar. Daha geniş, daha guzel, daha harika bir Âleme gidilecektir.

Şu halde insan zorun, meşakkatlerin adamıdır.
Her nimet kulfetle, her rahmet zahmetle, her kolaylık meşakkatle gelir. Sonsuz bir saadetin yolcusu olan insanın da bu uğurda bir kısım sıkıntıları cekmesi kadar tabiî birşey olamaz. Madem ki bunun otesinde bu dunya saadetinden bin kere daha ustun ebedî bir mutluluk vardır. Ne kadar gucluk cekilse azdır.

Kur’Ân da insanın bu ozelliğini “Muhakkak ki Biz insanı zorluklardan gecirmek uzere yarattık” meÂlindeki Âyetiyle anlatır. Dunyada bile belli noktalara gelebilmek, yukselebilmek icin az mı cile ve sıkıntı cekiyoruz? Hangi buyuk hedefe meşakkat cekilmeden ulaşılabilir?

İnsan maksadının buyukluğu olcusunde meşakkatlere goğus germek zorundadır. Demirin kıvama girmesi icin cekic yemesi gibi insan da olgunlaşabilmek; kabirde, Mahşerde rahat edebilmek, Cennete lÂyık hÂle gelebilmek icin hak yolunda cile ve sıkıntılara goğus germekle mukelleftir. Hz. Ebû Bekir, “Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız acılmış gibidir” der. Onumuzde kabir gibi, Mahşer gibi, Mahkeme-i Kubra gibi, Sırat gibi aşılması gereken zor engeller vardır. Akıllı insan bugunden yarını gorebilen ve adımlarını ona gore atabilen insandır.

Sıkıntılar, meşakkatler boşuna da değil. Meşakkat her şeyden once alÂmet-i makbuliyettir. İşlerin en hayırlısı en zor olanı değil midir? Rabbimiz meşakkatlerine rağmen iyilik yapanları mujdeliyor: “Kim iyilikle huzurumuza gelirse, ondan daha hayırlısıyla karşılık gorur.”

Evet, “Hazırlanınız! Başka daimî bir memlekete gideceksiniz!”
Bunca mukÂfat meşakkatleri ustlenmeye değmez mi?
__________________