AYVALIK
Ayvalık’ta tatil denizin kıyısında başlayıp biten bir zaman olmamalı. Sokaklar bir guzel gezilmeli. Evlerin kapılarına, kapıların tokmaklarına kadar ayrıntılara bir bir bakılmalı.Tatile keyifli bir boyut kazandırmalı, deriz.
Yolunuz buralardan geciyorsa da ( Canakkale - İzmir yolu ilcenin icine girmeden kıyısından gecip gidiyor. ) ilcenin icine girip bir mola vererek dolaşın deriz. Ulkemizde, hele sahil şeritlerimizde az sayıda kalan "gecmişi yansıtan" yerleşimlerden birisidir Ayvalık. İzmir’e kadar bir de Eski Foca’da gorebileceksiniz boylesi bir yerleşim dokusunu.
Ayvalık’ın kıyısından gecip gitmek ya da Ayvalık’da denizle otel arasına sıkışıp kalan bir tatil gecirmek bu şirin ilceye haksızlık olur. Ama asıl boyle bir guzelliği tanımamış olmakla kendinize haksızlık edersiniz. Eh ikisinden birini kabul ediyorsanız buyurun Ayvalık’ı gezmeye:
Mevsim bahara donuyorsa, zeytinler toplanıyorsa yağ fabrikalarının kokusu carpar burnunuza oncelikle. İlk anda bu kokuyu yadırgayabilirsiniz ama alışırsınız ve rahatsız olmazsınız sonra. Yaz sıcağının ortalığı kavurduğu gunlerdeysek ve vakit oğlenden ikindiye donuyorsa "imbat"ın denizle guzelleşmiş kokusu Ayvalık’ın asıl kokusudur. İmbat İzmir’in unlu ruzgÂrıdır, diye bilenlere Ayvalıklılar itiraz ederler hemen, "Siz Ayvalık’ın imbatını solumamışsınız", diye. Kimin haklı olduğuna biz karar veremedik, iyisi mi siz gidip ikisini de tanıyıp kararınızı verin.
1. Dunya Savaşı’ndan once Ayvalık ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı yerdi, Turkler azdı. Rumlarla Turkler arasında da bir sorun yoktu. Ayvalık zengin, verimli toprakları ve balıkla dolu denizi ile herkese yetiyordu. Anadolu’nun işgali başlayıp da 28/29 Mayıs 1919 gecesi Yunan askerleri Cunda adasına cıkıncaya kadar boyle surdu. Tam 39 ay 16 gun işgal altında yaşadı Ayvalık. İstiklal Savaşı kazanılınca da sular durulmadı. Tarih boyunca kardeşce yaşayan insanların arasına kama sokulmuştu bir kere. Konu komşu birbirine duşman edilmişti. Barış icinde, kardeşce yaşama ortamı yitince kac kuşaktır buralarda yaşamış Rumlar’dan coğu Yunan adalarına gittiler. Girit’ten, Midilli’den ve Makedonya’dan Turkler gelip yerleştiler. Lozan anlaşmasından sonraki "Mubadele" Ayvalık’a işte boyle yansıdı. Ayvalık’tan Yunanistan’a gocenler eski yurtlarını unutamıyorlar. Atina’da Ayvalık Yıldızı diye bir gazete cıkarıyorlar ve Ayvalıklılar Birliği’ni kurmuşlar. Arada bir yaşlılar dunya gozuyle eski memleketlerini gormeye gidip nemli gozlerle sokaklarda dolaşıyorlar. Gitmeyip kalanlar bildikleri gibi yaşayıp gidiyorlar.
Daha once gelip de bu şirin ilcenin tadını bilenler hemen sokak aralarına yururler. İlk kez gidiyorsanız İlk Kurşun Tepesi’ne (Eskiler İlyas Peygamber, diyorlar.) cıkıp şoyle bir kuşbakışı seyredin. Cok etkileyici bir manzara goreceksiniz, sonra ayrıntıları keşfe koyulursunuz.
Once carşının ic taraflarına yuruyun, sokaklarda dolaşın. Eski evlere bakın. Ozellikle kapılarına, alınlıklarına, kapı tokmaklarına, pencerelerine bakın. Tahta ve taş işciliğinin guzel orneklerini goreceksiniz. Hemen hepsi ucuk renk boyalı taş evler arasında yurumek gecmişte yolculuk etmek gibidir. Birdenbire bir minare cıkıverir karşınıza. Aşağıya doğru baktığınızda eski bir kiliseye cami yapmak icin eklenmiş olduğunu gorursunuz. Cunda’dakiler haric Ayvalık’ta ondan fazla kilise vardı. Bunların bazıları gunumuze ulaşamadı.
Taksiyarhis Kilisesi kentin en eski mahallesindedir. Balık derisi uzerine işlenmiş aziz portreleri ile ikonları 130 yıl gecmişten geliyor. Bunlardan bir kısmı calındığı icin kilise ziyarete kapatılmıştır.
Agios Yannis Kilisesi Saatli Cami olarak goruluyor. Cumhuriyetten sonra camiye cevrildi. Şimdiki Cınarlı Camisi de Agios Yorgios Kilisesi idi. Gazi İlkokulu avlusunda Hayrettin Paşa Camisi olarak kullanılan Kato Panaya oksuzler icin yaptırılmıştı. Feneromeni eski kiliselerin en şanssızlarından olmalı. Zeytinyağı fabrikası olarak kullanılıyor. Stadyum yolu uzerindeki bu kiliseye icinde "kutsal su" bulunduğu icin Ayazma deniliyordu. Biberli Cami Agios Nikolaos Kilisesi’nden cevrildi. Ayvalıklı gazeteci-yazar Ahmet Yorulmaz Ayvalık’ı Gezerken adlı kitabında adını belirleyemediği 1899’da yapılmış bir kiliseyi daha ortaya cıkarmış. Sakarla Mahallesi 28. sokaktaki 8 numaralı evin bahcesinde kalan kiliseyi gormek icin ev sahibinden izin almanız gerekiyor. (Evin bahcesindeki bir kiliseyi İzmir’in Selcuk ilcesi Şirince Koyu’nde de goreceğiz. Ozel mulkiyedeki kiliselerin onlarcasını da Kapadokya’da gezeceğiz.
ŞEYTAN SOFRASI
Ayvalık’ı, korfezin guzel koylarını ve goz alabildiğine uzanan zeytinliklerini kuşbakışı seyretmek icin Şeytan Sofrası’na cıkmalı. Sarmısaklı yolunda Şeytan sofrası tabelasından sağa dunduğunuzde masalar, tuvalet, telefon ve su gibi hizmetleri bulabileceğiniz Camlık Orman Kampı’na, devam edip yokuş yukarı kıvrılan yolu izlediğinizde Şeytan Sofrası’na ulaşacaksınız. Cumhuriyet Alanı’ndan kalkan dolmuşlarla da gidebilirsiniz. Tepe aslında eski bir lav birikintisidir. Yuvarlak bir sofraya benzer. Bir lokanta da bulunan tepede manzara nefis, ozellikle gunbatımında fotoğraf icin cok uygun. Demir bir kafes icinde de şeytana ait olduğu soylenen kocaman bir ayak izi var. Ayak izinin buyukluğune ve ayakkabı fiyatlarına bakarsanız "şeytanın pabucu" epeyce pahalı olmalı. Demir kafese caput bağlayanlar ve para atanlar da oluyor. Şeytan Sofrası’nın yanıbaşındaki tepeye Tavşan Kulakları deniyor. Beş metre kadar, tavşan kulağına benzeyen iki kaya sanki yapaymış gibi gorunuyor.
Tımarhane Adası
Camlık koyundan yukarı Şeytan Sofrasına donmeyip devam ederseniz ( eski Murat Reis Oteli’nin arkasından gecen yol) Yarımadanın ucuna, yoredeki adıyla Tımarhane adasına cıkarsınız.
Rumların yaşadığı zamanlarda meyhanesi bol bir koymuş Ayvalık. Halkın yuzde 90’ı icki icen, delisi de bol bir koy. İşte bu yıllarda ickinin dozunu fazla kacıranları, adanın yakınlarındaki Tımarhane adasına goturup bırakırlarmış. Surekli ve sert esen ruzgarda akılları başlarına gelenler tekrar halkın arasına karışırlar; gelmeyenler de ruzgarın cıkardığı seslerle biraz daha oyalanırlarmış.
Ayvalık’ta ruzgar ve meyhaneler şimdi de bol. Ama yuzyıllar oncesinin psikoterapi merkezi Tımarhane adası gunumuzde delilere değil, yeşil doğası ve tertemiz sahili ile turistlere ev sahipliği yapıyor.
Camlık koyunun sonunda, Şeytan Sofrası’nın eteklerinde ve yarımadanın ucunda yer alan Tımarhane adası yalnızca adıyla değil, tepede bulunan ilginc yapılı kayalarıyla da dikkati cekiyor. Girintili, cıkıntılı ve hemen dibindeki manastırı bir ahtapot gibi sarmış kayalar, ruzgarda garip uğultular ve sesler cıkarıyor, adeta ıslık calıyor.
Adada gorulen tek yapı kucuk taş manastır. Birkac kemerli pencere yuvası ve arkasında bir koridoru bulunan bu bakımsız manastır, gunumuzde ağıl olarak kullanılıyor. Bolgeye hakim olan taş manastırdan Ayvalık Alibey Adası, Tavuk Adası ve Camlık koyunun manzarasını seyretmek oldukca dinlendirici. Ozellikle Ege’den esen ruzgar, yuruyuşe ve tırmanmaya meraklı doğaseverlere uygun bir ortam oluşturuyor. Rumların "Agia Paraskevi" dedikleri Camlık koyundaki Sarımsak yarımadasının devamı olan Tımarhane adasına, Turkler "Taşlı Manastır" da derlermiş. 70 yıl oncesine kadar psikoterapi merkezi ve ciftlik binalarının da bulunduğu Tımarhane adası, Cunda adasına giden turistlerin mutlaka uğramaları gereken bir doğa harikası. Yoredeki bir diğer ilginc doğal guzellik ise Dalyan boğazı mevkiinin bir başka kıyısında yer alan "Deliklitaş". Ortasındaki delik nedeniyle bu adı alan katran rengindeki Deliklitaş, Camlık koyunun sığ bolumunde, kumdan oluşan bir dilin ucunda bulunuyor. Tekneyle giderseniz karaya oturmamaya dikkat etmelisiniz. Koyun icinde bir de balık uretme ciftliği yer alıyor.
CUNDA ADASI
Ayvalık’ın karşı tarafındaki adaya Cumhuriyet oncesinde Rumlar "Kokuluada" anlamında Moshinos, Turkler Cunda diyorlardı. Adaya sonradan işgalcilere direnen Ali Bey’in adı verildi. Ada 1964 yılında bir kopru ile Ayvalık’a bağlandı. (Belediye otobusu ve dolmuşlar da calışıyor ama yazın dolmuş motorları ile gitmek daha guzel.) Bizce Cunda’ya akşama doğru gidilmeli ki akşam yemeği de orada yenmeli. Ada eskiden deniz urunleri ve şarap uretilen yerdi. Otomobille gidenler girişte park etmeliler. Zaten bir avuc yer ve daracık sokaklarda yurumek cok keyifli. Sahildeki yuksek tavanlı Taş Kahve’ye girmeyi unutmayın. Adanın etrafı cam ve zeytin ağacları ile donanmış. Yollardaki arı kovanları kimseyi urkutmesin, hic bir zarar vermezler insana. Adanın etrafında otomobille dolaşılabilir ama akşam serinliğinde yaya dolaşmanın tadını vermez. Kucuk tepelere cıkıp guneşin son ışıklarının vurduğu adaları, koyları seyretmekten de mahrum kalırsınız.
Adada cok sayıda kilise, manastır vardı. Coğu gunumuze ulaşamadı. Kiliselerin en buyuğu Taksiyarhis 1873’de yapılmış metropol kilisesiydi. Devasa canı Bergama Muzesi’nde bulunuyor. Bizans stilindeki kilise gezilebiliyor. Panaya Kilisesi’nin duvar kalıntılarını Bakkal Sokağı’nın başında, Agios Yannis’in dort duvarını girişte, soldaki tepenin uzerinde gorebilirsiniz. (Bu tepeye şimdilerde "Aşıklar Tepesi" adı takıldı.)
Adada sekiz manastır bulunduğu biliniyor. "Ayışığı" anlamına gelen Ayios Dimitrios Ta Selina adanın kuzey yonunde, kara uzantısında ozgun yapısı ile dikkati cekiyor.
Gunun son ışıkları denize duşerken adanın balıkcı lokantalarından birini beğenin. İsterseniz oturmadan once "Papalina var mı?" diye sorun. Papalina adanın ozel balığıdır ve eski meyhanelerin vazgecilmez rakı mezesidir. Şimdilerde fiyatı duşuk diye kimi meyhaneler bulundurmuyor, kimileri de "yok", diyor. (Meyhaneye Ayvalık’ın icinde gidecekseniz Tenekeciler Sokağı’nı bulacaksınız.) Balık her yerde olduğu gibi burada da azaldı. Yazın kalabalığı da bindirince fiyatlar iyice yukseliyor. Butun Ege’de olduğu gibi burada da balıkları gorerek secin ve onceden fiyatlarını sorun. Muşteri cokluğuna gore biraz pazarlık etmeniz de mumkun. Cipuranın ciftlikte yetiştirilenini istemezseniz denizden tutulanı pek kalmadı, sinarit de kalmadı. Levrek arasıra cıkıyor ve cok pahalı. Levrek icin piyangoculardan şansınızı deneyebilirsiniz. Bir numara secip tombalada size cıkarsa lokantaya verip pişirtirsiniz ve şansınızın armağanı ile mukkellef bir ziyafet cekersiniz. Mezgit’in bir turu olan ve Ayvalıklıların bakalaros dedikleri balıktan guzel bir buğulama deneyebilirsiniz. Ahtapot her zaman bulunabilir. Aslında bir corba balığı olan ıskorpitin buğulaması da bulunabiliyor. Sofranızda Ege’nin ot mezelerini unutmayın. Değişik ekşi tadıyla radika her zaman bulunur ama diğerleri bir gorunup bir kaybolur. Hindiba, turp otu, arapsacı, istifno gibi Ege otlarından yapılan yemek ve mezeleri sorun ve bulursanız istemeyi unutmayın. ( Adlarından anlaşılacağı gibi bir kısım otlar, balıklar ve mezeler Rumca adları ile bilinmeyi surduruyor. ) Bakladan yapılan fava da dereotuyla ve halis zeytinyağıyla suslenip gelmeli sofranızda. Fiyatına aldırmazsanız ıstakoz dahil "luks" deniz urunlerini bulabilirsiniz. Ayvalık bir zeytin ve zeytinyağı memleketi olsa da siz tavada kızaracak balık istemişseniz, zeytinyağında istediğinizi ozellikle belirtin. Tuhaf ama en guzel zeytinyağının uretildiği yorelerde lokantalar coğu zaman cicek yağı kullanıyorlar. Sorarsanız "hafif oluyor," diyorlar ama işin aslı oyle değil, cicek yağı daha ucuz da ondan.
Patrice Koyu
Cunda’nın obur tarafında ıssız sessiz bir yer. Bu eski Rum koyunun kimi evleri restore edilmiş. (Konaklamak veya yemek yemek icin tek tesis Bıyıklı’nın Yeri Tel: 266.327 17 68). Koyun "pina" denilen dev boyutlu midyelerinden yemeyi unutmayın. Meraklıysanız denizin dibinde diklemesine duran bu dev midyelerden toplamak icin dalabilirsiniz.
SARMISAKLI PLAJLARI
Ayvalık’ın oteller ve plaj bolgesi Sarmısaklı’dır. İlce merkezine beş km. uzaklıktaki plajın kumsalı dort km. uzunluğundadır. Plajlar acıktır ve ucret odenmez. Kıyı boyunca ve kısmen icerilerde 5 yıldızlıdan pansiyona her duzeyde konaklama tesisi ile lokantalar bulabilirsiniz. Ayvalık - Sarmısaklı arasında cok sık ve yaz aylarında gec saatlere kadar minibus seferi vardır.
Sarmısaklı’dan sağa donup devam ettiğinizde yol kucuk koylara goturur sizi. Badavat koyu da bunlardan biridir. Sarmısaklı plajına gore daha sakin olan koyda otel, pansiyon ve lokanta bulabilirsiniz.
ADALAR
Ayvalık koyu 22 kucuk adayı barındırır. Cunda dışında hicbirinde yerleşim yoktur. Ara sıra balıkcılar mola verirler. Motorlarla bu adalara geziler duzenlenir. İnce kumlu, uzun plajı ile Altınova Ayvalık-Oren arasındadır. Yazlık tatil sitelerinin yoğunluğu hemen goze carpar.
Ayvalık zeytin kokuyor, İmbatla gelen deniz kokuyor, bir de yosun kokuyor. Sokakları, evleri, ibadethaneleri ile de tarih ve kultur kokuyor. Ayvalık’tan gocenlerin burayı hic unutamamaları boşuna değil. Gorunce anlıyorsunuz.
Onde bir guzel yapı, arkasında bir can kulesi ve yanında yukselen minare. Hepsi bir fotoğraf karesinin icine sığıvermiş. Boyle ne cok fotoğraf cekilebiliyor Ayvalık’ta. Cok aramaya gerek yok, sağınıza solunuza bakmanız, biraz da ayrıntılar ile ilgilenmeniz yeterli.
__________________
Ayvalık
Turizm ve Tatil0 Mesaj
●33 Görüntüleme