Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de:
"Allah sizi yeminlerinizdeki lağvden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalblerinizin azmettiği yeminler yuzunden muaheze eder. Bunun da keffĂ‚reti ailenize yedirmekte olduğunuzun orta (derece) sinden on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir kole azĂ‚d etmektir. Fakat kim (bunları) bulamaz, (bulmaya muktedir olamaz)sa uc gun oruc tutması lĂ‚zımdır. İşte bu and (yemin) ettiğiniz vakit, (Onları bozmanın) keffĂ‚retidir. Yeminlerinizi muhafaza ediniz. Allah ayetlerini size boyle acıklıyor. Ta ki şukredesiniz" (El Maide Sûresi- 89) hukmu beyan buyurulmuştur.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim yemin edecekse ancak Allahû TeĂ‚la (cc)'nın adı ile yemin etsin!.. Aksi takdirde bıraksın" (İbn-i Humam-Fethû'l Kadir) buyurduğu bilinmektedir. Kureyş halkı genellikle "Babamın hakkı icin, annemin hakkı icin" ve bunun gibi sozlerle yemin ediyordu. Nitekim Resûlullah (sav): "Babalarınıza yemin etmeyin" (Sahih-i Muslim) emrini verdi. Dolayısıyla yemin; kitap, sunnet ve icmĂ‚ ile sĂ‚bit olan bir hĂ‚disedir. İnsanlar genellikle; zor duruma duştukleri zaman, haklı olduklarını ispat icin "Vallahi, Billahi" gibi yemin lafızlarını kullanırlar. Yemin'in lûgat manası; "Sağ el" demektir. Halk arasında hayır ve bereket sağ ele nisbet olunur. Yemin "Kuvvet" manasına da kullanılır. Nitekim Molla Husrev: "Yemin; lûgat yonunden kuvvet manasınadır" hukmunu zikreder. Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de; yemin kelimesi, kuvvet manasına da kullanılmıştır. İslĂ‚mi ıstılĂ‚hta: "Allahû TeĂ‚la (cc)'nın adını zikrederek, haberin takviyesidir." Ayrıca yemin eden kimse; bir şeyi yapmaya veya yapmamaya, Allahû TeĂ‚la (cc)'yı şĂ‚hid tutarak karar verir. MeselĂ‚: "Vallahi ben şu işi yapmam" gibi!..
Fûkaha; yapılış şeklini esas alarak yemini iki kısma ayırmıştır.
Birincisi: Allahû TeĂ‚la (cc) veya O'nun sıfatı ile yapılan yemin.
İkincisi: Allahû TeĂ‚la (cc)'dan başkasıyla yapılan yemin!.. Orucla, namazla, meleklerle ve KĂ‚be gibi mekĂ‚nlarla. (İmam-ı Merginani-El Hidaye Şerhû Bidayetu'l Mubtedi) Allahû TeĂ‚la (cc)'dan gayrısıyla yapılan yemin cĂ‚iz değildir. Ancak iyi bir şart ve (karşılığı) guzel bir cezĂ‚ tĂ‚yin edilirse yemin gercekleşir. Bu tur yeminler; Allahû TeĂ‚la (cc)'ya yakınlık ifĂ‚de edebileceği gibi, aksi de mumkundur. Şoyle ki: "Eğer bugun gıybet edersem, bana on gun oruc tutmak vĂ‚cip olsun. Vallahi, billahi" diyen bir mukellef; iyi bir şart koşmuş, karşılığı (Uymazsa) guzel bir cezĂ‚ya hukmetmiştir. Fakat: "Kayınpederimin evine bir daha gidersem, karım boş olsun, Vallahi, billĂ‚hi" diyen bir kimse ise; şart ve cezĂ‚ dengesini Allahû TeĂ‚la (cc)'dan uzaklaşma uzerine kurmuştur.
Allahû TeĂ‚la (cc) veya O'nun sıfatlarıyla yapılan yeminin ruknu: Allah (cc)'ın ismini ve sıfatını soylemektir. "Vallahi şoyle, Billahi boyle gibi". Allahû TeĂ‚la (cc)'dan gayrısıyla yapılan yeminin ruknu ise: İyi bir şart ve karşılığı iyi bir ceza soylemektir. Kafi'de de boyledir.(Şeyh Nizamuddin ve Heyet-El Feteva-ı Hindiyye)

Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Uc şey vardır ki; bunların ciddisi de ciddidir, şakası da ciddidir: NikĂ‚h, talĂ‚k ve yemin" (İbn-i Humam-Fethû'l Kadir) buyurduğu bilinmektedir. Esasen yemin; oldukca onemli bir ameldir. Nitekim Kadı (Şeriatle hukmeden HĂ‚kim) davalı durumda olan kimseye yemin teklifinde bulunur. Eğer yemin etmekten cekinirse; davacı'nın haklı olduğuna hukmeder!.. Dolayısıyla İslĂ‚mi toplumda; yemin edecek kimsede bir cok şart aranır. Şimdi bu konu uzerinde duralım.

ALLAHÛ TEÂLA (CC)'NIN İSMİ İLE YEMİN ETMENİN ŞARTLARI:

1) Yemin eden kimsenin akıllı ve bulûğa ermiş olması şarttır. Delinin ve cocuğun yemini sahih olmaz. Velev ki cocuk cok zekî olsun, farketmez.

2) Musluman olmak!.. KÂfirin yemini sahih olmaz. Hatta bir kimse kÂfir iken yemin etse, daha sonra musluman olarak, yeminini bozsa keffÂret gerekmez.

3) Yeminde hurriyet şart değildir. Kolenin yemini de sahihtir.

4) Yeminde, ihtiyar da şart değildir. Zoraki yaptırılan yemin de sahihtir. Latife olsun diye yemin eden kimsenin yemini de sahihtir.

5) Yemin; istisnĂ‚dan hĂ‚li olmalıdır. Bir kimse sozune (Hic ara vermeden) "İnşaallah" veya "İllĂ‚ en yeşĂ‚allah" veya benzeri bir lĂ‚fız ilĂ‚ve ederse, yemin sahih olmaz. Cunku bunlar; hukmu dilemeye bırakır, kat'iyyeti ortadan kaldırır.

6) Bir sozun; kendine yemin edilen şeye donmesi icin, yemin zamanında varlığı kat'i olmalıdır. Varlığı duşunulemeyen bir şeyin uzerine yemin etmek, mĂ‚hiyet ifĂ‚de etmez. (Şeyh Nizamuddin ve Heyet)

ALLAHÛ TEÂLA (CC)'DAN GAYRİ İLE YAPILAN YEMİN'İN ŞARTLARI:

1) Yemin eden kimse; boşamayı veya kole azad etmeyi şart koşmuşsa, bu cĂ‚izdir. Cunku cezĂ‚; yeminin bağlanmasının şartıdır.

2) Kendi uzerine yemin edilen şey; gelecekte yapılacak bir iş olmalıdır.

3) Allah'ın ismi; yeminin ruknunde soylenmelidir. İstisnĂ‚ belirten herhangi bir hukum beyan edilmemelidir.

4) Yeminde; şart ile cezĂ‚ arasında bir engel bulunmamalıdır.

Âyet-i Kerîme'de: "Allah sizi yeminlerinizdeki lağvden dolayı sorumlu tutmaz" buyurulmuştur. Dolayısıyla once "YEMİN-İ LAĞV" uzerinde duralım. EsĂ‚sen Hanefi fûkahası; Allahû TeĂ‚la (cc) adına yapılan yemini uce ayırmıştır.
Birincisi: Yemin-i Lağv.
İkincisi: Yemin-i GĂ‚mus.
Ucuncusu: Yemin-i Mun'akide'dir. (El Meydani-El Lubab fi Şerhi'l Kitab)
YEMİN-İ LAĞV: Lağv yemin; hicbir şer'i hukmu olmayan yemindir. Hz. Aişe (ranha) vĂ‚lidemiz şoyle tĂ‚rif etmiştir: "Lağv yemin, kişinin hicbir kasdı olmaksızın "Vallahi boyledir" veya "Vallahi boyle değildir" demesidir. İbn-i Abbas (ra)'dan şoyle rivayet edilmiştir: "Kişi zan uzere bir şeyin olacağına yemin eder ki gercekten boyle değildir. Madem ki yemini yapan kişi; olan herhangi bir fiili zannı gĂ‚lip ile bildiğinden dolayı yapmaktadır ve bu iş hic de onun sandığı gibi değildir. Bu yemin lağv yemindir. Cunku o bu yemini kandırmak ve hile yapmak icin yapmamıştır" (Muhammed Ali Sabuni-Ahkam Tefsiri).Molla Husrev: "Bu yemine "Lağv" denilmesine sebeb; ona itibar edilmediği icindir. Zira lağv; faydası olmayan şeyin adıdır. Bir kimse, faydasız birşey konuşsa "Lağv etti" denilir. Yemin-i Lağv; mukellefin doğru zannederek yaptığı, hakikatte doğru olmayan yeminidir. Nitekim yemin eden kimse, bardakta su gorerek: "- Bardakta su vardır" diye yemin etse, fakat onun haberi yokken dokulmuş olsa, bu yemin lağv olur" (Molla Husrev) hukmunu zikreder. Sonuc olarak mukellefin; belirli bir bilgiye (Zann-ı Galibe) dayanarak yemin etmesi, fakat verdiği hukmun yanlış cıkmasıdır. Kat'iyyen aldatma ve hile kasdı mevcûd değildir. İslĂ‚m ûleması; bu şekilde yemin edilmesini de, doğru bulmamıştır. Fakat mukellefin niyyetinin hĂ‚lis olmasını esas alarak ve ayette gecen: "Muaheze etmez" hukmune dayanarak, afvedileceği umulur demişlerdir.

YEMİN-İ GÂMUS: Bir kimsenin yalan olduğunu bile bile ve kasden yaptığı yemindir. İnsanları aldatmak icin; kendisi, aksinin sĂ‚bit olduğunu bildiği halde, Allah (cc)'ın adını kullanarak yemin eden kimse "GĂ‚mus (Buyuk, GunĂ‚ha sokan) yemin" yapmıştır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir kimse yalan yere yemin ederse, Allahû TeĂ‚la (cc) onu cehennem ateşine koyar" (İbn-i Humam-Fethû'l Kadir) buyurduğu bilinmektedir. Bunun dışında Abdullah b. Amr b. As (ra)'dan rivayet edildiğine gore; Resûlullah (sav) bir bedevinin buyuk gunĂ‚hlarla ilgili sualine cevap verirken, bunlar arasında "Yemin-i GĂ‚mus'u" da zikretmiştir. Bedevi, yemin-i gĂ‚mus'un ne olduğunu sorunca Resûlullah (sav): "- GĂ‚mus yemin; muslumanın malını elinden almak icin yapılan hileli yemine denir" buyurmuştur. Hanefi fûkahası: "Gamûs yeminin keffĂ‚reti yoktur. Cunku keffĂ‚ret; gunahların ortulmesi icin, şer'i şerifin koyduğu hududlardır. Dolayısıylae keffĂ‚ret; bir acıdan, ibadet hukmundedir. Yalan yere (ve insanları aldatmak icin) yemin eden kimsenin gunĂ‚hı keffĂ‚retle ortulecek cinsten değildir. Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir" (İmam-ı Merginani) hukmunde ittifak etmiştir. İmam-ı Şafii (rha): "GĂ‚mus yeminde keffĂ‚ret vardır. Cunku onu kasıdla yapmış ve Allah'ın ismi ile bağlamıştır. Allahû TeĂ‚la (cc)'nın isminin hurmetini ciğneme gunĂ‚hını kaldırmak icin, keffĂ‚ret vermesi gerekir" hukmunu zikreder. İbn-i Munzir: "Bir kimse, bilerek yalan yere yemin etse (Yemin-i GĂ‚mus), ona keffĂ‚ret gerekmez. İmam-ı Şafii buna katılmaz ve gunĂ‚hkar olsa bile, onun keffĂ‚ret vermesi gerektiğini soyler" (İbn-i Munzir-Kitabû'l İcma) diyerek; İmam-ı Şafii (rha)'nin dışında,diğer muctehidlerin, yemin-i gĂ‚mus'ta keffĂ‚ret olmadığı hususunda ittifak ettiğini kaydeder!.. İmam-ı Kurtubi: "Fakihler, gĂ‚mus yemin hakkında ittifak etmişlerdir. FĂ‚kihlerin cumhurunun ittifak ettiklerine gore bu (GĂ‚mus yemin); hile, yalan ve kandırma yeminidir. Bu bakımdan keffĂ‚ret vermek de farz değildir" hukmunu zikreder. Sonuc olarak; İslĂ‚m ûleması, yalan yere yemin eden ve insanları aldatan kimsenin, buyuk bir gunĂ‚h işlediğinde muttefiktir.

YEMİN-İ MUN'AKİDE: Âyet-i Kerîme'de: ".. Fakat kalblerinizin azmettiği (Akid yaptığınız) yeminler yuzunden (sizi) muaheze eder" hukmu beyan buyurulmuştur. Fûkaha: "Gerek yapmak, gerek yapmamak hususunda olsun, gelecekteki bir mesele uzerine yemin etmeye "Yemin-i Mun'akide" (Akid yapılmış yemin) denilir" (Molla Husrev) tarifini esas almıştır. Yemin-i Mun'akide; mĂ‚hiyeti itibĂ‚riyle dort kısıma ayrılır. Birincisi: İyiliği tamamlamak uzere yapılan yemindir. Emredilen bir ibĂ‚deti yapmak veya haram kılınan birşeyi yapmamak uzere yapılan yemindir. Esasen yemin etmese de; mukellef bu hususta mes'ûldur. Yeminle nefsini, daha da mes'ûl duruma sokmuştur.
İkincisi: Yapılması cĂ‚iz olmayan şeyi yapmak veya ibĂ‚deti terk etmek uzere yapılan yemindir. Boyle bir yemin (haramı irtikap sozkonusu olduğu icin) cĂ‚iz değildir.
Ucuncusu: Yemini bozup-bozmamak hususunda muhayyer kalan, fakat bozması hayırlı olan kimsenin yeminidir. Bu mĂ‚hiyetteki bir yemini bozmak mendubtur. Dorduncusu: MubĂ‚h olan birşey hakkında yapılan yemindir. Bu yemini muhafaza etmek daha evlĂ‚dır. Mebsut'da da boyledir. (Şeyh Nizamuddin ve Heyet) Bir kimse ailesiyle ilgili bir yemin eder; bu yemin sebebiyle ailesi zarar gorurse, yeminini bozarak keffĂ‚ret vermesi gerekir. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Vallahi birinizin ailesi hususundaki (Ona zarar veren) yemininde ısrarı: kendisini Allah katında Allah'ın farz kıldığı keffĂ‚reti vermekten daha gunĂ‚hkar yapar" (Sahih-i Muslim) buyurduğu bilinmektedir. Ma'siyet uzere yapılan her yeminde; yemini bozup keffĂ‚ret vermek mustehabtır. Bazen insan hislerine mağlup olarak; "Falan kimseyi, insanlar icerisinde rezil-rusvay edeceğim, hem VallĂ‚hi, hem billĂ‚hi" diyebilir. Bu ceşit bir yemin; mu'minlerin kardeşliğini tahrip edeceği icin cĂ‚iz değildir. Ayrıca: "VallĂ‚hi Ramazan ayında oruc yiyeceğim veya icki iceceğim" diye yemin eden bir kimse; derhal bundan derhal vazgecmek zorundadır. "Vallahi Namaz kılmayacağım" veya "Vallahi Babamla konuşmayacağım" diyen kimse icin de durum aynıdır. Bu gibi durumlarda yeminden vazgecmek ve keffĂ‚ret vermek gerekir. (İmam-ı Merginani) Cunku Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir kimse yemin edip; o yeminden başkasını (yani donmeyi) daha hayırlı gorurse; derhal hayırlı olanı yapsın (Yemininden vazgecsin, bozsun). Daha sonra yemini icin keffĂ‚ret versin" (İbn-i Humam-Fethû'l Kadir) buyurduğu bilinmektedir.
Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de:"Allah, yeminlerinizin (keffĂ‚retle) cozulmesini size farz kılmıştır" (Et Tahrim Sûresi-2) hukmu beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla ibĂ‚deti terk veya ma'siyeti (Haramı) irtikap uzere yapılan yeminin derhal bozulması gerekir. Esasen mu'minler mumkun mertebe, yemin etmemeye gayret etmelidirler. Feteva-ı Hindiyye'de: "Allah adı ile yemin etmek mekrûh değildir. Fakat az yemin etmek, cok yemin etmekten daha evlĂ‚dır" (Şeyh Nizamuddin ve Heyet) hukmu kayıtlıdır. Mecbur kalınmadığı sure icerisinde yemin etmemek esastır. Dil alışkanlığı teşekkul etmişse; yeminine "İnşĂ‚allahu Teala" sozunu ilĂ‚ve etmelidir. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Bir kimse yemin edip, inşĂ‚allah dese, şuphesiz ki o kimse istisna yapmıştır. Bir kimse istisnĂ‚ yapsa, ona yemininden donmek yoktur, keffĂ‚ret de yoktur. LĂ‚kin ittisĂ‚l (Birbirine bitişik olması) gerekir" (Molla Husrev) buyurduğu bilinmektedir. Bu rivayet Abdullah İbn-i Mesûd, Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Omer (ranhum)'den mevkûfen ve merfûan gelmiştir. Bilindiği gibi her ucu de; fĂ‚kih olan sahabedendir. Ancak ayrı olarak soylenirse, istisnĂ‚ meydana gelmez.

YEMİNİ BOZMAK VE KEFFÂRET
Allahû TeĂ‚la (cc)'ya itaat etmek ve sĂ‚lih ameller işlemek hususunda; yemin eden bir kimsenin, yemininden rucû etmemesi gerekir. Nitekim Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de: "Karşılıklı muahede yaptığınız vakit, Allah'ın ahdini yerine getirin. Sapasağlam ettiğiniz yeminleri bozmayın. (Nasıl olur ki) uzerinize Allah'ı kefil yapmışsınızdır. Şuphe yok ki Allah ne yapacağınızı bilir" (En Nahl Sûresi: 91) hukmu beyan buyurulmuştur. Allahû TeĂ‚la (cc)'nın adını anarak ve O'nu kefil yaparak; İslĂ‚m'ın meşrû kabul ettiği bir işi yapmak icin, yemin eden kimseye muhayyerlik yoktur. Eğer yeminini bozarsa; keffĂ‚ret gundeme girer.

KEFFARETİN İZAHİ
Kur'Ă‚n-ı Kerîm'de: ".. (Yeminin) KeffĂ‚reti; ailenize yedirmekte olduğunuzun orta (derece)sinden on yoksulu doyurmak, ya onları giydirmek, yahud bir kole azĂ‚d etmektir. Fakat kim (bunları) bulamaz, (bulmaya muktedir olamaz) sa uc gun oruc tutması lĂ‚zımdır. İşte bu and (yemin) ettiğiniz vakit (onları bozmanın) keffĂ‚retidir. Yeminlerinizi muhafaza ediniz. Allah ayetlerini size boylece acıklıyor. TĂ‚ ki şukredesiniz" (El Maide Sûresi: 89) hukmu beyan buyurulmuştur. Resûl-i Ekrem (sav)'in doneminde; yemin keffĂ‚reti icin yoksula ne kadar verildiğini izĂ‚h icin, İmam-ı Buhari "Kitabû'l KeffĂ‚ret" adı altında ayrı bir bolum ayırmıştır. (Sahih-i Buhari) Hanefi fûkahası: "Yemini bozmadan, keffĂ‚ret vermek cĂ‚iz değildir. Cunku kitap ve sunnet'te; yeminin bozulmasından sonra keffĂ‚ret'in sozkonusu olacağı sarihtir. Gucu yeten kimse; şu uc şeyden birisi ile yemin keffĂ‚retini yerine getirir.

Birincisi: Kole azĂ‚d etmektir. ZıhĂ‚r keffaretinde cĂ‚iz olan,burada da cĂ‚izdir.

İkincisi: On yoksulu giydirmektir. Her fakire bir veya daha fazla giyecek verir. Bunun asgarisi; fĂ‚kirin namazının caiz olacağı kadar giyindirilmesidir.

Ucuncusu: On yoksulun doyurulmasıdır. Bu da tıpkı zıhĂ‚r keffaretinde olduğu gibidir" (Şeyh Nizamuddin ve Heyet) hukmunde muttefiktir. Ancak yukarıda zikredilenlerin hicbirisine gucu yetmezse; arka arkaya uc gun oruc tutmak mecburiyetindedir. İmkĂ‚nı varken; borclu olsa bile, oruc tutması cĂ‚iz olmaz!.. Zira oruc; gucu yetmeyen (Cok fakir olan) kimseler icin meşrû kılınmıştır.

ALLAH`IN SELAMI UZERİNİZE OLSUN..
__________________