265. Ebu Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine gore Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette şoyle yanyana bulunacağız."
Hadisin ravisi Malik İbni Enes, -Peygamber aleyhisselam'ın yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gosterdi.[1]
Acıklamalar
Erginlik cağına gelmeden once babasını kaybetmiş cocuğa yetim deriz. Hadîs-i şerîf yetimleri, soy itibariyle yakınlık bakımından, insanın kendi yetimleri ve başkasına ait yetimler diye ikiye ayırmaktadır. Bir kimsenin kendi yetimleri: torunu, erkek veya kız kardeşinin cocuğu, oz veya uvey kardeşi, oğulluğu veya kocası olen bir hanıma gore geride kalan cocukları, yahut bu neviden yakınlarıdır.
Yetim bir yavrunun babadan anadan kalma malı bulunabilir. O takdirde bu yavru erginlik cağına girene kadar kendisine sahip cıkmak, malının yok olup gitmesine meydan vermemek onu himaye etmek olur. Şayet malı yoksa, onun himayesi, babasının yokluğunu aratmamaya
calışmakla mumkun olur. Her toplumda olduğu gibi bizde de hadsiz hesapsız yetim vardır. Nice yetimler, ellerinden tutacak, kendilerini hayatın zor ve katı şartlarına alıştıracak rehberleri olmadığı icin ezilmişler, itilip kakılmışlar ve adeta kotu insan olmaya zorlanmışlardır.
Bu yavrulara sahip cıkanlar, toplumun bir acığını kapamış, bir yarasını sarmış olurlar. Kısacası, insan olmanın sorumluluğunu duymuş olurlar. Hayatın kahredici carkının bir insanı ezmesine goz yummayanlar, emsalsiz bir insanî zevki tadarlar. Ayrıca şu hadîs-i şerîfin vadettiği hesapsız mukafatı kazanırlar:
"Bir kimse sırf Allah rızası icin bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her sac teline karşılık ona sevap vardır".[2]
Her sac teline karşılık bir sevap, ne buyuk mukafattır...
Şu halde yureğinden kopup gelen derin bir şefkat duygusuyla bir yetimi kucaklayıp bağrına basan, yanaklarına opucukler konduran, ona yalnızlığını ve yetimliğini unutturmaya calışan bir kimse, ilahî rahmet sağanağı altında yıkanmış ve gunahlarından arınmış olmaktadır.
Bir yetim guluyorsa, başına şefkat eli değdiği icindir. Bir yetim guluyorsa, butun bir toplum guluyor demektir.
Şu hadîs-i şerîf de bu gerceği pekiştirmektedir:
"Bir kimse, muslumanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip icirmek uzere evine gotururse, affedilmeyecek bir suc işlemediği takdirde, Allah Teala onu mutlaka cennete koyar".[3]
"Affedilmeyecek suc" ifadesi hatıra iki buyuk gunahı getirmektedir:
Biri Allah'a şirk koşmak yani Allah'dan başka bir ilahın varlığını kabul etmek, diğeri de kul hakkı yedikten sonra onu helal ettirmemektir.
Cennet'e girebilmek, şuphesiz buyuk bir saadettir. Ondan da ustunu, Cennet'te Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e komşu olabilmektir. Cennet'i yaratan ve oradaki ustun mevkileri bazı iyilikleri yapanlara ayıran Allah Teala, sevgili Resulu'ne komşu olma bahtiyarlığını, yetimleri koruyanlara lutfetmiştir.
Ne mutlu o bahtiyarlara!..
Hadislerden Oğrendiklerimiz
1. Cennette en ustun mevki, Hz. Peygamber'e komşu olabilmektir.
2. Bu ustun mevkii kazanmanın bir yolu, yetimi himaye etmektir.
3. Kendisinin veya başkalarının yetimlerini koruyanlar, Allah Teala'yı hoşnut ederler.
__________________