Ebu Bekre Nufey' İbni Haris es-Sekafî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine gore Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"İki musluman birbirine kılıc cektiği zaman, olduren de, olen de cehennemdedir".
Bunun uzerine ben:
- Ya Resulallah! Oldurenin durumu belli, ama olen nicin cehennemdedir? diye sordum.
Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
- "Cunku o, arkadaşını oldurmek istiyordu" buyurdu.[1]
Acıklamalar
Muslumanların kardeş oldukları Allah Teala tarafından acıkca belirtilmiştir [2]. Kardeşlerin birbirine silah cekmesi olacak şey değildir. Onlar silahlarım din kardeşlerine değil, İslam duşmanlarına karşı cekmek zorundadır. Muslumanların birbirini oldurmeye kalkması şu ayet-i kerîmeyle kesin bir şekilde yasaklanmıştır:
"Kim bir mu'mini kasten oldururse, cezası, icinde ebediyyen kalacağı cehennemdir" [3]. Yanlışlıkla oldurme durumunda ise, ebediyyen cehennemde kalmak soz konuşu değildir. Fakat yanlışlıkla oldurmenin de değişik cezaları vardır.
Hadîs-i şerifte kılıcın zikredilmesi, o devrin kavga ve savaş aletlerinin başında kılıcın gelmesi sebebiyledir. Bugun kılıcın karşılığı tabanca ve benzeri oldurucu aletlerdir.
Peygamber Efendimiz'in, musluman kardeşine silah cekip oldurenin ve bu esnada olenin cehennemlik olduğunu belirtmesi uzerine Ebu Bekre, oldurenin neden cehenneme gittiğini anladığım, ama oldurulenin nicin cehennemlik olduğunu anlamadığım soyledi. Bunun uzerine Efendimiz, o kimseyi cehennemlik yapan şeyin, kardeşini oldurmeye kalkması olduğunu belirtti.
Kendisine silah cekilen bir kimse, hasmını oldurmeyi duşunmeden, sadece nefsini mudafaa etmek icin silahını cekse ve onu oldurmek zorunda kalsa, katil sayılmaz. Cunku o nefsini mudafaa etmek zorunda kalmıştır. Nefsini mudafaa etmek ise, dinin emridir. Nitekim sahabîlerden biri ile Peygamber Efendimiz arasında şoyle bir konuşma gecer:
- Ya Resulallah! Adamın biri gelip malımı elimden almaya kalksa, ne yapmalıyım?
- "Malını ona verme!"
- Ya adam benimle kavga etmeye kalkarsa?
- "Sen de onunla dovuş!"
- Ya beni oldururse?
- "Şehid olursun."
- Ben onu oldurursem?
- "O cehennemlik olur" [4].
Bir insanın ahiret hayatını da mahvederek ebediyyen cehennemde kalmasına yol acan şey, bir muslumanı oldurmeye niyet etmesi ve bu konuda kararlı olmasıdır. Zira olenin de, oldurenin de hedefi, karşısındakinin hayatına son vermektir. Birinin otekinden farkı, daha atılgan davranıp muhatabını oldurmesidir.
Haksız yere birini olduren kimse yaptığına pişman olarak samimiyetle tovbe ettiği takdirde, Allah Teala dilerse onu affedebilir. Boyle birinin bağışlanmayacağını soyleyen alimler de vardır. Fakat şirk dışındaki butun gunahları Allah Teala'nın bağışlayabileceği ayet-i kerimeyle belirlendiğine gore [5] Allah Teala dilerse bunları da bağışlar veya cezalandırır.
Hadisimizin "Kim bir mu'mini kasten oldururse, cezası, icinde ebediyyen kalacağı cehennemdir" ayet-i kerîmesini acıkladığı soylenebilir. Dikkat edileceği uzere Peygamber Efendimiz hem olen hem de olduren hakkında "musluman" kelimesini kullanmıştır. Demek oluyor ki, birbirini kasten oldurenler buyuk gunah işlemekle beraber muslumanlıktan cıkmazlar. Allah'a şirk koşmayan kimsenin ebediyyen cehennemde kalmayacağı, cezasını cektikten sonra cehennemden cıkacağı bilindiğine gore, birbirini olduren muslumanların da ebediyyen cehennemde kalmayacağı anlaşılmaktadır. Demek oluyor ki, ayet-i kerîme yapılan gunahın buyukluğunu belirtmekte, bu işe teşebbus edecek olanları ağır ceza ile tehdit etmektedir.
Bu hadîs-i şerîf munasebetiyle iki buyuk ashab kitlesinin birbiriyle yaptığı savaşlar hatıra gelmekte ve onların durumu merak edilmektedir. Bu konuda soylenecek en doğru ve kestirme cevap şudur:
Onlar ashab ve muctehid kimselerdi. "Mu'minlerden iki grup birbiriyle carpışırlarsa, aralarını duzeltin" [6] ayet-i kerîmesi gereğince zan ve kanaatlerine gore bir tarafı haklı buldular ve o tarafta yer aldılar. Maksatları birilerini oldurmek, karışıklık cıkarmak değil, muslumanların arasını bulmaktı. Şuphesiz bu olayların cıkmasına sebep olanlardan biri haklıydı. Haklı olmayan tarafta yer alan sahabîlerin niyeti haksızı savunmak değildi. Onların duşuncesine gore de tuttukları taraf haklı idi. İctihadında haklı olanın iki sevap, yanılan alimin ise bir sevap kazandığı bilinen bir gercektir.
Bu olaylarda iki gruba ayrılan ashabın birbirine bakışım, Hz. Ali'nin karşı grup hakkında soylediği şu soz ne guzel ifade etmektedir:
"Bunlar bize karşı haksızlık eden kardeşlerimizdir." Herşeye rağmen onlar yine de biribirlerine kardeş gozuyle bakıyorlardı. Onların bu bakış acısına iltifat etmeyerek taraflardan birini itham etmeye kalkmak, aradan gecen bunca yuzyıldan sonra bizi doğruya goturmez.
Hicbir zaman unutulmamalıdır ki, Allah Teala onları: "Siz insanların arasına cıkarılmış en hayırlı ummetsiniz" [7] diye methetmiştir. "En hayırlıları" eleştirme yetkisini kendisinde bulanların onlardan da hayırlı olması, değilse susması gerekir.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Gunah işlemeye niyet edilerek kesin karar verilir, bu kararı kalb de onaylarsa, artık o gunah işlenmiş sayılır.
2. Allah'ın verdiği canı haksız yere alma yetkisi kimseye verilmemiştir. Bu sebeple birini oldurmeye kalkmak, Allah'a ait yetkiye mudahale etmek olduğundan cezası cehennemdir.
3. İyiliklerde olduğu gibi kotuluklerde de niyete bakılır.
[1] Buharî, İman 22, Diyat 2, Fiten 10; Muslim, Kasame 33, Fiten 14, 15. Ayrıca bk. Ebu Davud, Fiten 5; Nesaî.Tahrîm 29, Kasame 7; İbni Mace, Fiten 11
[2] Hucurat suresi (49), 10
[3] Nisa suresi (4), 92
[4] Muslim, İman 225.
[5] Nisa (4), 48, 116
[6] Hucurat suresi (49), 9
[7] Al-i İmran (3), 110
__________________