Ruyanın sırları uzerineCahil olduğu kadar da gafil insan, nasıl olur da, ‘Ahirete gidip gelen var mı?’ diye bir cehalet vesikası ortaya atar? Halbuki kendisi her gece ahirete gidiyor. Her sabah da ahiretten geliyor.
Hele bu yolculukta gorduğu ruyalar, şahit olduğu manzaralar, icinden cıkamadığı vakalar.. ona bu Âlemden başka bir Âlemin varlığını anlatması bakımından şaheser deliller durumundadır. İnsan yatağında yattığı bir sırada sınırsız olayları bizzat gorur de kalkınca ‘Yaşadığım Âlemden başka Âlem yok.’ demekte de ısrar ederse bu kimseye diyecek soz yoktur. ‘Gorduklerin neydi a gafil?’ demekten başka. Evet, ruyalarımız sırlarla dolu birer ikaz ve irşad olaylarıdır. Bulunduğumuz dunyaya cakılıp kalmayı onleyen, başka Âlemlerin varlığını kolayca kabullenmemize zemin hazırlayan ikaz, irşad malzemeleri. Bu boyle olmakla beraber ruyalarımız yine de bizi inanmaya zorlamaz, irademizi yok edecek şekilde bir ısrara girmez. Evhama musait şekilde yorumlar da olabilir. Başka Âlemlerin de varlığını duşunmeye yonelik mesajlarla dolu olan ruyalarımız; ahiretten once yakın geleceğimizden bile haberler verir. Hemen yaşayacağımız olaylara bile işaret eder. Bundan dolayıdır ki, kimi insan gorduğu ruyanın dışındaki cirkinlikten urker, “Eyvah, başıma bir musibet gelecek galiba..” diye feryat eder, evhama bile kapılabilir. Halbuki ruyaların dışındaki cirkinlik, manasının da cirkinliğine işaret olmaz. Dışı cirkin olan ruyanın manası guzel olabilir. Dışı guzel olanın da manası uzucu olabileceği gibi. Bir diğer husus da, ruyanın yorumlandığı şekilde cıkması olayıdır ki, ruyalar iyiye yorumlanırsa (kotuye işaret olduğu halde) iyi şekilde tecelli edebilir. Bu yuzden ruya, ya iyiye yorumlanmalı, yahut da hic yorumlanmayıp:
- Allah hayra tebdil eylesin! diyerek gecilmelidir. Gorunuşu korkutucu olduğu halde manası sevindirici olan bir ruyadan misal vermek istiyorum sizlere... Peygamberimiz (sas)’in amcası Hz. Abbas’ın hanımı Ummu’l-Fazl, gorduğu bir ruyadan endişe etmeye başlamıştı. Buna rağmen Efendimiz’e anlatarak manasını da oğrenmek istiyordu. Dedi ki:
- Ya Resulallah, hic de sevindirici olmayan bir ruya gordum, soylemekten korkuyorum. Efendimiz cesaret verdi:
- Neymiş seni korkutan ruya; soyle de duyalım. Bazen ruya korkutucu sanıldığı halde sevindirici olabilir. Ummu’l-Fazl cesaretini toparlayarak anlattı:
“Ruyamda sizin cesedinizden bir parca koparılıp evime getirilerek kucağıma kondu. Sizin bedeninizin parcalanmasını, bir parcasının evime getirilip kucağıma konmasını hayra işaret sayamadım.” Efendimiz tebessum buyurdu ve şoyle yorumladı: “Uzulme, uzulme. Korkacak bir şey yok. Aksine sevinecek bir geleceğe işaret var. Kızım Fatıma benim bir parcamdır. Ondan bir oğlan cocuğu dunyaya gelecek. Sonra cocuğu alıp senin evine getirip kucağına koyacaklar, sen torunuma sut verecek, sut annelik edeceksin.” Evet, olay aynen tecelli eder. Bir zaman sonra nurtopu gibi bir oğlan cocuğu dunyaya getiren Fatıma validemiz, bir ara Hazret-i Huseyin’i Ummu’l-Fazl’ın evine gonderir, sut vermesini ister. Huseyin’i kucağına alan Ummu’l-Fazl da bir devre sut annelik eder. Evet, evet... Ruyaların yakın geleceğe dair verdikleri işaret aynen cıktığı gibi, uzak geleceğe dair işaretleri de aynen cıkacak, bu Âlemden başka bir Âlem bir gun mutlaka kurulacaktır.


Ahmet Şahin
__________________