Peygamberimiz’in vefatından sonra din adına yapılan saptırma ve ilavelerde, kadınlarla ilgili konuların ozel bir yeri olduğunu bir evvelki bolumde gorduk. Kadınların kapanması ise kadınlarla ilgili uydurulanlar icinde ozel bir yere sahiptir. Bu yuzden kitabımızda bu konuyu ayrı bir başlık altında inceliyoruz. İnsan memeli canlılar icinde tek cıplak doğan ve tek giyinendir. 7 Araf suresi 22. ayetten insanların giyinmesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu oğreniyoruz. Kıyafet, zamana, toplumun geleneklerine, iklimin şartlarına, meslek gruplarına, makama, mevkiye, yaşa ve bircok faktore gore hem toplumlar arası hem de toplum ici ceşitlilik gostermiştir. Bazı toplumlar, Hint-Avrupa ırkında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde bircok kere değişiklikler yapmışlardır. Bazı toplumlar ise, Asya toplumlarında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde cok daha az değişiklikler yapmışlardır. Toplum ici kıyafet farklılıklarınınsa en iyi orneklerinden birisi Osmanlı’dır. Osmanlı’da padişah uc sorguclu sarık takarken, veziri azam iki sorguclu, halk ise tek sorguclu takabilirdi. İki veya uc sorguc halka yasaktı. Saraylının, esnafın, tekkecinin, ayrı din mensubu kadın ve erkeklerin başlıkları, kıyafetleri, renkleri Osmanlı’da hep farklıydı. Bu kıyafetlerin farklılığı kanunlar ile korunurdu. Gorulduğu gibi hem toplumlar arası, hem toplum ici kıyafetlerin farklılığı, gelenek ve şartların bu kıyafetleri oluşturması, zengin malzemeli bir tarih ve sosyoloji konusudur.

SORUN GELENEĞİN DİNSELLEŞMESİDİR

Daha once değindiğimiz gibi din adına uydurulanları incelersek; toplumun belli bir donemindeki bakış acısının ve geleneklerinin dinselleştirilmesinin bunlarda onemli bir yeri olduğunu goruruz. Bu gelenekleri dinden ayırmanın yolu Kuran’dan anlaşılan kapanmanın din olduğunu; Kuran’dan cıkmayan kapanma şekillerinin, izahların din adına uydurma, geleneklerin dine sokulması olduğunu bilmektir. Şunu bir daha belirtelim ki geleneklerin bir kıyafet oluşturmasının bir mahsuru yoktur. Yanlış olan, tarihin belli bir anının ihtiyaclarından doğan ve o toplumu ilgilendiren kıyafetlerin, evrensel olan ve binlerce yıllık zaman dilimine inmiş olan dine maledilmesidir. Orneğin, sarığı belli bir donemde erkeklerin kıyafetini tamamlayan bir aksesuar, sıcaktan koruyan bir başlık olarak erkeklerin tumune yakınının giymesi yanlış değildir. Yanlış olan, sarığın dinen kutsal bir giyecek olarak giyilmesi, başkalarına dîni kıyafet diye empoze edilmesi ve Kuran’da hic bahsedilmeyen bir uygulamanın sevap diye dine sokulmasıdır. Gorulduğu gibi sorun belli bir toplumun geleneği sonucu sarığın takılması değil, o geleneğin din olarak takdimidir. Bu temel mantığı iyice kavramamız carşaf, pece, başortusunun nasıl dinselleştirildiğini anlamamızda ve bu kıyafet şekillerini gereği gibi değerlendirmemizde faydalı olacaktır. İlk once yapmamız gerekeni yapalım ve Kuran’da kapanmayla ilgili gecen tum ayetleri inceleyip Kuran’ın yani dinin istediği olcuyu bulalım.

Ey ademoğulları! Size cirkin yerlerinizi ortecek giysi ve sus kıyafeti indirdik.

7 Araf Suresi 26

Araf 26’dan ve Araf 22’den avret yerlerini ortmenin ilk insandan beri hem erkek, hem kadın icin ortunmenin minimumu olduğunu anlarız. Kadınlara ozel giyinme ile ilgili ise Kuran’da 3 ayet
BAŞORTUSU VE KAPANMA

vardır. Bu 3 ayeti incelemek kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, İslam’ın neyi soyleyip, neyi soylemediğini anlamamızı sağlar.

KURAN’DA BAŞI KAPAMAK GECMİYOR

Mumin kadınlara da soyle: Bakışları olculu olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Suslerini, kendiliğinden gorunenler haric acmasınlar. Ortulerini yaka acıklarına koysunlar. Suslerini şu kişilerden başkasına gostermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyac duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henuz anlayacak yaşa gelmemiş cocuklar. Gizledikleri susleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey muminler, hepiniz topluca Allah’a tovbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.

24 Nur Suresi 31

Kadını kendi zihniyetine gore yaşatmak isteyen zihniyetin carpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup ortu manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya ortulen veya herhangi bir ortuyu tarif edebileceğini goruruz. Hımar, başı orterse başortusu olur, masaya konursa masa ortusu olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın ortulmesini isteseydi “hımarurres” gibi bir vurgulama ile başortusu diyebilirdi: Boylece “res” kelimesi ile baş bolgesi vurgulanır ve ortu kelimesi olan “hımar” ile beraber başortusu net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması soyenirken, baş kelimesi Arapca karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.

Ustelik ayette kapatılacak yerin yaka acığı olduğu gecer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette acıkca yaka dekoltesini ortmesi istenir. (Yaka acığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bolgeyi belirtmek icin, hem Hz. Musa’nın yaka acığına elini soktuğunu belirten ayetlerde gecer.) “Hımar” kelimesi sırf başortusu manasına gelse bile bu ayetten başı ortmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Ustelik başortusunu Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, acık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercume etmeye kalkmıştır. Boylece ayeti okuyan “başortusunu yaka acıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hicbir şekilde “darabe” kokunden tureyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille ortunun yaka acığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyudnine” kelimesi kullanılır. Allah boyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyudnine” fiilini kullanabilirdi. Bu ornek bize gelenekci zihniyetin, kendi fikirlerini doğru cıkartmak uğruna gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan cekinmediğini gostermektedir.

Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta “susler” kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize gore “susler” kelimesi ile ozellikle “goğusler” kastedilmektedir. Cunku ayetteki tum noktalarla mantıklı bir şekilde goğus bolgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka acıklarının kapatılması geciyor, yaka acıklarından ise goğusler gozukur. İkincisi, ayette gizlenen suslerin belli edilmesi icin ayakların yere vurulmaması geciyor. Ayaklar yere vurulduğunda vucutta belli olacak yer ozellikle goğuslerdir. (sutyenin o donemde icad edilmediğini duşunursek bu daha da iyi anlaşılır.) Ucuncusu, ayetten kendiliğinden gorunenler haric suslerin kapanması soylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya calışılırsa calışılsın ozellikle iri goğusler, ceşitli fiziksel hareketlerde, hatta ruzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dorduncusu, ayette suslerin kimlerin yanında acılabileceği soylenir. Kuran’daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir sure cocuklarını emzirdiğini goruyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, cocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu acıklamanın ozellikle bu konuda kadınlara buyuk kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tum bu izahlara goğus gibi uyan başka bir bolge bulunmadığı icin suslerle ozellikle goğuslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Susler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin butunsel olarak ele alınmasıyla acığa cıkar. Cunku ayette kadınların suslerini kendi kadınları yanında acabileceği geciyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha cok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye calışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gozuken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi 31’de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin soylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gosterir. Gorulduğu gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin ozellikle goğus bolgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır.

KURAN’DA TESETTUR KELİMESİ YOK

Gunumuzde kadının kapanması icin kullanılan “tesettur” ifadesi de Kuran’da gecmez. İslam adına etrafında bu kadar buyuk fırtınalar koparılan bir kavramın, yani “tesettur” ifadesinin İslam’ın temel kaynağı olan Kuranı Kerim’de bulunmaması onemlidir. Demek ki “tesettur” kelimesi dîni bir kavram olarak sonradan oluşturulmuştur.

“Ayette gecen “humur” ve onun tekili olan “hımar” kelimesi kadınların başlarına orttukleri beze verilen ozel isim değildir. Herhangi bir ortudur. Bir şeyi orten şeye “hımar” yani o şeyin ortusu denir.” Arapca sozlukler El Mucem ul Vasıf, El Muncid, Lisanı Arap, Tacul Arus’dan “hımar”ın temel manasının “ortmek” olduğunu gostermektedir. Anlaşılıyor ki mezheplerin yorumundan sonra “hımar” kelimesi ile sırf başortusunun anlaşılmaya calışılması, bu sozluklerde bu kelimenin bir manasının “başortusu” olmasını sağlamıştır. Fakat kelimenin temel manası mezheplerin kelimeleri tahrif etmesine rağmen bu sozluklerden bile bellidir. Daha evvel acıkladığımız gibi ayette kapatılacak yerin yaka acığı olduğu soylenir, baştan bahsedilmez. “Arapca’da kadınların başlarına orttukleri şeyin ozel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapca sozluğe bakılırsa bakılsın “mikna(coğulu mekani)” ve “nasıyfın” hanımların başlarını orttukleri kumaşın adı olduğu yazılıdır.”

KURAN’DA UNİFORMA YOK

Kadınların kapanması konusunun daha da iyi anlaşılması icin ikinci olarak Ahzab suresinin 59. ayetini de inceleyelim:

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve muminlerin kadınlarına soyle cilbablarını(elbiselerini) uzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri icin bu daha uygundur.

33 Ahzab Suresi 59

Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime “cilbab”dır. “Cilbab” Arapca’da gomlek, elbise gibi uste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hicbir şekilde cilbab; belli bir yerden belli bir yere kadar orten giysi manasına gelmez. Gelenekci İslamcıların kimisi kadının yuzu de dahil vucudunun tumunun ortulmesinin farz olduğunu, kimisi iki gozu, kimisi tek gozu dışındaki her yerini ortmesinin farz olduğunu, en ılımlıları ise yuz, eller ve ayaklar dışında her yerini ortmesinin farz olduğunu savunurlar. Oysa kadınların kapanmasıyla ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran’da acıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır. Yani kadınların başını ortmesi, pece giymesi ve diğer anlatılan sınırlar Kuran’ın değil geleneklerin ve şahsi goruşlerin dine sokulmasının sonucudur. Eğer Allah boyle katı sınırlar cizmek isteseydi, bir ayette “Cilbabla; yuzunuz ve elleriniz dışında her yerinizi ortun” şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını cizebilirdi. Orneğin abdest ile ilgili ayette Allah, yıkanacak yerleri tek tek saymış ve “Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın” gibi ifadelerle kesin sınırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cumleyle belirtebilirdi. Gecmiş kavimlerin başına gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi acıkladığını kendisi soyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belirlenmiş bir olcu olacaksa ve bu bir tek cumleyle bile acıklanabilecekse, niye bu cumleyi icermesin? Bu acıklamanın olmaması, haşa Allah’ın unutmuş olmasından değil, bilakis bu tarzda kesin bir sınır koymak istememesindendir. Yukarıdaki 33Ahzab suresi 59. ayeti ele alırsak, ayette kesin hatları olmayan esnek bir olcunun olduğunu goruruz. Ayetten, uzere alınan elbiseyle kadının bilineceğini, boylece incitilmeyeceğini anlarız. Kadın namuslu bilinirse, bilinmemeden dolayı bir incitilmeye uğramaz. Bazı insanlar namussuz, fahişe sandıkları kadınlara takılıp onları incitebilir. Ayet kadının uzerine elbise alıp bunu onlemesini sağlıyor.

Peygamber’in doneminde kadınların bir kısmının cırılcıplağa yakın, goğusleri acıkta dolaştığı, hatta İslam’ın hakimiyetinden once putperestlerin Kabe’de haccı cıplak yaptığı soylenir. (Kurtubi, el Camiil Ahkamil Kuran 7/189) 33Ahzab suresi 33. ayetten de İslam’dan onceki cahiliye doneminde kadınların suslerini acığa vurduğunu anlayabiliriz. Kendi donemindeki olcuyu ve fahişe kadınların acıklığının derecesini bilen kadınlar, elbiselerini ona gore ayarlayıp bu tacizden kurtulurlar. Gunumuzde de eğer boyle bir durum olursa; kadınlar, kendi yorelerini, geleneklerini, şartlarını gozonunde bulundurup, kendilerini fahişe tipli kadınlardan ayırıp tacizden kurtulurlar. Burada şuna dikkat edelim; kadınlar elbise giyip tanınmamaktan dolayı oluşan tacizden korunur. Toplumda kadın nasıl giyinirse giyinsin taciz edecek adamlar da olabilir. Ayet namuslu bilinmemeden dolayı oluşan tacizi onluyor ve bunu onlerken “daha uygundur” tarzında yumuşak ifadeler kullanıyor. Yoksa bazı erkeklerin beğendiği bir kadını terbiyesizce taciz etmesi bu ayetin konusu değildir. Ayetin esnek ve şartlara gore ayarlanacak ifadesinden anlaşılmaktadır ki kadın cilbabını (elbisesini) oyle giyecektir ki; cıplaklığıyla fahişe mesajı verenlerden ayrılacak, tanınacak ve boylece tacizden korunup, daha uygun bir hareket tarzında bulunacaktır. Kıyafet nasıl olmalıdır sorusu gorulduğu gibi ayetin icinde gizlidir; kıyafet ayetin amacına uygun olmalıdır. Eğer ki amac yerine sınırlar onemli olsaydı ve bunda katılık gerekseydi, Allah ayeti ona gore indirirdi. Kapanmayı temel olarak bu iki ayet tarif etmektedir. Kapanmayı tarif etmemesine rağmen, kadınların giyimine değinen son ayetse 24Nur suresi 60. ayettir:

Nikah arzuları kalmamış, hayızdan kesilen kadınların suslerini gostermeye calışmadan siyablarını (giysilerini) cıkarmalarında kendilerine bir gunah yoktur. Sakınmak icin iffetli davranmaları onlar icin daha hayırlıdır. Allah İşitendir, Bilendir.

24 Nur suresi 60

Bu ayette gecen “siyab” kelimesi de hicbir şekilde belli bir yerden belli bir yere kadar olan bolgeyi kapatan bir elbise manasına gelmez. Bu ayetten, belli bir yaşa gelmiş kadınların, kıyafetlerine daha az dikkat edebileceğini anlıyoruz.

SICAKTA BAŞIN ORTULMESİ KULTURELDİR

Gorulduğu gibi Kuran’ın tarif ettiği kapanmada, İslam adına bugun uygulanan kapanma şekillerinin, pecelerin, carşafların, başortulerinin tarifi yoktur. Yani bunların temeli dinimiz değil, orflerin, geleneklerin dinselleştirilmesidir. Peygamberimiz’in doneminde erkek, kadın bircok kişinin gelenek olarak başını orttuğu soylenir. Kıyafetlerin giyilişindeki temel sebeplerden birinin sıcaktan korunma olduğunu 16 Nahl suresi 81. ayette soylemektedir. Sıcak yorelerde başı ortmek, boylece guneşin etkilerinden, guneş carpmalarından korunmak bircok sıcak iklimli bolgenin kulturunde vardır. Fakat ne yazık ki dinimizde kadının başının kapanması geleneği farzlaştırılmış, erkeğin başına sarık takması da sarıklı namaz kılanın 70 kat daha fazla sevap alacağı izahlarıyla dîni bir kıyafete donuşturulmuştur. Oysa ne erkeğin sarığının, ne kadının başını ortmesinin Kuran’da gecmemesi, bunların dinsel bir nitelikleri olmadığının delilidir. Allah isteseydi “Erkekler sarıkla namaz kılsın” veya “Kadınlar saclarının tek teli gozukmeyecek şekilde başortusu taksın” izahlarıyla konuya acıklık getirirdi.

Gunumuzde başortusu icin yapılan şamatayı ve eylemleri gorenler Kuran’da gecmeyen bu hukmun İslam’ın en temel hukumlerinden biri olduğunu, Kuran’da ısrarla uzerinde durulduğunu sanmaktadırlar. Geleneğin savunulması, radikal hareketlerin karşı radikalizmi artırması, başortusunu bircok kere gundemin birinci maddesi yapmıştır. Başortusunu ısrarla savunup eylemler yapanlara, her eylemin, zıtlaşmanın sonunda, uğrunda bu kadar zahmete katlandıkları şeyin, din değil de gelenek olduğunu anlatmak daha da zorlaşmaktadır. Yapılan her eylem akıllı duşunmeyi, objektifliği kenara bıraktırıp, akılcılık, Kuran’ı samimi değerlendirme yerine orfe sahip cıkmayı, inadı on plana aldırmaktadır. Başortusu yuzunden okulundan ayrılan bir kıza, “Başortusu diye, pardesulu kapanma diye bir şey dinde yok, sen din adına Arap orf ve adetlerine, Emevi ve Abbasi doneminin uydurmalarına sahip cıkıyorsun” deyince o kız sizi ne kadar objektif değerlendirebilir? Bu yuzden hepimiz dinci yobazlık kadar, kişisel hak ve ozgurlukleri kısıtlayan; başortusu, kıyafet yasağı gibi gereksiz uygulamalarla insanları radikal cizgilere iten yasaklamacı kafalarla da mucadele etmek zorundayız. Cunku bu kafalar ancak dinci yobazlığın ve radikalizmin artmasına sebep olurlar.

KADINLARI POŞETE SOKMA

Kuran’da gerekli malzemeyi bulamayan gelenekcilik , uydurma hadislerle, uydurma yorumlarla, mezhep izahlarıyla kadınları poşete sokulmuş şekilde kapatacak malzemeyi turetmiştir. Kuran’da 33Ahzab suresi 52. ayette Peygamber’in, bu ayetin inişinden itibaren guzelliği hoşuna giden bir kadın dahi olsa, artık evlenmesinin helal olmadığı soylenir. Demek ki Peygamber’in doneminde kadınların kıyafetleri kimin ne kadar guzel olduğunu bilmeyi engellemiyordu. Oysa mezheplerin izahlarındaki carşaftan, peceden, başortusunden hangi hanımın ne kadar guzel olduğu nasıl anlaşılabilir? Bircok konuda olduğu gibi bu konuda da Kuran’ın gozardı edildiğini goruyoruz.

Her zaman olduğu gibi uydurma hadislerle dolu kitaplardan ise, işe gelen hadis alınmış, işe gelmeyen hadis gormezlikten gelinmiştir. Oysa hadis kulliyatında Peygamber doneminde kadın ve erkeklerin aynı kaptan abdest aldıkları da gecer.(Bakın Buhari, vudu 43Ebu Davud, taharet 39 İbni Mace, taharet 36Nesai, taharet 56) Abdeste konu yerler ayak, dirseklere kadar eller, yuz ve baş olduğuna gore bu hadisten kadınların erkeklerle karışık ve başı acık oldukları anlaşılır. Oysa gelenekci İslamcılık bu hadisi yorumlayarak atar ve kendi kafasına uygun diğer malzemelere sarılır. Peki madem kadının sizin soylediğiniz şekilde kapanmasının acık bir hukum olduğunu soyluyorsunuz, niye ayrı ayrı kapanma şekillerini savunuyorsunuz? Neden kiminiz pece farzdır, kiminiz ise değildir diyor? Neden kiminiz kadınların elleri gozukemez deyip yazkış kadınlara eldiven giydiriyor da, kiminiz kadınların elleri gozukebilir diyor? Neden kiminiz carşaf dışında hicbir şeyle kapanılamaz diyor da, kiminiz pardesu ile de olabilir diyor? Hic şuphesiz kesin sınırlı bir hukum olsa, boyle ayrı olculer cıkmazdı. Tum bu ayrı olculer, hukumler kapanma konusunda geleneklerin, orfun, Emevi, Abbasi doneminin kadına bakış acısının dinselleşmesinin neticeleridir. Her bir ayrı kapanma modeli de “Allah’ın isteği tam budur.” diye savunulup sanki Allah’ın aynı konuda beşon tane ayrı goruşu varmış gibi bir komedi ortaya konulmuştur. Allah’ın kadınların giyinmesi konusundaki hukmu yukarıdaki 3 ayette bellidir ve bunlardan anlaşılan neyse kadının giyim tarzı oyle olmalıdır. Verilen esneklik de, tam bir sınırın olmaması da muhakkak hikmetlidir. Cunku Kuran’ı indiren hikmetli olan Allah’tır ve Allah bu dini yuzlerce yıllık zaman dilimine, apayrı kulturlere, apayrı adetlere, apayrı iklimlere indirmiştir. Ayetlerdeki esneklikler dinimizin her şart ve zaman dilimine uyumunu sağlayan Allah’ın rahmet ve hikmetleridirler. Emeviler’in, Abbasiler’in kendi goruşlerini dondurup, Allah’ın goruşunu kendi bakış acılarına hapsetmeye calışmalarından dinimizi kurtarmak hepimizin Allah’a karşı borcudur.

TEK GOZ İZAHI

Buraya kadar Kuran’ın kapanma ile ilgili ayetlerini gorduk. Şimdi de gelenekcilerin vardığı ucuk sonucları gorelim: Şafii ve Hanbeli mezheplerinde kadının istisnasız tum vucudu her zaman kapanması gereken bolgedir (yuz ve eller de dahil). Hanefi ve Maliki mezheplerinde ise bir tek eller ve yuz, o da fitne olmayan koşullarda acık olabilir.(Sabuni Tefsirul Ayatil Ahkam 2/154,155) Es Suddi: “Kadın gozlerinden birini ve yuzunun acık kalan goz kısmındaki tarafını kapatır. Sadece bir goz acıkta kalır.” Ebu Hayyan: “Endulus’te adet boyle idi. Kadının bir gozunden başka hicbir yeri gorunmezdi.”( Ebu Hayyan, El Bahrul Muhit) Şafii imamları kadının kesilmiş olan tırnaklarına dahi bakmayı yasaklamışlardır.(İbni Hacer el Heytemi, İslam’da Helal ve Haramlar 2/13) İslam’ın kadına farz kıldığı ortunme kadının yuzunu de icine almaktadır.(Fıkhus siyre sf:240) Kadının, yabancı erkeğin goğsune, sırtına, bacağına lezzet korkusu olmasa bile bakması caiz değildir. Yuz ise fitne acısından ayaktan, sactan ve bacaklardan daha ileridedir. Bu kısımlara bakmak ittifakla haram olduğuna gore, yuze bakmak da evveliyetle haram olması gereken bir fiildir. (Sabuni, Revai 2/156)

Gelenekcilikte varılan ucuk sonuclar saymakla bitmeyecek kadar coktur. Yukarıda gorduğumuz gibi bırakın kadının komple kapanması gerektiği, kadının kesilen tırnağının bile gorulemeyeceği iddialar arasındadır. Tum bu izahları yapan gelenekcilerin sanki dinin tek kaynağının Kuran olduğunu kabul ediyorlarmış gibi “hımar” kelimesini ve ayetleri cekiştirip, Kuran’ı kendi kafalarındaki modele ornek gosterme cabaları şaşılacak bir tutumdur. Asıl sorun kadının kalktığı yere oturulamayacağını, hicbir yonetici vasfı olmadığını, erkeğin kolesi gibi olması gerektiğini, kadınların coğunun cehennemlik olduğunu zanneden zihniyette olmaktır. Başortusu ve diğer kapanma ceşitleri kitabın 21. bolumunde gorduğumuz zihniyetin sonucudur. Fakat gunumuzde başortusunun ozel bir yer kazanması mevcut gosteri ve eylemlerin neticesidir. Yoksa başortusunun kadının kalktığı yere oturulamayacağı izahından bir farkı yoktur. Başortusunun bu kadar tartışılması cağımıza mahsustur. Cunku uydurmaların ortaya atıldığı ilk donemlerde tartışma konusu “Kadının hangi bolgelerinin dışındaki yerler gozukebilir?” şeklindeydi. Tartışma “Tek goz mu, cift goz mu, tamamen pece ile mi?” şeklindeydi. Bu donemde kadınları tamamen kapatanların coğu başortusu değil, carşaf gibi tepeden tırnağa ortuleri kullanıyorlardı. Gorulduğu gibi başortusunu “hımar” kelimesiyle acıklamaya kalkmak yeni bir gayrettir. Daha eski yıllarda “hımar”ı pece şeklinde tanımlama gayretleri, bugunku başortusu gayretlerinin onundeydi! Aslında Kuran bu izahların hicbirine gecit verecek izahlar icermez. Yoksa Kuran kesilen tırnağınızı gostermeyin mi diyor? Kuran pece ile yuzunuzu ortun mu diyor? Kuran’da sacınızın tek telini gostermeyin deniyor mu? Sacın kapanmasına dair bir acıklama var mı? Peki, başınızı ortun diye hicbir ifade var mı? Madem ki Kuran’da tum bu izahlar yok samimi bir şekilde Kuran dışı kaynakları kullanıp bu uygulamaları cıkardığınızı itiraf edin. Kuran’ın kadınların giyimiyle alakalı 3 ayeti de, diğer izahlar da ortadadır. Hic olmazsa kendi fikriniz icinde samimi olun, Kuran’ı cekiştirmeyin. Ayrıca şunu da belirtelim ki Kuran’da namaz kıyafeti diye ayrı bir kıyafet yoktur. Başortusu, pece, carşaf diye dinimizde bir şey olmadığına gore, elbette ki namazda da bunları giymenin bir mecburiyeti yoktur.

FUTBOL OYNAYAN ERKEKLER SEYREDİLEBİLİR Mİ?

Gelenekciler kadınların kapanması ile ilgili bu izahları yaparken, erkekler icin de Kuran’da olmayan bircok zorluk getirmişlerdir. Erkeğin diz ile gobek arasını ortmesinin farz olduğu kimi mezheplerin uydurmasıdır. Gerci Peygamber’in baldırının gozuktuğune dair de hadis vardır ama, bazı mezhep imamları obur hadisi beğenip erkeğin baldırı ile dizinin arası gozukemez demişlerdir. Ustelik erkeklerin birbirinin diz ile gobek arasına bakmasının da haram olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu izaha gore futbol, basketbol gibi erkeklerin şortla oynadığı oyunları da seyretmek haram olur. Turkiye’de yaygın olan Hanefi mezhebinin koyu savunucusu televizyonlar, kendi mezheplerine gore haram olmasına rağmen; futbol, basketbol gibi sporların maclarını hic cekinmeden gostermektedirler. Bu da bizce bu grupların kendi inanclarında ne kadar samimi olduklarının bir gostergesidir! Erkeklerin sarı ve kırmızı giyemeyeceği de yine mezheplerin İslam’ının uydurmalarından birisidir.(Bakın Muslim libas 27 ve Mişkat 2/1247) Erkeklerin parlak olanlarının pece giymesi gerektiği izahı da gelenekci eserlerdeki bir izahtır. Sakal konusunda yapılan izahlar ise tam bir felakettir. Diyebiliriz ki kadında nasıl başortusu uydurma bir dîni sembole donuşturulmuşse, erkekte bu sembolun bir karşılığı varsa o da sakaldır.

Sakal bırakmak sunnet, başortusu farzdır izahları yapılabilir, ama sakalı bırakmaya sunnet diyenler garip bir mantıkla kesmeye haram demişlerdir. Turkiye’ye hakim olan en buyuk mezhep Hanefiliğe ve diğer mezhepler Maliki’ye, Hanbeli’ye gore sakalı kesmek haram gorulmuştur. (Halil Gunenc, İslam’da Kılık Kıyafet ve Ortunme sf:177) Tabi ki diğer uydurmalar gibi erkeklerin sakal bırakması gerektiğine dair bir izah Kuran’da yer almaz. Fakat mezheplerin İslam’ını savunanlar: “Allah sakal cıkarıyor, sen kesiyorsun. Sonra Allah yine sakal cıkarıyor, sen Allah’la savaşıp bir daha kesiyorsun...” gibi enteresan acıklamalarla sakalı kesmenin, Allah’la savaşmak anlamına geldiğini halka anlatmaktadırlar. Allah’a şukur ki Allah kitabı Kuran’da her turlu detayı verdi ve boyle sacma uygulamaları savunan fıkıh ve hadis kitaplarına bizi muhtac etmedi. Ne mutlu Kuran’ın yeterliliğini anlayanlara. Ne mutlu Kuran’a guvenenlere.

Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

29 Ankebut Suresi 51


İLGİLİ LİNK ( KAYNAK ): http://www.kurandakidin.net/bolumler/22basortusu.htm

----------------------------------------------------------------
REPLERİ GORELİM REPLERİ
__________________