Şirk

Şirkin Hakikati: Yaratılmışları onları var eden yaratıcıya benzetmektir. Yahut yaratıcıyı var ettiği mahlûkata benzetmektir. Bu benzetme aslında Allah’ın kendisini vasfettiği kemal sıfatlardan hali kılmak veya Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Rabb’ini vasıfladığı sıfatlardan tecrit ederek onları inkÂr etmektir. Allah’ın kalbini kilitlediği, gozunu korelttiği kimseler hakikati tersyuz ederek tevhidi teşbih, teşbihi de tazim ve itaat yerine koymuştur. Muşrikler uluhiyetle alakalı hususlarda mahlukatı onları yaratana benzetmişlerdir.
Fayda ve zarar vermek Rububiyete taalluk eden hususiyetlerdendir. Dolayısıyla dua, umut, dayanma gibi ibadetlerin sadece Allah’a yapılması gerekir. Herkim bu ibadetlerden bir kısmını mahlûkata yaparsa o kimseyi yaratana benzetmiş olur.
Şirkin Nevileri

a) Allah’ın zatına, isimlerine, sıfatların ve fiillerine taalluk eden şirktir.
b) Allah’a ibadet ederken başkalarını O’na denk yaparak işlenen şirktir. Bu şirkin sahibi Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde ortağı ve benzeri olmadığına ikrar etse de ibadetlerde Allah’a başkalarını ortak koştuğu surece muşrik olmaktan kurtulamaz!
Birinci kısım yani Allah’ın zatına, sıfatlarına taalluk eden şirk de iki kısma ayrılır:
1) Ta’til Şirki

Bu, şirk ceşitlerinin en cirkinidir! Firavun’un şirki bu ceşit şirktir!
“Firavun: Ey ileri gelenler! Ben sizin icin kendimden gayrı bir ilah bilmiyorum dedi...”
Kasas 38
“Adamlarını topladı, onlara nida ederek ben sizin en yuce Rabb’inizim! dedi.”
Naziat 23, 24
“Firavun dedi ki: Ey HÂman, bana yuksek bir kule yap da o yollara erişeyim. Goklerin yollarına cıkayım da Musa’nın ilahına muttali olayım. Cunku ben onu yalancı sanıyorum...”
Gafir 36, 37
Şirk ve inkÂr biri diğerinin gereğidir. Her muşrik inkÂrcıdır, her inkÂrcı muşriktir. Ancak bazı şirk inkÂrı gerektirmeyebilir. Hatta bazı muşrikler yaratıcıyı ve Onun sıfatlarını ikrar ediyor olabilir. Bununla beraber tevhidin hukukunu inkÂr ettikleri icin şirk dairesinden cıkmazlar. O da ibadetlerle Allah’ı birlemektir.
2) İnkÂr Şirki:

Şirk ve şirki oluşturan kaideler sonunda inkÂrda son bulur. İnkÂr ise uc kısma ayrılır:
a) Mahlûkatı Allah’ın yaratmış olmasını kabul etmeyip inkÂr etmek.
b) Allah’ın isimlerini, sıfatlarını ve fiillerini tevil veya iptal ederek O yuce yaratıcının kemal ve mukaddes olmasını inkÂr etmektir.
c) Tevhidin hukukundan olup kula lazım olan Allah’a karşı yapılması gereken amelleri inkÂr etmektir.
Yaratan ve yaratılan diye bir ikilik yok her şeyden munezzeh olan hak birbirine benzeyen halkın aynısıdır diyen vahdeti vucutcu mulhitlerin şirki bu tur şirktir. Âlemin ezeli ve ebediliğini iddia eden zındıkların şirki de aynı şirktir. Onlara gore bu Âlem yok iken sonradan var edilmiş değildir. O ezelden beri var idi, varlığı da devam edecektir. Onların yanında sonradan olan şeylerin varlığı sebep ve vasıtalara dayanır olmasındandır. Onlar sonradan olan bu gibi şeyleri akıl ve nefis diye isimlendirmektedirler.
Allah-u TeÂlÂ’nın isimlerini, sıfatlarını ve fiillerini inkÂr eden Cehmiye ve Karamıta fırkalarından taşkınların şirki de yine bu tur şirktir! Onlar Allah icin ne bir isim ne de bir sıfat ispat etmemektedirler. Bu sebeple mahlûku Allah’tan daha mukemmel konuma koymaktadırlar. Cunku zatın en mukemmel hali onun isim ve sıfatlarla olan halidir.
Şirk Buyuk ve Kucuk Olmak Uzere İki Kısma Ayrılır

Birincisi: Buyuk şirktir, bu kısma giren şirkin hic biri bağışlanmaz.
a) Sevgi ve tazimde bir şeyi Allah’a eş koşmak bu kısımdandır. Mahlûkattan bir şeyi Allah’ı sever gibi sevmek buna ornek gosterilebilir. Allah-u TeÂl bu şirkin sahibini tovbenin dışında asla bağışlamayacaktır. Allah bu nevi şirki anlatırken şoyle buyurmuştur:
“İnsanlardan bazıları Allah’tan gayrı eşler edinerek, Allah’ı sever gibi onları severler!..”
Bakara 165
Bu şirkin sahibi kimseler Allah’a şirk koştukları varlıklara ateşin icinde şoyle diyecekler:
“Allah’a and olsun ki; biz apacık bir sapıklık icindeymişiz. Cunku sizi sevgi ve tazimde Âlemlerin Rabb’ine eşit tutuyorduk; bizi o suclulardan gayrı saptırmadı. Şimdi artık bizim ne şefaatcilerimiz var ne de candan dostumuz.”
Şuara 97-101
Şuphesiz ki bu muşrikler şirk koştukları varlıkları, yaratma, rızk verme, oldurup yaşatma vb. hususlarda Allah’a denk yapmamışlardı. Aksine onlar şirk koştukları varlıkları sevgi, tevekkul, boyun bukme gibi kalbi amellerde Allah’a denk yapmışlardı.
Bu zalim cahiller, bilgisizliğin son haddinde oldukları icin yaratılmış kullar ile onları yaratan onların sahibi varlığı musavi tuttular.
Zatı ve sıfatı itibariyle zayıf, aciz, muhtac hayatı ve olumu başka bir varlığın elinde olan varlıkları zatı ve sıfatları itibariyle oyle olmayan, aksine cok zengin, cok kuvvetli, olumsuz, hayatı ebedi olan, zenginliği, kuvveti, comertliği, ihsanı, ilmi, rahmeti zatının gereği olarak noksansız tam olan varlıkla denk tutmak ahmaklığın en bariz alametidir. Herhangi bir kul Allah’ı yarattığı varlıklardan bazısıyla denk tutarsa buyuk bir zulum işlemiş olur.
Hangi zulum bundan daha buyuk ve daha cirkindir! Allah’a karşı bundan daha buyuk bir haksızlık yapılır mı? Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:
“Gokleri ve yeri yaratan Allah’a hamd olsun. O, karanlık ve aydınlığı var etti. Yine de kÂfirler Rab’lerine (başkalarını) denk tutuyorlar.”
En’Âm 1
Ayette gorulduğu gibi muşrikler semavat ve arzı yaratan, aydınlığı var eden varlıkla ne kendine, ne de başkalarına zerre kadar fayda veremeyecek varlıkları denk tutmaktadırlar. Eğer bu şirk değilse veli denen kimselere umut bağlayan onları Allah’ı seviyor gibi seven evliya kullarına gore şirk nedir acaba?!
b) Allah’ın isimlerini, sıfatlarını ve Rububiyetini inkÂr etmeden Allah ile beraber başka bir ilah edinen kimsenin şirki de bu kısımdandır. Allah’ı ucun ucuncusu yapan hıristiyanların şirki de yine bu kısım şirktir. Onlar Allah-u TeÂl ile beraber Mesih (Aleyhisselam) ve annesi Meryem’i ilah ediniyorlar.
Hayırlı şeylerin nurdan, şerli şeylerin karanlıktan meydana geldiğini soyleyen ateşin kulları mecusilerin şirki de bu tur şirktir. Kul kendi fiilinin yaratıcısıdır diyen kaderiye fırkasının şirki de yine bu şirktir. Onlara gore o fiiller Allah’ın dilemesi, guc ve kuvvet vermesi olmadan meydana gelmektedir. Yani, kul hayır ve şerden yaptığı her fiilin yaratıcısıdır. Dolayısıyla kaderiye Mecusilere benzetilerek, onlar bu ummetin Mecusileridir denmiştir.
Allah-u TeÂlÂ’nın:
“İbrahim: Benim Rabb’im O’dur ki yaşatır ve oldurur demişti...”
Bakara 258
Ayetinde İbrahim ile Rabb’i hakkında mucadeleye girdiği anlatılan kimsenin şirki de yine bu kısım şirktir. O kimse İbrahim (Aleyhisselam) ile Rabb’i hakkında tartışmaya girmiş ve kendi nefsini Allah’a eş yaparak Allah’ın oldurup dirilttiği gibi kendisinin de oldureceğini ve dirilteceğini iddia etmişti.
İbrahim (Aleyhisselam) onu sozu uzere ilzam etmiş ve şoyle demişti: Senin bu sozunun genel manası, guneşi Allah’ın doğdurduğu yonun tam aksi bir yonde doğdurmaya guc yetirmeni gerektirir. İbrahim (Aleyhisselam) bu ilzamı cedel ehli bazı kimselerin dediği gibi bir delilden ikinci bir delile gecmek değildir.
Aksine aynı delil uzere onu sabitleştirip oldurme ve diriltme gucune gercekten sahip isen o gucun eseri olan guneşin doğuş ve batış yonlerini değiştir deyip birinci delilin şumulunu genişletip genellemektir. Dolayısıyla İbrahim (Aleyhisselam) onu yine birinci delille alt etmiştir.
Buyuk yıldız ve gezegenleri Allah’a eş koşan kimselerin coğunun şirki de yine bu nevi şirktir. Yıldıza tapan sabîler onları bu Âlemin işlerini idare eden Rabler edinmektedirler. Bu goruş sabî muşriklerinin goruşudur. Guneşe, aya vb. şeylere tapanlar da aynı mezhebin muntesipleridir.
3) Vasıta (aracı) Şirki

Allah ile kendi arasına vasıta koyan bir kimse Allah’ı tazim etmeyi kast etmektedir. O yuce zatın azametinden dolayı sultanların halinde olduğu gibi aracı ve şefaatciler olmadan Onun huzuruna varamayacağına inanmaktadır. Aracı şirkinin sahibi bu fiiliyle, Allah’ın Rububiyetini hafife almayı kast etmemekte, aksine onu tazimi kast edip şoyle demektedir:
“Bu vasıtalara tevessul etmem beni Allah’a yaklaştırması, Ona delillik etmesi ve beni Onun yuce cenabına ulaştırması icindir. Dolayısıyla esas maksut Allah’tır. Bu vasıtalar, vesile ve şefaatci olmaktan gayrı bir şey değildir. Hal boyle olunca vasıta ve şefaatciler edinmek neden Allah’ın gazabını celbetsin ve neden sahibini ebediyen cehennemlik etsin, kanlarını heder ve mallarını başkalarına mubah yapsın?”
Bu soru başka bir soruya kapı actı o da:
Allah-u TeÂlÂ, kullarına şefaatci ve vasıtalarla kendisine yaklaşmalarını şeriat yapmış mıdır, bunun haramlığı sadece şeriat ten mi elde edilir, yoksa bu hem fıtrat ve akıllarda cirkin olup hem de şeriat onu emretmez hukmu kesin değil mi?
“Allah kendisine bir şeyin ortak koşulmasını asla bağışlamaz! Şirkin dışındaki şeyleri dilediği kimseler icin bağışlar.”
Nis 48
Ayeti goz onunde tutularak şirkin gayrı gunahlar arasında bu gunahın bağışlanmaz oluşundaki sır nedir?
Bu mezkur soruları iyi duşunup onları hafife almadan bunlara doğru cevap vermek icin aklını ve zihnini topla oyle yaparsan, muşrik ile muvahhit arasındaki fark, Allah’ı hakkıyla bilenle Onu hic bilmeyen arasındaki fark ve bir de cennet ehliyle ateş ehli arasında fark ortaya cıkar.
İbadetlerde Allah’a Şirk Koşmak

İbadetlerde Allah’a şirk koşmanın curumu, buyuk şirke gore daha hafiftir. Bu şirk, Allah’tan başka ilah olmadığına; sadece Onun fayda ve zarar vereceğine; kendinden gayrı Rab olmayan yegÂne ilah olduğuna itikat eden kimsenin şirkidir. Bu kimse ibadet ve amellerini Allah’a has kılmaz. Bu şirkin sahibi, kimi zaman nefsini tatmin icin amel eder; kimi zaman dunyayı elde etmek icin amel eder; kimi zaman halkın nazarında makam ve mevki elde etmek icin amel eder.
Bu gibilerinin amellerinde nefis icin bir pay, şeytan icin bir pay, amelleri emreden Allah olduğundan Onun icin de bir pay vardır. Bu şirk insanlardan coğunun halidir.
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu şirki haber verirken şoyle buyurmuştur:
‘Şirk bu ummette karıncanın hareketinden daha gizlidir!’
Sahabeler:
−Ya Rasulallah! Ondan nasıl kurtuluruz? dediklerinde, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Allahumme! İnni Euzu Bike En Uşrike Bike ve Ene A’lemu ve Est’afiruke Lima La A’lemu dersiniz!’ buyurdu.”
İbni Kayyım ed-DÂu VeddevÂu 235
Riya Şirki

Bu hususta Allah-u TeÂl şoyle buyuruyor:
“De ki: Ben de sizin gibi bir insanım ilahınızın tek bir ilah olduğu vahy olunuyor. Kim Rabb’ine kavuşmayı umuyorsa sahih ameller işlesin ve Rabb’ine yaptığı ibadete hic kimseyi ortak etmesin!”
Kehf 110
Yani, O tek ilah olup Ondan gayrı ilah yoksa ibadetin de sadece Ona olması gerekir. Uluhiyette bir olduğu gibi ubudiyette de birlenmesi şarttır.
Salih Amel: Riyadan hali, sunnetle kayıtlı amellerdir. Omer (Radiyallahu Anh)’dan rivayet edilen duasında şoyle diyordu:
“Ey Allahı’m! Amellerimin hepsini salih amel yap, onları vechin (yuzun) icin halis kıl, o amellerde hic kimse icin bir pay yapma.”
Ahmed Zuhd 615
İbadetlerdeki bu riya şirki amellerin sevabını iptal eder. Ameller vacip kısmından ise onun sahibi cezaya da carptırılır. Cunku o kimse bu fiiliyle hic amel etmemiş gibidir. Bunun Sebebi, Allah’ın İhlÂsla ilgili emrini terk etmiş durumdadır.
Allah-u TeÂl kullarına:
“Oysa kendilerine, dini yalnız Allah’a halis kılıp Onu birleyerek Allah’a kulluk etmeleri emredilmişti.”
Beyyine 5
Ayetiyle halis ibadet yapmalarını emretmiştir. İbadetinde Allah icin ihlÂslı olmayan, emrolunduğunu yapmamaktadır. Gosterişle yaptığı amellerse Allah’ın istemediği amellerdir. Dolayısıyla o ameller sahih ve makbul değildir.
Sozlerdeki Şirk

Şirki sozler de Allah’a şirk kısmındandır. Mesela Allah’tan başkasına yemin etmek bu ceşit şirktendir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta:
“Kim Allah’tan başkasına yemin ederse o kimse Allah’a şirk koşmuştur!” buyurmuştur.
Ebu Davud 3251, Tirmizi 1535, Ahmed 2/87, 125, HÂkim 1/18
Hadiste geldiği gibi bir kimsenin diğerine ‘Allah ve sen istersen’ sozu de bu kısım şirktir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine ‘Allah ve sen istersen’ diyen adama:
“Beni Allah’a denk mi kıldın? Sadece Allah isterse de!” buyurmuştur.
Ahmed 1/214, Darimi 2/295
Ben Allah’a ve sana guveniyorum, bana Allah ve sen yetersin, bu Allah ve senin sayende olmuştur, bu Allah’ın ve senin bereketin sebebiyle olmuştur vb. ifadeler de yine bu kısım şirktendir. Bu sozlerle Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Allah ve sen dilersen diyen kimsenin sozleri mukayese edildiğinde bu sozlerin daha cirkin ve sahibinin de daha suclu olduğu ortadadır.
Cunku Allah ve sen dilersen sozu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i Allah’a denk yapmak oluyorsa, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e hicbir husus da denk olmayan veya Onun yoluna muhalif hareket eden Onun duşmanı kimselerin Allah’a denk yapıldığı ifadeler nasıl olurda şirk olmaz?
Secde, tevekkul, inabe, takva, haşyet, tevbe, nezr, yemin, tesbih, tekbir, tehlil, tahmid, istiğfar, başı tıraş, boyun bukme, KÂbe’nin tavafı, dua vb. butun ibadetlerin sadece Allah’ın hakkı olup O’nun gayrına yapılamaz! Bu gayr ister mukarreb melek ister gonderilmiş Rasul olsun aynıdır.
Fiil ve İrade Şirki

Buyuk şirk kısmına fiil, soz, irade ve niyetlerdeki şirk de dahil olur. Buyuk şirk kısmından olan fiili şirke, Allah’tan gayrı icin eğilmek, ona secde etmek, teberruk ve şifa maksadıyla KÂbe’den gayrı taş, ağac, kabir, turbe vb. bir şeyin etrafını tavaf etmek, Allah’ın yeryuzundeki yemini olan Haceru’l-Esved’den başka bir şeyi tazim ederek opmek, kabirleri opup istilam etmek ve onlara secde etmek gibi fiiller ornek gosterilebilir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Nebiler ve salihlerin kabirlerini mescitler edinerek oralarda Allah’a namaz kılanlara lanet etmiştir! Kabirleri mescitler edinip orada Allah’a yapılan ibadet laneti gerektiren bir fiil ise Allah terk edilerek işsizlerin iş talep ettiği, eşsizlerin eş talep ettiği, hastaların şifa talep ettiği yerlerin Rab’ler edinilmesi hangi laneti gerektiren fiildir?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Buhari ve Muslim’in ittifakla rivayet ettikleri bir hadiste şoyle buyurmuştur:
“Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin! Onlar Nebilerinin kabirlerini mescitler edindiler!”
Buhari 1252, Muslim 529/19
Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurdu:
“Şuphesiz insanların en şerlileri, kıyamet koptuğunda kendiler sağ olan kimseler ve kabirleri mescitler edinen kimselerdir!”
Ahmed 1/305, İbni Huzeyme 789, İbni Hibban el-Mevarid 340, 341
Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurdu:
“Sizden onceki kimseler kabirleri mescitler ediniyorlardı. Dikkat edin! Kabirleri mescitler edinmeyin! Muhakkak ben onu size yasaklıyorum!”
Muslim 532/23
Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle dedi:
“Allah, kabirleri cokca ziyaret eden kadınlara, oraların uzerine (turbeden) mescit bina eden ve kandiller yakan kimselere lanet etsin!”
Tayalisi 2733, Tirmizi 1056, Ebu Davud 3236, Hakim 1/374, Ahmed 2/337, 3/442
Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurdu:
“Nebilerinin kabirlerini mescitler edinen kavme Allah’ın gazabı şedittir!”
Ahmed 2/246, 6/146
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şoyle buyurdu:
“Sizden once yaşamış kimselerden salih bir kimse olduğu vakit onun kabrinin uzerine (turbeden) bir mescit bina eder ve oraya o resimleri nakşeder suslerlerdi. İşte onlar kıyamet gunu Allah’ın yanında mahlûkatın en şerlileridir!”
Ahmed 6/55
Gorulduğu gibi kabirlerin uzerine yapılan mescitlerde Allah’a ibadet edenlerin halini mezkûr hadisler bize izah etti. Kabirlerin uzerine yapılan mescit ve turbelerde Allah’a değil de kabirdekilere ibadetlerin hali, konumu nicedir?
Bu husus da Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu hadisini hatırlamak yerinde olur:
“Ey Allah’ım! Kabrimi ibadet olunan bir put yapma!”
Ahmed 2/246
Rasulu Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu ifadesiyle tevhidin butun hudutlarını koruyup muhafaza etmiş oluyordu. Hatta o, guneşe tapanların ibadetine benzememesi icin guneşin doğuş ve batış vakitlerinde imandan sonra en değerli amel olan namazı ummetine yasaklamıştı.
İstek ve Niyet Şirki

İstek ve niyetlerdeki şirk sahili gorulmeyen bir deniz gibidir. Allah’ın rahmet ettiği kimselerin dışında ondan kurtulan pek olmamıştır.
Herkim yaptığı ameliyle Allah’ın vechinin (yuzunun) dışında bir şey istese veya ameliyle O’ndan gayrına yaklaşmaya niyet etse ve amelinin karşılığını ondan talep etse bu kimse hem isteğinde hem de niyetinde şirk icerisindedir, bunun ilacı ise ihlÂstır.
İhlÂs: Kişinin sozlerinde, fiillerinde, iradesinde ve niyetinde Allah icin samimi ve durust olmasıdır. İhlÂs, Allah’ın butun kullarına emrettiği İbrahim (Aleyhisselam)’ın dini, Haniflik’tir. Allah-u TeÂl onun dışında kimseden bir şey kabul etmeyecektir. İslam’ın hakiki manası da budur. Dolayısıyla Allah şoyle buyurmuştur:
“Kim İslam’dan gayrı bir din isterse bilsin ki o (din) ondan kabul edilmeyecek ve o kimse ahirette ziyan edenlerden olacaktır!”
Âl-i İmran 85
__________________