Ebû TurÂb-ı Nahşebî hazretleri:
Ebû TurÂb-ı Nahşebî hazretleri nefsin istemediklerini yapma ve haramlardan kacmada kuvvetliydi. Yıllarca başını yastığa koyup uyumadı. Geceleri ibÂdet ve zikirle meşgûl olur, bÂzan dışarı cıkıp dolaşır, ihtiyac sÂhibi olanlara yardımcı olurdu.
Bir gece Nahşeb'in mahallelerinde dolaşırken, Âniden kulağına sesler geldi.Dikkat edince bÂzı erkeklerin, bir kadınla tartıştıklarını anladı. Kendi kendine, buraya gitmeliyim, bir mazlum ise ona yardım etmeliyim." dedi. Yanlarına varınca kadın onu gordu ve yanına geldi. "Ey ustÂd! FÂsık ve omrunu kotu şeylerle harcayan bir oğlum var. Yaptığı kotulukler, işlediği gunahlar hakîkaten coktur.
Dun gece fısk meclisi kurmak ve şarab icmek istedi. Akşamdan sonra, Allahu teÂl ona bir hastalık gonderdi. Şimdi hasta yatağında yatıyor. Evimiz mescidin yanındadır. CemÂat geceki sesleri duyup geldi ve onu mahalleden cıkarmamı istedi. Ben de ağır hasta olduğunu bildirdim. Olurse hepimiz ondan kurtulur, yÂhut tovbe eder, kendisi kurtulur. Olmez ve tovbe de etmezse, o zaman onu şehirden dışarı cıkarın dedim." Ebû TurÂb-ı Nahşebî, kadına yardım etti ve kalabalık dağıldı. Sonra aklına o genci gormek ve tovbe ettirmek geldi.
Evden iceri girince, genc onu gorur gormez feryÂd edip ağlamaya başladı. "Allah'ım ne kadar kerîmsin. Benim gibi omrunu boşa gecirmiş bir zavallının duÂsını Ânında kabûl eyledin." dedi.
"Ey genc! Ne du ettin?" dedi. "UstÂdım, bugun seher vaktinde iki du ettim. Biri; y Rabbî sabahleyin bana, Ebû TurÂb'ın yuzunu gormek nasîb eyle, ikincisi; y Rabbî, nasûh tovbesi ihsÂn eyle dedim.
DuÂmın birini şu anda kabûl edilmiş goruyorum, umarım ikincisi de kabûl edilir. Ey hocam cok gunahkÂrım. Tovbe etsem, kabûl olur mu?" deyince; "Ey genc! Umitsiz olma! Cunku Allahu teÂlÂnın rahmet denizleri dalga dalga geliyor. Allahu teÂl ziyÂdesi ile tovbeleri kabûl edici ve affedicidir. Kulların gunahlarını bağışlayıcıdır. Âsilerin tovbelerini kabûl edicidir. Âcizlere kÂfidir. Duşkunlerin en iyi vekîlidir. Butun gunahlardan tovbe makbûldur." buyurdu. Genc elinde tovbe etti ve gozlerinden yaşlar dokuldu.
Ebû TurÂb oradan ayrılınca, genc annesine; "Ey anneciğim! Sana bir vasiyetim var. Yerine getir." dedi.
Annesi; "EvlÂdım, ne vasiyetin var, soyle!" dedi. Beni bu yataktan ve yumuşak yastıktan, hakîr ve zelîl toprağa indir. Ebû TurÂb'la tovbe ettiğim andan sonra, yerde Allahu teÂlÂya tekrar tovbe edeyim. Cunku bu hastalık beni iyice sardı. Artık bu hastalıktan oleceğimi anlıyorum." dedi. Annesi isteğini yerine getirdi ve onu yere indirdi. Genc, yuzunu toprağa surdu, kalp ve rûhunun derinliklerinden gelen bir ses ile;
"Ey Allah'ım! Yaptıklarıma pişman oldum. Tovbe ettim. Senin dergÂhından başka kapım yok. Dertlilerin dayanağı, muhtacların sığınağı sensin. Toprakla bir olmuş, zamÂnını boşa gecirmiş ben kuluna rahmet et." diye yalvarıp inledi.
Onu topraktan kaldırıp, yatağa yatırdılar. Gece olunca genc vefÂt etti. Ebû TurÂb; "O gece ruyÂda Peygamber efendimizi sallallahu aleyhi ve sellem gordu. Yanında iki yaşlı zÂt var idi. Onlarla berÂber cok kalabalık geldi.
Birisi ona; "Bu, Muhammed MustafÂ'dır sallallahu aleyhi ve sellem, diğer taraftaki yaşlı zÂt ise, İbrÂhim Halîlullah'tır (aleyhisselÂm), diğer taraftaki ise Mûs Kelîmullah'tır (aleyhisselÂm). Bu kalabalık ise, yuz yirmi bin kusûr peygamberdir." dedi. Ebû TurÂb ileri koştu. SelÂm verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selÂmına cevap verdi. Onunla musÂfeha etti. "Y Resûlallah, siz Nahşeb'e gelmiş miydiniz?" diye arz etti.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Ey Ebû TurÂb! Dun senin elinde tovbe eden genc, bu gece vefÂt etti. Allahu teÂl onu, dostları derecesine kavuşturdu. Ona velîlik makÂmı ikrÂm eyledi. Beni ve yuz yirmi bin kusur peygamberi, onu ziyÂrete gonderdi. Ey Ebû TurÂb! O gence izzet gozu ile bakın. CenÂzesinde hazır bulunun."
Ebû TurÂb-ı Nahşebî uyandığında bu halden kalbine bir incelik geldi ve;
"Ey Allah'ım! Ne kadar kerîmsin. Daha dun fıskı yuzunden, mahalleden cıkarmak istedikleri bir fÂsıkı, bir ağlama ve inleme, bir tovbe ve pişmanlık ile bu dereceye kavuşturdun." dedi.
Bu zevk ve halde iken, diğer odadan kucuk kızın feryÂdını duydu. Ağlıyordu. "EvlÂdım, seni ağlatan şey nedir?" dedi. "Babacığım, ruyÂmda filan mahallede tovbe eden bir gencin vefÂt ettiğini ve her kim onun cenÂzesine bakarsa, Allahu teÂlÂ, ona, kendisinden istediği her şeyi verir dendiğini gorup duydum. Babacığım, evden dışarı cıkmayı asl istemezdim, fakat şimdi izin verirsen, gidip o gencin cenÂzesini goreyim ve Allahu teÂlÂdan kendim ve diğer kullar icin necÂt, kurtuluş isteyeyim." dedi. Ona izin verdi.
CenÂzesine giderken yolda yaşlı bir kadın gordu. Ona; "Ey Ebû TurÂb! Hakk'ın rahmetinin neler yaptığını gordun mu? Fıskının cokluğu yuzunden mahalleden cıkarılmak istenen genc, bu gece vefÂt etti. Evliy silsilesine dÂhil edildi. RuyÂda bana, cenÂzesinde bulunan magfiret olunur diye soylediler." dedi. Başka Âlim zÂt da aynı ruyÂyı gordu. İnsanlara bu durum haber verildi. Butun şehir halkı akın akın gencin cenÂzesine katılmak icin geldi. Tam bir izzet ve ikrÂm ile onun namazı kılındı, sonra defnettiler.
__________________
Ebu Turab-ı Nahşebi Hazretleri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Ebu Turab-ı Nahşebi Hazretleri