ALLAH,Tarih ve Zaman
Tarih ve zaman algılarını "ahir zaman" anlayışı uzerine kuranlar akıp giden insanlık tarihini keskin sınırlarla ikiye ayırmayı pek severler.
Yahudilere gore Hz. Musa'dan sonraki tum zamanlar ahir zamandır…
Hıristiyanlara gore Hz. İsa'dan sonraki zamanların aslında bir anlamı yoktur. İsa'nın tekrar gelişi ile tarih ve zaman yeniden anlamını bulacaktır…
Bunlardan etkilenen kimi Muslumanlara gore de Hz. Muhammed'den sonraki tum zamanlar "ahir zaman" olup, zamanın "ikindi vaktinde" yaşamaktayızdır. Mutlu cağlar (asr-ı saadet) gecmişte kalmış olup, ne soylenecekse o zaman soylenmiş, ne yapılacaksa o zaman yapılmıştır. Demek ki bizler uzatmaları oynayan luzumsuz nesiller oluyoruz aslında…
Modern donemin "aydınlanma nebilerine" gore de, tarih batıda ortaya cıkan aydınlanma cağından sonra ulaşabileceği son noktaya ulaşmış olup, ondan sonraki tum zamanlar "ahir zaman" sayılmak durumundadır. Cunku liberal demokrasinin zirveye cıkmasıyla aslında "tarihin sonu" gelmiştir. Artık bundan sonra yapılacak pek bir şey yoktur…
***
Boylesi bir tarih ve zaman algısının, insanlık tarihine bakışta da "entegrist" zihin yarılmalarına neden olması kacınılmazdır.
Roger Garaudy'nin tabiriyle entegrizm, tarihin akışını bir noktadan itibaren keskin bir şekilde ikiye ayırarak kendisinden sonrasını oncesine eklemlemeye calışan zihniyettir.
Bu anlamda entegrist, bir tur Ashab-ı kehf sendromu yaşamaktadır. Uyandığında aradan yuzyılların gecip gittiğini, "şanlı tarihinin" cok gerilerinde kaldığını ve elindeki paranın şimdiki devirlerde gecmez olduğunu gormuştur. Bu durumda ya olanca şaşkınlığı ile yabancısı olduğu şimdiki hayata cepheden saldırmaktan veya akıp giden tarihin eteklerinden tutarak kendi zamanına geri cekmeye calışmaktan başka yapacak bir şeyi olmadığına inanmıştır. Uykuda gecirdiği yuzyıllar boyunca tarihin akıp gitmiş olmasını kabullenememekte ve kendi parlak cağlarına zamanı geri goturmek istemektedir.
Kuran'ın ashab-ı kehf kıssası ile vermek istediği mesaj bu acıdan son derece carpıcıdır. Verilmek istenen mesaj Muslumanlara dinamik tarih ve zaman algısının kavratılmasıdır. Bu tip şanlı tarih, mutlu gecmiş, parlak cağlar, kutlu bolge, secilmiş ırk, necip millet, kurtulmuş cemaat, ustun tarikat, dahi ustat, kerametli şeyh, kurumsal din, ulu ata, kadim gelenek, buyuk medeniyet vs. gibi "mağaralarımızda" uykuya dalıp tarihin ve zamanın ruhunun gerisinde kaldığımızda, tekrar hayata nasıl doneceğimizin, "dışarda gurul gurul akan hayatın" atardamarlarına nereden nasıl başlayarak gireceğimizin mesajı verilmekte, bu ikisi arasındaki fark gosterilmek istenmektedir ki İslÂm dunyasının şu an duştuğu hal bundan başkası değildir.
Tarihi bu şekilde entegrist okuyan zihinler, sanıldığının aksine, eskicağlarda parlak zaferleriyle etkili olmuş buyuk dunya dinlerinin mensupları değildir. Modern donemin aydınlamacı kafaları da tam anlamıyla "entegrist" ozellikler taşımaktadır.
Batıda gercekleşen "aydınlanma devrimi"nin yerine Hz. Musa'yı, Hz. İsa'yı, Hz. Muhammed'i veya Buddha'yı koyun, kendi donemlerini "asr-ı saadet", kendilerinden sonraki cağları da "ahir zaman" gorduklerini hayretle gorecekseniz.
İşte butun bunlar entegrizmdir. Tarihin entegrist okunuşudur.
Dini veya sekuler ferketmez, aynı zihin kalıpları icinde birbirini tekrar edip durmaktadırlar…
***
Oysa Kuran'ın insanlık tarihini ve akıp giden zamanı bir butun olarak kavrayan yaklaşımında bu tur entegrizmler yoktur.
İnsanlık tarihi bir butundur. Allah doğuların da batıların da Rabbidir. Tarihin butun yelpazesinde, zamanın her anında ve mekÂnın her yanında her an bir iş ve oluş uzerindedir.
Uc bin yıl onceki Hz. Musa zamanında, ikibin yıl onceki Hz. İsa zamanında veya ondort asır onceki Hz. Muhammed zamanında olduğu gibi "bugunde" aynı şekilde bir iş ve oluş uzerindedir.
Gelecekte de hic durmadan, biteviye iş ve oluş uzerinde olmaya devam edecektir. Cunku Allah yaratmadan yorulmaz ve yaratma ezeli ve ebedi bir surec olup akıp giden tarihin hicbir doneminde durdurulup dondurulamaz.
Allah tarihi tum yelpazesi ile birlikte kuşatmıştır (muhit). O'nun indinde zaman ve mekan, başı (evvel), sonu (ahir), gorunen (zahir) ve gizlenen (batın) yuzleri ile birlikte bolunmez bir butundur ve asla parcalanamaz. Cunku O saf surede yaşar ve bu bize "seri sureler" şeklinde gorunur. Bunun icin akıp giden tarihi ve zamanı kavrayabilmek icin onu "sabit sakin anlara" boleriz. Keskin sınırlar ve ayırımlar yaparız. Bununla da kalmaz akışı bir donemde dondururuz, dahası akıp gideni dondurduğumuz karenin icine sokmaya, ona "entegre" etmeye calışırız. Cunku o kare bizim parlak donemimizdir; ondan ileriye gitmekten veya ondan geri kalmaktan korkarız, daha doğrusu işimize gelmez.
Oysa biten, donan, duran, sona eren hic bir şey yoktur. Yaratılış (tarih, zaman, mekan, hayat, doğa, insan vs.) butun gorkemi, hareketliliği ve ceşitliliği ile devam etmektir…
Bu acıdan bakıldığında Kuran, esasında son derece "futurist" (gelecekci) bir kitaptır. Ona gore zamanın dunu, bugunu ve yarını arasında bir sıralama yapılacak olursa onemli olan "yarın"dır. Cunku hic durmadan gelecekte olacak bir olaydan (qaria, ahira, qıyame) bahsetmekte, bunun tum insanlığın geleceği ile ilgili olduğunu soylemekte ve ona hazırlıklı olmamızı istemektedir.
Bundan dolayı "bugune" onem vermemizi, bugunun kıymetini bilmemizi, geri donuşu olmayan gelecekteki "o gun" gelip catmadan aklımızı başımıza toplamamızı oğutlemektedir.
Bunun icin de "dun"den ornekler vermekte, onların nasıl zamanı boşuna harcadıklarını, geleceği duşunmeyip hep "dune" nasıl takılıp kaldıklarını, kafalarını "bugune" sokup nasıl bir turlu ileriyi goremediklerini "ders ve ibret" olsun diye anlatmaktadır.
Şu halde "dunun" ders ve ibret almak dışında hicbir anlamı kalmamıştır.
Tarih derin bir sessizlik icindedir. Tarihin kalbini dinlediğimizde ne bir ses ne bir seda duymamaktayız. Olaylar durulmuş ve her şey bir mezar sessizliğine gomulmuştur. Butun ses ve sedalar "bugunun" icinde atmakta, "dışarıda gurul gurul akan hayat", dipdiri yaşam kaynağı (hayy) ve dinamik guc (qayyum) olarak "bugun" tecelli etmeye devam etmektedir.
"Onlardan once nice kuşakları yok ettik. Onlardan bir ses bir seda işitiyor musun? (Meryem; 19/98)
Demek ki gecmişten ibret alacağız, gozumuzu "geleceğe" dikeceğiz ve butun gucumuzu "bugunden" cıkaracağız.
M. Akif'in dediği gibi "Bir de inmez gokten hicbir şey butun yerden taşar. Kendi ahlakı ile bir millet olur yahut yaşar."
"Yaşayanlar (ahyÂ) olmuşlerle (emvÂt) aynı kefeye konamaz" (Fatır; 35/22).
__________________
Allah , Tarih ve Zaman
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Allah , Tarih ve Zaman