AĞAC SEVGİSİ
Yuce Allah, once kÂinatı yaratmış ve onu beşer unsurunun yaşayabileceği hale getirdikten, yani her şeyi ile mukemmel bir şekle soktuktan sonra insanı var etmiştir. Yarattığı her şeyi de insanoğlu icin yaratmış, onun hizmetine vermiştir. İşte, insanların istifadesine sunulan unsurlardan biri de ağac, daha genel bir ifadeyle yeşilliktir. Bu itibarla, kucuk caplı bu calışmamızda kısaca ağac ve ormanlardan bahsedeceğiz. Ormanların, odun hammaddesi ve oksijen uretimi, havanın toz ve diğer kirleticilerden temizlenmesi, toprağın oluşumu ve korunması, dinlenme–sağlık vb. acılardan pek cok faydası vardır. Ancak biz bu vb. konuları ihtisas cevrelerine bırakarak konuyu Kur'Ân ve hadis cercevesinde cok kısa olarak ele almaya calışacağız.
İSLAM MEDENİYETİ
AĞAC MEDENİYETİDİR
Kur'Ân ve Sunnet'te ağac ve yeşilliğe buyuk bir onem atfedildiği gorulmektedir. Kur'Ân'da bazı meyve ve sebzelerin isimleri zikredilmekte, ceşitli vesîle ve amaclarla yer yer gokten suyun indirilerek toprağın yeşilliklerle, yani bağ, bahce, meyve... ve tahıl urunleriyle canlandırıldığından bahsedilmektedir:
"Gormuyorlar mı ki, biz nasıl yağmuru, kuru/otsuz yere gonderiyoruz da onunla ekin bitiriyoruz...?"
"Gormedin mi Allah (nasıl) gokten su indirdi de, onunla renkleri ceşit ceşit meyveler/urunler cıkardık..."
"Size hubûbÂt, tohumlar, bitkiler ve (ağacları/fidanları) sarmaş dolaş bahceler cıkaralım diye, yağmur yuklu bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık."
Gorulduğu gibi Kur'Ân, yeşilliğe buyuk bir onem vermiştir.
Hadîste de konu uzerinde hassasiyetle durulmuş; Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ağacın, kesimine izin vermemiş,
"Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sedir ağacını kesene lanet etmiştir."
Dikimine ve yetiştirilmesine ise buyuk bir onem atfetmiştir:
"Birinizin elinde bir fidan olduğu halde kıyÂmet kop[maya başla]sa ve kıyÂmetin kop[ması gercekleş]inceye kadar o fidanı dikmeye imkanı ol[ur]sa onu diksin."
Allah Resûlu diğer canlı varlıklara faydasından dolayı olmalı ki meyveli ağacların dikilmesinin ise daha sevaplı olduğunu bildirmiştir:
"Musluman bir adam bir fidan diker veya ekin eker de ondan bir yabani hayvan, kuş yahut başka bir canlı yerse, muhakkak o yenilen şey onun icin –kıyÂmete kadar– sadaka olur."
"Kim ki (meyveli) bir ağac dikerse, Allah ona, diktiği ağacın verdiği meyve kadar sevap verir."
Yeşilliğin olulere bile faydasının olduğunu bildiren Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, konuya verdiği onemin bir sonucu olmalı ki TÂ'if, Mekke ve Medîne'de birer bolgeyi bazı kurallar koyarak koru (yani yasak bolge) ilan etmiştir:
"Mekke'yi Allah, gokleri ve yeri yarattığı gunden beri harem kılmıştır. Bu şehir, Allah'ın harem kılması sebebiyle kıyamet gunune kadar haremdir... Buranın dikeni/ağacı kesilmez, av hayvanı urkutulmez, yitiğini, sahibini arayacak olan kimseden başkası el uzatıp alamaz, yeşil otları koparılamaz."
"Resûlullah kendisine Uhud gorunduğunde: Bu, bizleri seven, bizim de kendisini sevmekte olduğumuz bir dağdır. Allah, şuphesiz İbrÂhîm peygamber Mekke'yi harem kılmıştır. Ben de Medîne'nin iki kara taşlığı arasını harem kıldım, sozlerini soyledi."
"Resûlullah, Medîne'nin her tarafından birer berîd [=12 mil=20 km.]lik (bir alanı) koru tayin etti. Oranın ağacları (yapraklarını duşurmek icin) silkelenmez ve kesilmez. Ancak (zaruret miktarı yedirilmek uzere) deve (sırtında) goturulen (yapraklar) mustesnÂ."
"Vecc (TÂ'if) VÂdî'sinin dikenli calıları ve ağacları kesilmeyecek; av hayvanları da oldurulmeyecektir. Bunlardan herhangi birini ihlal eden biri olursa sopalanacak ve elbisesi de soyul[up alın]acaktır. Eğer biri taşkınlık yaparsa/haddi aşarsa, yakalanıp Peygamber Muhammed'e getirilecektir. Bu emir Peygamber Muhammed'dendir. Bunu Allah elcisi Muhammed'in emriyle HÂlid b. Secîd yazdı. Bu emri kim ihlal ederse –Muhammed'in emrettiği konuda– kendisine zulmetmiş olur."
SAVAŞ HALİNDE BİLE…
Savaş hali gibi oldukca kritik olan zamanlar da bile konuya buyuk bir itina gosterilmiştir. Burada yeri gelmişken Ebû Bekir'in, –hilÂfetinin ilk gunlerinde, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatta iken hazırla[t]dığı, ancak vefat ettiği icin gonderemediği– UsÂme komutasında Şam'a sevkettiği orduya hitaben soylediği şu sozler oldukca manidardır:
"Haddi tecÂvuz etmeyiniz... Cocukları, ihtiyarları ve kadınları oldurmeyiniz. Hurma ağaclarını kesip yakmayınız. Meyve veren ağaclara dokunmayınız. Koyun, sığır ve deve gibi hayvanları, gıdalanmak dışında başka bir maksatla kesmeyiniz..."
Bu tur uygulamalar, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'tan sonra da surmuş; kurallara uymayanlara karşı maddî mu'eyyideler uygulanmıştır. Konuya ilişkin olarak Osman b. Maz'ûn'un azadlısı Muhammed'in dedesi yoluyla şoyle bir olay nakledilmektedir:
"Maz'ûn Âilesinin taşlık bolgedeki toprağının idaresi bu azadlının elinde idi. Azadlı şunları anlatmaktadır: Omer b. el–HattÂb, bazen oğle uzeri elbisesiyle başını orterek beni ziyarete gelir, yanıma oturur, benimle konuşurdu; ben de kendisine salatalık ve sebze ikram ederdim. Omer bir gun bana şoyle dedi: Yerinden ayrılma, seni bu yerlerin idaresine memur olarak tayin ettim. Herhangi bir kimsenin, Medîne'nin ağaclarını ığşalamasına (silkmesine, sallamasına), dallarını kesmesine katiyetle musaade etme! Birisi bunları yaparsa elinden ipini ve baltasını al! Azadlı, elbisesini de alayım mı? diye sorunca Omer 'hayır' diye karşılık verdi."
Yeşilliğin tahribine karşı uygulanan şu maddî mu'eyyide orneği de kayda değer niteliktedir:
"Sa'd b. Ebî VakkÂs meranın (otlağın) otlarını bicen bir cocuk gordu; bunun uzerine cocuğu doverek elbiselerine ve baltasına el koydu. Bunun uzerine cocuğun azatlısı (veya ailesinden bir kadın) Omer'in yanına girdi ve kendisine Sa'd'ı şikÂyet etti. Omer Sa'd'a:
"Ey Ebû İshÂk! Allah sana rahmet eylesin, cocuğun baltasını ve elbisesini geri ver," dedi. Sacd bunu kabul etmedi ve Resûlullah'ın bana verdiği bir ganimeti veremem. Cunku onun şoyle dediğini işitmiştim:
"Meraları kesen bir kimse gorurseniz, onu dovunuz ve elbiselerini alınız." Sa'd cocuktan aldığı baltayı capa olarak kendi toprağında olene kadar kullandı."
OSMANLI'NIN AĞAC DİKİMİNE
VERDİĞİ ONEM
Osmanlılarda da bu hususa buyuk bir itina gosterilmiştir. Konuya ilişkin olarak 3 Ramazan 973 (mîlÂdî 24 Mart 1566) tarihinde duzenlenmiş olan bir ferman şoyledir:
"Vize kadısına hukum ki, Vize'den Midye'ye varınca ol m beynde (bu ikisi arasında) vÂki olan (bulunan) koruya Balkan'ın ote cÂnibinden (obur tarafından) bazı kimesneler (kimseler) davarlarını geturup ağacların yukarısını davarları icin kesmekle koruya kullî (cok/umumî

Vardukda, zikrolunan koruya celeb (devlete ait) koyunundan gayri (başka) bir ferdi koymayıp ağaclarını kırdırmayasın, eslemeyup (dinlemeyip/aldırmayıp) muhÂlefet edenleri (karşı gelenleri) tutup kureğe (kurek cekme cezası/ağır hapis) gonderesin."
Goruluyor ki aktardığımız bu bilgiler, yeşilliğe verilen ehemmiyeti, hicbir izaha muhtac bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır. Muslumanların ağac ve dolayısıyla yeşilliğe karşı dikkate değer bu duyarlılıkları batılıların bile dikkatini cekmiştir. Mesel Père Jehannot Musluman Turklerin ağaca verdikleri onemi şu sozleriyle ortaya koymaktadır:
"Sevdikleri ağacların kurumasına meydan vermemek uzere sulanıp bakılmalarını temin icin vakıflar tesisini de sevap sayarlar."
Comte de Bonneval de konuyla ilgili olarak şoyle demektedir:
"Velhasıl, verimsiz (meyvesiz) ağacların sıcaktan kurumasına meydan vermemek uzere her gun sulanmaları icin işcilere para vakfedecek kadar cılgın Turkler bile gorulmektedir."
Aynı anlamda Guer'in sozleri ise şoyledir:
"Kısır/verimsiz ağacların kuraklıktan kurumalarına meydan vermemek uzere bir işciye ucret verip sulanmalarını temin edecek kadar hayrÂt ve hasenÂtta ileri giden biraz kacık Muslumanlara tesaduf edilir."
Butun bunlardan sonra Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in irad ettiği şu,
"Hurma ağacı ile diğer ağac[lar], o ağacların sahipleri ve onlardan sonraki nesiller icin –Allah'a şukrettikleri surece– berekettir" sozunun verdiği mesaj daha iyi anlaşılmış olmalıdır.
Dinimizde boylesine onem verilen ormanların, yani yeşil alanların bu gunku durumu ise hic de ic acıcı değildir. MeselÂ, Hititler'e ait ortaya cıkarılan kultur varlıklarından ve Asur kitÂbelerinden elde edilen verilere gore İc Anadolu'nun vaktiyle ormanlarla kaplı olduğu, Van yoresinde bundan 3.500 yıl once saz toplumları kadar sık ormanların bulunduğu anlaşılmaktadır.
Şam'dan Mekke'ye gelen bir kadının, yolculuğu esnasında, yiyecek ve icecek sıkıntısı cekmediği, bu tur ihtiyaclarını ağac meyvelerinden ve kaynak sularından karşıladığı nakledilmektedir.
Gunumuzde ise bu bolgeler, ne hazîn bir durumdur ki tamamen ormansız denebilecek durumdadır
Sonuc olarak diyoruz ki,
Kur'Ân ve sunnette ağaca, daha genel bir ifadeyle yeşilliğe, diğer din ve kulturlerde gorulmeyen bir hassasiyet gosterilmiş, onem verilmiştir. Kanaatimize gore bunun sebebi, kainatın tabi-i dengesinin korunması duşuncesi olmalıdır. Kur'Ân ve hadisin, konuyla ilgili verileri dikkate alınırsa kainatın doğal dengesinin bozulmamasına, başka bir ifadeyle herhangi bir ekolojik/cevresel problemin ortaya cıkmaması ve hatta mevcut problemlerin cozumu yonunde kayda değer bir katkı sağlanmış olur.
Aksi halde, her şeyiyle mukemmel bir şekilde yaratılmış olan yer yuvarı, insanlar da dahil olmak uzere butunuyle canlı yaşamına imkan vermeyen talihsiz bir mekana donuşebilir. Zaten konunun onemi de buradan ileri gelmektedir. Bu itibarla Kur'Ân ve sunnetin bu konudaki tavsiyeleri ve ortaya koyduğu prensipleri, hakikaten buyuk bir onem taşımaktadır.
doc. dr. bahattin dartma
__________________