“Muhakkak ki Biz Sana Âşikar bir zafer actık ki, bu yuzden Allah Senin gecmiş ve gelecek gunahlarını bağışlayıp uzerindeki ni’metini tamamlayacak ve Seni dosdoğru bir yola cıkacak. Ve eşsiz bir zaferle Allah Sana yardım edecektir” (El-Fetih: 1-3)
PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.V.) FETIH HUTBESI
MilÂdî 3 Ocak 630, Mekke-i Mukerreme’nin Fethi munasebetiyle teberruken, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Fetih Hutbesi’ni hatırlamak ve hatırlatmakta buyuk fayda var .
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), KÂ’be-i Muazzama’nın kapısını acıp, eşiğinde durdu ve iki eliyle kapının sove (cerceve) lerini tutu.
Uc kere tekbir getirip, AllÂhu TeÂlÂ’ya hamdu senÂda bulunduktan sonra şoyle buyurdu:
Ey Kureyş cemaatı! Allah birdir. O’ndan başka İlah yoktur. O’nun şerîki ve nazîri yoktur. O Yuce Allah, va’dini yerine getirdi. Kuluna yardım etti. Aleyhimize toplananları, yalnız başına hezîmete uğrattı.
Ey Kureyş cemaati! AllÂhu TeÂl Hazretleri cÂhiliyet gururlarını, gecmişler ile ovunmeyi size yasaklamış ve haram kılmıştır.
CÂhiliyet donemine Âit butun gururlar, butun kan ve mal davaları ayaklarımın altındadır. Onları mahvediyor, kaldırıyorum.
Butun insanlar Âdem’dendir. Âdem de topraktandır. Nitekim Yuce Allah buyuruyor ki;
Ey NÂs! Biz sizi, bir erkekle bir kadından (Âdem ile Havva’dan) yarattık. Sizi muhtelif milletlere, kabîlelere ayırdık. TÂ ki tanışasınız diye. AllÂh’ın nazarında en ekreminiz, en şerefliniz, Allah’dan en cok korkanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden haberdar olandır.
Muhakkak CenÂb-ı Allah ve Rasûlu, sekir veren, insanı sarhoş eden şeyleri haram kılmıştır. buyurdu.
Sonra, bu tarihî konuşmasına kısa bir ara vererek; mubÂrek nazarlarını; inananlar icin tarifi imkansız sevinc, coşku; inanmayanlar icin ise; buyuk bir korku ve endişenin hÂkim olduğu topluluk uzerine cevirdi.
Mekkelilerden kimler var? kimler yok? Dikkatlice etrafa baktı. IslÂm’ı mahvetmek icin Allah Rasûlu (s.a.v.) ve inannalara her turlu kotuluğu yapmış ve yaptırmış olan Kureyş ileri gelenlerinin de hepsinin orada bulunduğunu gorunce, onlara: “Ey Kureyş cemaati! Ey Mekkeliler! Ne dersiniz? Bugun hakkınızda Benim ne yapacağımı sanırsınız? Benden ne beklersiniz?” diye sordu.
Butun Kureyş reisleri, korkularından onlerine bakıyorlardı. Hep bir ağızdan ve urkek seslerle:
large“Ey Muhammed! Biz, Senin hayır ve iyilik yapacağını sanır, Senden hayır bekleriz. Sen kerem ve iyilik sÂhibi bir kardeşsin. Kerem sÂhibi bir kardeş oğlusun. Gucun yetti, iyi davran.” diyorlardı.
Rahmet Peygamber, Rasûlu Ekrem (s.a.v.);”Ey Mekkeliler! Bugun, Benim hÂlimle, sizin hÂliniz, kardeşim Yûsuf’un (a.s.) kardeşlerine dediği gibi olacaktır. Yûsuf (a.s.)’ın kardeşlerine dediği gibi, Ben de; “Size, bugun hicbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah sizi afvetsin, O merhametlilerin en en merhametlisidir. (Sûre-i Yûsuf, Âyet 92) diyorum.
Hepinizi affettim. Bu gun, size karşı bir tekdir ve cez yoktur. Sizi uzecek hic bir şey yapılmayacaktır. Herkes işi gucu ile meşgul olsun.” buyurdu ve Kureyşliler hakkında umûmî bir af îlan etti.
Allah’ın Rasûlu, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Buyuk Fetih hutbesiyle; AllÂh’ın birliğini, Hak Dînin esaslarını, insanlar arasında eşitlik ve mu’minler arasında kardeşlik olduğunu Allah’ın ev’inde, Allah adına îlan buyurdu.
Bu buyuk fetih gununde, buyukluğun bu derecesi ancak O’na mahsustu.
O Mustesn bir ornek sergileyerek, kıyÂmete kadar gelecek insanlara, bilhassa; eline guc gecince, hak, hukuk ve adÂleti unutan iktidar sahiplerine bir adÂlet ve insanlık dersi veriyordu.
Başta, Sevgili amcası Hazreti Hamza’nın (r.a.) olusune bile hakÂret eden Ebû Sufyan’ın hanımı Hind olmak uzere; kendisine ve sahÂbelerine tuyler urpertici vahşî işkenceler yapmış, Muslumanları kızgın kumların uzerine yatırarak, goğuslerini dağlamış, en kıymetli sahÂbelerinin kanına girmiş, ciğerini kemirmiş olan butun duşmanları hakkında umûmî af îlan ediyor, her turlu imkan ve fırsat elinde olduğu halde; Ebû Cehil’in oğlu Ikrime’yi, Saffan’ı, şehidlerin efendisi unvanının sÂhibi Hazreti Hamza’nın kÂtili VÂşi’yi bile Allah icin affediyor, onları serbest bırakıyordu.
Işte, Âlemlere Rahmet, Peygamberimiz, İslÂm Peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.v.).
Allahumme salli al Seyyidina Muhammedin ve al Âli seyyidin Muhammed….
MEKKE REİSİ EBÛ SUFYAN’IN MUSLUMAN OLUŞU VE RASULULLAH’IN BUYUK HOŞGORUSU
Fetih Sûresi nÂzil olup Yuce Allah Habîbine; “Muhakkak ki Biz Sana Âşikar bir zafer actık ki, bu yuzden Allah Senin gecmiş ve gelecek gunahlarını bağışlayıp uzerindeki ni’metini tamamlayacak ve Seni dosdoğru bir yola cıkacak. Ve eşsiz bir zaferle Allah Sana yardım edecektir” (El-Fetih: 1-3) buyurunca, Rasûlullah (s.a.v.) Mekke-i Mukerreme’nin Fethi icin hazırlıklarını gizli olarak yapıp, Hicretin 8. Senesi Ramazan-ı Şerif ayının 10. Carşamba gunu, ikindi namazından sonra yaklaşık 12 bin kişilik bir ordu ile Medine-i Munevvere’den Mekke-i Mukerreme’ye doğru hareket etti. Allah Rasûlu (s.a.v.) muşriklerin haberi ve hazırlığı olmadan Mekke-i Mukerremeye’e girmek icin seferi cok gizli tutmuştu.
large (28)Mekke-i Mukerreme’ye dort mil mesafedeki Merruzzehran’a kadar gelip, orada binlerce ateş yaktırıp, buyuk bir ordu ile gelmekte olduğunu gostererek iclerine buyuk bir korku duşurunceye kadar Kureyşlilerin bu buyuk seferden haberi olmamıştı.
Rasûlullah (s.a.v.) Mehruzzehran mevkiinde geniş bir alana yayarak yerleştirdiği İslÂm mucÂhidlerinin her birine en az bir ateş yakmalarını emir buyurarark, 10 binden fazla ateş yaktırmış, ihtişamlı bir ışık donanmnası ile, iman ordusunun gelişini Mekke’lilere gostermiş oldu.
Ayrıca, tedbir olarak butun yollara nobetciler yerleştirerek giriş ve cıkışları tutturmuş, Hazreti Omer’i (r.a.) de butun nobetcilerinin uzerine kumandan tÂyin etmişti.
Mekke muşrikleri, Peygamber Efendimiz’in buyuk bir ordu ile Mekke’ye geldiğini anlayınca, Reisleri Ebû Sufyan’ı, Hakîm bin Hizam ve Budeyl bin Varaka ile birlikte Rasûlullah’a (s.a.v.) gonderdiler.
“Hemen yola cık, Muslumanları kuvvetli gorursen O’ndan (Muhammed s.a.v.’den) bize eman (dokunmayacağına dÂir soz) al. Ancak, O’nun Eshab’ını gevşek gorursen, karşı koyulacağını, Mekke’ye sokmamak icin savaşılacağını kendisine bildir” diyerek Ebu Sufyanı yolcu ettiler.
Ebû Sufyan ve yanındaki iki kişi Mehruzzehran’a yaklaştıklarında, gorulmemiş bir ateş, sesler ve karaltılarla karşılaşınca şaşırdılar ve korktular.
O sırada, Allah Rasûlu (s.a.v.) yanındaki eshÂbına “Ebû Sufyanın gonderilişini bekleyiniz. Kendisine rastlarsınız. O şimdi şu mevkidedir!” buyuruyordu.
large (32)O sırada Rasûlullah’ın (s.a.v.) amcası Hazreti Abbas (r.a.) da aynı vakitlerde; “Mekkeli muşrikler Rasûlullah’a (s..av.) gelip Allah’ın Rasûlunden eman dilemeden O (s.a.v.) boyle muhteşem bir ordu ile sabah Âniden Mekke’ye girerse Kureyş helÂk olur!. Gidip coban veya odunculardan bir adam bulayım da, kureyş’e vaziyeti haber versin, gelip eman dileyerek harp ile helÂk olmaktan kurtulsunlar! diye, Rasûlullah’ın (s.a.v.) katırına binip ordunun konakladığı yerin dışına cıkmıştı.
Nitekim cok gecmeden, bir mu’cize daha gercekleşir. Rasûlullah’ın eshÂbına haber verdiği o yerde, nobetciler Ebû Sufyan ve arkadaşlarını yakalarlar.
Yakalayan nobetciler onları tanıyıp şiddetli davranınca; Ebû Sufyan, “Ey Muhammed! (s.a.v) olduruluyorum” diye bağırmağa başlar.
Sonra kendisini yakalayan nobetcilere; sesinin cıktığı kadar, var gucuyle bağırarak ” Beni once Abbas’a (r.a) goturun” diye yalvarır.
Gecenin karanlığı ve sessizliğinde bu avazı duyan Hazreti Abbas (r.a) sesin sÂhibini tanır. Ona kunyesiyle; “Ey Ebû Hanzala” diye seslenir. Ebû sufyan da, Hazreti Abbas’a (r.a) kunyesiyle; “Ey Ebûl Fadl! Sen misin?” der.
Hazreti Abbas (r.a.) “Evet benim” der. Ebû Sufyan; “Anam babam sana fed olsun. Arkamdakilerden ne haber var?” diye sorar.
Hazreti Abbas ( r.a.) ona, İslÂm ordusunu gostererek; “Bu ordu yarın Mekke’ye zorla girecek olursa Kureyş’in cekeceği var !” der.
Ebû Sufyan “Buna bir cÂre, bir tedbir var mı? Ne yapmamı bana emir ve tavsiye edersin?”.
Hazreti Abbas (r.a.) “Evet, vardır. Gel seni Rasûlullah’a gotureyim. Senin icin eman isteyeyim de kurtul, yoksa muhakkak katledilirsin” dedikten sonra, Ebû Sufyanı terikesine alarak Allah Rasûlu (s.a.v.)’ ne doğru goturmeye başlar.
Hazreti Omer’in (r.a.) cadırının onunden gecerlerken Hazreti Omer (r.a.) Ebû Sufyan’ı gorunce hemen fırlayarak; ” Vay Allah duşmanı Ebû Sufyan! Seni ahitsiz ve akidsiz (himÂyesiz) olarak ele gecirmeye fırsat ve imkÂn veren AllÂh’a hamd olsun!” diyerek kılıcını sıyırır.
Hazreti Abbas (r.a.) “SÂkin ol y Omer! dedikten sonra, katırı suratle Rasûlullah’ın (s.a.v.) cadırına doğru surer ve Hazreti Omer’den (r.a.) once ulaşır.
Hemen arkalarından Hazreti Omer (r.a.) huzûr-u Rasûlullah’a girer ve “Ey Allah’ın Rasûlu! (s.a.v.) Allah-u TeÂla bu Ebû Sufyan’ı, ahidsiz ve himÂyesiz olarak elimize duşurdu. Musade buyurun boynunu vurayım” der.
large (28)O sırada Rasûlullah’ın (s.a.v.) amcası Hazreti Abbas (r.a.): “Ey AllÂh’ın Rasûlu! Ben Ebû Sufyan’ı himÂyeme aldım” dedi.
Bu sırada Rasûlullah’ın (s.a.v) huzûrunda Hazreti Abbas (r.a.) ile Hazreti Omer (r.a.) arasında kısa sureli bir de munakaşa olur.
Biri amcası, diğeri Hazreti Omer (r.a.) olan iki dostunun ricası arasında kalan Allah Rasûlu (s.a.v) ortalığı yatıştırırarak:
“Ey Rasûlullah’ın amcası! Onu gotur, bu gece yanında musÂfir et, sabahleyin getir” buyurur.
Hazreti Abbas (r.a.) sabahleyin Ebû Sufyan’ı alıp Rasûlullah’ın (s.a.v.) huzûr-u saÂdetlerine getirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onu gorunce; “Ey Ebû Sufyan! Yazıklar olsun sana ki! daha Allah-u TeÂlÂ’dan başka İlah olmadığını soyleyeceğin zaman gelmedi mi?”. buyurdu. Ebû Sufyan şoyle cevap verdi: “Ey Muhammed! Eğer Allah’tan başka ma’bûd yoktur desem, bu kadra putları, LÂt ile UzzÂ’yı ne yapayım? Onlardan nasıl vaz geceyim? dedi.
Bu sırada Rasûlullah’ın cadırının dışında, elinde cekşilmiş kılıc olduğu halde dolaşmakta olan Hazreti Omer’in (r.a.) sesi duyuldu.
Ey Ebû Sufyan! Sen, şu anda dışarda olsaydın, bu şekilde konuşamazdın!. dedi.
Ebû Sufyan: Ey Muhammed! Ben ilahlarım’dan yardım diledim. Sen de AllÂhın’dan yardım diledin. VallÂhi ben ne zaman Seninle karşılaştımsa Sen bana hep gÂlip geldin. Eğer benim ilahlarım hak ve Senin AllÂhın boş ve bÂtıl olsa idi, ben Sana gÂlip gelirdim.
Babam ve anam sana fed olsun! Senden daha comert ve kerim başka kimse yoktur. Eğer Allah’dan başka bir mÂ’bud (bizim ilah diye taptığımız putlar hak) olsa idi, bizi bu halde bırakmaz, bize yardım ederdi”. dedi ardından “L ilÂhe İllAllah” dedi.
Rasûlu Ekrem (s.a.v.), onun Allah-u TeÂlÂ’nın birliğini tasdikinden sonra: “Ey Ebû Sufyan! Benim AllÂh-u TeÂlÂ’nın Peygamberi olduğumu, sizleri selÂmete erdirecek Dîne cağırdığımı kabul edeceğin zaman hÂl gelmedi mi?” buyurdu.
Ebû Sufyan; “Ey Muhammed! Anam babam sana fed olsun. Şuphesiz Sen iyilik ve ihsande en ustun vasıflara sÂhipsin. Sen ne sabırlı, ne kerim, ne civÂnmert, ne merhametli ve şerefli bir insansın! Ben Sana bu kadar ez ve cefÂda bulunmuşken, Sen yine de iyilikle muamele ediyorsun.
Senden faziletli bir insan yoktur!. Ancak, Peygamber olduğun husûsunda icimde hÂl birazcık şuphe bulunuyor!.” dedi.
large (29)Hazreti Abbas (r.a.) araya girerek, “Ey Ebû Sufyan, sen ne yapıyorsun? Yazıklar olsun sana!
Omer elinde kılıc dışarda bekler, başını kesmek icin fırsat ararken, sen hakikati ifade edip şehÂdet getirmeyecekmisin? Aklını başına topla! diye ikazda bulundu.
Artık şuphe ve tereddutu atma zamanı gelmişti. NihÂyet İlahî hidÂyet yetişti. Ebû Sufyan, icinde kalan şuphelerin hepsini sildi ve “Muhammed Rasûlullah”tır diyerek şehÂdetini tamamladı, Musluman olarak O Ulu Hazret’e (s.a.v.) bîat etti.
Arkadaşları Hakîm ile Budeyl ise kendisinden evvel iman şerefine nÂil olmuşlar ve bîatların yapmışlardı.
RASÛLULLAH’IN (S.A.V.) EBÛ SUFYAN’I COK DUYGULANDIRAN TAVRI
Ebû Sufyan Musluman olduktan sonra Rasûlullah’ın amcası Hazreti Abbas (r.a.)” Rasûlullah’dan (s.a.v.) bir istirhamda bulunarak, “Ey Allah’ın Rasûlu! Ebû Sufyan kavmimizin ileri gelenlerinden, ustun tanınmayı, ustun tutulmayı ve ovulmeyi seven bir adamdır. O’na ovunebileceği bir lutufta bulunuverseniz, iyi olur!” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) de ; “Olur, kim Ebû Sufyan’ın hÂnesine girer sığınırsa ona eman verilmiştir (guven icinde olur, dokunulmaz).” buyurdu.
Ebû Sufyan;(r.a.) Evinin kucukluğunu beyanla eman sahasının genişletilmesini arzu etti.
Bunun uzerine Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz; “Kim Ebû Sufyan’ın hÂnesine girerse, kim Mescîdi Haram’a girerse, kim silahını bırakıp kendi hÂnesine girer kapısını kapatırsa, onlara eman verilmiştir, dokunulmayacaktır” buyurarak bir nevî umûmî afv ilan etti..
Ebû Sufyan; “İşte bu geniştir” dedi. Gozleri yaşardı. Bu ne buyuk af, ne buyuk keremdir YÂ RasûlAllah diyerek cok duygulandı.
large (26)İşte, inananların ve inananları idare etme mevkiinde bulunanların, insanlığın en buyuğu ve en buyuk orneği Rasûlullah (s.a.v.)’den almaları ve takip etmeleri gereken hoş goru ve toplum idare orneği!.
İNSANLARI İDARE ETME KONUSUNDA ALLAH-U TEÂLÂ’NIN PEYGAMBERİNE EMİR VE TAVSİYELERİ
CenÂb-ı Hak; En buyuk ve en sevgili Peygamberi’ne (s.a.v.) hitÂben: “Habîbim, Allah’ın rahmeti sebebiyle Sen etrafındakilere yumuşak davrandın.
Eğer Sen kaba ve katı kalpli olsaydın, şuphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Oyleyse onları bağışla, onlar icin itiğfarda bulun.
Dunya işi ile ilgili hususlarda onların goruşlerini al. Karar verdiğin zaman da artık Allah’a guvenip dayan. Cunku Allah kendine guvenip dayananları sever.
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa artok O’ndan başka size kim yardım edebilir? Mu’minler ancak Allah’a guvenip dayansınlar. (Âl-i ImrÂn: 159-160)
RASÛLULLAH (S.A.V.) FARZLARDAN SONRA İNSANLARI İDARE ETMEKLE EMROLUNMUŞTUR
Mu’minlerin Annesi Hazreti Âişe (r.a.) rivayet ediyor. Rasulullah (s.a.v): “Allah-u TeÂla bana farzları yerine getirmeyi emrettiği gibi, insanları mudÂra etmeyi (meseleleri aşağıdan alarak onları idare etmeyi de) emretti”. buyurdu demiştir. (RÂmuz-el EhÂdîs:C.1, S.87)
İbni Omer (r.a.) Hazretlerinin rivÂyet ettiği bir Hadis-i Şerifde ise Rasûlullah (s.a.v.): “Bir kavmin kerîmi (asÂlet, şan, şeref ve makam sÂhibi) size gldiği zaman, ona ikram edin. (ŞÃ‚nına va makÂmına yakışır bir şekilde, toplum icindeki durum ve itibarına gore davranıp, değer verin) buyurmuşlardır. (Ramûz-el EhÂdîs C.1, S.24)
BlogSpot.Com
__________________
Mekke-i Mukerremenin Fethi 630
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Mekke-i Mukerremenin Fethi 630