
SalÂt’a Yuruyuş | 1.Bolum
Bir şeyi oğrenmek istiyorsak o konu hakında sorular sormalı ve cevaplarını bulmaya calışmalı… Ardından tatmin olduğumuz cevabı davranışa donuşturmeliyiz ki eğitim tamamlansın. Aksi halde eğitimin/oğrenimin en onemli ayağı eksik kalmış olur. Ancak soru sormak da akıl işidir. Eğer sorular kendi icerisinde sorgulanmamış on kabuller ve kendi icerisinde tutarsızlıklar iceriyorsa o sorulardan aldığımızı duşunduğumuz cevaplar da ikna edici değil, on kabullere dayalı olacaktır. Bu duşunce cercevesinde bu kez uzun suredir uzerinde calıştığım “Kuran’daki salÂt kavramı” incelememi sizinle paylaşacağım.
Niye namaz kılıyorsun diye 100 kişiye sorsak, 1000 kişiye sorsak, bir milyon kişiye sorsak… ve cevap verseler, ama zanna ve aidiyet hissine kapılmadan cevap verseler keşke… Niye namaz kılıyorsun sorusuna, faydalı olduğu icin, kulluk etmek icin, cunku dinimizin emri ve benzeri cevaplar vermek, ağac neden yeşil sorusuna, cunku yaprakları var demeye benzer. Oysa nedenini en azından yağmurdan ve guneşten almak gerekir. Ve hatta ilimde ilerledikce kÂinatın ilk oluştuğu saniyelerdeki ışık zerrelerinden bile başlatmak gerekebilir. İnsanlar nicin namaz kıldıklarının mantıklı bir acıklamasını (kendi kalplerine) yapamıyorlarsa yaptıkları o şekillerin icinin boş ve amacsız olduğunu da bilmeliler.
Bir yazar olarak sizden istediğim; makalenin tamamı bitene kadar, hem daha once (gecici de olsa) kabullenmiş olduğunuz kendi fikrinizi unutmanız, hem de makalenin tamamını okumadan benim fikrimi “hmmm şunu soylemek istiyor” diye netleştirmemeniz. Hem siz hem de ben, bırakın namazın vaktini, rekÂtını, namaz’ın ne olduğu hakkında bile henuz en ufak bir on bilgisi olmayan, buyumuş de kuculmuş cocuklar gibi konuya bakalım. Once meseleleri ortaya koyalım. Gorelim ortalama insanlar neler konuşuyor bu konu hakkında.
Namazın, Kuran’ı merkeze almaya calışan muminlerin belki de en cok uzerinde sorular urettiği alan olduğunu soyleyebiliriz. İşte bu alanla ilgili genelde karşılaştığımız sorular şunlar:
* Namazın nasıl kılındığı Kuran’da geciyor mu?
* Namaz kac vakittir?
* Namaz kac rekÂttır?
* Namaz vakitlerinin başlangıcı ve sonu nedir?
* Namazda hangi duaları okumalıyız?
* Namazdaki hareketler Kuran’da nerelerde geciyor?
* Orta namazı hangisidir?
* Cuma namazı nasıl kılınmalı?
* Cenaze namazı nasıl kılınmalı?
* Abdestsiz namaz olur mu?
* Namazda kıble neresidir?
Yukarıda sıraladığım bu sorular ve benzerlerinde, konuyu temelden ele almak isteyenler icin aslında cok fahiş mantık hataları var. Cunku ne namaz kelimesi, ne abdest kelimesi Kuran’da gecer. Buyumuş de kuculmuş cocuk oncelikle “bu nedir?” diye sormalı değil mi? Bu cocuk Kuran’ı cocuk gibi okumuşsa, kirlenmemiş bilgileriyle “namaz”ı kitapta gormediği icin “Namaz nedir?” diye de değil “SalÂt nedir?” diye soracağı icin yukarıdaki soruların hepsi gundemden duşer. Cunku olmayan şeylerin “nasıl?” diye sorulmasından once, olan şeylerin “nedir?” diye sorulması lazımdır.
Eğer icinizde benim yazılarımı daha onceden okumayanlar varsa, belki de “Aha işte! Birazdan bu da ‘namaz yok’ diyecek. Yakında Kuran’ı da inkÂr eder bu.” diye varsayımlar uretmeye başladıklarını duyar gibiyim. Namazın olmadığına emin olmuşsam namaz yok demem de, Kuran’dan tatmin olmamış olsam samimice “ben bu kitaba inanmıyorum” demem de gayet doğal değil midir? Gorduğum gercek buysa bunu soylemekte neden sakınca goreyim. Namaz konusunda makalenin en sonunda tatmin olduğum cevabı vereceğim inşallah. Cunku eğer tatmin olmamış olsam bu yazıyı yazmazdım. Dikkat edin henuz namaz yok da demedim, namaz var da demedim. Lutfen şu kardeşinize değil yazdığı satırlara odaklanın ve onların doğruluklarını ve hatalarını olcmek uzere suzgecinizden gecirin.
Bir alaka… Doğru durust bir mesajı ve dolayısıyla sanatsal değeri ve duygusu olan şarkılarla bu gunlerde pek karşılaşılmıyor. Ama felsefesi olan bircok bestenin sahibi ve/veya yorumcusu Sezen Aksu’nun “Kucuğum, daha cok kucuğum” şarkısında olduğu gibi, bu yuzden butun sacmalamamız. Bu yuzden kendimize guvensizliğimiz. Meğer ne kadar az yol aldığımızı buyudukce anlıyoruz. Kucuğuz bu yuzden kendimizi merkezde ve onemli zannediyoruz. Bir şey bilmiyoruz. Oğrenmeye calışıyoruz. Gormediğimiz şeye samimi olarak “vardır” diyemiyoruz. Eğitimin yolu dağa benzer, ne kadar cıkarsanız o kadar yukselir diye bir soz vardır. Her muminin Kuran’ı anlama surecinde bunu yavaş ya da hızlı bir şekilde yaşadığına eminim. Dinimizi oyle bir bozmuşlar ki onu yeniden ve sağlıklı bir bicimde oğrenmek icin cırpınıp duruyoruz. Kucuğuz, daha cok kucuğuz.
Neticede yukarıdaki soruları (makale icerisinde sonradan irdelemek uzere) şimdilik gundemden duşuruyorum. Cunku onlara şimdi vereceğim cevaplar, on kabullu sorulara dayandığı icin alacağımız neticeler de on kabullere dayalı olacaktır. Şimdi ikinci tip sorulara geciyorum. Belki birilerinin on yargılı ve tembelce, namaz kılmaktan kacındığı icin kendi inanmak istediklerini Kuran’a dayatmak icin aşağıya sıralayacağım soruları sorduğunu duşunebilirsiniz. Maksadı oyle olanlar da olabilir ama bu soruyu soranların da mumin olduğunu ve aslında “en doğruya ulaşmak isteyen” butun muminlerin bu soruları (Kuran’a) sorması gerektiğini goz ardı edemeyiz.
* Namaz nedir?
* Kuran’da namaz var mı?
* Namaz dua mı demektir?
* Namaz tesbih demek midir?
* Namaz okumak mıdır?
* Namaz ders midir?
* Namaz “es-salÂt” diye gecenler midir?
* Namaz vakitli olan Kuran okuma ve tartışma saatleri midir?
Kendisinden farklı fikirler ortaya koyan herkesi art niyetli goren anlayışı burada kınayarak şunu da soyleyeyim. “Kuran’da namaz var mı?” sorusu bircoklarının duşunduğu kadar kotu bir soru değildir. Hatta yerinde bir sorudur. “Adam namaz kılmamak icin namaz yok diyor! Namaz zor geldiği icin boyle soyluyor! Uymuş birine namazı da bırakmış!” diyerek başkasına art niyet postalarken kendi namazını ici bomboş kılan anlayışı da bağlantılı olarak kınıyorum. Elbette tam tersi bicimde “Bunlar halen cahillikten ve gelenekten kurtulamamışlar! ‘Sadece Kuran’ diyorlar ama putperest ibadetlerini yapmaya devam ediyorlar! Bunlarla benim işim olmaz!” diyenleri de ayrıca kınıyorum. Benim soylediğimse başka bir şey. Ortada yukarıdaki sorular dolaşırken bırakın “namaz keşke olmasa” demeyi Kuran’ı merkeze almış muminler şunu bile diyor olabilirler: “Keşke uc ya da beş vakit namazı net bir şekilde Kuran’da gorsem de, icim rahat rahat namazıma devam edebilsem. Bu karmaşa beni cok rahatsız ediyor.”
Belki de bir mumin şu benim makalemi “inşallah namaz vardır diyecek şekilde ispatlar da ben de faydalanmış olurum” diye okuyor da olabilir. Ancak bu duşunce bile kotu bir duşunce olmamakla beraber halen bir on kabul barındırır. Eğer “inşallah namaz yoktur” diyerek okuyorsa aynı şey onun icin de gereklidir. O yuzden bu incelememi yaparken o on fikirlerden kendimi de mumkun mertebe uzak tutmaya calıştım. Fikrimi ispat etmek icin değil, gercek nedir diye bu incelemeyi, aklım elverdiğince yapmaya calıştım. Cunku eğer namazı ispatlamak icin yazsaydım, Kuran bana bu fırsatı belki de verir ve belki de kendimce ispatlardım. Ya da tam tersi bir niyetle yola cıksaydım aynı şeyi o duşunce icin de yapabilirdim. Oysa yapılması gereken her ikisi de değil, buyumuş de kuculmuş o cocuk olabilmektir.
İşte o cocuk şu yukarıdaki ikinci tip soruları da sormaz. O cocuk, ne bir rekÂttan ne de namazdan haberdardır. Var da demez, yok da demez. Yoksa yokluğunu, varsa olduğunu henuz bulamamış, bilememiş bir cocuktur. Acmış kitabı okumaya başlamış ve karşısına “salÂtı ikame” diye bir şey cıkmış.
O buyumuş de kuculmuş cocuğun, tertemiz kalbiyle, onyargısız olarak ve kendi dilinde direterek ayağa kalkıp soracağı ilk sorular şunlardır:
* SalÂt ne demek?
* İkame ne demek?
Kaynak
Devamı:2,3,4,5,6,7
-Sonuna kadar okumanızı tavsiye ve temenni ediyorum kanımca yazar guzel iş cıkarmış.

__________________