Herkese kendi Âdeti hoş gelir.

Fenalık ve iftiralara ne kadar fecî bir surette maruz kalınırsa kalınsın, mukabele-i bilmisil etmemek, tevbe ve istiğfara devam etmek, sabır ve tahammule calışmak, oyle hÂdiselerden ibret ve ders almak, mutecaviz ve mufterilerle uğraşmamak, yuksek bir ahlÂk ve kemÂlÂtın şiarındandır. Enbiyalar, velîler, sulehalar ahlÂkı ile ahlÂklanmaktır.

Kendi nefsini daima kotulemek, kendi kucuk kusurlarını buyuk gormek, başkalarının buyuk kusurlarını kucuk gormek, yuksek bir fazilettir. Takvada, doğrulukta, edep ve ahlÂkta kendisi azametle amel etmeye calışmak, başkaların lÂkaydlıkları ile meşgul olmamak veya ikaz ve hatırlamakta mutevaziyane ve yumuşaklık gostermek buyuk bir fazilet ve din kardeşlerinin dinine hizmet edebilmek icin semeredÂr bir dusturdur.

İnsan beşerdir, hata edebilir. Hususen kullî ve umumî bir dÂvanın hizmetkÂrlarına yapılan taarruzların cokluğu, şerÂitin ağırlığı; dÂvÂyı inkişaf ettirmek, hizmetin onune cekilen dehşetli mÂniÂları yıkabilmek icin ceşitli hizmet şık ve şekilleri ararken hepsinde yuzde yuz isabete muvaffak olmak pek muşkuldur. Boyle bir hengÂmede musbet netice vermeyen tedbirleri o mudebbire soylemek lÂzım iken, her ne sebeple olursa olsun, kat'iyyen başkasına soylememek ruh, kalb, akıl ve feraset eseridir. Bunun aksine başkalarına dert yanmak, safderunluk ve duşunce za'fının delilidir. Fayda vereceğim zannıyla fikrinde taannud ve taassub gostermek zarar vermenin en bÂriz bir delilidir ki, bu da ahmaklığın gozlere gorunecek derecede aşikÂr olmasıdır. Zira ahmaklığın tarifi, "Fayda vereceğim niyetiyle zarar vermektir."

Kendisinin bir rey ve fikir sahibi olduğu gururuna kapılan, asıl rey, tedbir ve vazife sahibi kimseleri kotuleyen, fakat kendisine toz kondurmayan bir kimse, "Herkes icin birer kusur buluyorum; acaba kusursuz bir ben mi kaldım? Onlar benim aklımın ermediğini yakînen biliyorlar da, tehevvure kalkışıp veya o sozu icime atıp nefsimin, arkadaşlarımın kusurunu veya aslında kusur olmayıp ta benim kusur gormek ve başkalarına nakletmek hususunda zorlatıcı bir kuvvet haline gelmemesi icin, benim yuzume vurmamak edep ve hayasına mı riÂyet ediyorlar?" diye mulÂhaza yapılsa, bir zararı bin zarara cıkaran dedikoculuktan kurtulunması mumkun olur.

İyi olmanızı istiyorsanız evvel kotuluğunuze inanınız, kusurlardan kurtulmak istiyorsanız evvel kendi kusurunuzu gorup, kendinizi kusursuz zannederken, kusurlu olduğunuzu muşahede ediniz.

Bahtlı ve talihli kimse, başkasına va'z edilirken ibret alandır.
Kusurlu, hatalı bir arkadaşınızın yanlışlarını yumuşaklıkla, hurmet ve tevÂzu ile yalnız ona soyleyiniz. Kabullenmezse dahi, ikinci bir kimseye onun hakkında gıybet etmeyiniz. Birisinin kusurunu, kusuru duzelteceğim diye etrafa yaymak, şahsî kin, garaz, nefsin karışması gibi hallerin zorlamasının neticesidir. Veyahut fayda veriyorum zannıyla zararların uremesine sebep olan bir safdillik ve bilememezliktir. Başkalara yaymak değil, dÂima ve dÂima ona soylemektir. Soylerken de "Acaba, hakîkaten ve bizzat nefsu'l-emirde hata mıdır? Yoksa benim fikrime, goruşume gore mi hatalıdır?" diye insan kendini murakebe etmelidir.

Hiddetle, heyecanla konuşmanıza asla îtimad etmeyiniz. Zira nefis ve şahsî hissiyat karışır. Yapacağım derken parcalarsınız. Hem de kendinizi parcalamış olursunuz. Cok defa kendisini tenkîd etmek kÂmilliğine erişememiş, yakın akraba veya mesÂi arkadaşlarını tenkid etmeye alışanlarla bir yerde oturmayınız. Onu dinleye dinleye siz de munekkid ve yıkıcı bir ahlÂk sahibi olursunuz.

Adaletten ayrılmamak, hakikati itiraf ve tasdik etmektir. Zıddı zulumdur.

Nefsini daima itab eden, din ve dÂv arkadaşlarının iyiliklerine hasr-ı nazar eden başkalarınca nefret edilmekten kurtulur.

Dedikodu ile, arkadan cekiştirmekle mesele halletmeye calışmak, ya safdillik, ya şuur altı veya şuur ustu garaz ve muhalefet nişanıdır. Veya canı incitilmişin intikam kokusudur.

Dışarıdan tenkid kolaydır. Aynı işin icine girdikten sonra, tenkidin zulumkÂrlığını anlamak o kimse icin ne acı, ne felÂketli, ne hasaretli ve ne derece mÂnevî mes'uliyetlere dûcÂr olucudur!..
__________________