İnsî ve cinnî şeytanlara karşı

Bir zaman bir Millî Eğitim Bakanı, “Okullar olmasa Milli Eğitimî ne guzel idare ederdim” demiş.
Biri de kalkıp “Şeytanlar olmasaydı ne guzel bir hayat gecirirdik” diyebiliyor.
Okullar olmasa eğitimden soz edilemediği gibi şeytanlar olmasaydı hayatın da bir anlamı kalmazdı. Cunku insan şeytanla mucadele ile yukselecek, gelişecektir. Şeytana mağlûbiyetin de hicbir gerekcesi olamaz.

İnsî ve cinnî şeytanlar her an devrededirler. Herkes gorevini yapar. Mu’mine duşen onlarla mucadele icinde olduğunu bilip mevziinde sebat etmektir. Mevziini terk eden askerin kurşuna hedef olması gibi Kur’Ân ve Sunnet mevziini terk eden mu’min de mÂnen yaralanmaktan kurtulamaz.

İnsî ve cinnî şeytanların işi bizi mevziden cıkarıp vurmaktır. Bozgunculuğu severler, fitneyle kafaları karıştırırlar.
Bu hucumları İhlÂs ve Uhuvvet dusturlarıyla karşılarız. Eğer birileri gelip bize bir arkadaşımızın kusurlarını sayıp dokuyor, kotuluyorsa bizi de arkadaşımıza karşı kotuleyecektir. Eğer biz İhlÂs ve Uhuvvet dusturlarıyla onun ağzının payını verebiliyorsak daha başka soyleyecek bir lÂf bulamaz.

Ya cinnî şeytanlar? Aslında cinnî şeytanlar insî şeytanların dahi giremediği yerlere dalar, daha acıkcası kan damarlarımızda dolaşıp kalbimize kadar girip tesanud, ihlÂs ve uhuvvet dusturlarını zedeleyici sozleri fısıldarlar. Eğer biz bu olculerle onun karşısına cıkamıyorsak mağlûp duşmemiz kacınılmazdır. Cinnî şeytana mağlûp duşen bir insanın insî şeytan karşısında artık dayanma gucu kalmaz, pes eder, oyuncağı olmaktan kurtulamaz.

Evet, her devirde iman ve Kur’Ân duşmanları sinsî plÂnlarını uygulamaya, bolup parcalayıp bizi birbirimize duşurmeye calışmış, maksatlarına ulaşınca da kıs kıs gulmuşlerdir.



__________________