Allah yolunda oldurulenlere “oluler” demeyin.
Allah yolunda oldurulenlere “oluler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz. (Bakara 154)
Bu ayet-i kerime, şehitlere “olu” dememizi yasaklamakta ve onların olu olmadıklarını beyan buyurmaktadır. Begavi, Hazin ve Ruhu’l Beyan tefsirlerinin beyanına gore, bu ayet-i kerime Bedir şehitleri hakkında nazil olmuştur ki, onlar on dort kişi idi.
İnsanlar, Allah-u TeÂlÂ’nın yolunda oldurulenler icin: “Filanca oldu, dunyanın lezzeti ve nimeti ondan gecti.” derlerdi. Bunun uzerine Cenab-ı Hak bu ayet-i celileyi indirerek, onların hakiki manada diri olduklarını ve olu olmadıklarını acıkladı.
Şehitlerin olu olmayıp diri olduğu hakikati Al-i İmran suresinde de şoyle beyan buyrulmaktadır: “Allah yolunda oldurulenleri sakın oluler zannetmeyin! Bilakis onlar diridirler; Rab’leri katında rızıklanırlar. Allah’ın fazlından verdiği nimetlerle mutludurlar. Ayrıca, henuz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hic bir korku ve keder bulunmadığı mujdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen bir nimet ve keremin mujdesi ile sevinirler. Muhakkak ki Allah-u TeÂl muminlerin ecrini zayi etmez.” (Al-i İmran 169-171)
Ancak bu diriliğin mahiyeti hususunda Âlimler ihtilaf etmişlerdir. Âlimlerin ekserisi, “Allah yolunda oldurulenlere ‘oluler’ demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” ayetini delil getirerek şoyle demişlerdir: “Şehitler hem ruh hem de cesetle diridir, ancak biz bunun mahiyetini bilemeyiz.”
Bu makamda, Bediuzzaman Hazretleri’nin şu guzel izahını sadeleştirerek naklediyoruz: “Dorduncu tabaka-i hayat: Şehitlerin hayatıdır. Kur’an’ın hukmuyle, şehitlerin diğer kabir ehlinin ustunde bir hayat tabakaları vardır. Evet, şehitler dunya hayatlarını hak yolda feda ettikleri icin, Cenab-ı Hak kemÂl-i kereminden onlara dunya hayatına benzeyen fakat kedersiz ve zahmetsiz bir hayatı, berzah Âlemi denilen kabir hayatında ihsan eder. Onlar kendilerini olmuş bilmiyorlar. Yalnız, kendilerinin daha iyi bir Âleme gittiklerini biliyorlar, tam bir saadetle lezzet alıyorlar, olumdeki ayrılığın acısını hissetmiyorlar.
Diğer kabir ehlinin her ne kadar ruhları bakidir; fakat onlar kendilerini olmuş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet şehitlerin lezzetine yetişemez. Nasıl ki iki adam bir ruyada cennet gibi bir guzel saraya girerler. Birisi ruyada olduğunu bilir, aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. ‘Ben uyansam şu lezzet kacacak.’ diye duşunur. Diğeri ise ruyada olduğunu bilmiyor; hakiki bir lezzet ile saadete mazhar olur.
İşte, berzah Âlemindeki diğer oluler ile şehitlerin hayatı arasında boyle bir fark vardır. Şehitler olduklerini bilmedikleri icin, o Âlemden tam lezzet alırlar. Ehl-i imanın diğer oluleri ise olduklerinin ve Âlem-i berzahta olduklarının farkındadırlar. Bu sebeple aldıkları lezzet, şehitlerin lezzetine yetişememektedir.
Hadsiz vakıalarla ve rivayetlerle, şehitlerin bu hayat tarzına mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve katidir. Hatta şehitlerin efendisi olan Hazret-i Hamza (r.a.) mukerrer vakıalarla, kendisine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dunyevî işlerini gormesi ve gordurmesi gibi cok vakıalar, bu tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder. Hatta ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı. Benim yanımda ve benim yerime şehit olduktan sonra, uc aylık bir mesafede esir olduğum bir zaman, defnedildiği yeri bilmediğim hÂlde, bence bir ruya-yı sadıkada, tahte’l-arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim. Onu şehitlerin tabaka-i hayatında gordum. O beni olmuş biliyormuş; benim icin cok ağladığını soyledi. Kendisini hayatta biliyor, fakat Rus’un istilÂsından cekindiği icin, yeraltında kendine guzel bir menzil yapmış.
İşte bu cuz’i ruya, bazı şartlar ve emarelerle, şehitlerin olmediklerine ve onların diri olduklarına bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştir.” (1. Mektup)
Şehitlik hakkındaki şu hadis-i şerifler de şehitliğin ne yuce bir makam olduğunu haber vermektedir:
Enes bin MÂlik (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Cennete giren hicbir kimse, yeryuzundeki her şey kendisinin olsa bile dunyaya geri donmeyi arzu etmez; sadece şehid mustesna! Şehid, gorduğu aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dunyaya donmeyi ve on defa şehit olmayı ister.” (Muslim: 1877)
Hz. Muaz (r.a. ) rivayet etmiştir. Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Muslumanlardan bir şahıs, deve sağılacak kadar bir sure Allah yolunda cihad ederse cennet onun hakkı olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya duşen kimse, kıyamet gununde yaralandığı gun gibi, kanlar icinde Allah’ın huzuruna gelir. Kanının rengi zağferÂn gibi kıpkırmızı; kokusu ise misk kokusu gibidir.” (Ebû Davud, Cihad 40 )
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Muhammed’in nefsini kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp oldurulmeyi, sonra tekrar savaşıp oldurulmeyi, sonra tekrar savaşıp oldurulmeyi ne kadar isterdim.” (Buhari-Muslim)
Hz. Mikdam (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Şehide, dokulen ilk kanı esnasında altı haslet verilir: Gunahları bağışlanır, cennetteki makamını gorur, cennet hurisiyle evlendirilir, ahiretin buyuk korkusuna karşı teminat verilir, kabir azabından emin kılınır, iman elbisesi ile ziynetlendirilir.” (Buhari)
Sehl İbni Sa’d (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “İki dua reddolunmaz veya pek nadir reddolunur. Bunlar: Ezan okunurken yapılan dua ile savaş anında duşmanla boğaz boğaza gelindiği sırada yapılan duadır.” (Ebû Davud, Cihad 39)
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Sizden biriniz karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de olumden ancak o kadar acı duyar.” (Tirmizi, FezÂilu’l-Cihad; Nesei, Cihad 35; İbni MÂce, Cihad 16)
Hz. Ber (r.a.) şoyle dedi: “Tepeden tırnağa silahlı bir adam (s.a.v.)’e geldi ve: “Ya Resulallah! Sizinle birlikte once savaşa mı katılayım, yoksa Musluman mı olayım? ” dedi. Resul-i Ekrem: “Once Musluman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun uzerine adam Musluman oldu, sonra savaştı ve neticede şehit oldu. Bunun uzerine Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Az calıştı, cok kazandı.” (Buhari, Cihad 13; Muslim, İmÂre 144)
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gununde yarasından kan akarak Allah’ın huzuruna gelir. Rengi, kan rengi; kokusu ise misk kokusudur.” (Buhari, Cihad 10)
Hz. Selman (r.a.) rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şoyle buyurdu: “Bir gun ve bir gece hudut nobeti tutmak; gunduzu oruclu, gecesi ibadetli gecirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi bu nobet esnasında vazife başında iken olurse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerinden guven icinde olur.” (Muslim, İmÂre 163)
Cenab-ı Hak, naklettiğimiz bu hadis-i şeriflerin hurmetine cumlemize şehitlik makamını ihsan etsin. Şehitliği bizlere sevdirsin, O’nun dini uğrunda canını feda eden bahtiyarlar zumresine bizleri de dÂhil eylesin! (Amin)
Kaynak: İlmedavet.com
Şehidlerimizin anısına...
__________________
Allah yolunda oldurulenlere “oluler” demeyin...
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Allah yolunda oldurulenlere “oluler” demeyin...