Mehmet ILDIRAR kaleme aldı, Semerkand Dergisi

Olum yokluk değildir. Bir mekÂndan başka bir mekÂna gocmek, yer değiştirmektir. Her iki mekÂn da Allah'ın mulkudur. Allah’ın mulkunden yine Allah'ın mulkune sefer edilir. Fakat ahiretteki durum dunyada yapılanlara bağlıdır. Tevbenin onemi de bu yuzdendir. Olumu bilen hazırlıklı olur. Olume hazırlıklı olan Allah'ı bilir. Olumu ve Allah'ı bilen gunahtan sakınır.

Tevbesiz kul olmaz. Peygamberler dahi surekli tevbe ederlerdi. Bu isyandan değil, azamet-i ilÂhiyeye layık olan tazimden, haşyetten, Allah'a olan muhabbetten dolayıdır. Allah'ı bilmek Allah'a itaati, Allah'a itaat Allah'ı sevmeyi gerektirir. Allah sevilince de Allah'tan korkulur. Sevgi ile korku muşterektir. Ben Rabbimi cok seviyorsam O'ndan korkarım ki emrine asi olmayayım ve Rabbimin fermanından bir lahza dışarıya cıkmayayım.

Allah'tan korkmak arslandan korkmak gibi midir? Hayır... Arslan maddi hayatımıza son verir. Bizi sakat bırakabilir ya da oldurebilir. Allah'tan korkmak haşyettir, O’na saygısızlık etmemeye titizlik gostermektir.

Allah'ı bilmek ilim ister. İlim de amel ister. İlmi olup amel etmeyenlerin ahirette karşılaşacakları şey hesap ve azaptır. “Nicin bildiğinle amel etmedin?” suali ile karşılaşırlar. Allah'ı bilmemek gunaha ve isyana goturur. Ya Hakk’a giden yola girilir, ya nefse ve şeytana itaat eden yola... Ucuncu bir yol ve ahirette de ucuncu bir mekÂn yoktur. Ya cennet ve cemal veya cehennem ve azap...

Bu yuzden sırf dunya icin calışıp ahireti bırakmak olmaz. Asıl gaye ebedi saadetin yaşanacağı bir ahiret hayatına erişmektir. Bu sebeple dunyada yapılacak her şeyin ahirette iyi bir karşılığı olmalıdır. Dunyada ne icin bulunduğunu bilmek, Rabbinden gafil olmamak şarttır.

Manevi ilimlere onem vermek, ic alemi daima kontrol edip kalplerin gunahla, isyanla dolmasını engellemek ve yapılan her işin amel-i salih olmasına calışmak, alimlerimizin, maneviyat buyuklerimizin şiarı olmuştur. Allah Teal da onların yardımcısıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şoyle buyurulmuştur: "Bizim uğrumuzda calışanlara elbette yolları mızı acarız." (Ankebût, 69).

Rasulullah s.a.v. Efendimiz de: "Bir kimse oğrendiği ile amel ederse Allah Teal ona bilmediklerini de oğretir." buyurmuşlardr. Bildiklerini hayatlarına tatbik eden kimseler tevbeyi de hakkıyla yapmış olurlar. Zira tevbeden maksat bugun gunah işleyip yarın tevbe etmek değil, Allah'ın rızasına uygun olmayan hallerden vaz gecmektir. Boylece "Eğer Allah’tan korkarsanız, Allah size iyiyi kotuden ayırt
edecek bir anlayış verir." (Enfal, 29) mealindeki ayete muhatap olunur. Bu anlayışı ele gecirmek cok onemlidir. Cunku anlayış sahibi olan kişi, her hakkın gereğini yerine getirir. Allah TealÂ’nın, aile, akraba ve komşu gibi her tur hakkın gereğini yerine getirerek rahmete, merhamete mazhar olur.

Muhammed Parisa Hazretleri “Faslu’l-Hitab” isimli eserinde Ebu Said Ebu’l-Hayr Hazretleri’nin şoyle buyurduğunu naklediyor:

"Cuz’î aklımızla yaptığımız kucuk bir işe kıymet verip onu buyuk goruyoruz. Cenab-ı Hakk'ın bunca fazl u keremini, nihayetsiz rahmetini gormezlikten geliyoruz. Bu gaflet halinin, bu unutkanlığın buyuk bir perde, kalın bir hicap olduğunu anlamamız, kotu huyların, suşî duşuncelerin, insanın gozune perde olduğunu bilip bu hallerden kurtulmaya calışmamız lazım geliyor. Biz hesabı kendimize gore yapıyoruz. Oysa Allah'ın kitabına gore olması gerekir. İşlerimizi Allah'ın emrine gore yapmamız gerekiyor. İki cihan erdinden kurtulmadıkca, yaratılmışların cumlesinden gozumuzu kesip Allah'a donmedikce hakiki hurriyete
ve hayra kavuşmaya imkan yoktur. Cunku bizim duşuncemiz ya nefsimizin hesabı ya şeytanın, kotu arkadaşın iğvası ya da dunyanın muktezasıdır. Bunlarla Allah Teal Hazretleri’ni unutup, kulların koleliğini kabul etmiş oluyoruz."

Ebu’l-Hayr Hazretleri’nin sozunu ettiği koleliğe duşmeden yaşamanın yolu belli. Hayatımızın her anını Allah TealÂ’yı unutmadan yaşamak… O zaman yaptığımız butun işlerimiz hayra doner, dunyada yaptıklarımız da ahirette kurtuluşumuza vesile olur.
__________________