Buyuklerimizin dediği gibi "Evlilik kapalı bir kutudur" ve oyle kaldığı muddetce icindeki guzellikler değerli olacaktır

Gormuş, gecirmiş; tecrubeleri ile hayat okulunu bitirmiş buyuklerimiz "Evlilik kapalı bir kutudur" derlerdi eskiden. Altında pek cok anlam barındıran bu soz; yeni evleneceklere karşılarındakinin huyunu-suyunu hemen oğrenemeyeceklerini anlatırken, evliliğin mahremiyetine de dikkat cekerdi şuphesiz. En cok da bayanlara hitaben soylerlerdi bu cumleyi ki yaşanılanı paylaşmaya temayulu erkeklerden daha fazla olan hanımlar, mutluluğu da huznu de yuvalarının icinde bıraksın; eşe, dosta, konuya-komşuya evliliğini anlatmasın. Fakat gun oldu, devran dondu... Ne eskisi gibi "kapalı kutu" evlilikler ne de yuvanın icinde yaşananı "sır" addeden eşler var şimdi. İşin ilginci erkekler de en az hanımlar kadar cok anlatır oldu evliliklerini, evde yaşadıkları iyi-kotu gunleri.


Neden Evliliğimizde Olup Biteni Anlatırız?

Evlilik hayatını anlatma isteğinin insanın konuşma ihtiyacı ile bağıntılı olduğunu belirten psikolojik danışman Hacer Gul, bu ihtiyaca binaen bazı eşlerin her yaşananı anlattığına vurgu yapıyor ve ekliyor: "İnsanların sosyal olması, topluluk halinde yaşaması konuşma ihtiyacı duymalarını sağlar. Konuşma ihtiyacı insanların birbirine ne kadar ihtiyacı olduğunu, karşılıklı iletişimin ne kadar vazgecilmez olduğunu gosteren bir olgudur. Bu sebeplerle sadece bayanlar değil erkekler de yaşanılanları anlatırlar. Boyle yapmalarının oncelikli sebebi ise haklı olduklarını duymak yahut o anki ofkelerini dışa vurarak iclerinde coşan duygu yoğunluğundan kurtulmaktır."


Sınırsızca Anlatarak "Sınırsız" Kalıyoruz

Evlilikte mahremiyet kavramının anlamını yitirdiği şu gunlerde farkına vararak ya da varmadan surekli olarak eşimizi, yaşadıklarımızı, evimizin icini anlatır olduk. Bunu bilincli olarak yapıyorsak kendimize "dur" dediğimiz bir yer de olabiliyor muhakkak. Fakat ya bilincsiz olarak anlatıyorsak? Ya farkına varmadan tum mahremimizi ortaya seriyorsak? İşte o zaman durum vahim demektir.


Başkalarıyla Kıyaslanmayı Kim İster ki?

Sebep her ne olursa olsun her iki taraf icin de evlilikte yaşananları anlatmak doğru bir tutum değildir. Anlattığımız negatif de olsa pozitif de olsa bu durum boyledir. Evlilik buyuklerimizin de soylediği gibi kapalı bir kutu olmalıdır. Cunku biz farkında olmasak da anlattıklarımız insanların hayatında cok şey değiştirebilir. Ustelik de bu değişim hem bize dair hem de başkalarına dair olur.

Orneğin surekli eşimizin ve evimizin iyiliğini anlatmak nazara sebep olabilir. Yahut kendi evinde huzursuz olan bir eş gidip de "Ahmet Bey bir yediğini ertesi gun yemezmiş, sen de iki gundur onume pilav getiriyorsun" diyerek eşinin gonlunu kırabilir. Bu tutum karşısında eşiyle arası bozulan hanım, hic farkına varmadan Ahmet Bey'in eşine ofke duymaya başlar. Ya da bir hanım eşine "Ahmet Bey her hafta sonu cocukları pikniğe goturuyormuş, bizim dışarı adım attığımız yok" dediğinde, eşinden "Ben Ahmet değilim, sen de bir daha onun eşi ile goruşmeyeceksin" diye tepki gormesi cok olağandır.

Velhasıl bazı şeyler bilinmezken daha guzeldir, daha ozeldir. Anlatmak kimi zaman bizi cok rahatlatsa da sonunda duyduğumuz pişmanlığın geri donuşu yoktur. Her insanın ilişkisi "biriciktir", kendine ozeldir. Bazı erkekler cok sinirlidir, bazısı da sakin. Bazı kadınlar az yemek yapar bazısı da cok. Bize duşen başkalarının yaptıklarıyla kendi evimizde olanları kıyaslamak değil, yuvamızı daha huzurlu kılacak sebeplere sarılmaktır. Buyuklerimizin de dediği gibi "Evlilik kapalı bir kutudur" ve oyle kaldığı muddetce icindeki guzellikler değerli olacaktır.


ERKEK EVLİLİĞİNİ ANLATIRSA

Her iki taraf icin de yaşanılanı anlatmak yanlıştır şuphesiz, fakat erkeğin yaptığı daha yanlış. Cunku erkek mahremini paylaşmıştır. Arkadaşının gozunde eşi icin bir kimlik tanımlaması yapmıştır. Ustelik de "Ahmet ağabey de benimle aynı dertten muzdaripmiş" diye duşunen arkadaşı da ansızın kendi hanımını anlatmaya başlayabilir muhatabına. "Ben de sinirlendim gecen gun, yeter be bıktım senden, ne cok konuşuyorsun" dedim, cekip kapıyı cıktım der mesela. Aslında kendini yuceltmeye, "Ben hakimim, kapıyı carpar cıkarım" demeye calışırken eşini ne denli kucuk duşurduğunu duşunmez bile.

Elif Oğuz / Semerkand Aile / Ağustos 2011
__________________