İstediğin zaman sadece Allahtan iste hadisi şerifi ne anlama gelir?


Bir hadisi şerif var ki bircok kişi manasını yanlış anlayarak hic kimsenin, hicbir durumda Allah’tan başka birisinden bir yardım talebinde bulunamayacağına delil olarak kabul etmişlerdir. Bu fasid anlayışa gore, başkasından bir şey istendiğinde dinden cıkarıcı bir şirk işlenmiş olmaktadır.
إذا سألت فاسأل الله وإذا استعنت فاستعن بالله
“Bir şey isteyince Allah’tan iste! Yardım istediğin zaman Allah’tan iste.”[1]


Bu şekilde anlaşıldığı zaman bu hadisi şerif, sebeplerin kullanılmasını ve onlardan yardım alınabileceğini gosteren bircok ayet ve hadis ile celişki arz etmektedir.
Hadisi şerif zahirinden anlaşıldığı gibi Allah’tan başka hic kimseden yardım istenemeyeceğine delalet etmiyor. Bu hadis, iyilik yapan kimselerin yaptıkları iyiliklerin dahi Allah’tan olduğundan gafil olmayı menetmek, mahlûkat eliyle ulaşan her hangi bir nimetin dahi Allah’tan olduğunu hatırlatmak icin buyrulmuştur.
Bu durumda hadisi şerif şu anlama gelmektedir; “Birisinden yardım isteyeceğin zaman bu gerceği unutma, Allah’a tam olarak guven ve sebep perdeleri gercek sebep olan Allah’ı gormene engel olmasın. Her şey arasındaki sebep musebbep ilişkisini goren, her şeyi birbirine bağlayıp bu ahengi kuran Allah -celle celÂluhu-’dan gafil olan diğer insanlar gibi olma.”
Yukarıda gecen hadisi şerif, dediğimiz anlamı kuvvetlendiren başka bir metinle de rivayet edilmiştir. O metnin devamında şoyle buyrulmaktadır.
واعلم أن الأمة لو اجتمعت على أن ينفعوك لم ينفعوك إلا بشيء قد كتبه الله لك وإن اجتمعت على أن يضروك
بشيء لم يضروك إلا بشيء قد كتبه الله عليك
“Bil ki; eğer butun insanlar sana bir fayda sağlamak icin bir araya gelse, ancak Allah’ın sana yazmış olduğu hususta sana fayda edebilirler. Butun insanlar sana bir zarar vermek icin bir araya gelse, ancak Allah’ın sana yazmış olduğu şey hususunda sana zarar verebilirler.”
Gorulduğu gibi hadisi şerif, Allah’ın izni dÂhilinde, kulların da fayda ve zarar verebileceğinden bahsetmiştir.
Hadisi şerifin bu son kısmı, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in muradının anlaşılması icin yeterlidir. Ustelik Kur’an ve sunnet bircok yerde emretmişken, başkasından yardım istemeyi nasıl olur da inkÂr edebiliriz? Allah -celle celÂluhu- şoyle buyurmuştur:
وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ
“Sabır ve namaz il yardım isteyiniz” (Bakara 45),
وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّة
“Duşmanlarınız icin guc yetirebildiğiniz kadar kuvvet hazırlayın” (Enfal 60).
Salih kul Zulkarneyn’den hikÂye edilen bir soz vardır Kuran’da:
فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ
“Bana kuvvet ile yardımcı olun” (Kehf 95).
Kitap ve Sunnet ile sabit olan korku namazı, yardımlaşma ve duşmana karşı hazırlıklı olmayı emreden rivayetler vardır.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ihtiyac sahiplerine, zorda kalan ve sıkıntısı olanlara yardım etmeye teşvik eden, bu hususta ihmalkÂr olmaktan sakındıran bircok emri vardır. Kitap ve sunnet bunlarla doludur. Buhari ve Muslim’den rivayet olunur:
من كان في حاجة أخيه كان الله في حاجته
“Kim kardeşinin ihtiyacını gorurse Allah’ta onun ihtiyacını gorur.”
Muslim, Ebû Davud ve diğer bazı kitaplardan rivayetle Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
والله في عون العبد ما كان العبد في عون أخيه
“Allah, kardeşine yardım ettiği muddetce kuluna yardım eder.”
Taberani rivayet eder, Allah Resulu -sallallahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
إن لله خلقاً خلقهم لحوائج الناس يفزع الناس إليهم في حوائجهم أولئك الآمنون من عذاب الله
“Allah, bazılarını, insanların ihtiyaclarını gidersin diye yaratmıştır. Bir ihtiyacları olduğu zaman insanlar onlara sığınırlar. İşte bu kimseler Allah’ın azabından emin kimselerdir.”
Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in:
يفزع إليهم في حوائجهم
“İhtiyacları olduğu zaman insanlar onlara sığınırlar” ifadelerine bir bakılsın. Boyle yaptıkları icin onlar muşrik değil gunahkÂr bile ilan edilmemiştir.
Taberani ‘merfu’ bir senetle şunu rivayet eder:
إن لله عند أقوام نعما أقرها عندهم ما كانوا في حوائج المسلمين ما لم يملوهم فإذا ملوهم نقلها إلى غيرهم
“Allah’ın bazı kavimlere verdiği nimetler vardır. Gevşeklik gostermez ve Muslumanların ihtiyaclarını giderirlerse nimetin onlarda kalmalarına izin verir. Gevşeklik gosterirlerse onlardan alıp başkalarına verir.”
Taberani ve İbni Ebi Dunya’dan rivayetle Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
إن لله أقواماً اختصهم بالنعم لمنافع العباد يقرهم فيها ما بذلوها فإذا منعوها نزعها منهم فحولها إلى غيرهم
“Allah’ın bazı kavimleri vardır ki kullara faydalı olsunlar diye onlara ozel bazı nimetler vermiştir. Comert oldukları surece nimetler onlarda kalır. Eğer insanları mahrum ederlerse ellerindekini onlardan alıp başkalarına verir.”
Hafız Munziri: “Hadisin senedi ‘hasen’ seviyesinde denilebilir” demiştir.
Yine efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurmuştur
لأن يمشي أحدكم مع أخيه في قضاء حاجته أفضل من أن يعتكف في مسجدي هذا شهرين
“Sizin bir kardeşinizin ihtiyacını gormek icin yol yurumesi -parmağıyla işaret ederek- benim şu mescidimde iki ay itikÂf etmesinden elbette daha hayırlıdır”[2]
“İstediğin zaman Allah’tan iste” hadisi şerifinde birisinden bir şey istemenin ya tevessul etmenin yasak olduğuna delalet eden hicbir şey yoktur. Hadisin zahirine bakıp boyle bir anlam cıkarmak, buyuk bir hata ve tam bir mugalÂta orneğidir. Zira peygamber ya da salihlerden birisini vesile eden kimse, musibetin def’ini ya da hayra nail olmayı, vesile ettiği kişi hurmetine sadece ve sadece Allah’tan istemektedir. Yani, tevessul eden kişi, istediğini alabilmesi icin Allah’ın kullanmamızı istediği sebebi kullanmaktan başka bir şey yapmamaktadır. Sebebin kendisinden değil, o sebebi sebep kılan Allah’tan istenmektedir.
Bir kimsenin “Ya Resulallah gormeyen gozlerimi iyileştir”, “Benden şu belayı gider”, “Hastalığımı gider” diye isteklerde bulunması, gercekte Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in şefaati vasıtasıyla Allah’tan istediği anlamına gelmektedir. Bu, aynen “Bana şu hususta dua et” ya da “Bana şunun icin şefaat et” demek gibidir. Şefaat ve dua istemek, murat edilen manayı daha acık ortaya koymaktadır. Tevessul eden kişi “Peygamberin vesilesiyle şu işi kolaylaştırmanı” ya da “Şu şerri def etmeni istiyorum” dediği zaman ihtiyacını sadece Allah’tan gidermesini istemiş olmaktadır.
Oyleyse; “İstediğin zaman Allah’tan iste” hadisi şerifi ile tevessulun caiz olmadığına delil getirmek, Allah’tan başka hic kimseden hic birşey istemenin caiz olmadığı gibi bir anlama gelir ki bu mugalÂtadan başka bir şey değildir. Bu hadisi boyle anlayan birisi buyuk bir hataya duşer. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in İbni Abbas’a:
ألا أعلمك كلمات ينفعك الله بهن
“Allah’ın sana kendileri sayesinde menfaat vereceği bazı kelimeler oğreteyim mi” diye sorarak, İbni Abbas’ı istemeye teşvik eden bir ifade kullanması, muhaliflerin delil kabul ettiği hadisi şerifi, aleyhlerine bir delil haline getirmektedir. İbni Abbas o kelimeleri kendisine oğretmesi icin ricada bulununca, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’de ona oğretmiştir. İstemeye teşvik eden bundan acık bir delil ve ifade olabilir mi?
Eğer bu carpık istidlali doğru kabul edecek olsak; cahil birinin bir Âlime soru sormaması, kaza geciren birinin kurtulmak icin birisinden yardım istememesi, alacaklının borcunu, paraya ihtiyacı olanın borc istememesi lazım gelirdi. Hic kimsenin kıyamet gunu peygamberlerden şefaat istememsi, Hz. İsa -aleyhisselÂm-’ ın şefaat istememiz icin bizleri Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’e gondermemesi gerekirdi. Zira bu batıl istidlale gore birinden bir şey istenmemesi emri umumi olup zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz her şeyi kapsamaktadır.
“Herkesten değil, sadece vefat etmiş peygamber ve salihlerden bir şey istenemez” gibi bir iddiada bulunmkata gecersizdir. Buna geride değinmiştik.
Bu zatların berzah hayatlarının da kendi makamların layık şekilde olup denilenleri duyabilecek, şefaat ve duaya guc yetirebilecek şekilde bir hayat surduklerini, onların dua ve istiğfarları ile faydalanılabildiğini anlatmıştık.
Bu gerceği inkÂr edenler, muminlerin berzah Âleminde işitebildiklerine, idrak edebildiklerine ve Allah’ın izin verdiği tasarruflarda bulunabildklerine dair ‘mutevatir’ seviyesindeki rivayetleri bilmiyor olmalılar. Normal Muslumanlar dahi boyle bir ozelliğe sahipse, berzah Âleminin en ustunleri peygamberler ve salih kulların nasıl olabileceğini siz duşunun.
Sahih ve meşhur olan “Mirac” hadisinde bildirildiğine gore peygamberler, kendilerinden hayırlı olan Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in arkasında namaz kılıp hutbesini dinlemiş ve semavatta ona dua etmişlerdir. Hatta Hz. Musa bin İmran -aleyhisselÂm-’ın yol gostermesi ile Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- defalarca şefaatte bulunarak elli vakit olan namazın beş vakite inmesini sağlamıştır.
Anlattıklarımızla acığa cıkmaktadır ki; hadisi şerifi onların iddia ettiği gibi yorumlamak batıldır. Bahsi gecen hadisi şerif, ihtiyacı olmadığı halde heves ederek birinin malını istemekten sakındırmakta, Allah’ın verdiği az bile olsa onunla yetinerek kanaatkÂr olmaya teşvik etmekte, ihtiyacı olmadığı halde insanlardan istemeyip Allah’ın fazlından istememiz gerektiğini bildirmektedir. Zira Allah -celle celÂluhu-, insanların ısrarla kendisinden istemesinden hoşlanır. İnsanlar ise bunun tam tersidir. Şair şoyle der:

Allah gazap eder terk edersen istemeyi
İnsanoğlu nefret eder, cok yaparsan istemeyi

Bir kimsede, insanı hayrette bırakan, heves edilen bir şey gorulduğu takdirde, onu ondan istemeyip Allah’tan istemeyi oğutleyen rivayetler, kanaatkÂrlığı ve tamahkÂr olmamayı oğutlemektedir aslında. Peygamberler ve salihler vesilesiyle Allah’tan bir şey istenmeyeceği, Allah’ın en buyuk kurtuluş vesilelerinden biri kıldığı şefaatin peygamberlerden istenemeyeceği, bu rivayetlerin neresinden, cıkarılmaktadır.
İnsan hevasını binek yaptı mı akıl yoldan cıkarak vehim ormanlarında kaybolup gider.


[1] Bu ifadeler, Tirmizi’nin İbni Abbas’tan ‘merfu’ olarak rivayet edip ‘sahih’ gorduğu hadisi şerifin baş tarafıdır.

[2] HÂkim rivayet ederek “isnadı sahihtir” demiştir. Aynı zamanda “Terğib” 3/372

kaynak : mefahim.

nt : bu alıntı yapılan kısım bendeki duzeltilmeiş hali olup aslı ile bazı kelimelerden fark olabilir lakin mana aynıdır.siz yinede aslındna takip ediniz..

mefahim sahife 189

reddulmuhtar sitesinden alıntıdır.
__________________