Allah (c.c.) insanın her yaptığı işe şahittir. O’nun şahitliğinden kimse kurtulamaz. Tek kişinin olduğu yerde ikincisi, iki kişinin olduğu yerde ucuncusu O’dur. Ayrıca Allah (c.c.) kimsenin ahirette yapıp ettiklerine ve soylediği sozlere itiraz etmemesi icin insana gorevlendirdiği melekleri ve onların yazdıklarını da şahit tutar.
Er-Rakîb (kullarını gozetleyen) guzel ismi ile eş-Şehîd (kullarının her işine şahit olan, kendi varlığı ve birliği delillerine kullarının şahit olmasını sağlayan) guzel ismi anlam bakımından birbirlerine cok yakındır. Er-Rakîb guzel isminde dunya yaşamında kulu gozetleme, kontrol altına alma anlamı soz konusu iken eş-Şehîd guzel ismi ile ahirette kulun hesabı gorulurken aleyhinde ve lehinde delil icin tanık olma anlamı kendisini hissettirmektedir.
Eş-Şehîd guzel isminin kulun uzerinde tecelli etmesi nimetlerin en buyuklerindendir. Cunku şehitlik peygamberlikten sonra gelen buyuk makamlardan birisidir. Şehitler ahirette sorguya cekilmeyecekleri gibi cennette cok buyuk nimetlere de ereceklerdir. Ayrıca onlar olum acısını yaşamadıkları gibi olduklerini de bilmemekte ve Allah’ın (c.c.) onlara mahsus kıldığı bir Âlemde rızıklanmaktadırlar. Elbette boylesi buyuk bir devlete her Musluman sahip olmak icin can atar.
“Allah’tan başka ilah olmadığına bizzat Allah şahittir. Ayrıca meleklerle hak ve adaleti ayakta tutan ilim adamları da buna şahittirler. Kendisinden başka ilah olmayan Allah, Azîz (yucedir) ve Hakîmdir (her işe once O kaza ve kaderle hukmeder; O her işi bir hikmete gore yapar) (Âl-i İmÂn suresi, ayet 18).” Bu ayet-i kerime şehitlik ile ilgili birtakım sırları icermesi bakımından dikkate değerdir. Allah (c.c.) kendi varlığı ve birliğine kendisini tanık gostermekle buna en buyuk değeri veriyor. Sonra kendi katında değerli varlıkları da buna tanık gosteriyor. Bunlar melekler ile hakkı ve adaleti ayakta tutan ilim adamlarıdır.
Kuşkusuz hakkı ve adaleti ayakta tutan ilim adamlarını Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliğine Allah’la (c.c.) ve meleklerle birlikte tanık gostermek cok buyuk bir manevi makama işarettir.
Bir insan duşunun: Tum gayesi Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliği davasında toplanmıştır. İlÂ-yı kelimetullah (LÂ-İlahe illallah Muhammedun resûlullah) hayatının gayesi olmuştur. Nihayet bu yolda canını vermek uzere iken Allah (c.c.) ona şehitliği nasip ediyor. Ama şehitlik demek, bu yolda başkalarını, yani yukarıdaki ayet-i kerimede gecenleri, her şeyden her an haberi ve bilgisi olan ve her şeyi her an goren, işiten Allah’ı (c.c.), O’na yakın olan melekleri, hak ve adalet sahibi ilim adamlarını tanık gostermektir. Kuşkusuz Allah’ın (c.c.) sıfatlarını ve guzel isimlerini hakkıyla bilen birisi Allah’ın (c.c.) şehide tanıklık yapmasını cok iyi anlar. Ama melekler ile hakkı ve adaleti ayakta tutan ilim adamları nasıl şehide tanıklık yapıyorlar?
Meleklerin bir insanın icinden gecenleri bilmesine ihtimal veremiyoruz. Cunku icimizden gecenleri sadece Allah (c.c.) bilebilir. Yine insanı en ince ayrıntısına kadar Allah (c.c.) gozlemleyebilir. Ama pek cok hadis-i şerifin işaretinden anlamaktayız ki, Allah (c.c.) sevdiği kullarını melekler katında zikretmekte; meleklere durumlarını gostermekte ve tıpkı bir sinema perdesinde olduğu gibi mahiyetini bilemeyeceğimiz bir bicimde onlar hakkında bilgi vermektedir. Bu ilgili kula yaptığı buyuk bir ikramdır. Cunku bu sırada orada hazır olan melekler de o kulun guzel sozlerine ve davranışlarına tanık olmakla birlikte ona dua etmektedirler. İşte şehit, Allah (c.c.) ve melekler katında boyle yuce bir onura sahip olduğundan dolayı bu kutsi ismi almaktadır.
Hak ve adaleti ayakta tutan ilim adamalarının şehide tanıklığı ise biraz karanlık ve sırlı kalmakla birlikte Allah’ın (c.c.) davası yolunda mucadele edenlerin ozelliklerini gostermesi bakımından anlamlıdır. Kuşkusuz doğrusunu Allah (c.c.) bilir, ama burada şehit, hak ve adaleti ayakta tutma şerefiyle kendisine veya kendi gibi şehit olanlara tanıklık etmektedir, diye duşunmekteyim. Cunku Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliği davası, hak ve adaleti ayakta tutmak anlamına gelmektedir.
Allah (c.c.) yolunda savaşan, Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliği davası uğrunda canını veren bir kimse, hakkı ve adaleti ayakta tutma amacıyla hareket etmektedir.
Hakkı ve adaleti ayakta tutmak ise oyle sıradan bir iş değildir. Bunun icin pek cok kişinin duşmanlığına hedef olabiliriz. Kim vurduya da gidebiliriz. Başımıza bir şey gelmese de buyuk bir kaygı yaşayacağımız muhakkaktır. Bazen de cıkarlarımızın zedelenmesinden cekinebiliriz. Birkac kez mahkemelik ceşitli olaylara tanıklıktan gayr-i ihtiyari olarak kacındığımı itiraf edeyim. Nefis nedense “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” mantığıyla hareket etmektedir. O zaman anladım ki bu iş cephede duşmanla savaşmaktan daha buyuk bir yurek istemektedir.
Doğrusunu Allah (c.c.) bilir, ama ben şehitliğin sırrının hakkı ve adaleti ayakta tutma azminde saklı olduğunu duşunmekteyim. Cunku hem yukarıdaki ayet-i kerimenin ve hadislerdeki 99 Esma-i Husna sayımında bu guzel isimden sonra gelen “el-Hakk” guzel isminin işareti hem de hakkı ve adaleti ayakta tutma mucadelesinin canını feda etme derecesinde buyuk bir cesaret ve ozveriyi gerektirmesi bunu gostermektedir. Kuşkusuz Allah (c.c.) kimin şehitlik nimetine ermesi gerektiğini en iyi bilendir.
Hadislerde şehit olarak olme ihtimali olanlar sayılırken belirtilen veba gibi devasız hastalıkla ruhunu teslim etmek, yangında yanmak, suda boğulmak, hac farizası sırasında ve savaşta Allah rızası icin canını vermek gibi olumler sıralanırken aslında bunların birer bahane olduğunu asıl onemli olanın hayatımızla bunu hak etmemiz gerektiğini bilmemiz gerekir. Hayatı hak ve adalet mucadelesi ile gecen birisine Allah şehitliği murat ettiği zaman canını ne zaman ve nerede alacağını bilir. İnsanlar anlasın diye hadisi şeriflerde gecen bir olum halini de imza olarak bırakabileceği gibi bunu gizleyebilir de. Bu ona kalmıştır.
Allah (c.c.) mutlak adalet sahibi olduğu gibi insanlardan gordukleri zulum karşısında hak ve adalet icin calışan ve bu uğurda caba gosterenleri de sever: “Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhinde bile olsa Allah icin şahitler olarak adaleti ayakta tutun (Nisa suresi, ayet 135).” Boyle olan inananlara da umulur ki Allah (c.c.) mukÂfat olarak şehitliği nasip edebilir.
Allah her mumine hayatında birkac kez hak ve adalet bayrağını doğrultması gereken bir imtihan konusunu onune mutlaka cıkarır. Mesele boyle durumlarda fırsatı ganimet bilip ufak tefek dunya menfaatleri; korku, kaygı ile hakkın ve adaletin yuce bayrağını indirmemektir.
Bizzat peygamberler zulme boğulmuş toplumları kurtarmak ve Allah’ın (c.c.) adaletiyle tanışmaları icin gonderilmişlerdir. Bunun icin cihat yapmaları ve bu cihatta inananların boyle bir dava ile olmeleri sadece hakka ve adalete şahitlik icindir. Onlar hayatları ve olumleri ile Allah’ın Eş- Şehîd guzel ismini tecelli ettirmektedirler.
Ben şehitlik gibi yuce bir manevi rutbeyle hayatın sonlanmasındaki sırrı hayatı boyunca hak ve adalet olan yolda mucadele edenlere, kendi menfaatine aykırı bile olsa hatta zarar gorse de hakkı ve adaleti savunanlara verilen bir mukÂfat olarak gormekteyim. Ayeti kerimeler ve hadisi şerifler de bu duşuncemizi doğrulamaktadır. Yani şehitlik hayatın sonu gibi gorunse de aslında hak ve adalet uğruna mucadele ile gecen bir hayatın butununun bir karşılığıdır, mukÂfatıdır. Allah her birimize şehitliğin gereği olan imtihanlardan başarılı olmamızı ve şehitliği nasip eylesin. Amin.
Muhsin İyi
__________________
Şehit, Şehitlik, Şehitliğin Sırrı, Hakkın ve Adaletin Buyukluğu
Dini Bilgiler0 Mesaj
●17 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Şehit, Şehitlik, Şehitliğin Sırrı, Hakkın ve Adaletin Buyukluğu