
O da, ‘Allah beni bağışladı. Bana bağışlama muamelesinde bulundu.’ diye cevap verir. Bunun uzerine, ‘Allah hangi amelinden oturu seni bağışladı?’ diye sorulur. O da, ‘Amelimden oturu değil; niyetimden oturu Allah beni bağışladı.’ der ve bunun mÂnÂsını şoyle anlatır: Bir gun başlarında bulunduğum ordumu teftiş etmek uzere bir tepenin ustune cıkmıştım. Ordumun cokluğunu ve ne dersem yapacakları bir durumda olduklarını gorunce kibirlenmek ve gururlanmak yerine icimden şunu gecirdim: ‘Keşke, bu ordumla birlikte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında yaşasaydım da, Uhud gibi savaşlarda bu ordumla O’nu korusaydım ve O’na yardımcı olsaydım.’ İşte Allah, beni bu niyetimden oturu bağışladı.” Bundan anlaşılıyor ki, hadîs-i şerîfin ifade ettiği “Mu’minin niyeti amelinden hayırlıdır.” (Tirmizî, zuhd, 17) hukmu, gercekten cok parlak bir hakikattir. Bu hakikat elbetteki gunumuzde de gecerliliğini devam ettirmektedir. Yeter ki, tevhid hakikatinin butun gonulleri fethetmesi adına yuce bir himmete ve geniş bir niyete sahip olalım.
Mutlu olmak icin
Mutlu olmak icin ev, araba vb. şeylere gerek yok. Mutluluk yanı başımızda. Bir duşunun cocukluğumuzu. Babamız 1 kilo portakal getirdiğinde nasıl mutlu oluyorduk. Birkacının kabuğunu da buyuk bir keyifle sobanın ustune koyardı. Mutlu olmak icin bahaneler uretmezdik. Mutlu olabiliyorduk. Poşetler dolusu alışveriş hayatımıza 1 kg. portakalın verdiği o eski mutluluğu vermiyorsa bizde bir problem var demektir. Eski bakkallar bizden biriydi. Şimdi muhatabımız digital fiyat bildirgeleri, kasiyerler, alışveriş arabaları ve kredi kartları. Evvelden “Bereket versin!” sozu vardı. Şimdi ise onun yerini “Şuraya bir imza” ya da “limitiniz dolmuş” aldı.
Ailem
__________________