İslÂm Âlimleri, tıbb-ı nebevî’yi, “Hastaların tedavisi hakkındaki Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerinden bahseden ilimdir.” şeklinde tanımlamışlardır.1 Tıbb-ı nebevi ile ilgili eserlerde hastaların tedavisi hakkındaki hadisler yanında şifalı bitkiler, sebzeler ve meyvelerle ilgili hadisler de yer almaktadır. Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, karışık ilaclarla (el-edviyetu’l-murekkebe/akrabazin) tedavi edilmesi gereken ya da cerrahi mudahaleye ihtiyac duyulan hastaları tedavi usullerini ve uygulamalarını bilen, alanında uzman hekimlere gondermiştir. Peygamber Efendimiz, sebzelerin, şifalı otların ve meyvelerin besleyiciliklerinin yanında şifa vesilesi olduklarını belirterek, Cenab-ı Hakk’ın gıdalarda yarattığı şifa kaynağına dikkatlerimizi cekmiştir. İsrafa kacılmadığı ve doğru beslenildiği takdirde besin olarak yaratılan her bitki aynı zamanda bir şifa vesilesidir. Gıdaların ozellikle de meyvelerin hem beslenmede hem de sağlıklı bir hayat surdurmede onemli yeri vardır.

Dunya nimetlerinin en guzellerinden birisi meyvelerdir. Nitekim geleneksel tıpta meyveye bakmanın insana mutluluk verdiği belirtilmiştir. 2 Meyveler, dunya nimetlerinden olduğu kadar aynı zamanda Cennet nimetlerindendir. Kur’Ân-ı Kerim’de “Size orada (Cennet'te), istediğiniz şekilde yiyeceğiniz her turlu meyve vardır.” (Zuhruf Sûresi, 43/73) buyrularak, cennette de inananlara ceşit ceşit meyveler ikram edileceği haber verilmiştir. Bir başka Âyette ise cennet nimetleri, “Orada meyve ceşitleri, salkımlarla dolu hurma ağacları, saplı ve yapraklı hububat ve hoş kokulu bitkiler vardır.” (Rahman Sûresi, 55/11) şeklinde tasvir edilmiştir. 3

1. Peygamberimiz’in Hayatında Meyve

Bilindiği kadarıyla Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) doneminde Mekke şehrinde meyve yetişmezdi. 4 Mekkeliler, Medine ve Taif gibi cevre kentlerden gelen meyveleri bilirlerdi. Medine’de hurma, Taif’te ise uzum yetiştirilmekteydi. Ayrıca Mekke’ye Yemen ve Suriye gibi bolgelerden meyveler gelmekteydi. Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicret edince butun gecimleri hurma urunune bağlı Medinelileri hurma yetiştirmeye teşvik etmiş; meyve ağaclarından kuşlar bile yese ağacı diken kişinin sadaka sevabı kazanacağını haber vermiş; 5 meyveli ağacların kesilmesini yasaklamış; 6 bir işte kullanılmak uzere meyveli bir dal getirilince uzerinden meyvelerinin alınmasını emrederek, 7 meyveli dalların koparılmaması gerektiğine işaret etmiştir.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) meyve yetiştirilmesine değer vermiş; bazı meyve turlerini overek onların dikilmesini ozellikle teşvik etmiştir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde “Zeytin mubarek bir ağactır.” buyurarak, zeytin ağacı dikilmesini teşvik etmiştir. 8

a. Dil ve Edebiyatta Meyve

Meyvelere verdiği onem Resûl-i Zişan Efendimiz’in uslubuna da yansımış, hoşlandığı guzel şeyleri meyvelere benzeterek anlatmıştır. Mesela mu’minin bereketini hurma ağacının bereketine benzetmiştir. Mu’mini her zaman yeşil kalan, meyvesi, yaprağı ve dalı, hÂsılı her şeyinden yararlanılan hurma ağacına benzeterek, mu’minin başına gelen her hÂlin onun hayrına olacağını meyveyi ornek vererek anlatmıştır. 9 Keza Kur’Ân okuyan mu’mini, tadı guzel, kokusu hoş ağac kavununa (utrunc) Kur’Ân okumayan mu’mini de tatlı fakat kokusuz kuru hurmaya benzeterek, mu’minleri Kur’Ân okumaya teşvik etmiştir. 10

b. Hediyeleşmede Meyve

Peygamber Efendimiz’in meyveyi sevdiğini bilen sahabe-i kiram hazretleri O’na sevdiği meyveleri hediye etmek icin adeta yarışırlardı. Mesela Resûl-i Ekrem Efendimiz’in “barnî” turu hurmayı sevdiğini bilen Hz. Bilal (r.a.), O’na hediye olarak barnî hurması takdim etmiştir. 11 Ashab-ı kiram, ilk olgunlaşan turfanda meyveyi de Allah Resûlu’ne hediye ederlerdi. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisine ikram edilen turfanda meyveyi alır; “Allahım! Meyvelerimizi ve şehrimizi bereketlendir, olcu ve tartımıza bereket ustune bereket ver.” diye dua eder ve huzurunda bulunan en kucuk cocuğa meyveyi ikram ederdi. 12

Allah Resûlu, kendisine hediye edilen meyveleri bazen huzurunda bulunan sahabîlere ikram eder, bazen de hanım sahabîlere hediye olarak gonderirdi. Bir keresinde Taif’ten gonderilen uzumlerden bir salkımını genc sahabilerden Numan b. Beşîr’e (r.a.) vererek annesine goturmesini soylemişti. Numan, dayanamayıp salkımdaki uzumleri eve varıncaya kadar tek tek yolda yiyip bitirmişti. Birkac gun sonra Allah Resûlu, Numan’ı gorduğunde, ‘Uzum salkımını annene goturdun mu?’ diye sormuş; Hz. Numan, ‘Onu ben yedim.’ deyince, ‘Seni vefasız, seni!’ diyerek onunla şakalaşmıştır. 13

c. Meyveleri Islah

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bir işin iyi ve guzel yapılmasını ister; işini iyi yapanları overdi. Faydalı ve kaliteli meyveler hakkındaki ovguleri sahabîleri meyveleri ıslah etmeye teşvik etmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Medine’ye kendisini dinlemeye gelen heyetlere, bolgelerinde yetişen meyveler hakkında bilgi verirdi. Hicri 8. yılda kendisini ziyarete gelen Abdulkays heyetine beldelerinde yetişen hurma ceşitlerini anlatmış ve, “Sizin hurmalarınızın en iyisi ve en faydalısı barnîdir.” buyurmuştur. Heyette bulunanlar memleketlerine dondukten sonra barnî turu hurma dikmeye onem vermişler ve bir muddet sonra butun hurma ağacları barnî turu olmuştur. 14

Peygamber Efendimiz, istikbalde olacakları anlattığı bir hadislerinde kıyametten onceki donemi tasvir ederken, yeryuzu bereketlenir; narlar o kadar buyuk olur ki, bir tane narın golgesinde bir grup insan golgelenir ve onlar bir tek narı yiyip bitiremezler, şeklinde bir haber vermiştir. 15 Bu hadis-i şerifte meyvelerin genetik yapılarındaki değişiklik ve ıslah neticesinde meyvelerin ne kadar buyuyebileceği vurgulanarak bir yonuyle inanan insanların bu tur calışmalarda oncu ve rehber olmaları teşvik edilmiştir.

Allah Resûlu’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) meyveler hakkındaki ovguleri insanları faydalı ve şifalı meyveleri yetiştirmeye teşvik etmiş; yetiştirmesi zor olan bazı kaliteli meyve turlerinin kaybolması bu suretle engellenmiştir. Peygamber Efendimiz, ozelikle Medine’de yetişen acve hurmasını cok severdi. “Acve, hurması cennet yemişlerindendir.” (Tirmizî, Tıbb 22; Ahmed b. Hanbel, 5/346) buyurarak, acve hurmasını ovmuştur. O’nun ovgusu sebebiyle acve hurması tarih boyunca en cok aranan ve talep edilen hurma olmuştur.

2. Peygamberimiz’in Meyve Sevgisi

Peygamber Efendimiz’in hayatında meyvenin ozel bir yeri vardı. O’nun meyve yeme sunnetinde bizim icin yalnızca tıbbi acıdan değil, beslenme ve Cenab-ı Hakk’ın nimetlerine hurmet acısından da orneklikler vardır. O’nun kuşkusuz en sevdiği meyve hurmadır.

a. Hurmayı severdi

Resûl-i Ekrem Efendimiz’in hayatında hurmanın ayrı bir yeri vardır. O, orucunu taze hurma ile acardı. Taze hurma bulamadığında kuru hurma ile orucunu acar; hurma bulamazsa su ile iftar ederdi. 16 Peygamberimiz, kendisine dua icin getirilen yeni doğmuş bebeklerin ağızlarına yumuşatılmış hurma surerek, onlara dua etmiştir. 17

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), hurma mevsiminde kendisine ikram edilen taze hurmaları reddetmezdi. 18 Kuru hurma ise Medineli yoksulların en onemli yiyeceğiydi. Hz. Aişe (r.anha), o gunlerde yiyecek başka bir şey bulamadıklarını “Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde şu iki siyaha, kuru hurma ve suya doymuştuk.” (BuhÂrî, Et’ıme 6; Muslim, Zuhd ve’r-RekÂik 30-31) sozuyle ifade etmiştir. Peygamber Efendimiz, akşam yemeği bulamayanlara kuru hurma yemeyi tavsiye eder; “Akşam (ustu) yemeğini terk etmeyin; yiyecek bir şey bulamazsanız hic olmazsa bir avuc kuru hurma yiyin.” (İbn MÂce, Et’ime, 54) buyurarak, hurmanın beslenmedeki onemini vurgulardı.

Peygamberimiz, hurma bulunmayan evin yiyecek hic bir şeyi bulunmayan boş bir ev gibi olduğunu belirtmiş; bir başka hadislerinde de “İcinde hurma bulunmayan evdeki insanlar, ac kalmış demektir.” buyurarak, meyve yemenin beslenmedeki yerine ve hurmanın Medinelilerin hayatındaki onemine işaret etmiştir. 19

Meyveleri Cenab-ı Hakk’ın kullarına ikramı olarak goren Allah Resûlu, her turlu meyveye değer verirdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, hurmaların iyisini severdi ancak kuruyup boceklenmiş hurmaları atmaz, iclerinden iyilerini ayırır ve yerdi. 20 O, yere duşmuş meyvelerin curumeye terk edilmesini de hoş gormez, yerde bir meyve bulunduğunda onu temizleyip yemenin daha uygun olduğunu soylerdi. Bir gun ashabı ile birlikte giderken yolda kuru bir hurma gormuş, “Bunun sadaka hurmalarından olmasından endişe etmeseydim onu alır yerdim.” (Muslim, ZekÂt, 164) buyurmuşlardır.

b. Meyvelerin olgunlarını severdi

Geleneksel tıpta meyvelerin olgunlaştığında yenilmesi tavsiye edilmiştir. Peygamberimiz zamanında yaşamış unlu Arap hekimlerinden HÂris b. Kelede, vefat ederken kendisinden tıpla ilgili son tavsiyeleri sorulduğunda, meyvelerin olgunlaşma mevsiminde yenilmesini tavsiye etmiştir. 21 Peygamber Efendimiz, kendi beldesinde yetişen meyveleri, olgunlaşma mevsiminde yemeyi severdi. Allah TeÂlÂ, her beldede yetişen meyveleri ozellikle o bolgenin insanı icin şifalı ve faydalı kılmıştır. Ozellikle olgunlaşma mevsiminde kendi bolgesinde yetişen meyvelerden bolca yemek hastalıklardan korunmaya, sıhhat ve afiyete vesiledir. 22 Nitekim bir Âyet-i kerimede Cenab-ı Hak, meyvelerin hem ilk tomurcuklandığında hem de olgunlaştığında insanlar icin ibret olduğunu bildirmiştir. 23

Resûl-i Ekrem, olgun meyvelerin yenilmesini tavsiye etmiştir. Dağlarda yetişen, daha cok cobanların yediği, erak ağacı yemişinin olgun olanlarını toplamayı tavsiye ederek olgunlarının daha tatlı olduğunu soylemiştir. 24 Ensardan Ebu’l-Heysem (r.a.), Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve arkadaşlarını hurma bahcesinde ağırlamış, onlara tabak icinde bir salkım hurma ikram etmiştir. Salkımda olgunlaşmamış hurmalar olduğunu goren Peygamber Efendimiz, “Keşke olgunlarından secseydin.” buyurarak, hurma salkımlarının olgunlarının koparılması gerektiğine işaret etmiştir. 25

c. Farklı meyveleri birlikte yemeyi severdi

Peygamber Efendimiz’in yeme icme alışkanlıkları uzerine bilgi veren İbn Kayyim, onun surekli aynı gıdaları yemediğini, memleketinde yenilmesi mutad yiyeceklerin hepsinden az da olsa aralarında secim yapmadan yediğini belirtir. Ona gore, ceşitli yiyeceklerden azar azar yenilmesi son derece faydalı beslenme alışkanlığıdır. 26 Nitekim Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), az yemek yemeyi tavsiye etmiş “İnsanoğlunun doldurduğu en kotu kap midesidir.” buyurarak az yemek yemenin beden sağlığı icin taşıdığı onemi vurgulamıştır. 27

Geleneksel tıp anlayışına gore, besinler, insan vucudunda ortaya cıkardıkları tesirler bakımından yaş, kuru, sıcak/hararetli ve soğuk şeklinde sınıflandırılmışlardır. Hekimler, meyveleri de bu nitelikleri itibarıyla gruplandırmışlar ve aynı grup besin ve meyvelerin birlikte alınmamasının sıhhat acısından daha faydalı olduğunu belirtmişlerdir. Unlu hekimlerden Bergamalı Galinos, az yediği ve bir biriyle uyumlu yiyecekleri yediği icin hastalanmadığını one surmuştur. 28 Gunumuz tıbbında meyveleri sıcak ve soğuk tabiatlı şeklinde sınıflandırma, daha farklı sınıflandırmalar yapıldığı icin terk edilmiş olmakla birlikte, modern tıpta da vucut icin gerekli vitamin ve mineralleri ceşitli gıdalardan almanın sağlıklı beslenme acısından onemli olduğu kabul edilmektedir.

Yiyecekler arasında uyumu gozetmek, her donemde farklı şekillerde ifade edilse de sağlıklı beslenme acısından son derece onemlidir. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), meyveleri farklı meyvelerle birlikte veya farklı yiyeceklerle birlikte yemiştir. Misafir olarak gittiği bir evde kendisine kaymak ve kuru hurma takdim edilmiş, ikisini birlikte yemiştir. 29 Yaş hurma ile birlikte salatalık yine yaş hurma ile birlikte karpuz yediği hakkında rivayetler vardır. 30 Yaş hurma ile karpuzu birlikte yeme sebebini bir rivayette “Bunun (yaş hurma) hararetini bunun soğukluğu (karpuz) ile bunun soğukluğunu da bunun harareti ile kırarız.” şeklinde acıklamıştır. 31

Zayıf bunyeli kilo alamayan kişilerin sağlıklı beslenmesinde meyvenin, ozellikle de hurmanın onemli bir yeri vardır. Hurma, az yenildiğinde meyve, cok yenildiğinde besleyici bir gıda kabul edilmiştir. Hadis-i şeriflerde bildirildiği uzere Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), yaş hurma ile salatalığı birlikte yemiştir. 32 Hz. Aişe (r.anha), yaş hurma ile salatalığın birlikte yenilmesinin vucudu kuvvetlendirdiğini, zayıflığa iyi geldiğini, kendi tecrubesine dayanarak ifade etmiştir. 33

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), cağla hurma ile kuru hurmanın birlikte yenilmesini, hatta kuru meyve ile tazesinin birlikte yenilmesini tavsiye etmiştir. 34 Bu meselenin izahında tıbb-ı nebevî yazarları, sıcak tabiatlı iki yiyeceğin ya da soğuk tabiatlı iki yiyeceğin birlikte yenilmesini hekimlerin uygun bulmadıklarını soylerler. Bu sebeple Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), soğuk ve kuru tabiatlı cağla hurma ile sıcak ve yaş tabiatlı kuru hurmanın birlikte yenilmesini emretmiş, birinin zararını diğeri ile dengelemeyi hedeflemiştir. 35

d. Meyvelerle tedaviyi teşvik ederdi

Allah Resûlu, bazı hadislerinde meyvelerin tedavide kullanılmasını tavsiye etmiştir. Hurma ile yapılan ilacları oğretmiş, kalbinden/goğsunden şikayet eden bir sahabîyi Taif’te bulunan Haris b. Kelede adlı hekime gondermiş, “O, tıbbı bilir, Medine’nin acve hurmalarından yedi tanesini cekirdekleriyle beraber ezsin, sonra onlarla goğsunu ovsun.” buyurarak, acve hurmasının tedavide nasıl kullanılacağını oğretmiştir. 36

Sabah kalkıldığında acve hurması yenilmesini tavsiye etmiştir. Yenilecek hurmaların sayısını da belirterek, sabahları yedi acve hurması yenilmesini teşvik etmiştir. “Sabahleyin yedi acve hurması yiyen kişiye o gun sihir ve zehir zarar vermez.” buyurarak, ozellikle belirli bolgelerde yetiştirilen acve hurmasının tıbbi ve manevi faydalarına işaret etmiştir. 37 Hadisin bazı rivayetlerinde, bu hurmanın yaylada (Medine’nin yuksek yerlerinde) yetişenlerini tavsiye etmiş; 38 “Yaylada yetişen hurmalarda şifa vardır.” bir diğer rivayette ise “Onlar tiryaktır/ilactır.” buyurmuşlardır. 39

Yanına gelen arkadaşlarına meyve ikram eder, ikram ettiği meyvenin tıbbi faydalarını soyleyerek onları meyve yemeye teşvik ederlerdi. Talha (r.a.) huzuruna girince ona elindeki ayvayı uzatmış “Talha, al bunu. Ayva, kalbi rahatlatır, guclendirir” buyurmuştur. 40

Allah Resûlu (sallallahu aleyhi ve sellem) meyveyi her hastaya tavsiye etmemiş, nekahet donemindeki hastaların cağla hurmalardan yemesine -muhtemelen hazım zorluğu cekebilirler diye- izin vermemiştir. 41

e. Meyveli icecekleri severdi (Şıra-hoşaf)

Her şeyde olduğu gibi iceceklerde de sade ve fıtri olanı tercih etmiştir. Peygamber Efendimiz, sut icmeyi severlerdi. Hatta İsr gecesi icinde sut ve şıra olan iki kadeh kendisine sunulunca sut kadehini tercih etmiştir. Cebrail Aleyhisselam, sutu tercih etmesini fıtratı uygun olanı tercih ettiği şeklinde yorumlamıştır. 42

Peygamber Efendimiz, bal şerbeti, şıra/nebiz, su ve sut gibi butun alkolsuz iceceklerden icmiştir. Sahabe-i kiramdan Peygamberimiz’in hizmetinde bulunma şerefine nÂil olan Enes (r.a.) “Şu kabımla Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) butun icecekleri; bal şerbeti, şıra, su ve sut sundum” demiştir. 43

Peygamber Efendimiz, nebiz (bir tur şıra) icmeyi severlerdi. Kırba ya da taştan yapılmış bir su kabının icine hurma atılır ve bekletilirdi. Meyve taneleri suyun icinde bir gece bekletildikten sonra icilir, meyve taneleri cıkarılıp uc gun icinde icilerek tuketilirdi. Daha fazla bekletilmesi ve ekşimeyi hızlandıran ağac, kabak ve benzeri maddelerden yapılan su kaplarında nebiz yapılması uygun gorulmemiştir. Hz. Aişe Validemiz, “Biz Allah Resûlu’ne bir su kabının icine akşam meyve taneleri atarak nebiz yapardık, onu sabah icerlerdi; sabah yaptığımızı da akşam icerlerdi.” buyurarak, Peygamber Efendimiz’in nebiz ictiğini ancak meyveleri kabın icinde fazla bekletmediğini ifade etmiştir. 44 Peygamber Efendimiz, farklı meyvelerin karıştırılarak ya da taze meyve ile kuru meyvenin karıştırılarak şıra (nebiz) yapılmasını, muhtemelen her meyvenin ekşime (farmantasyon/alkolleşme) suresi farklı olduğu icin uygun bulmamıştır. 45

Sonuc

Meyve, gunumuzde sağlıklı beslenmede onemli ve vazgecilmez bir yiyecek kabul edilmektedir. Hadis kitapları muellifleri ve tıbb-ı nebevi yazarları meyveyi mustakil bir bolumde ele almamışlar, meyveleri diğer yiyeceklerle birlikte değerlendirmeyi tercih etmişlerdir.

Yeme-icme kulturunun sade bir şekilde uygulandığı saÂdet asrında meyvenin, ozellikle de hurmanın onemli bir besin olduğu muşahede edilmektedir. Hurma dışındaki uzum ve ayva gibi meyveler farklı şehirlerden geldiği icin hediyelik bir yiyecek kabul edilmiş, karşılıklı hediyeleşmelerde bu tur meyveler ikram edilmiştir.

Hurmadan yalnızca besin olarak değil aynı zamanda ilac olarak da yararlanılmıştır. Hurmaların ilac olarak kullanılması durumunda yuksek yerlerde yetişen belirli cins hurmalar, tercih edilmiş; şifa icin sayılı ve zamana bağlı olarak belirli bir disiplin icinde yenilmesi tavsiye edilmiştir. Hurmanın belirli turleri tercih edilerek, meyveleri ıslahın ve iyi tur meyve yetiştirmenin ehemmiyetine işaret edilmiştir. Nitekim barnî turu hurmanın daha kaliteli olduğunu duyanlar, memleketlerine donunce butun hurmalarını bu tur hurmaya cevirmişlerdir. Muslumanlar, tarih boyunca meyve ağaclarını ıslahına onem vermişler, ağacların ıslahı ve tarımın iyileştirilmesi icin onemli calışmalar yapmışlardır.

Peygamberimiz’in sevdiği meyvelerin başında hurma gelir. Hurma onun şehri Medine’nin meyvesidir. Her beldenin meyve ve sebzelerinin o beldede yaşayanlar icin son derece şifalı olduğu geleneksel tıbbın ısrarla uzerinde durduğu hususlardan birisidir. Ayrıca meyveleri tam olgunlaşma mevsiminde yemenin sağlık acısından daha yararlı olacağı belirtilmiştir. Peygamberimiz, hurmanın olgunlaşmadan toplanmasına izin vermemiş, taze hurmayı salatalık ve karpuz gibi sebze ve meyvelerle yemeyi tercih etmiştir.

__________________