Buyuk Aldanış: Dunya Hayatını Ahirete Tercih Etmek






İnsan hep aldanışlarının kurbanı olmuştur. Cennette meskunken, kulağına fısıldanan ebedi olma duşuncesi uğruna Rabbinin kendisi icin belirlediği sınırı ihlal eden insan, bu aldanışının bedelini cennet yurdunu yitirerek odemiştir. Ne var ki odediği bu buyuk bedel bile insanoğlunun yeryuzundeki hayat seruveni muddetince daha buyuk aldanışlara yonelmesini, anlık gaflet ve aldanışların da otesinde zaman zaman Rabbine karşı cephe almasını engelleyememiştir.

Şu ayetler, bir yaratılmışın yaratıcısına, kendisini yoktan var edip buyuten ve sayılamayacak nimetlerle donatan Rabbine karşı giriştiği bu yuzkarası isyana işaret etmektedir:

“Ey insan! Şuphe yok ki sen Rabbine karşı caba ustune caba gostermektesin; sonunda O'na varacaksın.” (İnşikak 84/6)“, “İnsan gormez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apacık duşman kesilmiş.” (Yasin 36/77), “O, insanı bir damla sudan yarattı. Fakat bakarsın ki (insan) Rabbine apacık bir hasım oluvermiştir.” (Nahl 16/4)

Evet, insan, bir damla meniden yaratılan insan, Rabbi kendisini buyutup belli bir kuvvetle techiz edince kalktı Rabbine cephe alma nankorluğunu gosterdi. Yoktan varedilğini unuttu da kalktı Rabbine hasım oluverdi.

Gunumuzde de yeryuzu bu isyanın ornekleriyle dolu değil mi? Bir bakalım semtimize, ilimize, ulkemize; iyilikler mi ağır basıyor, kotulukler mi? Allah’a kulluk ve adalet mi ağır basıyor, zulum ve tuğyan mı? Bir bakalım yeryuzu coğrafyasına, Allah’ın dinine karşı resmi politikalarla savaş yurutulmeyen kac ulke var şu yeryuzunde? İslam’ın ya da onun doğrudan duşman kategorisinde gosterilmesinden cekinildiği yerlerde “irtica”nın hedef tahtasında olmadığı bolge yok denecek kadar az şu koca yeryuzunde. Her yerde İslam hedef tahtasında, her yerde Muslumanlar namlunun ucunda. Filistin, Irak, Cecenistan, Keşmir, Afganistan... Kanayan yaralar hep İslam coğrafyası. İnsanlar, tıpkı Firavunlar ve Nemrudlar cağında olduğu gibi bugun de sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri icin zulumlere maruz kalıyor, Muslumanların yurtları talan ediliyor, evlerine tarlalarına el konuluyor.

İcerisine duştuğu aldanışların boyutunu Rabbine karşı acık isyana kadar ***urmuş olan insanoğlu, tarihi boyunca akla hayale sığmayacak kotuluklere, zulumlere, soykırımlara imza atmıştır. Hiroşima ve Nagazaki’de uc gun arayla 340 bin insanı katleden ABD bu tuğyanın cağımızdaki zirvesini temsil etmektedir.

Şuphesiz insanın kendisini yoktan vareden Rabbine karşı isyan bayrağı acmasında etkili olan temel nedenlerden biri, ahiret inancını yitirmesi olmuştur. “Dunyada ne yaparsam yanıma kÂr kalır” duşuncesi, ahiret inancının yitirilmesiyle ortaya cıkmış ve insanın canavarlaşmasında etkili olmuştur. Bircok insan da ahiret inancına sahip olduğunu zannetmekle ve iddia etmekle birlikte yaşamlarını bu inanc ekseninde kurmamış, dunya hayatını ahirete tercih etme yanılgısına duşmuşlerdir. Yuce Rabbimiz bu yanılgıyı şoyle haber veriyor:

“Şu insanlar, carcabuk gecen dunyayı seviyorlar da onlerindeki cetin bir gunu (ahireti) ihmal ediyorlar.” (İnsan 76/27)

Carcabuk gecen dunya hayatını tercih edip o cetin hesap gununu ve ahiret yaşamını ihmal etmek tarih boyu insanların en temel aldanışı olmuştur. Kur’an’ın bizlerden istediği dunya ve ahiret dengesini gozetmek ve hem dunya hayatında hem de ahirette mutluluğu yakalamamıza vesile olacak bir yaşam surdurmemizdir. Kur’an, yalnızca dunya nimetlerini arzulayanların ebedi mutluluğu yakalayamayacağını belirtmekte, bunun yolunun hem dunyada hem de ahirette iyilik istenmesi ve bu yolda caba gosterilmesi olduğunu oğretmektedir. Şu ayetler, bizleri dunya ve ahiret dengesini inşa etmeye cağırmaktadır:

“Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dunyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryuzunde bozgunculuğu arzulama. Şuphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas - 28/77)

“...İnsanlardan oyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dunyada ver, derler. Boyle kimselerin ahiretten hic nasibi yoktur.

Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dunyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler.

İşte onlar icin, kazandıklarından buyuk bir nasip vardır. (Şuphesiz) Allah'ın hesabı cok suratlidir.” (Bakara 2/200-202)

“Ahiret de dunya da Allah'ındır.” (Necm 53/25)

Kur’an, bu şekilde bizleri hem dunya hem de ahiret hayatını mamur etmeye ve dunya-ahiret dengesini gozetmeye cağırırken, bu dengeyi gozetmeyip dunyaya meyledenleri ise şu ifadelerle uyarmaktadır:

“Doğrusu dunya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mukÂfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı (tamamen sarfetmenizi) istemez.” (Muhammed 47/36)

“Her kim bu carcabuk gecen dunyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dunyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız.” (İsra 17/18)

“Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dunya kÂrını istiyorsa ona da dunyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura 42/20)

“Bilin ki dunya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir sus, aranızda bir ovunme ve daha cok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı yağmurun bitirdiği ve ziraatcilerin de hoşuna giden bir bitki gibi once yeşerir, sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu gorursun; sonra da cer cop olur. Ahirette ise cetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dunya hayatı aldatıcı bir gecinmeden başka bir şey değildir.” (Hadid 57/20)

“Artık kim azmışsa ,

Ve dunya hayatını ahirete tercih etmişse,

Şuphesiz cehennem (onun icin) tek barınaktır.

Rabbinin makamından korkan ve nefsini kotu arzulardan uzaklaştırmış kimse icin,

Şuphesiz cennet (onun) yegÂne barınağıdır.” (Nazi’at 79/37-41)

İslam’ın en temel ozelliklerinden biri, onun dunya-ahiret ve madde-mÂn dengesini esas alan bir din olmasıdır. İslam, her turlu aşırılığa, ifrat ve tefrite kapılarını kapatmıştır. O, vasat yoldur. Ne Batı uygarlığı gibi madde eksenli ve dunyevîdir, ne de Doğu uygarlıkları gibi tamamıyla dunya hayatını dışlayan bir anlayışa sahiptir. İslam’ın dunya goruşu dunya-ahiret dengesine dayalı, gercekci, berrak ve iki cihan saadetine dayalı bir yapıya sahiptir.

Carcabuk gecen dunyayı kalıcı olan ahirete tercih eden insanların bu tercihi cok buyuk bir aldanıştır, zira ebedî olanı bırakıp fani olana talip olmuşlardır. İnsanları bu aldanışın kendilerini uğratacağı acı akibet konusunda uyaran Kur’an, insanların dunyaya olan olcusuz teveccuhlerinin aksine ahiret yurdunun daha hayırlı olduğunu bildirmekte ve insanları akletmeye, durumlarını gozden gecirmeye davet etmektedir:

“Fakat siz dunya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret hayatı daha hayırlı, daha devamlıdır.” (A’la 87/16-17)

“Gercek şu ki bunlar, carcabuk gecmekte olan (dunyay)ı seviyorlar. Onlerinde bulunan ağır bir gunu bırakıyorlar.” (İnsan 76/27)

“Bu dunya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” (Ankebut 29/64)

“...Bunlar, dunya hayatının gecici menfaatleridir. Halbuki varılacak guzel yer, Allah'ın katındadır. De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takv sahipleri icin Rableri yanında, icinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin ustunde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını cok iyi gorur.” (Al-i İmran 3/14-15)

Kur’an bircok ayetinde dunya hayatıyla ahiret hayatını kıyaslamakta ve dunya hayatının geciciliğini, bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu, oysa ahiret hayatının kalıcı ve asıl hayat olduğunu vurgulamaktadır. Kur’an’da dunya hayatının geciciliği bazı misaller verilerek de anlatılmaktadır. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de, dunya hayatını yeryuzunde yaşanan ilkbahar ve sonbahar aylarını misal gostererek anlatmakta, baharda acan ciceklerin, her yeri kaplayan yeşilliklerin daha sonra nasıl yok olup gittiğini misal vererek dunya hayatının geciciliğini hatırlatmaktadır. Şu ayetler dunya hayatını ne kadar etkili bir şekilde tasvir etmektedir:

“Bilin ki dunya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir sus, aranızda bir ovunme ve daha cok mal ve evlÂt sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatcilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu gorursun; sonra da cer cop olur. Ahirette ise cetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dunya hayatı aldatıcı bir gecimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid 57/20)

“Dunya hayatının durumu, gokten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryuzu bitkileri o su sayesinde gurleşip birbirine girer. Nihayet yeryuzu zinetini takınıp, (rengÂrenk) suslendiği ve sahipleri de onun uzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gunduz ona emrimiz (Âfetimiz) gelir de onu sanki dun yerinde yokmuş gibi kokunden koparılarak bicilmiş bir hale getiririz. İşte iyi duşunecek kavimler icin Âyetlerimizi boyle acıklıyoruz.” (Yunus 10/24)

“Onlara şunu da misal goster: Dunya hayatı, gokten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryuzunun bitkisi (once gelişip) birbirine karışmış; arkasından ruzgÂrın savurduğu cercop haline gelmiştir. Allah, her şey uzerinde iktidar sahibidir.” (Kehf 18/45)

Kur’an’da, dunya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki gecicilik-kalıcılık farkının misallerle anlatılması, mesajın insanlar tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. İnsanlara somut ornekler verilerek dunya hayatının geciciliği zihinlerde canlandırılmaktadır.

Dunya hayatının aldatamadığı insanları ise yuce Rabbimiz asıl varılacak yer olan ahiret hayatında ebedi kurtuluşla mujdelemektedir:

“Allah şoyle buyuracaktır: Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gundur. Onlara, icinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte buyuk kurtuluş ve kazanc budur.” (Maide 5/119)
__________________