Arapca ukûbet ceza demektir. Coğulu "ukûbÂt"tır. İslÂm'ın getirdiği emir ve yasaklara veya İslÂm'ın verdiği yetki sınırları icinde yoneticilerin belirlediği kurallar uymayanlara uygulanacak mueyyide ve yaptırımlar.
İslÂmî hukumler inanc ve amelle ilgili olmak uzere ikiye ayrılır. Amelle ilgili olan hukumler de temel fıkıh kaynaklarında "ibÂdetler, muÂmeleler ve ukûbÂt yani ceza hukuku" olmak uzere uce ayrılır.
Ceza hukuku gerek inancla, gerek ibadet ve muÂmelelerle ilgili hukumlere uymama veya İslÂm'ın koyduğu yasakları ciğneme halinde uygulanacak hukumleri ifade eder. Bu cezalardan ayet ve hadislerde belirlenmiş olanlÂra "had" cezası denir. Coğulu "hudûd"tur. İslÂm devletinin koyacağı cezalara "ta'zîr" cezası adı verilir.
Had cezalan beş tane olup; zina, hırsızlık, icki icmek, namuslu kadına zina iftirası atmak ve yol kesmek sucları icin belirlenen cezalardan ibarettir. Bunlar kısaca şoyle acıklanabilir:
l. Zina Cezası
Evli erkek ve kadın icin recm, bekÂr erkek ve kadın icin yuz değnek vurmakla yerine getirilir. BekÂrların zina cezası ayetle, evlilerinki ise hadisle sabittir.
Kur'an-ı Kerîm'de şoyle buyurulur: "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yuz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gunune iman ediyorsanız, Allah'ın dinini uygulama konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Muminlerden bir topluluk da onların cezalarına şahit olsun" (en-Nûr 24/2). Bu ayette kastedilen bekÂrların zinasıdır.
Zina sozlukte ve şeriatte şoyle tarif edilir: Erkeğin kadınla mulk ve mulk şuphesi bulunmaksızın onden cinsel ilişkide bulunmasıdır. Hanefiler haddi gerektiren zinayı şoyle tarif ederler: İslÂmî hukumlerin uygulandığı bir ulkede kendisine cinsel istek duyulacak yaştaki diri bir kadına, isteyerek mulk (cariyelik gibi) ve mulk şuphesi, nikÂh ve nikÂh şuphesi olmaksızın onden haram cinsel ilişkide bulunmaktır. Bu tarife gore, ilişkinin zina sayılması ve had cezasını gerektirmesi icin, erkeğin cinsel organının sunnet kısmının kadının cinsel organına girmiş olması yanında akıllı ve ergin bulunmak da gerekir. Cunku kucuk cocuk ve akıl hastası zina hukmune muhatap olmaz. Hadiste şoyle buyurulur: "Uc kişiden kalem kaldırılmıştır: Cocuktan erginlik cağına kadar; uyuyandan uyanıncaya kadar; akıl hastasından şifa buluncaya kadar" (bk. BuhÂrî, Hudud, 22, TalÂk, 11; Ebu DÂvud, Hudud, 17; Tirmizî, Hudud,1; İbn MÂce, TalÂk, 15). Diğer yandan uc mezhebin ve Ebû Yusuf la İmam Muhammed'in aksine, Ebû Hanîfe'ye gore arkadan cinsel temas zina hukmunde değildir. Zorla ırza gecmelerde de istek olmadığı icin zorlanana had cezası uygulanmaz. Hadiste şoyle buyurulmuştur: "Ummetimden yanılma, unutma ve zorlandıkları şeyin hukmu kaldırılmıştır" (BuhÂrî, TalÂk, 11, İlim, 44, Şurût, 12, EnbiyÂ, 27; İbn MÂce, TalÂk,16-20). Ayrıca, zina edilen yerin dÂru'l-İslÂm olması da gerekir. Cunku dÂru'l-harp veya dÂru'l bağy'de İslÂm'ın devletle ilgili hukumlerini uygulama imkÂnı bulunmaz (bk."DÂru'l-İslÂm", "DÂru'l-Harb" ve "Bağy'.' maddeleri). Yine bir kimse şahitsiz veya velisiz yahut gecici nikÂhla yahut da mut'a nikÂhı ile evlendiği bir kadınla cinsel ilişkide bulunsa had cezası uygulanmaz. Cunku burada nikÂh şuphesi soz konusudur. Hadiste; "Gucunuzun yettiği kadar şupheler ile hadleri duşurunuz" (Ebu DÂvud, SalÂt, 14; Tirmizî, Hudud, 2).
ŞÃ‚fiî ve Hanbelilere gore, değnek cezası yanında bir yıl sureyle, sefer mesafesindeki bir yere surgun cezası da verilir. Delil şu hadistir. "BekÂrın bekÂrla zinasında yuz değnek ve bir yıl surgun, dulun dulla zinasında yuz değnek ve recm cezası vardır" (Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 330; eş-ŞevkÂnî, Neylu'l-EvtÂr, VII, 87).
Hanefilere gore, zinada surgun bir had cezası olmayıp, İslÂm devletinin ihtiyac duymasına havale edilen hapis cezası gibi ta'zir kabilinden bir cezadır (bk. es-Serahsî, el-Mebsut, IX, 44 vd.; el-KÂsÂnî, BedÂyiu's-SanÂyi ; VII, 22 vd.; İbnû'l-HumÂm, Fethu'l Kadîr, I V, 134 vd.; İbn Kusame, elMuğnî, VIII,166; Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslÂmî ve Edi!letuh, 2. baskı, Dimaşk 1405/1985, VI, 26 vd., 31 ).
Evlilerin Zinası
İslÂm bilginleri evlilerin zinasına recm cezasının gerektiği konusunda goruş birliği icindedir. Recm cezası tevature ulaşan hadislerle, ve icm ile sabittir. Hz. Peygamber doneminde birkac evli kişiye zina cezası uygulanmıştır.
Hz. Peygamber şoyle buyurmuştur:
"Musluman bir kimsenin kanı uc şeyden birisi dışında helal olmaz: Zina eden dul, can karşılığı can ve cemaatten ayrılarak dinini terkeden kimse" (BuhÂrî, DiyÂt, 6; Muslim, KasÂme, 25, 26; Ebû DÂvud, Hudûd,1 ). Bir işci, patronunun eşiyle zina etmiş, kendisi bekÂr olduğu icin Hz. Peygamber'in emriyle yuz degnek vurulmuştur. Allah elcisi Uneys (r.a)'ı gorevlendirerek şoyle buyurmuştur: "Ey Uneys, o kadına git, zinasını itiraf ederse, onu recmet" (BuhÂrî, Sulh, 5, AhkÂm, 39, ÂhÂd, 1, Şurût, 9, EymÂn, 3, Hudud 30, 34, 38, 46; Muslim, Hudûd 25, Kudat, 22; Ebu DÂvud, Hudûd, 25).
Yine sahabilerden MÂiz zinasını itiraf ettiği icin kendisine recm uygulanmıştır (Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 314; ŞevkÂnî, Neylul EvtÂr, VII, 95,109). Diğer yandan zinadan gebe olan bir kadının dort defa ikrarı uzerine doğumdan sonra recmedilmesi emredilmiştir. Ancak kendi rızası ile Allah'ın ve Resulunun hukmune razı olan bu kadın hakkında Allah elcisi cenaze namazını kıldırdıktan sonra şoyle buyurmuştur: "O, oyle bir tovbe etti ki, Medine'lilerden yetmiş kişiye taksim edilse hepsine yeterli olurdu. Allah icin canını vermesinden daha faziletli bir amel biliyor musunuz?" (Muslim, Hudud, 28; İbn MÂce, Diyet, 36).
Recm cezasının uygulanması icin zina edenin "muhsan" olması gerekir. Cunku ceşitli hadislerde bu şarta yer verilmiştir. Muhsan'm mastarı olan "ihsÂn" sozlukte menetmek demektir. Recm konusunda ise bir kimsenin muhsan sayılması icin Hanefilere gore yedi şartın bulunması gerekir. Zina eden kişinin;1) Akıllı olması, 2) Ergin olması, 3) Hur olması, 4) Musluman olması, 5) Sahih nikahla evli olması, 6) Sahih nikÂh icinde eşiyle guslu gerektirecek şekilde cinsel ilişkide bulunması, burada boşalma şartı aranmaz. 7) Yukarıdaki niteliklerin cinsel birleşme sırasında her iki eşte de bulunması. Bu şartlardan herhangi birisi bulunmazsa değnek cezası uygulanır (bk. es-Serahsî, a.g.e, IX, 39; el-KÂsÂnî, a.g.e, IV, 37; İbn Âbidîn, a.g.e, III,163; İbnu'l-HumÂm, a.g.e, IV,130). Bu sonuncu maddeye gore, diğer şartlar bulunup kadın kucuk olur veya akıl hastası ya da cariye statusunde bulunursa, bu eksiklik giderilip yeni bir cinsel ilişki olmadıkca taraflar muhsan hale gelmiş bulunmaz.
Ebû Yusuf ve ŞÃ‚fiîler bu sonuncu şartı gerekli gormezler. Onlara gore, diğer şartlar bulununca, kadın kÂfir olsa veya taraflardan birisi akıl hastası veya kucuk bulunsa da muhsan şartı gercekleşir (ez-Zuhaylî, a.g.e, VI, 42).
ŞÃ‚fiî, Ahmed b. Hanbel ve Ebû Yusuf'a gore, recm icin taraflann Musluman olması şart değildir. Bu yuzden zimmî, İslÂm mahkemesine başvursa had uygulanır. Yine Musluman erkek zimmî bir kadınla evlenip, onunla cinsel ilişkide bulunsa her ikisi de muhsan olurlar. Delil şu hadistir. İbn Omer (r.anhumÂ)den rivayete gore Allah elcisine zina eden iki yahudi getirilmiş, o, bunların recmedilmelerini emretmiştir (Muslim, Hudûd, 27; Tirmizî, Hudud,10). Eğer recmde, Muslumanlık şartı olsaydı, bunları recmetmezdi.
Hanefilere gore, iki yahudinin recmedilmesi olayı recm ayeti inip neshedilmezden once, Tevrat hukmune uygun olarak vuku bulmuştur (Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 328; eş-ŞevkÂnî a.g.e, VII, 12; es-Serahsî, a.g.e, IX, 39, 40; İbnu'I-HumÂm, a.g.e, VI,132; el-KÂsÂnî, a.g.e, VII, 28; İbn Âbidîn, III, 162).
Sonuc olarak zina cezasının uygulanması icin İslÂmî yonetimin bulunması, dort erkek şÃ‚hidin sucluların zina fiiline bizzat gorguye dayalı olarak şahitlik yapması veya zina edenin ayrı zamanlarda mahkemede dort defa zina ikrarında bulunması gerekir (Ayrıntı icin bk. "Zina" maddesi).
2. Hırsızlık Cezası
Başkasına ait olup, koruma altında bulunan en az on dirhem değerindeki (Hz. Peygamber doneminde iki koyun bedeli) bir malı calmanın cezası Kur'an-ı Kerim'de şoyle belirlenmiştir: "Hırsızlık yapan erkek ve kadının; yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah her şeye galip, tam hukum ve hikmet sahibidir" (el-Maide, 5/38). Hz. Peygamber şoyle buyurmuştur: "Sizden oncekiler, şu yuzden helak oldular, onlar şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, hırsızı serbest bırakırlar, gucsuz bir kimse hırsızlık yapınca da ona ceza uygularlardı" (eş-ŞevkÂnî, a.g.e, VII, 131, 136).
Hırsızlık cezası uygulanınca, calınan mal elde mevcutsa sahibine teslim edilir; helÂk olmuşsa bu malın tazmini gerekmez. Cunku had ile tazmin bir arada uygulanmaz. Hatta, malı calınan kişi daha once malının tazminini talep etmişse artık el kesme cezası duşer. Cunku yukarıdaki ayette yalnız had cezasına yer verilmiş, malın tazmininden soz edilmemiştir. Diğer yandan Allah elcisi; "Hırsıza had uygulanınca artık malın tazmini istenemez" (Zeylaî, o.g.e, III, 375) buyurmuştur.
MÂlikilere gore, hırsız zenginse hem had, hem de malın tazmini birlikte uygulanır; yoksulsa, had cezası ile yetinilir.
ŞÃ‚fiî, ve Hanbelîlere gore ise, hırsızın zengin veya yoksul oluşuna bakılmaksızın had ve tazmin cezası birlikte uygulanır. Calınan mal mislî ise misliyle, kıyemî ise kıymetiyle tazmin ettirilir. Cunku had cezası Allah hakkı, tazmin cezası ise kul hakkıdır (Ayrıntı icin bk. "Hırsızlık" maddesi).
El kesme cezası da diğer hadler gibi İslÂmî hukumlerin tam olarak uygulandığı İslÂm ulkesinde soz konusu olur. Boyle bir ulkede toplum dengeleri kurulmuş, sosyal guvenlik muesseseleri oluşturulmuş olacağı icin maddî sıkıntıya duşenlerin problemleri cozulmuş olur. Bu yuzden Hz. Omer kıtlık yılındaki sıkıntıları dikkate alarak el kesme cezasını uygulamamıştır (Hayreddin Karaman, İslÂm Hukukunda İctihad, Ankara 1975, 77).
3. Zina İftirası Cezası (Kazf)
Namuslu (muhsan) bir kadına zina iftirasında bulunmak buyuk gunahlardandır. Hz. Peygamber (s.a.s) şoyle buyurmuştur: "İnsanı helake goturen yedi gunahtan sakınınız. Bunlar şu gunahlardır; Allah'a şirk koşmak ,sihir yapmak, haksız yere adam oldurmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kacmak, iffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmak" (Buhari, VesÂyÂ, 23; Muslim, İman, 38; Ebu Davud, VesÂyÂ, 10). Kur'an'da şoyle buyurulur: "Eğer yasaklandığınız buyuk gunahlardan kacınırsanız kusurlarını orter ve sizi guzel bir makama koyarız" (en-NisÂ, 4/31, bk. en-Necm, 53/32) buyurulur.
Zina iftirasının cezası Kur'an-ı Kerîm'de şoyle belirlenmiştir: "İffetli kadınlara zina isnad edip de sonra bu iddialarını doğrulayacak dort (erkek) şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; onların şahitliklerini de ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar, fasıkların ta kendileridir. Ancak bundan sonra tovbe edip islÂh olanlar bu hukmun dışındadır. Cunku Allah bağışlaması ve merhameti bol olandır" (en-Nûr, 2414, 5).
Zina isnadı ya acık ifadelerle olur: "Ey zÂni", "sen zina ettin" sozleri boyledir. Bu dort şahitle ispat edilir veya zina isnadında bulunulan ikrarda bulunursa zina cezası uygulanır. Aksi halde zina isnad eden iftira etmiş sayılır ve seksen değnek vurulur. İsnad, bir kimsenin nesebini, bilinen babasından kaldırmakla da olabilir. "Sen filancanın oğlu değilsin" veya "O, senin baban değildir" demek gibi. Bunu ispat edemezse, zina iftirası yapmış olur.
Zina İftirası Yapılanda Bulunması Gereken Şartlar
a. İftira edilen kimse erkek olsun kadın olsun, muhsan olması gerekir. Kazf konusunda "muhsan" sayılmanın beş şartı vardır. Zina iftirası atılan kişide bunların bulunması şarttır. a) akıllı olmak, b) ergin bulunmak, c) hur olmak, d) Musluman olmak, e) zina yonunden iffetli bulunmak.
Buna gore kucuk cocuk ve akıl hastasına zina iftirası yapılsa had değil ta'zîr cezası gerekir. İffetli olmaktan maksat omru boyunca, haram yolla cinsel ilişkide bulunmamış olmasıdır.
b. Zina isnadı yapılanın bilinen bir kimse olması gerekir. Bu yuzden; "Sizin icinizde bir kişi dışında zina eden bir kişi vardır" veya iki kişiye hitaben; "Sizden biriniz zina edendir" gibi sozlerde belirsizlik vardır (el-KÂsÂnî, " BedÂyiu's-SanÂyi ; VII, 40; İbnu'l HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV,191; es-Serahsî, el-Mebsût, IX,116; İbn Âbidîn, Reddû'l-MuhtÂr III, 184).
Bir erkek kendi kansına zina isnadında bulunur ve bunu dort şahitle ispat edemezse, onceleri ona da seksen değnek cezası uygulanıyordu. Ancak daha sonra inen şu ayetler bu konuda mulÂane yontemini getirdi: "Hanımlarına zina isnat edip de, kendilerinden başka şahitleri olmayanların şahitliği, doğru soyleyenlerden olduğuna dair dort defa Allah'ı şahit tutup yemin etmesiyle olur. Beşinci defasında, eğer yalan soyleyenlerden ise Allah'ın lÂnetinin kendi uzerine olmasını diler. Kadının da kocası yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dort defa şahit tutup yemin etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defasında kocası doğru soyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi uzerine olmasını diler" (en-Nûr, 24/6-9).
Bu hukumlerden İslÂm'ın erkek ve kadının cinsel hayatını koruma altına aldığı, onları evlilik dışı cinsel maceralardan koruduğu anlaşılmaktadır (bk. "Kazf", "Zina", "Lian" maddeleri).
4. Yol Kesmenin Cezası
Yoldan gecenlerin onunu kesmek ve gecişi haksız olarak engellemek suretiyle yolcuları soymak, İslÂm'da şiddetle cezalandırılmıştır. Allah TeÂl şoyle buyurur: "Allah ve Resulune karşı savaşan ve yeryuzunde fesat cıkarmaya calışanların cezası ancak; oldurulmeleri veya asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının caprazlama kesilmesi ya da yeryuzunde başka bir yere surgun edilmeleridir. Bu, dunyada onlar icin bir zillettir. Ahirette ise onlar icin buyuk bir azap vardır" (el-MÂide, 5/33).
Bu ayette belirlenen cezalar sucun niteliğine ve şiddetine gore uygulanır. Yol kesenler yalnız soygun yapmışsa el ve ayakları caprazlama kesilir, yalnız oldurme sucu işlemişlerse oldurulurler. Hem soygun, hem de oldurme birlikte işlenmişse;
Ebû Hanîfe (o.150/767) ve İmam Zufer'e (o.158/775) gore, İslÂm devlet başkanı secimlik hakka sahiptir. İsterse ibret olması icin once el ve ayaklarını caprazlama keser, sonra oldurulur veya idam edilir. Dilerse kesme uygulanmaksızın yalnız oldurulur veya asılır.
Ebu Yûsuf (o.182/798) ve Muhammed eş-ŞeybÂnî'ye (o.189/805) gore ise bu durumda yol kesen ya oldurulur veya asılır. Caprazlama el ve ayak kesilmez. Cunku burada asıl suc yol kesme olup, bir suca iki had birden uygulanmaz. Zaten oldurme cezası, daha hafif olan caprazlama kesmeyi de kapsamına alır. Nitekim evli kimse hem hırsızlık hem de zina yapsa"recm" cezası ile yetinilir. Cunku ağır olan bu ceza diğerini de kapsar (es-Serahsî, el-Mebsût, IX, 195; el-KÂsÂnî, a.g.e, VII, 93; İbnu'l-HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV, 270; ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-islÂmî ve Edilletuh, 2. baskı, Dimaşk 1405/1985, VI, 127 vd.).
Yol kesip adam olduren ve soygun yapan kimseye had cezasının uygulanacağı konusunda islÂm Âlimleri arasında goruş birliği vardır. Bu ceza, Âdî katilden farklı olarak oldurulenin velisinin affetmesi veya soygunda alınan malın geri verilmesi ile duşmez.
5. İcki İcmenin Cezası
Sarhoş edici ickilerin icilmesi ayet ve hadislerle yasaklanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de altı ayette gecen "hamr" kelimesi uzum suyundan elde edilen ozel ickinin adı olmuştur. Turkce'de "uzum şarabı" denilen icki budur. Diğer icki ceşitleri veya; ickinin yapıldığı hammaddeler hadislerde belirlenmiştir. Tedricî yasaklamanın sonunda, kesin icki yasağı bildiren ayette şoyle buyurulur: "Ey iman edenler! İcki, kumar, putlar ve fal okları sadece şeytanın işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kacının ki, kurtuluşa eresiniz. Şuphesiz Şeytan kumar ve icki ile aranıza duşmanlık ve kin sokmayı, sizi Allah'ın zikrinden ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık bunlardan vazgectiniz değil mi?" (el-MÂide, 5/90, 91; Diğer ayetler icin bk. el-Bakara, 2/219; en-Nis ; 4/43; el-A'rÂf, 7/157; en-Nahl, 16/67).
Hanefilere gore had cezasının uygulanması bakımından ickiler ikiye ayrılır: Şarap icene verilecek ceza, şarap dışındakileri icene verilecek ceza. Şarap icen kimse az icsin, cok icsin sarhoş olsun veya olmasın kendisine had cezası uygulanır. Cunku Hz. Peygamber; "Şarap icen kimseye değnek vurunuz" (Ebû DÂvud Hudûd, 36; Tirmizî, Hudûd 15; NesÂî, Eşribe, 42; İbn MÂce, Hudûd, 17, 18; DÂrimî, Eşribe, 10) buyurmuştur. Bu hadisteki "hamr"da kopuk atmış taze uzum suyu olup, icenin aklını orttuğu icin bu ad verilmiştir. Şarap dışındaki icki ceşitlerinde ise, kişi sarhoş olacak kadar ictiği takdirde had cezası uygulanır (el-KÂsÂnî, a.g.e, VII, 39; İbnu'l-HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV, 178; Zeylaî, Tebyînu'l-HakÂik, III, 195).
Coğunluk fakihler ise şarapla diğer icki turleri arasında bir ayırım yapmazlar. Coğu sarhoş eden ickinin azı da haramdır ve hamr (şarap) hukmundedir. Bu yuzden, sarhoş edici olduğu bilinen herhangi bir ickiyi icene had cezası gerekir. Delil şu hadistir: "Her sarhoş edici icki hamr'dır ve her hamr da haramdır" (Muslim, Eşribe, 73; Ebû DÂvud, Eşribe, 5; Tirmizî, Eşribe, l; İbn Mace, Eşribe, 9; Ahmed b. Hanbel, II, 16, 29, 31,105, 134, 137).
Ebû Hanîfe'ye gore haddin uygulanmasını gerektiren sarhoşluğun olcusu; sarhoşun konuşulanları anlamaması, mantıklı konuşamaması, erkekle kadını, yerle goğu birbirinden ayırt edememesidir. Cunku hadlerde şuphenin kalkması icin ağır olanı esas almak gerekir. Hz. Peygamber; "Gucunuzun yettiği surece hadleri şuphelerle kaldırınız" (Ebu Davud, Salat, 114; Tirmizî, Hudûd, 2) buyurmuştur.
Arapca ukûbet ceza demektir. Coğulu "ukûbÂt"tır. İslÂm'ın getirdiği emir ve yasaklara veya İslÂm'ın verdiği yetki sınırları icinde yoneticilerin belirlediği kurallar uymayanlara uygulanacak mueyyide ve yaptırımlar.
İslÂmî hukumler inanc ve amelle ilgili olmak uzere ikiye ayrılır. Amelle ilgili olan hukumler de temel fıkıh kaynaklarında "ibÂdetler, muÂmeleler ve ukûbÂt yani ceza hukuku" olmak uzere uce ayrılır.
Ceza hukuku gerek inancla, gerek ibadet ve muÂmelelerle ilgili hukumlere uymama veya İslÂm'ın koyduğu yasakları ciğneme halinde uygulanacak hukumleri ifade eder. Bu cezalardan ayet ve hadislerde belirlenmiş olanlÂra "had" cezası denir. Coğulu "hudûd"tur. İslÂm devletinin koyacağı cezalara "ta'zîr" cezası adı verilir.
Had cezalan beş tane olup; zina, hırsızlık, icki icmek, namuslu kadına zina iftirası atmak ve yol kesmek sucları icin belirlenen cezalardan ibarettir. Bunlar kısaca şoyle acıklanabilir:
l. Zina Cezası
Evli erkek ve kadın icin recm, bekÂr erkek ve kadın icin yuz değnek vurmakla yerine getirilir. BekÂrların zina cezası ayetle, evlilerinki ise hadisle sabittir.
Kur'an-ı Kerîm'de şoyle buyurulur: "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yuz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gunune iman ediyorsanız, Allah'ın dinini uygulama konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Muminlerden bir topluluk da onların cezalarına şahit olsun" (en-Nûr 24/2). Bu ayette kastedilen bekÂrların zinasıdır.
Zina sozlukte ve şeriatte şoyle tarif edilir: Erkeğin kadınla mulk ve mulk şuphesi bulunmaksızın onden cinsel ilişkide bulunmasıdır. Hanefiler haddi gerektiren zinayı şoyle tarif ederler: İslÂmî hukumlerin uygulandığı bir ulkede kendisine cinsel istek duyulacak yaştaki diri bir kadına, isteyerek mulk (cariyelik gibi) ve mulk şuphesi, nikÂh ve nikÂh şuphesi olmaksızın onden haram cinsel ilişkide bulunmaktır. Bu tarife gore, ilişkinin zina sayılması ve had cezasını gerektirmesi icin, erkeğin cinsel organının sunnet kısmının kadının cinsel organına girmiş olması yanında akıllı ve ergin bulunmak da gerekir. Cunku kucuk cocuk ve akıl hastası zina hukmune muhatap olmaz. Hadiste şoyle buyurulur: "Uc kişiden kalem kaldırılmıştır: Cocuktan erginlik cağına kadar; uyuyandan uyanıncaya kadar; akıl hastasından şifa buluncaya kadar" (bk. BuhÂrî, Hudud, 22, TalÂk, 11; Ebu DÂvud, Hudud, 17; Tirmizî, Hudud,1; İbn MÂce, TalÂk, 15). Diğer yandan uc mezhebin ve Ebû Yusuf la İmam Muhammed'in aksine, Ebû Hanîfe'ye gore arkadan cinsel temas zina hukmunde değildir. Zorla ırza gecmelerde de istek olmadığı icin zorlanana had cezası uygulanmaz. Hadiste şoyle buyurulmuştur: "Ummetimden yanılma, unutma ve zorlandıkları şeyin hukmu kaldırılmıştır" (BuhÂrî, TalÂk, 11, İlim, 44, Şurût, 12, EnbiyÂ, 27; İbn MÂce, TalÂk,16-20). Ayrıca, zina edilen yerin dÂru'l-İslÂm olması da gerekir. Cunku dÂru'l-harp veya dÂru'l bağy'de İslÂm'ın devletle ilgili hukumlerini uygulama imkÂnı bulunmaz (bk."DÂru'l-İslÂm", "DÂru'l-Harb" ve "Bağy'.' maddeleri). Yine bir kimse şahitsiz veya velisiz yahut gecici nikÂhla yahut da mut'a nikÂhı ile evlendiği bir kadınla cinsel ilişkide bulunsa had cezası uygulanmaz. Cunku burada nikÂh şuphesi soz konusudur. Hadiste; "Gucunuzun yettiği kadar şupheler ile hadleri duşurunuz" (Ebu DÂvud, SalÂt, 14; Tirmizî, Hudud, 2).
ŞÃ‚fiî ve Hanbelilere gore, değnek cezası yanında bir yıl sureyle, sefer mesafesindeki bir yere surgun cezası da verilir. Delil şu hadistir. "BekÂrın bekÂrla zinasında yuz değnek ve bir yıl surgun, dulun dulla zinasında yuz değnek ve recm cezası vardır" (Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 330; eş-ŞevkÂnî, Neylu'l-EvtÂr, VII, 87).
Hanefilere gore, zinada surgun bir had cezası olmayıp, İslÂm devletinin ihtiyac duymasına havale edilen hapis cezası gibi ta'zir kabilinden bir cezadır (bk. es-Serahsî, el-Mebsut, IX, 44 vd.; el-KÂsÂnî, BedÂyiu's-SanÂyi ; VII, 22 vd.; İbnû'l-HumÂm, Fethu'l Kadîr, I V, 134 vd.; İbn Kusame, elMuğnî, VIII,166; Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslÂmî ve Edi!letuh, 2. baskı, Dimaşk 1405/1985, VI, 26 vd., 31 ).
Evlilerin Zinası
İslÂm bilginleri evlilerin zinasına recm cezasının gerektiği konusunda goruş birliği icindedir. Recm cezası tevature ulaşan hadislerle, ve icm ile sabittir. Hz. Peygamber doneminde birkac evli kişiye zina cezası uygulanmıştır.
Hz. Peygamber şoyle buyurmuştur:
"Musluman bir kimsenin kanı uc şeyden birisi dışında helal olmaz: Zina eden dul, can karşılığı can ve cemaatten ayrılarak dinini terkeden kimse" (BuhÂrî, DiyÂt, 6; Muslim, KasÂme, 25, 26; Ebû DÂvud, Hudûd,1 ). Bir işci, patronunun eşiyle zina etmiş, kendisi bekÂr olduğu icin Hz. Peygamber'in emriyle yuz degnek vurulmuştur. Allah elcisi Uneys (r.a)'ı gorevlendirerek şoyle buyurmuştur: "Ey Uneys, o kadına git, zinasını itiraf ederse, onu recmet" (BuhÂrî, Sulh, 5, AhkÂm, 39, ÂhÂd, 1, Şurût, 9, EymÂn, 3, Hudud 30, 34, 38, 46; Muslim, Hudûd 25, Kudat, 22; Ebu DÂvud, Hudûd, 25).
Yine sahabilerden MÂiz zinasını itiraf ettiği icin kendisine recm uygulanmıştır (Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 314; ŞevkÂnî, Neylul EvtÂr, VII, 95,109). Diğer yandan zinadan gebe olan bir kadının dort defa ikrarı uzerine doğumdan sonra recmedilmesi emredilmiştir. Ancak kendi rızası ile Allah'ın ve Resulunun hukmune razı olan bu kadın hakkında Allah elcisi cenaze namazını kıldırdıktan sonra şoyle buyurmuştur: "O, oyle bir tovbe etti ki, Medine'lilerden yetmiş kişiye taksim edilse hepsine yeterli olurdu. Allah icin canını vermesinden daha faziletli bir amel biliyor musunuz?" (Muslim, Hudud, 28; İbn MÂce, Diyet, 36).
Recm cezasının uygulanması icin zina edenin "muhsan" olması gerekir. Cunku ceşitli hadislerde bu şarta yer verilmiştir. Muhsan'm mastarı olan "ihsÂn" sozlukte menetmek demektir. Recm konusunda ise bir kimsenin muhsan sayılması icin Hanefilere gore yedi şartın bulunması gerekir. Zina eden kişinin;1) Akıllı olması, 2) Ergin olması, 3) Hur olması, 4) Musluman olması, 5) Sahih nikahla evli olması, 6) Sahih nikÂh icinde eşiyle guslu gerektirecek şekilde cinsel ilişkide bulunması, burada boşalma şartı aranmaz. 7) Yukarıdaki niteliklerin cinsel birleşme sırasında her iki eşte de bulunması. Bu şartlardan herhangi birisi bulunmazsa değnek cezası uygulanır (bk. es-Serahsî, a.g.e, IX, 39; el-KÂsÂnî, a.g.e, IV, 37; İbn Âbidîn, a.g.e, III,163; İbnu'l-HumÂm, a.g.e, IV,130). Bu sonuncu maddeye gore, diğer şartlar bulunup kadın kucuk olur veya akıl hastası ya da cariye statusunde bulunursa, bu eksiklik giderilip yeni bir cinsel ilişki olmadıkca taraflar muhsan hale gelmiş bulunmaz.
Ebû Yusuf ve ŞÃ‚fiîler bu sonuncu şartı gerekli gormezler. Onlara gore, diğer şartlar bulununca, kadın kÂfir olsa veya taraflardan birisi akıl hastası veya kucuk bulunsa da muhsan şartı gercekleşir (ez-Zuhaylî, a.g.e, VI, 42).
ŞÃ‚fiî, Ahmed b. Hanbel ve Ebû Yusuf'a gore, recm icin taraflann Musluman olması şart değildir. Bu yuzden zimmî, İslÂm mahkemesine başvursa had uygulanır. Yine Musluman erkek zimmî bir kadınla evlenip, onunla cinsel ilişkide bulunsa her ikisi de muhsan olurlar. Delil şu hadistir. İbn Omer (r.anhumÂ)den rivayete gore Allah elcisine zina eden iki yahudi getirilmiş, o, bunların recmedilmelerini emretmiştir (Muslim, Hudûd, 27; Tirmizî, Hudud,10). Eğer recmde, Muslumanlık şartı olsaydı, bunları recmetmezdi.
Hanefilere gore, iki yahudinin recmedilmesi olayı recm ayeti inip neshedilmezden once, Tevrat hukmune uygun olarak vuku bulmuştur (Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 328; eş-ŞevkÂnî a.g.e, VII, 12; es-Serahsî, a.g.e, IX, 39, 40; İbnu'I-HumÂm, a.g.e, VI,132; el-KÂsÂnî, a.g.e, VII, 28; İbn Âbidîn, III, 162).
Sonuc olarak zina cezasının uygulanması icin İslÂmî yonetimin bulunması, dort erkek şÃ‚hidin sucluların zina fiiline bizzat gorguye dayalı olarak şahitlik yapması veya zina edenin ayrı zamanlarda mahkemede dort defa zina ikrarında bulunması gerekir (Ayrıntı icin bk. "Zina" maddesi).
2. Hırsızlık Cezası
Başkasına ait olup, koruma altında bulunan en az on dirhem değerindeki (Hz. Peygamber doneminde iki koyun bedeli) bir malı calmanın cezası Kur'an-ı Kerim'de şoyle belirlenmiştir: "Hırsızlık yapan erkek ve kadının; yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah her şeye galip, tam hukum ve hikmet sahibidir" (el-Maide, 5/38). Hz. Peygamber şoyle buyurmuştur: "Sizden oncekiler, şu yuzden helak oldular, onlar şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, hırsızı serbest bırakırlar, gucsuz bir kimse hırsızlık yapınca da ona ceza uygularlardı" (eş-ŞevkÂnî, a.g.e, VII, 131, 136).
Hırsızlık cezası uygulanınca, calınan mal elde mevcutsa sahibine teslim edilir; helÂk olmuşsa bu malın tazmini gerekmez. Cunku had ile tazmin bir arada uygulanmaz. Hatta, malı calınan kişi daha once malının tazminini talep etmişse artık el kesme cezası duşer. Cunku yukarıdaki ayette yalnız had cezasına yer verilmiş, malın tazmininden soz edilmemiştir. Diğer yandan Allah elcisi; "Hırsıza had uygulanınca artık malın tazmini istenemez" (Zeylaî, o.g.e, III, 375) buyurmuştur.
MÂlikilere gore, hırsız zenginse hem had, hem de malın tazmini birlikte uygulanır; yoksulsa, had cezası ile yetinilir.
ŞÃ‚fiî, ve Hanbelîlere gore ise, hırsızın zengin veya yoksul oluşuna bakılmaksızın had ve tazmin cezası birlikte uygulanır. Calınan mal mislî ise misliyle, kıyemî ise kıymetiyle tazmin ettirilir. Cunku had cezası Allah hakkı, tazmin cezası ise kul hakkıdır (Ayrıntı icin bk. "Hırsızlık" maddesi).
El kesme cezası da diğer hadler gibi İslÂmî hukumlerin tam olarak uygulandığı İslÂm ulkesinde soz konusu olur. Boyle bir ulkede toplum dengeleri kurulmuş, sosyal guvenlik muesseseleri oluşturulmuş olacağı icin maddî sıkıntıya duşenlerin problemleri cozulmuş olur. Bu yuzden Hz. Omer kıtlık yılındaki sıkıntıları dikkate alarak el kesme cezasını uygulamamıştır (Hayreddin Karaman, İslÂm Hukukunda İctihad, Ankara 1975, 77).
3. Zina İftirası Cezası (Kazf)
Namuslu (muhsan) bir kadına zina iftirasında bulunmak buyuk gunahlardandır. Hz. Peygamber (s.a.s) şoyle buyurmuştur: "İnsanı helake goturen yedi gunahtan sakınınız. Bunlar şu gunahlardır; Allah'a şirk koşmak ,sihir yapmak, haksız yere adam oldurmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kacmak, iffetli ve iman sahibi bir kadına zina iftirasında bulunmak" (Buhari, VesÂyÂ, 23; Muslim, İman, 38; Ebu Davud, VesÂyÂ, 10). Kur'an'da şoyle buyurulur: "Eğer yasaklandığınız buyuk gunahlardan kacınırsanız kusurlarını orter ve sizi guzel bir makama koyarız" (en-NisÂ, 4/31, bk. en-Necm, 53/32) buyurulur.
Zina iftirasının cezası Kur'an-ı Kerîm'de şoyle belirlenmiştir: "İffetli kadınlara zina isnad edip de sonra bu iddialarını doğrulayacak dort (erkek) şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; onların şahitliklerini de ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar, fasıkların ta kendileridir. Ancak bundan sonra tovbe edip islÂh olanlar bu hukmun dışındadır. Cunku Allah bağışlaması ve merhameti bol olandır" (en-Nûr, 2414, 5).
Zina isnadı ya acık ifadelerle olur: "Ey zÂni", "sen zina ettin" sozleri boyledir. Bu dort şahitle ispat edilir veya zina isnadında bulunulan ikrarda bulunursa zina cezası uygulanır. Aksi halde zina isnad eden iftira etmiş sayılır ve seksen değnek vurulur. İsnad, bir kimsenin nesebini, bilinen babasından kaldırmakla da olabilir. "Sen filancanın oğlu değilsin" veya "O, senin baban değildir" demek gibi. Bunu ispat edemezse, zina iftirası yapmış olur.
Zina İftirası Yapılanda Bulunması Gereken Şartlar
a. İftira edilen kimse erkek olsun kadın olsun, muhsan olması gerekir. Kazf konusunda "muhsan" sayılmanın beş şartı vardır. Zina iftirası atılan kişide bunların bulunması şarttır. a) akıllı olmak, b) ergin bulunmak, c) hur olmak, d) Musluman olmak, e) zina yonunden iffetli bulunmak.
Buna gore kucuk cocuk ve akıl hastasına zina iftirası yapılsa had değil ta'zîr cezası gerekir. İffetli olmaktan maksat omru boyunca, haram yolla cinsel ilişkide bulunmamış olmasıdır.
b. Zina isnadı yapılanın bilinen bir kimse olması gerekir. Bu yuzden; "Sizin icinizde bir kişi dışında zina eden bir kişi vardır" veya iki kişiye hitaben; "Sizden biriniz zina edendir" gibi sozlerde belirsizlik vardır (el-KÂsÂnî, " BedÂyiu's-SanÂyi ; VII, 40; İbnu'l HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV,191; es-Serahsî, el-Mebsût, IX,116; İbn Âbidîn, Reddû'l-MuhtÂr III, 184).
Bir erkek kendi kansına zina isnadında bulunur ve bunu dort şahitle ispat edemezse, onceleri ona da seksen değnek cezası uygulanıyordu. Ancak daha sonra inen şu ayetler bu konuda mulÂane yontemini getirdi: "Hanımlarına zina isnat edip de, kendilerinden başka şahitleri olmayanların şahitliği, doğru soyleyenlerden olduğuna dair dort defa Allah'ı şahit tutup yemin etmesiyle olur. Beşinci defasında, eğer yalan soyleyenlerden ise Allah'ın lÂnetinin kendi uzerine olmasını diler. Kadının da kocası yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dort defa şahit tutup yemin etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defasında kocası doğru soyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi uzerine olmasını diler" (en-Nûr, 24/6-9).
Bu hukumlerden İslÂm'ın erkek ve kadının cinsel hayatını koruma altına aldığı, onları evlilik dışı cinsel maceralardan koruduğu anlaşılmaktadır (bk. "Kazf", "Zina", "Lian" maddeleri).
4. Yol Kesmenin Cezası
Yoldan gecenlerin onunu kesmek ve gecişi haksız olarak engellemek suretiyle yolcuları soymak, İslÂm'da şiddetle cezalandırılmıştır. Allah TeÂl şoyle buyurur: "Allah ve Resulune karşı savaşan ve yeryuzunde fesat cıkarmaya calışanların cezası ancak; oldurulmeleri veya asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının caprazlama kesilmesi ya da yeryuzunde başka bir yere surgun edilmeleridir. Bu, dunyada onlar icin bir zillettir. Ahirette ise onlar icin buyuk bir azap vardır" (el-MÂide, 5/33).
Bu ayette belirlenen cezalar sucun niteliğine ve şiddetine gore uygulanır. Yol kesenler yalnız soygun yapmışsa el ve ayakları caprazlama kesilir, yalnız oldurme sucu işlemişlerse oldurulurler. Hem soygun, hem de oldurme birlikte işlenmişse;
Ebû Hanîfe (o.150/767) ve İmam Zufer'e (o.158/775) gore, İslÂm devlet başkanı secimlik hakka sahiptir. İsterse ibret olması icin once el ve ayaklarını caprazlama keser, sonra oldurulur veya idam edilir. Dilerse kesme uygulanmaksızın yalnız oldurulur veya asılır.
Ebu Yûsuf (o.182/798) ve Muhammed eş-ŞeybÂnî'ye (o.189/805) gore ise bu durumda yol kesen ya oldurulur veya asılır. Caprazlama el ve ayak kesilmez. Cunku burada asıl suc yol kesme olup, bir suca iki had birden uygulanmaz. Zaten oldurme cezası, daha hafif olan caprazlama kesmeyi de kapsamına alır. Nitekim evli kimse hem hırsızlık hem de zina yapsa"recm" cezası ile yetinilir. Cunku ağır olan bu ceza diğerini de kapsar (es-Serahsî, el-Mebsût, IX, 195; el-KÂsÂnî, a.g.e, VII, 93; İbnu'l-HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV, 270; ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-islÂmî ve Edilletuh, 2. baskı, Dimaşk 1405/1985, VI, 127 vd.).
Yol kesip adam olduren ve soygun yapan kimseye had cezasının uygulanacağı konusunda islÂm Âlimleri arasında goruş birliği vardır. Bu ceza, Âdî katilden farklı olarak oldurulenin velisinin affetmesi veya soygunda alınan malın geri verilmesi ile duşmez.
5. İcki İcmenin Cezası
Sarhoş edici ickilerin icilmesi ayet ve hadislerle yasaklanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de altı ayette gecen "hamr" kelimesi uzum suyundan elde edilen ozel ickinin adı olmuştur. Turkce'de "uzum şarabı" denilen icki budur. Diğer icki ceşitleri veya; ickinin yapıldığı hammaddeler hadislerde belirlenmiştir. Tedricî yasaklamanın sonunda, kesin icki yasağı bildiren ayette şoyle buyurulur: "Ey iman edenler! İcki, kumar, putlar ve fal okları sadece şeytanın işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kacının ki, kurtuluşa eresiniz. Şuphesiz Şeytan kumar ve icki ile aranıza duşmanlık ve kin sokmayı, sizi Allah'ın zikrinden ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık bunlardan vazgectiniz değil mi?" (el-MÂide, 5/90, 91; Diğer ayetler icin bk. el-Bakara, 2/219; en-Nis ; 4/43; el-A'rÂf, 7/157; en-Nahl, 16/67).
Hanefilere gore had cezasının uygulanması bakımından ickiler ikiye ayrılır: Şarap icene verilecek ceza, şarap dışındakileri icene verilecek ceza. Şarap icen kimse az icsin, cok icsin sarhoş olsun veya olmasın kendisine had cezası uygulanır. Cunku Hz. Peygamber; "Şarap icen kimseye değnek vurunuz" (Ebû DÂvud Hudûd, 36; Tirmizî, Hudûd 15; NesÂî, Eşribe, 42; İbn MÂce, Hudûd, 17, 18; DÂrimî, Eşribe, 10) buyurmuştur. Bu hadisteki "hamr"da kopuk atmış taze uzum suyu olup, icenin aklını orttuğu icin bu ad verilmiştir. Şarap dışındaki icki ceşitlerinde ise, kişi sarhoş olacak kadar ictiği takdirde had cezası uygulanır (el-KÂsÂnî, a.g.e, VII, 39; İbnu'l-HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV, 178; Zeylaî, Tebyînu'l-HakÂik, III, 195).
Coğunluk fakihler ise şarapla diğer icki turleri arasında bir ayırım yapmazlar. Coğu sarhoş eden ickinin azı da haramdır ve hamr (şarap) hukmundedir. Bu yuzden, sarhoş edici olduğu bilinen herhangi bir ickiyi icene had cezası gerekir. Delil şu hadistir: "Her sarhoş edici icki hamr'dır ve her hamr da haramdır" (Muslim, Eşribe, 73; Ebû DÂvud, Eşribe, 5; Tirmizî, Eşribe, l; İbn Mace, Eşribe, 9; Ahmed b. Hanbel, II, 16, 29, 31,105, 134, 137).
Ebû Hanîfe'ye gore haddin uygulanmasını gerektiren sarhoşluğun olcusu; sarhoşun konuşulanları anlamaması, mantıklı konuşamaması, erkekle kadını, yerle goğu birbirinden ayırt edememesidir. Cunku hadlerde şuphenin kalkması icin ağır olanı esas almak gerekir. Hz. Peygamber; "Gucunuzun yettiği surece hadleri şuphelerle kaldırınız" (Ebu Davud, Salat, 114; Tirmizî, Hudûd, 2) buyurmuştur.
Ebû Yûsuf, imam Muhammed ve diğer uc mezhep imamına gore, sarhoşluk olcusu; sarhoşun sacma konuşması ve sozleri birbirine karıştırmasıdır. Cunku insanlar bu durumdaki kişiye "sarhoş" demektedir. Bu kimse kendi elbisesini veya ayakkabılarını başkasınınkinden ayırt edemez.
İcki icene ceza uygulanabilmesi icin akıllı, ergin, Musluman olması, icki zorlama ile veya zarûret sebebiyle icmemiş olması, ictiği şeyin icki olduğunu haram kılınmış bulunduğunu bilmesi gerekir. Ayrıca ictiği ickinin kendi mezhep goruşune gore haram sayılması da gereklidir.
İcki İcene Verilecek Cezanın Miktarı
Coğunluk muctehitlere gore, sarhoşluğun cezası seksen değnektir. Delil, Hz. Ali'nin şu sozudur: "Kişi icki icince sarhoş olur, sarhoş olunca da sacma sozler konuşur; sacma sozler arasında da iftira eder. İftiranın had cezası ise seksen değnektir" (eş-ŞevkÂnî, Neylu'l-EvtÂr, VII, 144; Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 351).
ŞÃ‚fiîlere gore, şarap veya diğer ickileri icmenin cezası kırk değnektir. Cunku Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda belirli bir miktar uygulamamıştır. Ebû Hureyre (r.a), Hz. Peygamber'e getirilen bir sarhoşa uygulanan cezayı şoyle anlatır: "Bizden bir kısmı eliyle, bazıları ayakkabısı ya da elbiseleriyle vurdular. Adam ayrılıp gidince, arkasından; Allah seni rusvay etsin" dediler. Bunun uzerine Allah Rasûlu şoyle buyurdu: "Boyle soylemeyin, ona karşı şeytana yardım etmeyin" (BuhÂrî, Hudûd, 4; Muslim, Hudûd 35; Ebu DÂvud, 35, 36; Tirmizî, Hudûd, 14, 15).
6. İrtidÂd Edene Verilecek Ceza
İrtidÂd, sozlukte bir şeyden başka bir şeye donmek demektir. Aynı koktun ism-i fail olan murted sozcuğu ise; İslÂm dinini terkedip kufre, dinsizliğe donmek anlamına gelir. İrtidÂd kufrun en aşırısı ve en ağırıdır. Hanefilere gore mucerred irtidatla, Şafiilere gore ise irtidÂdın olumle birleşmesi halinde onceki ameller boşa gider.
Kur'an-ı Kerîm'de şoyle buyurulur: "Sizden kim dininden doner ve kafir olarak olurse, işte onların, dunya ve Âhirette amelleri boşa gitmiştir. İşte Cehennemlikler onlardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır" (el-Bakara, 2/217).
Musluman olan bir kimse; Allah'ı inkÂr, peygamberleri veya bir peygamberi kabul etmemek veya zina, eşcinsellik, şarap icmek ve zulum yapmak gibi ittifakla haram olan bir şeyi helal saymak ve yine alışveriş ve evlenmek gibi ittifakla helal olan bir şeyi haram kabul etmek suretiyle dinden cıkar ve murted hukumlerine tabi olur. Yine hakaret icin Kur'an'ı yere atmak, bir hadis kitabını pisliğin icine atmak veya putlara ya da guneşe tapmak, kişiyi dinden cıkarır (bk. İbnu'l-HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV, 385; eş-Şirbînî, Muğnî'l MuhtÂc, Mısır, t.y, IV, 133 vd.; eş-ŞîrÂzî, el-Muhezzeb, II, 288; İbn KudÂme, el-Muğnî, 3. Baskı, Kahire 1970, VIII, 123, 131).
İrtidadın gecerli olması icin, kendisini dinden cıkaracak sozu soyleyen veya işi yapanın akıllı olması ve bu soz veya fiili kendi iradesiyle yapmış bulunması gerekir.
Murteddin Cezası
İslÂm muctehitleri murteddin oldurulmesi gerektiği konusunda goruş birliği icindedir. Delil şu hadislerdir: "Dinini değiştiren kimseyi oldurunuz" (BuhÂrî, CihÂd 149, İ'tisÂm, 28, İstitÂbe, 2; Ebû DÂvud, Hudûd 1; Tirmizî, Hudûd, 25; Nesaî, Tahrîm,14); "Musluman bir kimsenin kanı ancak uc şeyden birisi ile helal olur. Zina eden dul, cana karşılık can ve cemaatten ayrılıp dinini terkeden kimse" (BuhÂrî, DiyÂt, 6; Muslim, KasÂme, 25, 26; Ebu Davud Hudûd 1).
Hanefilere gore, irtidÂd eden kadın oldurulmez, fakat yeniden, İslÂm'a donunceye veya olunceye kadar hapsedilir. Cunku o, buyuk bir curum işlemiş olur. Ancak kadınların oldurulmesini Rasûlullah (s.a.s) yasaklamıştır. Temelde, murteddin oldurulmesi kufru yuzunden değil, İslÂm toplumuna baş kaldırması yuzundendir. Cunku İslÂm devletine baş kaldırmanın cezası Allah yanında, oldurmekten daha buyuktur. Yukarıda yol kesmenin cezasını acıklarken buna temas etmiştik (bk. es-Serahsî, el Mebsût, I, 98 vd.; İbnu'l-HumÂm, Fethu'l-Kadîr, IV, 385 vd.; el-KÂsÂnî, a.g.e, VII; 134; İbn Âbidîn, a.g.e, III, 312, 326).
Coğunluk fakihlere gore ise, dinden donen kadın da oldurulur. Cunku Ummu MervÂn adlı bir kadın İslam'ı terketmiş, bu haber Hz. Peygamber (s.a.s)'e ulaşınca, bu kadının tevbeye davet edilmesini bildirmiş, tevbe ederse serbest bırakılmasını, aksi halde oldurulmesini emretmiştir. Ancak bu hadisin senedinde zayıflık vardır (bk. Zeylaî, Nasbu'r-RÂye, III, 458; eş-ŞevkÂnî, Neylu'l-EvtÂr VII,192). Yine Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel (o. 18/639)'i Yemen'e vali olarak gonderirken ona şoyle buyurmuştur: "Herhangi bir erkek İslÂm'dan donerse, onu yeniden İslÂm'a cağır, donerse ne ÂlÂ; aksi halde onun boynunu vur. Kadın da dinden donerse, onu da dine yeniden cağır, donerse ne Âla; aksi halde boynunu vur" (Zeylaî, a.g.e, III, 457; eş-ŞevkÂnî, a.g.e, VII,193). İbn Hacer, bu hadisin senedinin hasen olduğunu soylemiştir.
Hanefilere gore, Hz. Peygamber doneminde gorulen bu gibi kadın oldurme olaylarının irtidÂd sebebiyle değil İslÂm devletine başkaldırma yuzunden olmuştur.
Murteddin oldurulmeden once tevbeye cağrılması Hanefîlere gore mustehaptır. Cunku bununla yeniden İslÂm'a donmesi umulur. Eğer tevbe etmezse, tevbe edeceği umulur veya kendisi sure istemiş olursa ona uc gun sure verilir. Ancak tevbe edeceği umulmaz veya sure istememiş olursa, derhal oldurulur. Delil Hz. Omer'in uygulamasıdır: Omer (r.a), İslÂm ordusundan bir adamın durumunu sordu: "İslÂm'a girdikten sonra Allah'ı inkÂr ettiği icin onu oldurduk" dediler. Hz. Omer dedi: "Keşke onu bir evde uc gun hapsedip, her gun bir ekmek verseydiniz, belki tevbe ederdi". Sonra şoyle dua etti: "Allahım! Ben orada yoktum, emir de vermedim, razı da olmadım" (MÂlik, Muvatta', Akdiye, 16).
Coğunluk muctehidlere gore, murted erkek ve kadının oldurulmeden once uc kere tevbeye cağrılması vaciptir. Delil; Ummu Mervan hadisi ile Hz. Omer'in tevbeye davetin gerekliliğini bildiren ifadeleridir (bk. İbn Ruşd, BidÂyetti'l-Muctehid, Mısır, t.y., II, 448; eş-Şirbînî, a.g.e,139 vd; İbn KudÂme, el-Muğnî, VIII,124 vd.; ez-Zuhayli, a.g.e, VI, 186-188.)
Murted, yalnız İslÂm devlet başkanı veya onun yetki verdiği kimse tarafından oldurulebilir. Bunların izni olmaksızın başka birisi oldurulurse kotu bir iş yapmış olur ve ta'zîr cezası uygulanır. Ancak tevbeye cağırmadan once bile olsa, boyle bir oldurmeden dolayı oldurenin tazminat yukumluluğu bulunmaz (ez-Zuhaylî, a.g.e, VI, 188).
Kısas Cezası
İslÂm hukukunda Âyet ve hadisle miktar ve kapsamları belirlenen had cezaları yukarıda kısaca acıklananlardan ibarettir. İslÂm toplumu ideal bir ahlÂk yapısına kavuştuğu takdirde İslÂm devletinin yalnız bu cezalarla yetinmesi mumkun ve caizdir. Bunların yanında "kısas" cezası gibi kul hakkı sayılan cezalarla, diyet, erş ve hukûmetu'l-adl gibi malî cezalar da vardır.
__________________
UkûbÂt
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- UkûbÂt