"Son" ve "Sonra Olan" anlamında Arapca bir kelime olan "Âhiret", "Âhir" kelimesinin muennes (dişi) şeklidir. Lugatte "Evvel" kelimesinin zıddı olarak kullanılır. İslÂm literaturunde bu kelime "Obur Dunya" manasında kullanılmıştır. Dunya,canlıların yaşadığı evvelki Âlem, ahiret ise son Âlemdir. Bu kelimeler bazen "dÂr=yurt" kelimesiyle birlikte kullanılır (el-Ankebût, 29/64), DÂr-ı Dunya ve DÂr-ı Ahiret gibi. Bazen de tek başına kullanılır (el-Bakara, 2/220). Dunya, yakın ikamet yeri; Ahiret, son ikamet mahallidir.
Allah'u TeÂlÂ, icinde yaşadığımız bu Dunya'yı ve uzerindeki butun varlıkları gecici bir zaman icin yaratmıştır. Bir gun dunya ve dunyadaki butun insanlar, canlı ve cansız varlıklar yok olacaktır. Dağlar, taşlar, yerler, gokler parcalanacak (el-Karia, 101/4-5), Allah'tan başka tum Âlem son bulacaktır (er-Rahman, 55/27). Bu hÂdiselerin meydana geldiği gunu Kur'an, "zelzele saati" (el-Hacc, 22/2) ve "Kıyamet Gunu"* (el-KıyÂme, 75/-1) diye adlandırır. Kıyamet Gunu'nden sonra Allah'ın takdir ettiği bir zamanda insanlar yeniden hayat bularak kabirlerinden kaldırılacak ve "Mahşer"* denilen duz bir sahada (el-Hicr, 15/25), hesabı suratle goren Allah'ın (Âli İmrÂn, 3/19) huzurunda, dunyada yaptıklarının hesabını (el-Hakka, 69/19, 37) vermek uzere toplanacaklardır (el-Casiye, 45/26). Hesapların gorulmesinden sonra bir kısım insanlar iyilikleri nedeniyle Cennet'e, diğerleri ise, inkÂr ve kotulukleri nedeniyle Cehennem'e gideceklerdir.
İşte bu yeni hayatın başlayacağı gunden itibaren, bitmez tukenmez bir halde devam edecek olan Âleme "Ahiret Alemi" denir.
Butun semÂvi dinlerde olduğu gibi en son ve en mukemmel din (el-MÂide, 5/3) olan İslÂm'a gore, meydana geleceği ayet (el-Bakara, 2/4) ve hadisle (Tecrîd-i Sarih, 47 nolu hadis) ve butun ummetin fikir birliği ile kesin olan ahiret gunune inanmak, imanın şartı olarak farzdır.
Ahiret Gunu denilince;
1- Bu Âlemin hepsinin yok olması ve hayatın tamamıyla sona ermesi.
2- Ahiret hayatının başlaması.
Ahiret hÂdiseleri denilince de;
a) Canlılar icin ahiret hayatının mukaddimesi olan olum, berzah Âlemi *, kabir hayatı.
b) Sûra ufurulmesi ve herkesin tekrar dirilerek kabirlerden kalkıp mahşer* meydanında toplanması.
c) Dunya'da iyilik veya kotuluk cinsinden yapılan işlerin kaydedildiği amel defterinin sahiplerine okutulması.
d) İyilik ve kotuluklerin tartıldığı mizan* (terazi)'nin kurulup amellerin tartılması.
e) Butun insanların uzerinden gecmeleri mecburî olan Sırat* koprusunden geciş.
f) İmanlı ve ameli iyi olanların gideceği Cennet*
g) İmansız ve ameli kotu olanların gideceği Cehennem*
i) Peygamberimizin, seckin muminlerle başında bulunduğu Kevser Havzı*
h) Peygamberimizin muminlere şefaati, gibi hadiseler hatıra gelir. İşte butun bunlar, Ahirete iman konusu icinde ele alınması gereken konulardır. Kesin nasslarla sabit olan bu hususlara inanmak, imanın şartlarındandır. Bunlardan birini inkÂr ise, ahireti inkÂr demektir.
Kur'an, Ahiret Âlemini ayrıca "Din Gunu " (el-Fatiha, I/3) ve "Gayb Âlemi" (el-Bakara, 2/3) olarak isimlendirir .
Gozden kaybolan şeye gayb dendiği gibi, duyularla idrak edilemeyen, insan bilgisi dışında kalan şeye de gayb denir. Bir şeyin gayb olması Allah'a gore değil, insanlara goredir. Cunku Allah'tan gizli kalan hicbir şey olamaz. O, gayb ve şehÂdet Âlemini bilir (el-Haşr, 59/22). Kur'an'a gore varlıklar iki kısımdır: Gayb Âlemini meydana getiren; gorulmeyen ve idrak edilemeyen varlıklar ve şehÂdet Âlemini meydana getiren; gorulup, idrak edilen varlıklar. Gayb Âlemine ait varlıklar da iki kısımdır:
1- Bir kısmının delili yoktur. Varlığını ancak Allah bilir, duyularla idraki mumkun değildir. "Gaybın anahtarları Onun yanındadır, onları Ondan başkası bilemez." (el-En'Âm, 6/59)
2- Bir kısım varlıklar da idrak edilemez ancak varlıkları delillerle anlaşılabilir. Allah'ın sıfatları, Ahiret, Cennet, Cehennem ve Melekler gibi. Bu tur gayb haberleri peygamberlere vahiy yoluyla bildirilir. Onlar da ummetlerine bildirirler. Muminler, kendilerine vahiy yoluyla bildirilen 'gayb'a ait haberlere inanmak mecburiyetindedirler. Mumin zaten inanan insan demektir. Bu haberlere inanmamak ise kufurdur. Ahiret de gayb haberlerinden olup inanılması zaruri olan vahye dayalı bir haberdir.
Hayatının başlangıc ve sonu olmayan ancak Allah'tır. Bu Âlemin de bir gun yok olacağı muhakkaktır. Sonradan meydana geldiği bilinen bu Âlem uzerindeki değişiklikler, zamanla insan, hayvan, bitkiler ve butun varlıkların olmesi ve yok olması, depremler vs. bu Âlemin tamamının bir gun yok olacağının delilleridir. Bu tur hÂdiseler insan iradesinin ve gucunun dışında olan hÂdiselerdir.
Başlangıcı itibariyle yoktan var olduğunu kabul ettiğimiz bu Âlemin, yok olduktan sonra tekrar yaratılması akla aykırı değildir. Cunku onu yoktan yaratan Allah, onu helÂk ettikten sonra tekrar yaratmaya elbette kadirdir. İnsan da oldukten sonra tekrar, Allah'ın izniyle dirilecektir.
Kur'an'da tekrar dirilmeye dair pek cok ayet vardır:
"Mahlûkatı ilkin yaratıp, sonra (kıyamette) onu diriltecek olan O'dur, ki bu (oldukten sonra diriltme, ilk yaratıştan) O'na daha kolaydır..." (er-Rûm, 30/27). "Ey Resulum, de ki: Onları ilk defa yaratan diriltir ve O, her yaratılanı hakkıyla bilir. " (YÂsin, 36/79). Bu ayetler, mahlûkÂtı ilk yaratanın, onları tekrar dirilteceğini ifade etmektedir.
İnsanların, hayvanların ve diğer canlıların uyumaları ve tekrar uyanmaları, oldukten sonra dirilmeye bir benzetmedir: "Odur ki geceleyin sizi oldurur (gibi uyutur), gunduzun ne işlediğinizi bilir; sonra belirlenmiş sure gecirilip tamamlansın diye gunduzun sizi diriltir. Sonra donuşunuz O'na dır; sonra (O, dunyada) yaptıklarınızı size haber verecektir." (el-En'Âm, 6/60).
Kur'an-ı Kerim , kuraklık ve mevsim nedeniyle olu hale gelen ve hayatı tamamen sonen toprağın, yağmurla veya sulanarak eski haline donuşunu ve bereketlenmesini de, oldukten sonra dirilmeye delil gostererek şoyle buyuruyor: "O'nun ayetlerinden biri de (şudur): Sen, toprağı, boynu bukuk (kupkuru) gorursun. Onun uzerine suyu doktuğumuz zaman titretir ve kabarır. Onu dirilten (Allah), elbette oluleri de diriltir. O, her şeye kadirdir." (Fussilet, 41/39).
El-Hacc, 22/5-6 ayetinde oldukten sonra dirilme konusunda şuphede olanların dikkatlerini, yaratılışlarının safhalarına cekerek, bu ifÂdelerin altında tekrar diriltilmenin imkÂnını ortaya koymaktadır.
Âlemlerin yaratılışı, insanların yeniden dirilmelerine delil gosterilir:
"Elbette gokleri ve yeri yaratmak, insanları (oldukten sonra) yaratmaktan daha buyuktur. Fakat insanların coğu bilmezler. "(el-Mumin, 40/57; en-NaziÂt, 79/27, 33; YÂsin, 36/79, 81).
İnsanın boşuna yaratılmadığını (el-Muminûn, 23/115); başıboş terkedilmediğini, (el-KıyÂme, 75/36) her nefsin olumu tadacağını, inanan ve iyi amellerde bulunan kişilerin mukÂfatlandırılması ve kÂfirlerin de cezalandırılması icin tekrar diriltileceklerini bildiren (Âli İmrÂn, 3/185; Yunus, 10/4; el-Leyl, 92/4, 11) ayetler de, ahiret hayatının birer delilidirler.
MahlûkÂtın, olup yok olduktan sonra tekrar dirilmelerindeki hikmet, mukelleflerin bu dunyada iradeleriyle kazandıklarının karşılığını gormeleridir. Cunku bu dunya kazanc ve amel dunyasıdır. Obur dunya ise, yapılanların karşılığının goruleceği yerdir (Âli İmrÂn, 3/185) .
İnsanlar bu dunyada rızıklarında, işlerinde, ecellerinde, mutluluk ve mutsuzluklarında cok farklı bir yaşayış icindedirler. Kimi zalim, kimi mazlum, kimi iyi, kimi hasta, bir kısmı zengin, bir kısmı fakir, bir kısmı ustun, bir kısmı zelildir. Kimisi iyilik yapar, kimisi kotuluk. Şayet olup de tekrar dirilmeyecek olsalardı, iyilik yapanlar mukÂfat, kotuluk yapanlar da ceza gormemiş olurlardı. Bu ise Allah'ın adÂletine aykırı olurdu. Bundan dolayı Allah tekrar dirilmeyi ve cezayı yaratmıştır; "İnkÂr edenler, kat'iyyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır, Rabbim hakkı icin mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a gore kolaydır." (et-Teğabun, 64/7, ayrıca en-Nahl, 16/30-40).
Ahirete iman, kÂinatta meydana gelecek olan korkunc inkılÂbın kesin olduğunu kabul etmektir. Bu dunya hayatı tamamıyla son bulup, başka bir hayat başlayacaktır. Bu Âleme iman, İslÂm inancını meydana getiren altı esastan birisidir. Mumin, imanı ve Kur'an ahlÂkı ile ahlÂklanmasının neticesini ahirette goreceğine, Allah'ın lûtfuna nÂil olacağına yakînen inandığı icin olum ve Âhiret hayatı, onu tedirgin etmezken; hayatını kufur ve isyanla, zulum ve haksızlıkla geciren kÂfir, asî ve zalim ise olumu ve olumden sonraki ahiret hayatını istemez (el-Bakara, 2/95; Âli İmrÂn, 3/56; el-İsrÂ, 17/10; ez-Zumer, 39/26, 45).
Hz. Ali ahireti inkÂr eden birisine şoyle demişti: "Benim dediğim olursa sonunda sen zararlı cıkarsın. Fakat senin dediğin olursa, ben zararlı cıkmam. "
Ahiret inancı, insana ilerleme ve gelişme yolunda buyuk bir guc kazandıran mukemmel bir inanc turudur. CenÂb-ı Hakk şoyle buyurur: "Her kim inanarak ahireti ister ve onun icin gerektiği şekilde calışırsa, onun emeği mukÂfatla karşılanır." (el-İsrÂ, 17/19). İnsan hayatı ile dunyanın varlığı, ancak sonunda butun yapılanların sorgulanacağı bir ahiret hayatının olmasıyla bir anlam kazanır. Aksi takdirde hayatın ve dunyanın hicbir anlamı olmadan insanın hayatına tam bir nihilizm hakim olacaktır. Bu da insanların buyuk bir bunalıma ve umitsizliğe suruklenmesine yol acar. Ahirete iman insana sonsuzluğun yolunu acarken olumu de en ince teferruatına kadar acıklayarak bir son olmadığını bildirmektedir. Olum yeni bir hayatın başlangıcı demektir. Ahiret inancıyla insanın bu dunyadaki hayatına bir anlam veriliyor. Ayrıca insanın yaşayışı da buyuk bir disiplin altına alınmış oluyor. Zira ahirete iman insana buyuk bir sorumluluk duygusu vermekte ve ilerde cekileceği buyuk hesap gunune gore hayatını ve diğer insanlarla ilişkilerini sağlam bir karakter ve temele dayandırıyor. İnsan dunya hayatında yaptığı butun amellerinin karşılığını o gun gorecektir. "Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu gorecek ve kim zerre miktarı kotuluk yaparsa karşılığını gorecektir. " (ZilzÂl, 99/7-8). Boylece ahirete iman insana buyuk bir umid kaynağı olduğu gibi onu adÂlete ve sonsuzluğa inandırır. Bu da adil, durust ve sağlam bir toplumun oluşmasını sağlar.
Kur'an, inanan ve inanmayanların ahiret hayatını ozetle şoyle izah eder: "Sûr'a birinci ufleme uflendiği, arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir carpışla birbirine carpıldığı (ve hepsi darmadağın) olduğu zaman, işte o gun o vak'a olmuştur. Gok yarılmıştır, o gun o, zayıflamış, sarkmıştır. Melekler de onun kenarlarındadır. O gun Rabb'ının tahtını (arşını), bunların da ustunde sekiz (melek) taşımaktadır. O gun (hesap icin Allah'a) arz olunursunuz. Sizden hicbir sır gizli kalmaz. Kitabı sağından verilen: "Alın kitabımı okuyun " der, "Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim zaten. " Artık o, memnun edici bir hayat icindedir. Yuksek bir bahcede, devşirmesi kolay (meyveleri yakın). ' 'Gecmiş gunlerde yaptığınız işlerden oturu (bugun) afiyetle yiyin, icin. "
Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke bana kitabım verilmeseydi. Şu hesabımı hic gormemiş olsaydım. Keşke (olum işimi) bitirmiş olsaydı. Malım bana hicbir fayda vermedi. Gucum (saltanatım) benden yok olup gitti (hicbir şeyim kalmadı). (Yuce Allah, Cehhenem'in muhafızlarına emreder): "Tutun onu, bağlayın onu, sonra Cehennem'e sallayın onu. Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu. Cunku o, yuce Allah'a inanmıyordu, yoksulu doyurmaya on ayak olmuyordu. Bugun onun icin candan bir dost yoktur. İrinden başka yiyecek yoktur. Onu (bile bile) hata işleyenden başkası yemez." (el-Hakka 69/13-37).
Yukarda cizilen manzara inanan ve inanmayan kişinin ahiret hayatını veciz bir şekilde ortaya koymaktadır. İnanan icin mujde, inanmayan icin korku kaynağı olan bu Âlem, onu idrak eden her akıl sahibinin kendi dunyasını, fikir ve yaşayış bicimini, Allah'ın arzu ettiği bicimde intizama koymasına en buyuk etkendir. Herkesin toplandığı ve kazandığı kendisine tastamam verildiği (Âli İmrÂn, 3/25-30; el-CÂsiye, 45/28; KÂf, 50/44; et-TeğÂbûn, 64/9), kimsenin kimseden cezasına karşılık bir şey odeyemediği (el-Bakara, 2/48, 123) ana, baba, evlÂd, dost herkesin kendi başlarının derdine duşerek ve hak talep edilmesi endişesiyle birbirinden kactığı (Abese, 80/34-37), dunyada iken inanc ve amelleri nisbetinde bazı yuzlerin ak, bazı yuzlerin de kara olduğu (Abese, 80/38-42; Âli İmrÂn, 3/106-107) o ceza gununde insanların makam, mevki, zenginlik, tahsil gibi insanlarca meziyet kabul edilen hicbir ozelliklerine aldırış edilmeksizin, kulların yaptıklarına gore hak tecelli eder. "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın icin ne (yapıp) gonderdiğine baksın. Allah'tan korkun; ve Allah, yaptıklarınızı haber almaktadır" (el-Haşr, 59/18).
Kabir Hayatı
Dunya hayatından sonra, ahiret hayatından da once fakat ahiret hayatı icinde ele alınması gereken bir başka hayat daha vardır ki o da kabir hayatı veya "Âlem-i Berzah"denilen hayattır. Berzah,* asıl manasında iki şey arasında bulunan engel, ayırıcı sınır demektir. Bu kelime Kur'an'ın "el-Mu'minûn, 23/100; er-RahmÂn, 55/20; el-Furkan, 25/53" ayetlerinde "iki şey arasındaki engel" manasında kullanılmıştır.
RÂgıp, el-MufredÂt adlı eserinde şoyle der: "Berzah; ahirette insan ile yuksek menzillere ulaşması arasındaki engeldir. Bu kelime, el-Beled, 90/11 ayetindeki "el-Akabe" kelimesine işarettir. Ayetin meÂli şoyledir: "Fakat o, (hedefe varmak, yapılan iyiliklere teşekkur etmek icin) sarp yokuşu gecemedi." Ayette bildirilen engeli ise ancak sÂlihler asabilir. Berzah'ın olum ile kıyÂmet arasındaki engel olduğu da soylenir.
İnsan icin uc hayat vardır:
Dunya hayatı: Ruhun cesetle birlikte yaşadığı icinde bulunduğumuz hayat.
Berzah hayatı: Ruh, dunyada iken icinde bulunduğu cesetten ayrılmış, azab yahutta nimet icinde mustakil hale gelmiştir.
Ahiret hayatı: Ruhların dunyada iken icinde oldukları cesetlere donmeleri ile meydana gelen son hayat. Gorulduğu gibi Berzah hayatı, birinci hayat ile ikinci hayat arasındadır. Dunya hayatı calışma, Ahiret hayatı ise calışmanın karşılığını gorme hayatıdır. Bu ikisi arasındaki hayat da, beklemekten ibaret olan Berzah hayatıdır (Âli İmrÂn, 3/185).
Olum anında, ruhlar cesetten ayrılırken rahmet veya azab melekleri vasıtasıyla onlara, hallerine uygun durumlar gosterilir:
"Melekler, o kÂfirlerin yuzlerine ve arkalarına vura vura: "Tadın Cehennem azabını. " diyerek canlarını alırken bir gormeliydin..." (el-EnfÂl, 8/50, el-En'Âm, 6/93-94). Ayetlerde bildirilen azab, olum anında kÂfir ve gunahkÂrlara yapılan azabtır.
Ahmed İbn Hanbel'in Musned'inde (IV/288, 397) yer alan rivayetlere gore Hz. Peygamber şoyle buyurmuştur: "Mumin kul, dunyadan ayrılmak uzere ve ahirete yoneldiği anda ona semadan beyaz yuzlu melekler iner. Yuzleri sanki guneş gibidir. Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. Onun gorebileceği yere otururlar. Olum meleği gelir, baş tarafına oturur ve şoyle der: "Ey guzel ruh, cık ve Rabbi'nin rızasına ve mağfiretine gel. " O da, ağızdan damlayan bir damla gibi cıkar. KÂfir kul dunyadan ayrılmak ve ahirete yonelmek uzere olunca, yanında kaba bir elbise olan siyah yuzlu bir melek gelir, onun gorebileceği bir yerde oturur, şoyle der:
"Ey cirkin ruh, haydi cık, Rabb'inin ofkesine ve gazabına gel. Ruh cesedden korkarak ve guclukle ayrılır."
Olumden sonra berzah Âleminin ikinci makamı olan kabir hayatı başlar. Kabirde ilk zamanlarda ruh cesetle birlikte bulunurlar, beraber azab ve mukÂfat gorurler. Daha sonra ruh cesetten ayrılır ve mustakil olur. Peygamberimiz (s.a.s.)'in ifadesine gore; "Kabir ya Cennet bahcelerinden bir bahce, yahut Cehennem cukurlarından bir cukurdur. " (Tirmîzî, KıyÂme, 26). Ruhun cesetle birlikte kabirde azap ve mukÂfat gormesinin bir benzeri, hepimizin zaman zaman gorduğumuz acı veya tatlı ruyalardır ki kişi kendisini sonsuz nimetler veya azap icinde gorur de bunlar ancak uyanmakla sona erer.
Kabir hayatı hakkında Peygamberimiz (s.a.s.) şoyle buyuruyor: "Olum meleği Mumin kulun ruhunu aldığı zaman melekler onu, goz acıp kapayacak kadar olum meleğinin elinde bırakmazlar. Onu alır, bu kefene koyarlar. Ondan, yeryuzunde bulunan mis kokusu gibi bir koku cıkar. Onu melekler arasından gecirirken: "Bu guzel ruh nedir?" derler. Dunyada iken soylenen en guzel ismini soyleyerek: "Falan oğlu falandır" derler. Dunya semasına ulaşıncaya kadar cıkarırlar. NihÂyet CenÂb-ı Allah: "Kulumu 'İlliyyine' yazınız. " buyurur. Bu, Cennet'in en yuksek derecesidir. "Ben onu yeryuzundeki cesedine iade edeceğim." İki melek yanına gelir ve: "Rabbin kimdir?" derler. Ruh:
"Rabbim Allah'tır. " der. Onlar:
"Dinin nedir?" derler. Mumin ruh:
"Dinim İslÂm 'dır. " der. Onlar:
"Bunları sana bildiren nedir?" derler. O da:
"Allah'ın kitabını okudum, ona inandım ve tasdik ettim" der.
Bunun uzerine semadan bir ses gelir:
"Kulum doğru soyledi. Cennet'te makamını hazırlayınız. Onun icin Cennet'ten bir kapı acınız. der. " (et-Terğîb ve't-Terhîb,III 369)'teki bir hadiste kÂfir kulun ruhunun berzah hayatı hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şoyle buyurmaktadır: "Olum meleği kÂfir kulun ruhunu aldığı zaman, melekler bu ruhu onun elinde goz acıp kapayıncaya kadar bırakmazlar. Onu hemen kalın bir elbiseye koyarlar. Ondan yer yuzunde bulunan leş kokusu gibi bir koku cıkar. Onu semaya yukseltirler. Meleklerin yanından gecerken: "Bu kotu ruh kimindir?" derler. Melekler, en kotu ismini soyleyerek: "Falan oğlu falandır." derler. Onun icin semanın kapısını acmasını isterler, fakat acmazlar." Bu esnada Peygamberimiz (s.a.s.) şu ayeti okudu: "Onlara gok kapıları acılmaz (ruhları goğe yukselmez) ve deve iğnenin deliğinden gecinceye kadar (hicbir zaman) Cennet'e giremezler." (el-A'raf, 7/40). Allah: "Onun kitabını en aşağı makama yazınız" der. Sonra onun ruhu uzaklaştırılır. Peygamberimiz (s.a.s.) sonra şu ayeti okudu: "...Kim Allah'a ortak koşarsa o, sanki gokten duşmuş de kendisini kuş kapıyor veya ruzgÂr onu uzak bir yere surukluyor gibidir. " (el-Hacc, 22/31). Ruhu cesede iade olunur da iki melek (Munker ve Nekir*) gelir, yanına oturur ve:
"Rabbin kimdir?" derler. O da:
"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:
"Dinin nedir?" derler, o da:
"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:
"Size kim peygamber olarak gonderildi? Peygamberiniz kimdir?" derler:
"Şey şey, bilmiyorum,"der. Bunun uzerine semadan bir ses
"Yalan soyledi, Cehennem'deki yerini hazırlayınız." der. Onun icin Cehennem'e bir kapı acarlar. Cehennem'in harareti ve kokusu gelir, kabri daralır ve onu sıkıştırır. Cirkin yuzlu ve kotu elbiseli bir adam gelir ve ona şoyle der:
"Sana yazıklar olsun, va'd olunduğun gun işte bu gundur. " KÂfir ruh ona:
"Sen kimsin? Cirkin yuz kotuluk getirdi," der. O da:
"Ben senin cirkin amelinim" der. Bunun uzerine:
"Rabbim, kıyameti koparma." der. Sonra kor, sağır, dilsiz ve elinde balyoz olan birisi gelir. Elindeki bu balyozu bir dağa vursa toprak olur, ona bir vurur, toprak oluverir. Sonra onu Allah eski haline getirir, tekrar bir daha vurur. Oyle bir cığlık atar ki insanlar ve cinlerden başka her şey duyar. "
Ruh, kabirde sorulan suallere verdiği cevaplara gore ya İlliyyîne* ya da Siccîn'e* gonderilir. Burada, yeniden diriltilecekleri gune kadar emaneten dururlar. Yeniden dirilme gununde ise Allah'ın emri ile tekrar cesetlere girerler. İyi, kotu, butun ruhların kendi kabirleriyle alÂkaları vardır. Bu alÂka ile ziyaretcilerini tanırlar. Nimetlerin lezzetlerini, yahutta cehennem'in acısını yanlarında hissederler. Şehidlerin ruhları ise yeşil kuşlar gibi Cennet'lerde otlar ve Arş'ın altında asılı bulunan kandillere sığınırlar,(en-NisÂ, 4/169) Ayette Allah yolunda oldurulen şehidlerin, gercekte, olu olmadıkları, Allah katında Cennet nimetleriyle rızıklandırıldıkları bildirilmektedir. Ayrıca şehid ruhlarının, Cennet'te kendilerine yapılan ikramlar nedeniyle, bir daha Allah yolunda oldurulebilmek icin ruhlarının cesetlerine iade edilmesini istedikleri bildirilmektedir. {Salih-i Muslim, VI, 38; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dili Kur'an Dili, II, 1229).
Kıyametin Kopması
Ahiret hayatı, insanın olumu ile başlarsa da, genel manada Kıyamet hadisesi ile başlar. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başka, peygamberler de dahil hic kimse bilmez, (el-Mulk, 67/26). Bilgisi Allah'a ait olmakla birlikte, Kıyametin kopmasına yakın zamanlarda bir takım alÂmetler meydana gelir. İnanmayanlar icin ihtar mahiyetinde Allah şoyle buyurur:
"(İnanmayanlar, Kıyamet) saat(in)in, ansızın kendilerine gelip catmasından başka neyi bekliyorlar? İşte onun alÂmetler(inden sayılan Âhir zaman Peygamber)'i gelmiştir." (Muhammed, 47/18). Kıyametin en buyuk alÂmeti Hz. Muhammed'in peygamber olarak gonderilmesidir. Ondan sonra artık başka peygamber gonderilmeyecektir. O, peygamberlerin sonuncusudur (el-AhzÂb, 33/40). İşte bu, dunya hayatının sonunun yaklaştığına en buyuk alÂmettir. Hz. Peygamber de: "Ben gonderildiğimde Kıyamet şu iki parmağımın birbirine yaklaştığı gibi yaklaşmıştır. " (BuhÂrî, Vl, 206; Muslim, Terc. Davudoğlu, VlIl, 208) buyurmuştur.
Kur'an ayın ikiye bolunmesini de Kıyamet alÂmetlerinden saymıştır:
"Kıyamet yaklaştı, ay ikiye bolundu..." (el-Kamer, 54/1-3). Bu hadise, Peygamber zamanında ondan mûcize isteyen muşriklerin isteği uzerine, Peygamber'in elinin işaretiyle ayın ikiye bolunmesi şeklinde meydana gelmiştir. Bu hÂdise uzerine de meÂlini verdiğimiz ayet nÂzil olmuştur. İslÂm bilginlerinden bir kısmı da "Kıyamet yaklaştı, ay bolunecek..." şeklinde gelecek zaman kipiyle mana vermişlerdir. Her iki manada da ozellikle Kıyamet'in yaklaştığı vurgulanmaktadır.
İsrÂiloğulları'na peygamber olarak gonderilen Hz. İsa tebliğ gorevindeki tum gayretlerine rağmen, sayılabilecek kadar az bir cemaat ona iman etmiş, buna mukabil duşmanlarının kendisini oldurme tuzaklarıyla karşılaşmıştır. Ne var ki Allah, duşmanların kurduğu tuzaklarını başlarına gecirmiş, peygamberini de zatına yukseltmiştir. (Âli İmrÂn, 3/54-55; en-NisÂ, 4/157-158). Şu anda hayatta olarak bulunduğu mevkii Allah'ın ilminde olan Hz. İsa, Kıyamet'e yakın zamanda tekrar dunyaya gelecek ve yaşadığı surece Hz. Muhammed'in getirdiği şerîat uzere yaşayacaktır. Hz. İsa'nın tekrar dunyaya donuşu, Kıyamet alÂmetlerindendir. "O (İsa'nın gelmesi), Kıyametin kopacağını gosterir bir ilimdir..." (ez-Zuhruf, 43/61).
Kıyamete yakın zamanda, şu anda gorduklerimize benzemeyen şekilde, Kur'an'ın "dÂbbe" diye ifade ettiği bir hayvan ortaya cıkacaktır: "O soz (Kıyamet ve azap gunu), başlarına geldiği zaman (kıyamet alÂmetlerinin vukûu başladığı zaman) onlara yerden bir dÂbbe (canlı) cıkarırız; onlara insanların, ayetlerimize ictenlikle inanmadıklarını soyler." (en-Neml, 27/82). (DÂbbe hakkında geniş malûmat icin bk. Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., V, 370). "DÂbbetu'l-Arz"* diye isimlendirilen bu hÂdisenin meydana gelişi, Kıyamet vaktinin yaklaştığına dair bir alÂmettir.
Ye'cuc ve Me'cuc* seddinin acılması ve yeryuzunde fesÂdın yayılması da Kur'an'da zikredilen Kıyamet alÂmetlerindendir: "NihÂyet Ye'cuc ve Me'cuc (sedleri) acıldığı zaman onlar her tepeden (dunyaya) saldırırlar. Artık gercek va'd (Kıyamet) yaklaşmıştır. İnkÂr edenlerin gozleri birden donup kalır... " (el-Enbiya, 21/96-97).
Bu alÂmetler, Kur'an'da bildirilenlerdir. Hadisle bildirilenlere gelince, onlar da Allah'ın vahyine dayanır. Muslim'in Huzeyfe ibn Useyd el-GifÂrî'den rivayet ettiği bir hadiste Huzeyfe şoyle buyurmuştur: "Biz aramızda muzakerelerde bulunduğumuz bir esnada Hz. Peygamber (s.a.s.) yanımıza geldi ve: "Neyi muzakere ediyorsunuz?" dedi. 'Kıyamet'i dediler. Şoyle cevap verdi: "On turlu alÂmeti gormediğiniz surece Kıyamet kopmaz. Bunlar, Duman, DeccÂl, DÂbbetu'l Arz, Guneşin batıdan doğması, Meryem oğlu İsa'nın inmesi, Ye'cuc ve Me'cuc ile doğudan, batıdan ve Arap yarımadasından bir yerin batması, son olarak da Yemen 'de bir ateşin cıkmasıdır. " (Muslim, Terc. VIII, 179; BuhÂrî, Cihad, 94 vd.; Muslim, iman, 248, ZekÂt 60, Fiten, 17- 18;Ebû DÂvud, MelÂhim, 12, Fiten, 1; Tirmîzî, Zuhd, 24).
Kıyametin bu buyuk alÂmetlerinin dışında Hz. Peygamber'in hadisleriyle sabit olan bircok hÂdiseler de Kıyamet'in kucuk alÂmetleri olarak kabul edilmiştir: Davaları bir olan iki Musluman topluluğun birbirleriyle harp yapması (Muslim, Terc., V III, 170), 'herc', oldurme olaylarının coğalması (Muslim, Terc., VIII, 171). Karanlık geceler gibi olan fitnelerin coğalması, muslumanlarla yahudilerin savaşıp, muslumanların onları oldurunceye kadar mucadele etmeleri ve yahudilerin de taşların ve ağacların arkasına saklanması, 'Gargat ağacından' başka butun taş ve ağacların:
"Ey musluman, Ey Allah'ın kulu, yahudi arkamdadır, gel onu oldur" demesi, Hicaz topraklarında bir ateşin cıkıp, Basra'daki develerin boyunlarını aydınlatması, Kahtan'dan bir adamın cıkıp insanları asÂsı ile sevketmesi, Fırat nehri altından bir dağ haline gelip, ondan alabilmek icin insanların birbirleriyle harp etmesi, cariyenin efendisini doğurması; ayağı yalın, cıplak fakir koyun cobanlarının bina yapmada birbiriyle yarış yapmaları vs. gibi olaylar Kıyamet'in kucuk alÂmetleri olarak sayılmıştır (BuhÂrî, Tecrid, IX, 73; Tirmizî, Birr, 25; Fiten, 2; el-Lu'luu ve'l-MercÂn, III, 305, 306-307; et-TÂc, I, 25).
Allah, bu kÂinatın yıkılıp, birinci hayatın sona ermesini istediği zaman İsrÂfil adındaki meleğe 'sûr'a bir kere ufurmesini emredecek, o da bir kere ufurecektir. KÂinatın hepsi bu derin gurultu ile sarsılıp, birbirine bağlı olan varlıkların duzeni bozulur, irtibat cozulur, korkunc bir zelzele meydana gelir, dağlar atılır, pamuk gibi dağılır, gokyuzundeki yıldızlar, gezeğenler ve guneş arasındaki ahenk yok olur, şimdi mevcut olan cekim kanunu iptal olur. Guneşin ayın ve yıldızların ziyası gider, gokyuzundeki butun gezeğenler yorungelerinden cıkar ve Âlemin tamamı Allah'ın yaratmasından onceki hale doner. Butun bu olaylar, Allah'ın indirdiği vahiy ile bilinmektedir (bk. el-Hacc, 22/1-2; el-Karia, 101/1-5; el-Mearic, 70/8-15; Zilzal, 99/1-3; İnfitar, 82/1-5; Tekvir, 81/1-6; VÂkıa, 56/1-6).
İkinci hayatın tanınması ve anlaşılması, insan aklının kavrayacağı bir şey değildir. İnsan aklı ancak bu hayatta olanları ve bu kÂinatta bulunanları kavrar. Bunun icindir ki, ikinci hayatın tanınması, Allah'ın kitabında bildirdiği haberler ve Resulu'nun anlatmalarına dayanır. Ayet ve hadislerden elde edilen bilgilere gore, İkinci hayat, İsrÂfil'in 'sûr'a uflemesiyle bu Âlemin yok olmasından kırk yıl gectikten sonra başlayacaktır.
O hayatın gunleri ve ayları bu hayatın gunleri ve aylari gibi midir, yoksa başka bir ay ve gun mudur?. Bunu bilemiyoruz. Bu, zaman gectikten sonra gokten yağmur inecek, cesetler bitki gibi toprağın altından bitecektir. Bu iş, yağmur suyu ile her insanın kuyruk sokumunda bulunan kucuk kemik vasıtasıyla meydana gelecektir. İkinci yaratılış tamamlanıp gelişme ikmÂl olduğu, cesetlerin heykelleri toprağın altında tamamlanarak hicbir eksiği kalmadığı zaman onlara ruh verilir. Bu cesetlere hayat girer, hareket etmeye başlarlar. Olum meleğinin bu dunyada almış olduğu ruhları Allah her insana iade eder. Bu ruhlardan bazıları, sahibinin iman ehli ve amel-i sÂlih sahibi oldukları icin guzel ve temiz ruhlardır. Bunlar ulvi Âlemde muhafaza edilmişlerdir. Bazıları ise, kufur sahibi ve gunahkÂr kişilerin ruhlarıdır, bunlar cirkin ruhlardır, suflî Âlemde kalmışlardır. Bu ruhlar, bulundukları yerden cesetlerine gelirler, sonra Allah'ın gorevlendirdiği bir melek: "Yerinizden kalkınız, Rabb'ınıza donunuz" diye seslenir. Onlar bu sesi işitirler ve icabet ederler. Yer acılır, kabirlerinden mahşere gitmek icin canlı olarak kalkarlar (el-Hakka, 69/13-18; KÂf, 50/41-44, el-Kamer, 54/6-8; el-MeÂric, 70/41-44; elÂdiyat, 100/9-10).
İkinci defa dirildikten sonra butun mahlûkÂtın bir sahada toplanmasına "Haşr"* denir. Bu toplanma, dunyada yaptıklarından dolayı aralarında hukum verilmesi icindir. İnsanlar kabirlerinden canlı olarak kalktıktan sonra ilk defa yaratıldıkları gibi tekrar hayata donduruleceklerdir: "Mahkukatı ilk yaratmağa başladığımız gibi, yine onu oldukten sonra iade edeceğiz..." (el-Enbiya, 21/104). Hz. Peygamber (s.a.s.): "Kıyamet gununde insanlar cıplak, sunnet olmamış ve yalın ayak olarak (mahşer meydanına) geleceklerdir. " der. Hz. Âişe: "Ey Allah'ın Resulu, kadın ve erkeklerin hepsi bir arada olunca birbirlerine bakmazlar mı?" diye sorunca Peygamberimiz(s.a.s.): "Ey Âişe, o gun, insanların birbirlerine bakamayacakları kadar durum şiddetlidir. " buyurarak "haşr" icin toplanan insanların duştukleri sıkıntıyı dile getirmektedir (Muslim, Cennet, 56). Muttakî, mucrim ve kÂfirlerin haşrolunmaları hakkında Kur'an şoyle der:
"Takva sahiplerini heyet halinde Rahman(ın huzuruna) topladığımız gun, sucluları da susuz olarak Cehennem'e surduğumuz (gun) " (Meryem, 19/85-86).
"O gun 'sûr'a uflenir ve o gun sucluları (yuzleri kapkara, gozleri) gomgok (kor bir durumda) toplarız. " (TÂhÂ, 20/103).
"...Kıyamet gunu onları (kÂfirleri), yuzu koyun, kor, dilsiz ve sağır bir halde sureriz. Varacakları yer Cehennem'dir... " (el-İsrÂ, 17/97; TÂhÂ, 20/124).
İnsanların, hesap vermek uzere toplandıkları Mahşer gunu guneş, insanların başları uzerine iyice yaklaşır, sıcaklık cok şiddetlenir. Ve insanlar, gunahları nisbetinde tere batarlar. Bir kısmı topuklarına kadar, bir kısmı diz kapağına, bir kısmı gobeğine ve bir kısmı da ağzına kadar tere batar (Muslim, 8/135; BuhÂrî, 6/137). Hararetin en şiddetli olduğu bu gunde, adil devlet reisi, gonlu mescidlere bağlı genc, sadakayı gizli veren comert, guzel bir kadının zina davetini Allah'tan korkusu nedeniyle kabul etmeyen muttakî, sevgileri Allah icin olan iki dost, Allah'a ibadetle buyuyen genc ve tenha yerde Allah'ı zikrederek gozleri yaşla dolup taşan insanı Allah, lûtfuyla Arş'ının golgesinde golgelendirecektir (BuhÂrî, EzÂn, 36; Hudud, 19).
İnsanlar, Rabb'larının huzurunda haşrolunup toplandıklarında ve beklemenin zorluğu, korkunun şiddeti nedeniyle yorgunluk son haddine ulaştığında insanlar, ruhlarının temizliği ve kirliliğine gore Yuce Allah'ın kendilerine hukmetmesini beklemeye başlarlar:
"Peygamberler (şahidlik edecekleri) vakit icin getirildiği zaman: Ertelenmiş oldukları gune, yani hukum gunune. Hukum gununun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Yalanlayanların vay haline o gun." (el-MurselÂt, 77/11-15). Bugun haklı ile haksızın, iyi ile kotunun, zalim ile mazlumun, inanan ile inanmayanın ayrıldığı fasıl gunudur. Ozur ve kurtuluş fidyelerinin kabul edilmediği (Hadid, 57/15; el-Bakara, 2/254) dillerin konuşmadığı bu gunde (el-Bakara, 2/255) ancak kendilerine, insanlar icin şefÂat etme izni verilenler konuşabilir. İnsanlar Âdem, Nuh, İbrÂhim, Mûsa, İs peygamberlere, kendilerine şefÂat etmeleri icin giderler. Onlar bu konuda ozur beyan edince bu defa Hz. Muhammed'e gelirler. Peygamberimiz (s.a.s.) Rabb'ının huzurunda secdeye kapanarak ona hamdeder, ummeti icin şefÂat diler. Rabb'i kendisine: "Başını kaldır ve iste, ne istersen verilecektir, şefÂat et, şefÂatin kabul edilecektir" deyinceye kadar secdede kalır. Ummetine şefÂat diler. Ummetinden hesabı olmayanlar Cennet'e girerler.
__________________
Âhirete iman
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Âhirete iman