Bilim, Allah'ın sanatını, yaratışındaki ustunluğu, kusursuzluğu ve mucizevi ozellikleri gorebilmenin bir yoludur. Herhangi bir bilim dalında araştırmalar yapan bir insan, eğer birtakım onyargılara veya koru korune bağlı olduğu bir ideolojiye sahip değilse, gorduğu her ayrıntıda mukemmel bir tasarımın varolduğunu gorur ve bu tasarımın ancak sonsuz bir aklın eseri olabileceğini rahatlıkla anlayabilir. İşte bu nedenle tarih boyunca buyuk keşifler yapmış, bilimsel gelişmenin oncusu olmuş bilim adamlarının buyuk bir coğunluğu Allah'a yonelmiştir.
Okuyacağınız bu yazı dizisinde, bilim ve dinin celiştiğini, bir bilim adamının dindar veya dindar bir insanın bilim adamı olamayacağını savunanların ne kadar onemli bir yanılgı icinde bulundukları gozler onune serilecektir. İki ayrı bolumden oluşan bu dizinin ilk bolumunde, İslam dininin hakim olduğu bir ortamda yetişmiş, Allah'a olan inancı ile tanınıp ovulen, aynı zamanda bilimde pek cok ilke imza atarak tarihe gecen bilim adamlarından bahsedilecektir. İkinci bolum ise, tarih boyunca keşifleri ve bilimsel alandaki calışmaları ile tanınmış ve şahit oldukları bilimsel gercekler karşısında iman etmiş Batılı bilim adamları ile ilgilidir.
I. İlim Oncusu İslam Alimleri
İbn-i Sina
İbn-i Sina 980 senesinde Buhara yakınlarında doğmuş bir İslam filozofu ve tıp bilginidir. Once babasından daha sonra da donemin unlu bilginlerinden mantık, matematik ve gokbilim oğrenimi gormuş, tıp alanında gosterdiği başarılar nedeni ile de II. Nuh'un ozel hekimi olarak gorevlendirilmiştir.
Unlu eseri el-Kanun, yaklaşık bir milyon kelimelik buyuk bir tıp ansiklopedisidir. Butun eski tıp ve musluman tıp ilmini ihtiva eder. Bu eser gerek iceriği gerekse hazırlanış tarzı bakımından asırlarca dunya tıp literaturune hakim olmuştur. Kendisinden sonra, yeni tıbbın doğuşuna kadar Turkce, Arapca, Farsca ve Batı dillerinde yazılmış eserlere kaynaklık etmiştir.
Tıp ilminin kaideleri, ilaclar ve ceşitli hastalıklarla ilgili detaylı bilgiler veren İbn-i Sina'nın bu eseri, gerek Anadolu Selcukluları ve gerekse Osmanlılar devrinde temel bir başvuru kitabı olarak kullanılıp tercih edilmiştir.
Tıp ilminde buyuk bir cığır acmış olan İbn-i Sina, felsefe alanında da gerek Doğu gerekse Batı filozoflarını etkilemiştir. Yapıtları 12. yuzyılda Latinceye cevrilmiş ve bunun ardından da tum dunyaya yayılmıştır.
Kadızade Rumi
16. yuzyılın sonlarında Osmanlılarda muspet ilim konusunda bir isim dikkat cekmektedir. Bu kişi, Musa Paşa b. Mahmut b. Mehmet Salahaddin olarak anılan Kadızade Rumi adıyla un kazanmış olan Turk matematikcisi ve astronomudur. Ceşitli onemli kitaplar hakkında "şerh" adı verilen yorumlar yazmış ve bu konuda unlenmiştir. Bunlardan bir tanesi Osmanlı Medreselerinde okutulan el-Harezmi'nin Mulahhas fi'l-hey'e adlı astronomi kitabına yazdığı şerhdir. İkinci olarak da Şemseddin-i Semerkandi'nin geometri ve ucgenlerin niteliklerine dair kaleme aldığı Eşkalu't-te'sis'i şerh etmiştir. Bir de Muhtasar fi'l-hisab adında bir Arapca eseri vardır ki, birinci kısım aritmetik, ikinci kısım cebir ve denklemler, ucuncu kısım ise olcmelerden ibarettir.
Kadızade'nin en onemli eseri ise, Gıyaseddin Cemşid'in Risale fi'istihraci'l-ceyb-i derece vahide eseri icin yazdığı şerhdir. Sadece kitap hakkındaki yorumlarını belirtmesine rağmen Kadızade burada bir derecelik yay sinus hesabı usulunu yazardan daha iyi ve daha basit bir şekilde acıklamıştır. Kadızade'den zamanın en ciddi ve gercek astronomu olarak bahsedilir. Tum bu sebeplerden dolayı Kadızade'yi Osmanlı Turklerinin birinci gercek astronomu ve matematikcisi olarak kabul edebiliriz.
Mahmut Şirvani
Şirvani, 15. yuzyılın ilk yarısında yaşamış Osmanlı tıbbının en onemli hekimlerinden biri, belki de birincisidir. Şirvan doğumlu bir ailenin oğlu olarak Anadolu'da doğmuştur. Yaşadığı donem boyunca 11 tane eser vermiş ve tum eserlerini donemin devlet buyuklerine ithaf etmiştir. Fatih Sultan Mehmet'e ithaf edilen son eseri ve eserleri arasında en onemlisi olan Murşid, Osmanlı tıbbında goz hastalıklarına ait en hacimli eser olarak karşımıza cıkmaktadır.
Yazdığı bir başka eser olan Tuhfe-i Muradi ise, icerdiği bilgiler nedeni ile Anadolu'da yazılan ilk tıp eserleri listesine alınmıştır. Konu, temelinde kıymetli taşlara dayansa da bu taşların tıpta kullanımının da anlatılmasından dolayı tarihciler tarafından bir tıp kitabı olarak kabul edilmektedir.
Şirvani'nin eserlerinin 4'u Arapca, 6'sı ise Turkce olarak kaleme alınmıştır. İlk devir Osmanlı tıbbında bu kadar uretken ikinci bir tıp yazarı yoktur. Eserlerinin, doneminin ilmi zihniyetini en acık şekilde yansıtmasının yanında, şu an bile herkesin anlayabileceği sade bir Turkce ile yazılmış olması da son derece onemlidir.
Mukbilzade Mumin
Osmanlı doneminde onemli ilim adamlarından bir diğeri de II. Murat doneminde yetişmiş ve iki onemli eser bırakmış olan Mukbilzade Mumin'dir. Mumin, goz hastalıkları konusuna ozel ilgi gostermiş olan Şirvani ile birlikte ilk Osmanlı hekimlerindendir.
Yazarın ilk eseri padişaha ithaf edilmiş olan Zahire-i Muradiye'dir. İkinci eseri Miftahu'n-nur ve hazainu's-surur da aynı şekilde padişaha ithaf edilmiş onemli bir tıp kitabıdır. Kitapta teşhis ve sağlık bilgisinden genel olarak bahsedildikten sonra, goz hastalıklarına dair ayrıntılar anlatılmaktadır. Bu onemli eserde, baş ve kafatası yapısı ve hastalıkları, goz hastalıkları, goz kapağı rahatsızlıkları, konjoktiva ve kornea hastalıkları detaylı olarak tarif edilmekte, hastalıklara karşı onlemler ve cozumler anlatılmaktadır.
Osmanlılarda butun Daruşşifa vakıflarındaki hekim listelerinde Mukbilzade Mumin'in isminin mutlaka bulunması donemin son derece onemli bir hekimi olduğunu kanıtlamakta, aynı zamanda o donemde goz hastalıklarına verilen onemi de yansıtmaktadır.
Ali Kuşcu
Turk-İslam Dunyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şohrete sahip Ali Kuşcu, Osmanlı Turkleri'nde, astronominin onde gelen bilgini sayılır. Batı ve Doğu Bilim dunyası onu 15. yuzyılda yetişen mustesna bir alim olarak tanır. Kuşcu, Uluğ Bey ve Kadızade'den matematik dersleri almıştır. Bir donem Azerbeycan'a gitmiş, orada Akkoyunlular padişahı Uzun Hasan'ın emrinde elcilik gorevini yerine getirmiş, daha sonra da Fatih'in sarayında bilim adamı olarak gorev yapmıştır.
Bilimsel tartışmalarda bulunan, Fatih Kulliyesinde bir guneş saati yapan Ali Kuşcu, İstanbul'un enlem ve boylam derecesini belirlemiştir. Ay'ın ilk haritasını cıkaran Ali Kuşcu'nun adı bugun Ay'ın bir bolgesine verilmiştir. Ali Kuşcu'nun calışmaları başlıca iki bolume ayrılabilir. Bunlardan ilki din ve filoloji ile ilgilidir. Diğeri ise matematik ve astronomi ile ilgili eserlerdir. Bu eserler arasında en onemlisi Risale fi'l-hey'e'dir. Zafer gunu tamamlandığı icin Fethiye adıyla Fatih'e takdim edilmiştir. Matematik ve astronomi alanında buyuk bir cığır acan bu eser icinde gok cisimlerinin dunyamızdan uzaklıklarına kadar tum bilimsel detaylar bulunmaktadır. Farsca yazılmış daha sonra Arapcaya cevrilmiş, Batı ilminin Turkiye'ye girmesinden sonra bile astronomi alanında tercih edilen bir kitap olmuştur.
Mirim Celebi
Mirim Celebi, asıl adı Mahmud b. Mehmed olan ve 16. yuzyıl Osmanlı Turkiye'sinin en ileri gelen astronom ve matematikcilerindendir. İstanbul'da doğmuş, medreselerde okumuş ve Beyazıd'ın şehzadeliği zamanında hocalık yapmış ve onemli makamlarda gorev almıştır.
Kadızade ve Ali Kuşcu'nun torunu olan Celebi'nin en onemli eserlerinden biri Uluğ Bey'in Zic'ine Farsca olarak Dusturu'l-amel ve tashihu'l-cedvel adında yazdığı bir şerhdir. Yazar eserde konuları cok ceşitli şekillerde anlatmış, orneğin bir derecelik yayın sinusunu hesaplamak icin gayet anlaşılır bicimde 5 ayrı cozum yolu gostermiştir.
Mirim Celebi aynı zamanda kendisini cok seven Yavuz Sultan Selim'in ısrarları sonucunda dedesi Ali Kuşcu'nun astronomi ile ilgili Fethiye eserini de şerh etmiştir. Matematik ve astronomi ile ilgili yedi sekiz risalesi bulunmaktadır. Mirim Celebi, Osmanlı ulkesinde astronomi ve matematik ilimlerinin ilerlemesi icin kuşkusuz en cok calışan musluman bilim insanlarındandır.
Takiyuddin Efendi
16. yuzyılın en onemli astronomlarından biridir. Devletten gorev almak uzere Kahire'den İstanbul'a gelmiş, matematik bilimindeki ustalığı nedeniyle hoş karşılanıp Sultan'a tanıtılmış ve onun yuksek yardımlarıyla rasathane hazırlanmıştır. Kurduğu rasathane o zaman icin donemin en onemli astronomi aletleriyle donatılmıştır. Yapılan gozlem, kullanılan araclar ve calışan astronomları ile son derece onemli bir mekandır.
Takiyuddin'in en onemli eseri Sidretu'l-Munteha'dır. Bu eserde guneş parametreleri uc gozlem noktası yontemi uygulanarak hesaplanmıştır. Takiyuddin, Tycho Brahe ve Copernicus dışında dunyada bu yontemi kullanan ucuncu kişidir. Benzer sonuclara ulaşmalarına rağmen, Takiyuddin'in guneş parametreleri konusunda yaptığı hesaplamalar 16. yuzyılda en doğru hesaplamalar olarak tarihe gecmiştir.
Takiyuddin, eserlerinde "saatlerden" bir astronomik arac gibi bahsetmiştir. Bu saatlerin en onemli ozelliği dakik olarak, dakika ve saniyeyi verebilmesidir. Avrupa'da dakika ve saniye bulunan bir saatin yapılma tarihi ile Takiyuddin'in bu mekanizmadan bahsetmesi aynı doneme rastlar.
Takiyuddin, Haridetu'd-Durer ve Feridetu'l-Fikr adlı kucuk bir zic'inde ondalı kesirleri kullanmış ve bu konu hakkında bilgi vermiştir. Bir başka deyişle, ondalı kesirler Avrupa'da tanınmasından cok daha once Takiyuddin tarafından sadece tanıtılmamış, kullanılmıştır da. Butun bunlara bakarak, Takiyuddin'in, dunyada "ilk"leri gercekleştiren bilginlerden biri olduğu acıkca gorulmektedir.
Seydi Ali b. Huseyin
Seydi Ali b. Huseyin, bircok deniz seferine, ozellikle savaşlara katılmış, sonra da Barbaros Hayrettin Paşa'nın hizmetinde calışmış, astronomi konusunda uzman buyuk bir denizcidir.
Huseyin'in deniz astronomisi ve coğrafyayı gercekten cok iyi bilen bir bilgin olduğunu gosteren en onemli eseri Muhit'dir. Eserin icinde, yon bulma, zaman hesabı, takvim, guneş ve ay zamanlamaları, pusula bolumleri, ceşitli adaların ve meşhur limanların kutup yıldızına yukseltileri, astronomiye ait bazı bilgiler, ruzgarlar, ulaşım yolları, buyuk fırtınalar ve bunlara karşı alınacak tedbirler gibi onemli konular yeralmaktadır. Konulardan da anlaşıldığı kadarıyla Muhit, son derece ilmi ve onemli bir eserdir.
Huseyin aynı zamanda Ali Kuşcu'nun Fethiye'sini cevirmiş ve eklemeler de yapmıştır. Gokleri sayarken astronomi terimleri katmış, alemin merkezinin yerin merkezi olduğunu ve ağır cisimlerin yerin merkezine doğru duştuklerini ilave etmiştir.
Yazar, bir diğer eseri Mir'at-i Kainat'da ise guneşin yukseltisi ve yıldızların yerleri, kıblenin ve oğle vaktinin belirtilmesi, daire cemberlerinin, sinus, kiriş ve tanjantların bulunması ve karşı tarafa gecilemeyen bir nehrin genişliğini olcmek usulu gibi konularda bilgi vermektedir. Konusunda cok onemli bilgiler vermiş ve geride cok değerli eserler bırakmış ustun bir denizci ve astronomdur.
Katip Celebi
17. yuzyılda yaşamış buyuk bir bilim adamıdır. 14 yaşına geldiğinde Anadolu Muhasebesi Kalemi'ne alınmış ve buradaki halifelerden birinden hesap kaidelerini oğrenmiştir. Bundan sonra ceşitli hocalarla calışmış ve bilgilerini genişletmiştir.
Katip Celebi'nin 20 dolayındaki eseri arasında belki de en onemlisi Keşfu'z-Zunun an esami'l-Kutub ve 'l-Funun'dur. Eserde, 300'e yakın mustakil ilimin konuları ve amacları hakkında bilgi verilmekte ceşitli araştırmalara yer verilmektedir.
İkinci onemli eseri ise Cihannuma'dır. Coğrafya ve kosmografyaya ait olan eserde yazar, dunya uzerindeki 5 kıtayı 6'ya bolmuş ve hepsi hakkında genel bilgi vermiştir. (Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Macellenike/Avustralya ve Kutup bolgeleri). Eserde yeryuzunun yuvarlaklığını ispat icin ceşitli deliller verilmiş ve Japonya'dan Erzurum'a kadar mevcut olan butun bitkiler ve hayvanlar tanıtılmıştır. Cihannuma aynı zamanda Osmanlıların uc kıtadaki hakimiyeti, şehir ve kasabaları hakkında hicbir yerde bulunmayan değerli bilgileri de ihtiva eden ilk ve yegane sistematik coğrafya kitabıdır.
Katip Celebi donemin durgunlaşmış ve yeniliklere kapalı havası icinde Osmanlı toplumunda buyuk atılımlar yapan bir aydındır. Batı'daki astronomi eserlerini cevirmeye yonelmiş bir alimdir. Celebi, doneminin koşullarını aşan bir bilim anlayışının ilk mimarlarından biri olarak kabul edilir.
İbn Nefis
13. yuzyılda bilim adına onemli gelişmelere damgasını vurmuş olan bir başka isim de İbn Nefis adıyla tanınan Alaeddin Ali ebi'l-Hazam el-Kureyşi'dir. Mu'cezu'l-Kanun adlı unlu eserinde İbn Nefis, pekcok tıbbi acıklamada bulunmuş ve oldukca rağbet gormuştur. Eserin en onemli ozelliği, İbn Nefis'in kucuk kan dolaşımını tıpkı 16. yuzyılda bu dolaşımı Harvey'den once tarif eden Michel Servetus gibi tarif etmesidir.
Servetus'un, İbn Nefis'ten yaklaşık uc yuzyıl sonra kucuk dolaşımı acıklaması ve onunla aynı anatomik yapıyı tarif etmesi son derece onemli bir konudur. Cunku o doneme kadar klasik inanc, anatomide septumun (bir organın iki ayrı bolumunu birbirinden ayıran ayırıcı zar veya duvar) gecirgen olduğu yonundedir. Oysa İbn Nefis, herhangi bir gozleme dayanmadan septumun gecirgen olmadığından yola cıkmış ve bu sonuclara varmıştır. Nitekim sonraki yuzyıllarda septumun gecirgen olmadığı gozlemlerle ispatlanmıştır.
İbn Nefis, kuşkusuz bu onemli keşfi ile tıp tarihinin en onemli isimlerinden biridir. Yaptığı keşfin onemi ve değeri kendisinden uc yuzyıl sonra ortaya cıksa da Osmanlı donemine buyuk faydaları dokunmuş onemli tıp adamı vasfını korumuştur.
Akşemseddin
Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza'dır. Ancak sakal ve bıyığının ak olması ve beyaz elbiseler giymesinden dolayı Akşemseddin olarak anılmaktadır. Şam'da doğmuş ve kucuk yaşta Anadolu'ya gelerek Amasya'nın bir kazasına yerleşmiştir. Genc yaşta ceşitli ilimler konusunda başarılar elde etmiş ve iyi bir tıp tahsili yapmıştır.
Tıp alanında derin araştırmalar yapmış olan Akşemseddin, "Hastalıkların insanlarda birer birer ortaya cıktığını sanmak yanlıştır. Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle gecer. Bu bulaşma gozle gorulmeyecek kadar kucuk fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek bundan beşyuz sene once mikrobun tarifini yapmıştır. Onun bu acıklamaları yaptığı donem, mikropları ilk olarak tanıtan İtalyan hekim Fracastor'dan yaklaşık 100 sene oncedir. Boyle bir ilke imza atan Akşemseddin, tıp tarihinde onemli bir yere sahiptir. Sultan II. Murat ve II. Mehmet'e cok yakın olan Akşemseddin, yaptığı ilaclarla saray ve cevresinde bircok hastayı iyileştirmesiyle de bilinmektedir.
Akşemseddin'in pek cok dini eserinin yanı sıra son derece buyuk onemi olan iki de buyuk tıbbi eseri bulunmaktadır. Eserler halen tıp literaturunde onemlerini korumaktadır.
El-Battani
868 yılında Harran'da doğmuş olan el-Battani ilk eğitimini unlu bir bilim adamı olan babası Cabir bin San'an el-Battani'den almıştır. Daha sonra eğitimini devam ettirmiş ve cok ceşitli konularda uzmanlık elde etmiştir.
Battani unlu bir astronom, matematikci ve astrologdur. Astronomi konusunda pek cok onemli keşfi vardır. Bunlardan en onemlisi bir guneş yılının 365 gun, 5 saat, 46 dakika ve 24 saniyeden oluştuğunu bulmasıdır. Bu keşif gunumuz olcumlerine son derece yakındır. Guneşin doruk noktasındaki boylamın Ptolemy'nin keşfinden beri 160 47' arttığını da keşfetmiştir. Bu durum, guneşin yorunge hareketlerini ve eşzamanlılıkta kucuk farklılıkların meydana geldiğini gosteren onemli bir keşiftir.
El-Battani'nin getirdiği yenilikler, ekliptik duzlemde dikkate değer bir eğrilik olduğunu, mevsimlerin uzunluklarını ve guneşin yorungesini de kesin değerlerle ortaya koymaktadır. Ay ve guneşle ilgili gozlemleri, 1749 yılında Dunthorne tarafından ayın hareketlerinin anlaşılması konusu ile ilgili olarak kullanılmıştır. Matematik alanında Yunan kirişi yerine sinusleri kullanan ilk kişidir. Ayrıca ilk olarak kotanjant kavramını getirmiş ve dereceli bir tablo oluşturmuştur. Astronomi ve trigonometri ile ilgili sayısız eseri vardır. Astronomi konusundaki calışmaları Ronesansa kadar Avrupa'da etkili olmuş, astronomi ve trigonometrideki keşifleri bu bilimlerin gelişimine onculuk etmiştir.
El-Harezmi
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi tahmini olarak MS 770 yılında Ozbekistan'da doğmuştur. Batı bilim dunyasına en surekli ve en derin etkiler bırakmış matematikci olarak tanınmaktadır.
Harezmi, doğu bilim dunyasında cebir ilmine ilişkin ilk eser yazan kişidir. Bu bilim dalı daha onceleri az cok işlenmiş ve geometriden farklı bir ilim olarak gorulmeye başlamıştır. Birinci dereceden denklemler cozulebilmiş ama ikinci derece denklemlerin kokeni konusu henuz anlaşılamamıştır. Harezmi, ikinci kitabı olan El Cebr ve'l Mukabele ile ikinci derece denklemlerin cozum yolunu sistemli olarak belirleyen ilk kişidir. Harezmi eserinde belirttiği yontemleri bir oğretmen yeteneğiyle acıklamış ve bu kuralları geometrik olarak ispatlamıştır.
Harezmi'nin bu eseri, matematik tarihi bakımından cok onemli gelişmelere başlangıc olmuş ve 600 yıldan fazla sure boyunca matematik oğrenimi icin temel sayılmıştır. Roger Bacon, Fibonacci gibi bilim adamları eseri hayranlıkla incelemişler ve kendi oğretilerinde bu eserden faydalanmışlardır. 1598-1599 yıllarında hala cebir ilminde tek kaynak Harezmi'nin bu eseridir.
Matematiğin yanısıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Guneş saatleri ve saatler uzerinde yazılmış eserleri bulunmaktadır.
Sabit Bin Kurra
Sabit bin Kurra, matematik, astronomi ve tıp konularında uzman İslam bilginlerinden biridir. Doneminde tum bu alanlarda cok buyuk gelişmelere oncu olmuş, ozellikle geometri ve cebir konusunda yeniliklere imza atmıştır. Sabit bin Kurra'nın geometrideki yeri hakkında oryantalist Georges Rivoire şunları yazar: "Cebirin geometriye uygulanmasını, Muslumanlara borcluyuz. Bu da 900 yılında vefat etmiş olan Sabit bin Kurra'nın eseridir."
Matematik, astronomi, astroloji, tıp ve ceviri ile uğraşan Sabit'in 79 eseri olduğu bilinmektedir. Bunlardan 21'i tıp, 2'si muzikle, geri kalan 25 eser ise matematik ve felsefe ile ilgilidir.
Sabit, Oaklides'in bilgilerini kullanarak cebir konusunda cok daha genel denklemlerin cozumlerini gostermeyi başarmıştır. O da Harezmi gibi pozitif koklu ikinci derece denklemlerin cozumu ile uğraşmıştır. Ucuncu derece denklemlerin cozumu iki yuzyıl sonra Omer Hayyam'a nasip olacaktır. C. B. Boyer, bu usta matematikci icin şunları soylemektedir.
"MS 9. yuzyıl Musluman matematikcilerin altın cağı oldu. Yuzyılın ilk yarısında Harzemli, ikinci yarısında Sabit bin Kurra damgasını vurdular. Harzemli ile Oaklides 'temelciler' olarak benzeşir. Sabit ise, Pappus gibi, yuksek matematik yorumcusudur." (Boyer, C. B. (1968). A History of Mathematics, John Wiley and Sons, New York, sf. 258)
__________________
Bilim İnsanı Allaha Ulaştırır
Dini Bilgiler0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Bilim İnsanı Allaha Ulaştırır