HOŞTUR BANA SENDEN GELEN

Hadid suresinde, "Ne arzda, ne de nefislerinizde hicbir musibet isabet etmez ki herhalde bir kitapta yazılmış olmasın." (Ayet:22) buyuruluyor.

Arzda musibet, arzda herhangi bir zarar ve harabeye sebep olan afetler, ziyanlardır. Kuraklık, kıtlık, sel, deprem, salgınlar v.s. gibi her turlu zarara şamil olur.

Nefislerdeki musibet de olum, hastalık, yara, bere, işkence, aclık, susuzluk, zuğurtluk v.s. gibi acı ve ızdıraplardır. Butun bunlar Cenab-ı Hakk’ın ilmi ezelisinde veya levh-i mahfuzda yazılmış bir takdirdir. Oyle ki bunlar, yer ve nefisler ve o musibetler yaratılmadan evvel yazılmıştır. Bu, Allah’a kolaydır. Zira o madde ve zamandan mustağnidir. O yazılmış ise sahibini bulur, gelir catar.

Surenin devamında: "O yazı şu hikmet icindir ki, kaybettiğiniz dunya nimetlerine gam yemeyesiniz, yerinmeyesiniz." - Allah’ın takdiri boyle imiş diye muteselli olup, metanet ve sabrınızı koruyasınız. "Size verdiği ile de guven icinde mağrurlanmayısınız." (Ayet/23) Sonunu duşunesiniz, zira hepsinin mukadder yazılı olduğuna inanan, kalpleri Allah’ın zikrine yumuşayan kimseler, acı tatlı kaderin tecelliyatı karşısında insanlık icabı uzulup, mutehassıs olsa da şaşırmaz, ne gammın ızdırabına, ne de sevincin gurur ve heyecanına kendini kaptırır. Hepsinin Hak’tan indiğini ve nice gizli hikmetlerin bulunduğunu bilerek her halukarda gonlunu Allah’ın mağfiret ve hoşnutluğu neşesine bağlayıp huşu ve rıza hisleriyle vazifesine bakar. (Elmalı Tefsiri, Hadid, 22-23)

"O ki takdir etti de hidayet buyurdu." (A’la/3)
"Yarattığı her şeye gereğince, ilmi iradesiyle bir kader tayin eyledi. Cinslerinde, fertlerinde, sıfatlarında, fiillerinde, ecellerinde bir olcu, had, miktar tayin etti. Her şey yaratılış gayesine gore bicimlendirildi. Kainattaki eşya, hayvanat ve insanda akıllara hayret veren buyuk bir kudretin, idare ve hidayet tecellilerine gore muntazam bir tasarım ve nizam icinde hukmettiği gorulur. Akıl ve din hidayeti ise butun bu tanzimatın fevkinde, kat kat ustundedir. (Elmalılı Tefsiri, A’la/3)

"Her şeye yaratılışının gereğini bahşedip, hidayet etti. Yolunu gosterdi." (Taha/50) Zerreden kurreye, kimya, fizik, astronomi, biyoloji, jeoloji v.s. tum ilimlerin kanunlarında gorduğumuz mukemmel tasarım ve yaratılış hadiseleri hep bu hidayet cumlesindendir.

Butun mahlukatın hususiyetlerine gore, takdir olunduklarını beyandır. A’layı illiyyinden esfel-i safiline kadar butun eşya ve alemler bu takdire mahal olmuştur.

Allah, yarattığı her şeye in’am ve ihsanda bulunmuş, her şeye onun faydasına ve maslahatına uygun şekil, suret bahşetmiştir. (F. Razi, Tefsir-i Kebir, c. 15, s. 530, Akcağ yay.)

Şu halde inanan mı, kainattaki olayları doğru okur, hadiseleri beyin ve kalbine itminan verecek şekilde yorumlar, inanmayan mı? Kadere, ilm-i ezeliye inanmayan icin her şey bilinmezlik karanlığında başlar, cozulmezlik ve kaos ortamında yurur, mechul ve korkunc bir istikbale suruklenir. İnanmayan icin, başına gelen felaketlere ve kaybettiklerine ne teselli verecektir? Onun kaybettiklerine karşı icindeki ızdırabı, yakıcı vaveylaları ne dindirecektir?

O kaybettiklerinden daha acı bir surette tatminsizlik, boşluk ve huzursuzluk icini yiyip bitirmeyecek midir? Hadisat karşısındaki onun bu ezikliği, umitsizliği korkularını artırmaktan başka ne kazandıracaktır. O aslında inansaydı kaybettiklerinden cok daha kıymetli şeyi -doğruya yonelmeyi, huzuru- kaybettiğinin farkında mıdır!
Yahut ilm-i ezelinin tezahuru gereği takdir tecellilerine inanmayanın eline cok bol nimet ve imkanlar gectiğinde, yaratılış amacı dışına cıkıvermekte en kolay bir yola sevk olmaktan onu ne men edecektir?
Ona gore talih kuşu bir sefer konmuştur, bırak yapsın, bırak yaşasın! Peki ya bu talihe kavuşamayanlar ne olsun? Altta kalanın canı cıksın! Bana dokunmayan yılan bin yaşasın! Yahut “Allah dileseydi onlara da verirdi, biz ne yapalım?” diye teselliye sığınır.

İnanan icin ise;
“Hoştur bana senden gelen
Ya gonca gul, yahut diken
Ya hıl’at-u, yahut kefen
Lutfun da hoş, kahrın da.”

Tesellisi hayatı başından sonsuza anlamlandıran ve kaostan kurtaran bir duygudur. İnanan icin başına ne gelirse gelsin her şey bitmiş değildir. Cenabı Hak, nice sıkıntı ve belaların ardında hayırlı sonuclar saklar. Zaten sabır ve teslimiyet başlı başına hayırdır.
Allah, hukumlerini değiştirmeye, sabit kılmaya, ayırmaya kadirdir. Kulun duası vesile olur da hukmunu dilediği gibi değiştirir. Cenab-ı Hak, omru uzatılanları veya azaltılanları da bir kitapta tespit ettiğine (Fatır/11) gore, mu’min muammalarla dolu kaderin kolları arasından cıkamayacağını bilmenin rahatlığı huzuru icinde yalnız husn-u akıbet endişesi saikiyle gayret eder yalvarır, sığınır, her tecelli gonul iklimine ceşit ceşit mevsimleri resmeder. İbretler bahşeder, ahirete bir pencere daha acar
__________________