İslÂm'ın şartlarının ilki “ şehadet ” yani şahitlik sozu. Yani Kelime-i Şehadet . Acaba şehadet getirmek ile neyi kasdederiz? Bu sadece “Allah'tan başka ilÂh olmadığına, Muhammed s.a.v.'in O'nun Rasulu olduğuna şahitlik ederim.” cumlesinin soylenmesinden mi ibarettir?

İslÂm'ın şartlarının nelerden ibaret olduğunu, Rasulullah s.a.v. Efendimiz, “Cibril Hadisi” diye bilinen ve Sahabe-i Kiram'ı epeyce etkileyen bir olayda ifade buyurmuştu.

Cibril Hadisi'ni biliyorsunuzdur. Hani Efendimiz s.a.v ., sahabilerle bir gun otururken, elbisesi bembeyaz, sacları simsiyah bir adam iceri girmişti. Efendimiz s.a.v.'in onunde diz cokup oturmuştu ve once İslÂm'ı sonra imanı, daha sonra da ihsanı sormuştu. Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında bilgi alamayınca, alÂmetlerinin neler olduğunu oğrenmek istemişti. Efendimiz s.a.v. de sorularının hepsine cevap vermişti; o da her bir cevaptan sonra “doğru soyledin” diye tasdik ederek oradakileri şaşırtmıştı. Adam kalkıp gidince, Efendimiz s.a.v. onun Cebrail a.s. olduğunu ve insanlara dinlerini oğretmeye geldiğini soylemişti. ( Buharî , Muslim, vd .)

İnanmak ve şahit olmak

Bu hadiste, bu yazının konusu olan şehadet acısından en dikkat cekici husus, Cebrail a.s.' ın imanı ve İslÂm'ı ayrı ayrı sormasıydı.

Efendimiz s.a.v ., “İman nedir?” sorusuna, “İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gunune inanmandır. Yine hayrı ve şerri ile kadere inanmandır.” buyurmuş, “İslÂm nedir?” sorusuna ise “İslÂm, Allah'tan başka ilÂh olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasulu olduğuna şahitlik etmen, namazı kılman, zekÂtı vermen, ramazan orucunu tutman, yoluna guc yedirebilirsen KÂbe'yi haccetmendir.” şeklinde cevap vermişti.

İmanla ilgili soruya “inanmandır”; İslÂm nedir sorusuna ilk madde olarak “şahitlik etmendir” şeklinde cevap vermişti. Demek ki iman etmekle şahitlik etmek arasında fark var.

İtiraf etmeliyim ki, şehadet getirmeyi bu acıdan hic duşunmemiştim. Genellikle şehadetin imanın dil ile ifade edilmesinden ibaret olduğunu sanırdım. İman etmek ile şehadet getirmek arasında pek farkın olmadığını duşunurdum. Fakat ilgili kaynaklara bakıp, bu konuda akıllarını ve gonullerini seferber edenlerin mutalalarını okudukca, şehadet kelimesi ile kasdedilen mananın ne kadar geniş olduğunu anlaşılıyor.

İnanmak kalbin işidir; bir bilginin doğru olduğunu kalbin tasdik etmesi, onaylamasıdır. Şahitlik ise şupheye imkan vermeyecek bir şekilde gorerek, duyarak, hissederek elde edilen kesin bir bilgiyi, dil ile ifade edilmesi gereken yerde soylemek, gosterilmesi gereken yerde gostermek demektir.

Şahitliğin iki aşaması

Buna gore şahitliğin iki aşaması var. Birinci aşama şahitliğin ustlenilmesi, ikinci aşama ustlenilen bilgiye gore hareket edilmesidir. Birinci aşama olmadan ikinci aşamanın gercekleşmeyeceği aşikÂrdır.

“Allah'tan başka ilÂh olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasulu olduğuna” şehadet etmenin birinci aşaması, yani şahitliği ustlenme aşaması imandır. Butun insanlar icin şahitliğin bu aşaması ilk olarak Elest Gunu'nde gercekleşmişti: “Hani Rabbin, kıyamet gununde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Ademoğulları'ndan , onların bellerinden zurriyetlerini cıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da) Evet (buna) şahit olduk, dediler.” (Araf, 172) Daha sonra insanlardan bir kısmı, dunya hayatında bu hakikati kendisine tebliğ eden peygamberi gonluyle kabul edip iman etti. İşte bu şekilde insan, Allah'tan başka ilÂh olmadığına, Hz. Muhammed s.a.v.'in O'nun Rasulu olduğuna inanarak şahitliğinin ustlenme aşamasını tamamladı.

Şimdi sıra ustlenilen bu şahitliğin eda edilmesinde yani şahitliğin gereğinin yapılmasında.

Kalpteki imanın dil ile ifadesi, dilin şahitliğidir. Bu da şehadetin başlangıc noktasıdır. Şehadet kulun gucu nisbetinde butun organlarıyla ve omur boyu yapması gereken bir ameldir. Allah'tan başka ilÂh olmadığına, her şeyi her an O'nun yarattığına sadece dilimiz değil, aynı zamanda işimiz de şahit olmalı. Alışverişimiz, konuşmamız, patronluğumuz, memurluğumuz, ev reisliğimiz, ev hanımlığımız, ana-babalığımız, evlatlığımız... Hasılı ic-dış her halimiz o hakikate şahit olmalı. Her an, her şeyi yarattığına iman ettiğimiz Yuce MevlÂ'nın huzurunda olduğumuzun farkında olarak ne yapacaksak yapmalıyız. Boylece yapıp ettiklerimiz diğer insanlara karşı Yuce MevlÂ'nın varlığına şahitlik etmeli. Efendimiz s.a.v.'in sunnetine riayet ederek O'nun rasul oluşuna şahitlik etmeliyiz. Tabii ki gucumuzun yettiği kadar…

İşte İslÂm'ın ilk şartı olan şehadet boyle bir şey.

O nasıl yaptıysa

Yuce MevlÂ, peygamberlerini şahit olmaları icin gondermedi mi: “Ey Nebi! Biz seni şahit, mujdeleyici ve uyarıcı olarak gonderdik.” (Ahzab , 45)

Rasulullah s.a.v ., Allah'ın her an her yerde hazır ve nazır olduğuna şahit olduğunu hayatı boyunca butun hal ve hareketleriyle gostererek şahitliğini hakkıyla yerine getirdi. Artık sıra O'na iman edenlerdeydi.

Yuce Mevl imanla şereflenen butun muslumanların , Rasulullah'dan oğrendiği gibi şahitlik yapmasını istiyor:

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin (elinizden gelen butun gayretinizi seferber edin). O, sizi secti; din hususunda uzerinize hicbir zorluk yuklemedi. Babanız İbrahim'in dininde (de boyleydi). Rasul'un size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız icin gerek daha once (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size ‘ muslumanlar ' (Allah'a teslim olanlar) ismini O (Allah) verdi. Oyle ise namazı en guzel şekilde kılın, zekÂtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O sizin mevlÂnızdır (efendiniz, dostunuzdur). O ne guzel MevlÂ, ne guzel yardımcıdır.” (Hac, 78)

Evet, şahit olursak musluman olabiliyoruz. Ve muslumanlığımızın ilk şartı olan şahitlik, butun hayatı kucaklıyor, kuşatıyor. Bu şahitliğin gecekleştiği hayat musluman hayatı oluyor, yaşayana da, şahit olana da en buyuk rahmet vesilesi oluyor.

www.menzil.net den alınmışdır
__________________