Cihad esasen 3 ceşittir.

a) Nefis*le cihad,
b) Şeytanla cihad,
c) Bir insan veya bir gruba karşı cihad.

Burada konumuz, c) Bir insan veya bir gruba karşı yapılan cihad olacaktır. Konu ozelinde ise Suriye'de cihad şartlarının ne zaman, kime karşı, neden oluştuğunu irdeleyeceğiz inşaallah.

Bu konuda son donemde ozellikle de Mekkeli muşriklerin soyundan gelen ve efendimizin ashabını katletmeye curet eden Vahhabi / Selefi / Harici akımların yarattığı teror irdelenecektir.

Konu ozeline girersek; gunumuzde Selefi / Vahhabi gorunumlu bir takım şeyh , ulema, ebu bilmem kim gibi mahlaslar kullanan tuhaf kişiler turemiş, ve bu kişiler "kurandaki ayetleri" delil gostererek insanları cihada teşvik eder olmuşlardır.

Oysa ki bu kişiler muctehid olmadıkları icin, ayetlerin ne anlama geldiğini diğer kişilerle paylaşma yetkisine sahip değillerdir. Eğer kuranı ve islamı anlatma ve oğretme yetkisine, donanımına, ilmine, eğitimine sahip olmayan kişiler bunu yaparsa, herkes kendi kafasına gore iş yapar ve catışma kacınılmaz olur. Bu nedenle muctehidlere veyahut gunumuz anlamında profesorlere ihtiyac vardır. Bu meselenin daha iyi anlaşılması icin şu orneği vereceğim:

"Ben kuranı kerimi alıp okurum, sizler de okursunuz. Ben şimdi kuranı kerimi actım ve bir ayeti kendime gore meal ettim. Ve size de dedim ki "şu hususta dinimiz boyle emretmektedir, bu nedenle bu şekilde davranılması gerekir". Siz de acıp okudunuz ama kendi acınızdan farklı bir mana cıkarttınız. Olamaz mı? Elbette olabilir, hatta coğu zaman boyledir. Kuranı kerimi herkes okur ama herkes kendi meşrebine gore anlar ve yorum yapar. İşte bu nedenle bize, bizden daha fazla bu işi bilen alimler lazımdır. Aksi halde insanlar ihtilafa duşerler. Bu ihtilafa duşmelerini onleyen muessese, alimlerdir.

Şimdi bu selefiler kalkıyorlar ve "şu ayete gore cihad farzdır, bu ayete gore şu belde kafirdir, şuna gore de bunların katli vaciptir" demekteler. Şimdi duşunelim: Bu adamlar muctehid mi? Değil. Bu adamlar profesor mu? Değil. Kim olarak hukmediyorlar? Sorduğunuz zaman "işte bunlar Allahın emridir, buna gore konuşuyoruz" diyorlar. Oysa ki o sadece kendi okuduğundan kendi adına mesuldur, sadece kendi adına ve kendi yararına yorum yapabilir. Eğer diğer insanlara faydalı olmak adına konuşacaksa, bir alimin yazdığı tefsir uzerinden konuşması gerekir, başka da bir yolu yoktur.

Konumuza donelim:

Evvela şunu belirtmek gerekir ki islamda "saldırgan cihad" yoktur. Nefsi mudafa amacıyla yapılan cihad vardır.

Sunnetullahı takip eden salih kişiler olarak Resulullah'ın hayatından cihadın nasıl yapıldığına, ya da zorluklar karşısında ne yaptığına bakalım:

1-Sabır:
Resulullah efendimiz karşılaştığı gucluklere karşı ilk once sabretmiştir.

Peygamberimizin ashabından Abdullah b. Mes’ud diyor ki:

“Hz. Peygamber’i kavmi taşlamış, ve onu yaralamıştı. O ise Allah’a şoyle dua ediyordu:
–Allah’ım halkımı bağışla cunku onlar (gerceği) bilmiyorlar.” Peygamberimizin bu tutumu ve Allah’ın yardımıyla bir donem sonra Taif halkı tumuyle Muslumanların hakimiyetine gecti ve o taş atanların buyuk bir bir bolumu İslam’ı kabul etti.

Resulullah Efendimiz bir cok gucluklerle karşılaşmış, bir cok defa taciz ve zorbalıkla karşılaşmış, fakat her seferinde sabretmiştir. Maaşallah.

2- Hicret:
İslamiyet’in onuc yıl suren Mekke doneminde, putperestlerin işkence ve zulumlerine rağmen bircok kişi islam dinini secmişti. işkence ve zulumler sonucunda peygamberliğin 5.ve 6. yılında Habeşistan’a iki grup halinde muslumanlar goc etmişlerdi. Bu arada Yuce Allah, Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye (hicret) goc etmesine izin verdi.

Resûlullah efendimiz, muşriklerin ellerinde kılıclarla gece evinin etrafını sardığı sırada, uzerlerine bir avuc toprak serpti. Yasin sûresinin ilk Âyetlerini okuyarak evden cıkıp muşriklerin arasından gecti. Bekleyenlerin hic birisi onu goremedi. Hazreti Ebu Bekir ile Sevr Dağına cıkıp uc gun orada bir mağarada gizlenip sonra Medine'ye hicret ettiler.

Borulduğu uzere resulullah kendisine karşı yapılan tum baskılara karşı 13 yıl boyunca sabretmiş, hicret seceneğine izin verilmesine rağmen tercih etmemiştir. Ve sonunda Mekke'den hicret ettiğinde, hayati tehlike altında olduğu icin, başka bir seceneği kalmadığı icin hicret ettiğini goruruz.

3- Cihad:

İlk savaş, Mekkeli muşriklerin azgınlıklarını surdurup muslumanlara zarar vermeleri nedeniyle gercekleşmiştir.

"Kendilerine savaş acılan Muslumanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad icin izin verildi. Şuphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeye gucu yeter."(Hacc 39)

Ayeti meal etmedim: Bu ayet bir hukum olmadığı icin tarihi bir belge olarak kullanılmıştır.

Demek ki cihad icin; iki ayrı toplum olması, ve bunların birinin diğerine savaş acması ve zarar vermesi gerekmektedir.

Şimdi arkadaşlar, konunun en kritik yerine geliyoruz biiznillah:

Tamamen resulullahın hayatına gore bakıp tamamen o ne yapmışsa aynısını yapma amacıyla hareket edersek şunu goruruz:

BUYUK BİR ZORLUKLA KARŞILAŞILDIĞINDA YAPILMASI GEREKENLER

1- Ortada bir zorluğun olduğu tespit edilmelidir.
2- Olabildiğince sabretmek
3- Hicret etmek
4- Hicrete rağmen zorluk devam ediyorsa cihad etmek.

Şimdi:

Suriye'deki durumu irdeleyelim:

SURİYE BUNDAN 4-5- YIL ONCE:

İddialar, bir takım kanıtlar, bir takım soylentiler, bir kısmı gercek bir takım haberler gosteriyor ki: Halk bir takım baskılarla karşı karşıyadır.

1- Zorluk hali tespit edilmiştir.

Şimdi bu zorluğa karşı halkın yapması gereken sabredip beklemektir. Resulullahın hayatında bu sure 13 yıl olarak uygulanmıştır.

2- Olabildiğince sabretmek.

Halkın bu zorluğa sabrettiği gorulmektedir. Buna rağmen bir takım gruplar ayaklanma başlatmıştır. Bu da, sabır şartının olgunlaşmadığını gosterir.

3- Hicret

Suriye hukumetinin kontrolu altındaki beldelerde hicret olayları olmamıştır, veya kısıtlı kalmıştır.

4- Cihad

Halkın geniş kitleler halinde cihad etmediği ve olayların edilgen tarafı olduğu gorulmektedir. Savaşanların ise coğu, cihad ettiklerini iddia eden, dışarıdan gelen selefi / vahhabi gruplardır. Bunların ataları Hazreti Ali'yi "Allah rızası icin" olduren kişilerdir.

ALİMLERİN TAVRINI İRDELEYELİM:

Neredeyse profesorlerin ve cemaat onderlerinin tamamı Suriye'de devlete karşı cihad şartlarının oluşmadığına ittifaktır. Bu durumda Suriye'de devlete karşı yurutulen savaş bir cihad değil, bir cinayettir.

Dolayısıyla buna destek verenler de aynı sucun ortağı olular!

SONUC

Suriye'de savaşın başladığı yıllarda cihad şartlarının oluşmadığı, cihad kararı icin islami kriterlerin goz onune alınmadığı, tamamen keyfi bir kararla savaş başlatıldığı gorulmektedir.

Dolayısıyla IŞİD / el nusra / el kaide tarafından başlatılan savaş islama uygun olmayan, haram bir savaştır.

Buna karşı 2 nedenle cihad etmek gerekir.

1- Devletin IŞİ'e karşı cihadının zorunluluğu:

Cihad şartları oluşmadığı halde kendisine karşı ilan edilen savaşa karşı devletin meşru olarak savaş ilan etme hak ve yetkisi vardır. Bunu resulullahın hayatından, ayrıca ayetlerle verilen izinlerden almaktadır.

2- Halkın IŞİD'e karşı cihad zorunluluğu:

IŞİD / el nusra / YPG cetelerine karşı cihad şartları oluşmuştur. Şoyle ki:

1- Zorluk: Bu ceteler halka zulmetmektedir.
2- Sure: Sure şartı sağlanmamıştır.
3- Hicret: halk geniş kitleler halinde cihadcı cetelerin eline gecen yerlerden kacmaktadır.

Sure şartı , hatırlarsanız "hicretin" on koşuludur. Oysa halk sure şartını beklemeden hicret etmiştir, cunku ortada yaşamsal bir tehlike vardır.Cihadın on şartı hicret olduğu ve bu gercekleştiği icin, sure şartının bir anlamı kalmamıştır.

Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı;

Suriye'de yaşayan, oralara yolu duşen, veyahut orada "din kardeşi"nin olduğunu soyleyen her bireyin, her nerede olurlarsa olsunlar IŞİD cetelerine karşı cihad etmeleri zorunludur. Ancak bu farzdır, veya vaciptir veya şu hukumdedir diyemem diyemem, o kadar ilmimiz yok hamdolsun. İyi ki cahilim, maaşallah.

http://www.islamiforum.net/Thread-Su...%9Fmu%C5%9Ftur

Not: O paylaşım da şahsıma aittir, telif sorunu yoktur.
__________________