Hakk’a dost olanda duşmanlık kalmaz. Cunku o,dostluğu oğretene dost olmuş ve duşmanlığı unutmuştur. Duşmanlık duygusu, onda acımak suretine donuşmuştur. Bu sebeple, yere goğe, kurda kuşa, taşa toprağa ve hele de insana dosttur, Allah dostu... Bu aşkla, insanı Yaratan’a dost etmek, bir başka deyişle hazret-i insan yapmak yolunda koşturur durur. Umitsizlik yakın yerine yaklaşamaz. Her cana kul diye bakar; kulda Yaratan’ı gorur. Kırmaz, kırılmaz; kıyamaz, hep cıkmadık candan umutlanır. Hep duadır dilindeki, bedduayı bilmez, beceremez.
SARHOŞA EDİLEN EN GUZEL DUA
Ayyaşı, sarhoşu gorur mesela, “Allah istikrah ettirsin de kurtarsın evladım” der. Varlık yok gibidir ona, şeffaftır ya da; bakar ciceğe soz gelimi, “Ne guzel yaratılmış” der, sahib’ini gorur, anar. Her eser O’ndandır, O’nundur, O’na goturmek, O’nu gostermek icindir. Bu yuzden Allah dostu, daima şevk-i mutlak uzeredir. “Ha demeden hayran olur” Yunuslayın… Kendisi de yok gibidir aslında, şeffaftır… Mutlak ve hakiki varlık ancak O’dur, bir ve tek olandır… Hayırların hepsi O’ndan lutuftur, ihsandır, ikramdır, hediyedir Şerler ise, nefsin hilesi, desisesi… Aldanışlar, aldatışlar, olumsuzluklar, batıranlar, karatanlar… Butunu nefisten ve işbirlikcisi olan lanetli Şeytan’dan…
DOST, HAKK’I HATIRLATIR
Maneviyatta yol aldıkca, Hakk’a yaklaştıkca arınır, kurtulur nefsin tuzaklarından, melekleşir… Bu duygunun adamına, bu yolun yolcusuna bakınca, sadece dost gorunur, dost hatırlanır, dost’a yaklaşılır. Cunku o, “Gorulduğunde Hakk’ı hatırlatandır.” Hak Dostu’nun yolu, Hakk’a en cok dost olan’ın yoludur. Başka turlusunu yolsuzluk bilir. “Yol oldur ki Hakk’a vara” der. nu izleyen, hep hakk’ı bulur. Onların şiarı vermektir. Kendilerinde olanı da, olmayanı da verirler. Hakk’tan, ancak vermek icin isterler. Son sozleri Besmele olur; ilk adımlarını atarken asıl Âleme, “Bismillahirrahmanirrahim” derler. Susarken konuşurlar, maneviyata susamış olanlara ab-ı hayat sunarlar.
İNSANIN KURTULUŞUNU İSTERLER
Kıyamazlar kacırmaya, uzaklaştırmaya; mumkun olduğunca sırtlarlar, suruklemek isterler cennete… İnsanın kurtuluşu adına fedadırlar; “Bu milletin imanını selamette gorursem, cehennemin alevleri icerisinde yanmaya razıyım!” diye feryat ederler. “Dovene elsiz, sovene dilsiz” olurlar; seviyelerini her şartta, herkese karşı korurlar. Derviş gonullu olmaktan asla taviz vermezler.
OVGU AĞIRLIK OLUR ONLARA
“Ben” demezler, nefislerini “ KUR’ÂN’ın kevserinden suzulen tatlı buyuk bir havuza atıp eritmişlerdir”; benliğe, bencilliğe dair bir şey bırakmamışlardır. Bir hizmet olsun da, “Bizim yerimiz, caminin papucluğu olsun, yeter” derler; makam, mansıp, şan şohret istemezler. Fazla hurmetten sıkılırlar, ovgu ağırlık olur onlara… Sevindirerek sevinirler. Ornektirler. “Yap!” demezler; yaparak gosterirler. Pamuk ipliğiyle bağlı olanları bile koparmazlar; gerektiğinde peşinden koşup, mesafeyi muhafaza ederler.
NAZ CEKERLER NAZLANMAZLAR
“Gel, gel, gel kapımız umitsizlik kapısı değildir” derler; ama gelmeyene de giderler. Naz cekerler; nazlanmazlar. Kırmazlar ve kırılmazlar. Her şeyi Allah’tan bilirler. “Yapan, yaptıran Allah’tır” derler. Her şey O’ndandır; o halde başa gelen her şey baş goz ustunedir. Ustlerin e kızgın kul dokulduğunde, bu dikkatsizliği yapana kızmazlar da, “Hakkım ateşti, şukurler olsun ki, kulle kurtuldum” der, bunu da lutuf bilip, sevinirler.
KOPEK Mİ DEĞERLİ, SEN Mİ?
İmam eğer Azam ise, en ağır hakaretlere bile kızamaz, kırılamaz; daima hoş karşılar, hikmet arar, aynı seviyeye asla duşmeden, akıl ve mantık cercevesinde cevap verir. Mesela, kendisine , “Şu kopek mi daha değerli, yoksa sen mi?” diyen gayr-i muslimi dahi adam yerine koyar; bu sacma sorusunu da ciddiye alarak, şoyle cevaplar: “-Eğer ben nefsimin esiri isem, o kopek benden cok yuksek ve değerlidir. Fakat ben, eğer Allah’ın sadık ve samimi bir kulu isem, gelmiş ve gelecek butun kopek neslinin toplamından bile kat kat daha yuksek ve değerliyim.” Adam yerine konulan sacma sorunun sahibi, Allah dostunun ellerine yapışır, ozur diler; insafa ve İslÂm’a gelir…
KERAMET İSTEYENE
Allah dostu, Şah-ı Nakşibend gibi, durustluğu keramete tercih eder. Doğru İslÂmiyeti, dosdoğru yaşamak, her kerametten daha onemli bir keramettir ona gore… Bu goruşe bir de derin tevazu katar, “Hic kerametinizi gormedik” diyenlere, “Bunca gunaha rağmen, hÂl ayaktayız, yetmez mi?” diye sorar. Onlar gorunmeyi değil, gizlenmeyi tercih ederler. Gorunen hallerini de hic kendilerinden bilmezler; sadece İlahi bir ikram ve ihsan olarak izah ederler. Allah dostu, kendisini Kur’Ân ve Sunnet-i Seniyye ile sınırlar. Otesi boştur. Kur’ansız ve Sunnetsiz olamazlar. Varlıklarını, dirliklerini, diriliklerini, Allah ve ahiret imanından alırlar. Kendilerinde varlık vehmetmezler; her şeyi Allah’tan bilir; “Yapan, yaptıran Allah’tır” derler.
O ERLER Kİ
O erler ki, gonul fezasındalar, Toprakta surunme ezasındalar. Yıldızları tesbih tesbih ceker de, Namazda arka saf hizasındalar. İcine nefs sızan ibadetlerin, Birbiri ardınca kazasındalar. Gunu her dem dolup her dem başlayan, Ezel senedinin imzasındalar. Bir Ân yabancıya kaysa gozleri, Bir omur gozyaşı cezasındalar. Her rengi silici aşk otesi renk; O rengin kavuran beyzasındalar. Ne cennet tasası ve ne cehennem; Sadece Allah’ın rızasındalar.( Necip Fazıl Kısakurek)
Yazar: Vehbi Vakkasoğlu
__________________
Kimdir Hak Dostu?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme