Adı Muhammed'i Sevda
"Muhammed'i inkar et diyorum sana"!
"Ehad, Ehad"
"İnkar et Bilal!"
"Ehad, Ehad"
Muşrik lider Umeyye b. Halef ile kole Bilal'in iman-kufur mucadelesiydi bu. Bir yanda butun guc olanaklarını elinde bulunduran zalim Umeyye, diğer tarafta Muhammed (sav)'e dost olmaktan başka hicbir hakka sahip olmayan kole Bilal. Bir destan yazılıyordu o gun. Adı; Direniş. Bir milad duşuluyordu o an. Adı; Muhammedî sevda. Ve her bir Ehad'da zalim tukenirken Mu'min zafer makamında. Mustekbir yine aciz, yalınayaklılar karşısında.
O gun bugundur, destan olup gonullere kazındı bu sevda. O gun bugundur devam etmekte bu kavga. Zalimler yine Muhammed (sav)'e saldırmakta, kin kusup salyalar akıtmakta.
Saklanma, koşeye cekilme, 'Zarardan etkilenmeyeyim' deme zamanı coktan gelip gecti. Duşman ar damarını catlatıp hakaret mevzisine gecti. Artık ashab gibi Muhammed (sav)'e sahip cıkma vaktidir.
Artık kabukları kırıp haykırma anıdır.
Allah-u Teala'nın buyruğunu yerine getirme zamanıdır. Yuce Allah (cc) buyuruyor:
"Onlar sizinle toptan savaştıkları gibi siz de muşriklerle toptan savaşın ve bilin ki, Allah mutlaka (azabından) korunanlarla beraberdir."
Gelip catmışsa zaman, koyuluyoruz yola ashabla beraber. Gorevimizi oğreniyoruz onlardan. Sıkıntıların doruk noktaya ulaştığı bir zamanda, Akabe Beyatı'ndayız.
Elimiz Resulullah (sav)'ın elinde. Kalbimiz Resulullah (sav)'ın sevgisinde.
Esad b. Zurare'nin dediklerini tekrarlıyoruz:
"YÂ Rasûlallah! Her davetin, yumuşak veya sert, bir yolu ve usulu vardır. Bugun senin yaptığın davet, insanların yuzunu ekşitecek, kendilerine ağır gelecek bir davettir: Sen bizi oteden beri uzerinde bulunduğumuz dinimizi bırakmaya ve kendi dinine tÂbi olmaya davet ettin ki, bu cok zor ve ağır birşey olduğu halde, biz senin bu teklifini kabul ettik! Sen bizi insanlarla aramızdaki yakın, uzak butun akrabalık ve komşuluk ilişkilerini kesmeye davet ettin! Bu da cok zor ve ağır birşey olduğu halde, biz senin bu teklifini de kabul ettik!
..
Bizim kanlarımız senin kanınla, ellerimiz senin elinledir! Biz, kendilerimizi, oğullarımızı ve kadınlarımızı savunduğumuz ve koruduğumuz şeylerden, seni de savunacak ve koruyacağız! Eğer biz bu ahdimizi bozarsak, Allah'ın ahdini bozmuş bedbaht, yaramaz kimseler olmuş olalım! YÂ Rasûlallah! Bu, sana karşı, bizim sadÂkat yeminimizdir!
(Evet Ya Resulellah (sav), bu sana bizim de sadakat yeminimizdir.)
Senin, "Yuce Rabbim icin şartım; sizden istediğim, O'na hicbir şeyi eş-ortak koşmaksızın ibadet etmenizdir. Kendim icin şartıma, isteğime gelince: Kendimi ve ashabımı barındırmanız, bana ve ashabıma yardımcı olmanız. Kadınlarınızı ve cocuklarınızı savunup koruduğunuz şeylerden beni de savunup koruyacağınız hakkında, sizinle bey'at yapayım!"
buyruğuna 'Lebbeyk!' diyoruz.
Soz sadakat ister. Soz ameli icab ettirir. An olur soz uğrunda olmeyi gerektirir. Bunun musaddıkı tarihtir. Bunun şahidi yaşananlardır. Bunun tanığı İslam'ın ve asr-ı saadetin ta kendisidir. İslam'ın, elleri-ayakları opulesi kahramanlarıdır.
Hicret icin Hz. Ebu Bekir ile Peygamberimiz yola koyulmuşlar. Yolda yururken Hz. Ebu Bekir bazen onun onunde, bazen de arkasında kalıyordu. Neden boyle yaptığını soran Hz. Peygamber'e,
Hz. Ebu Bekir şu cevabı verdi:
"Arkada iken sana onden bir saldırı gelir diye korktuğum icin one geciyorum. Bu sefer de arkandan sana bir saldırı gelir diye korkuyorum ve arkaya geciyorum."
Hz. Peygamber ile Hz. Ebu Bekir mağaraya girecekler. Hz. Ebu Bekir "Ya Resulallah (sav)! Ben senin icin girip mağarayı temizleyinceye kadar sen yerinde dur!" dedi. Kendisi mağaraya girdi. Mağaranın icini temizleyip yukarı cıkınca, icindeki delik deşikleri gidermediğini hatırladı. Gidip onları da giderdikten sonra "İn ya Resulullah (sav)!" dedi.
Hz. Ebu Bekir bir deliği tıkamadığını gormuş, oradan yılan cıkıp da Peygamber Aleyhisselama zarar vermesin diye o deliğe okcesini dayamış, deliğin icindeki yılan tarafından ısırılmıştı."
Cunku Ebu Bekir dosttu, dostca davranmıştı. İkinin ikincisiydi. Allah boyle hitab etmişti.
Uhud savaşıdır. Resulullah (sav)'ın şehit edildiği haberi duyulunca hemen herkes bir tarafa cekilmiş Enes b. Nadr ortada ve "Resulullah (sav) şehit edildiyse hic şuphesiz Allah Hayy'dır. Resulullah (sav)'tan sonra siz sağ kalıp da ne yapacaksınız? Kalkın! Siz de Resulullah (sav)'ın can verdiği dava uğruna can verin" dedi.
Muşriklerle carpışa carpışa şehit oldu. Enes b. Nadr'ın cesedinde seksenden fazla kılıc, mızrak ve ok yarası vardı.
Yine Uhud savaşıdır. Talha b. Ubeydullah der ki: "Gordum ki, Resûlullah Aleyhisselamın ashabı bozuldular, muşrikler saldırıya gectiler ve Resûlullah Aleyhisselamı her yandan kuşattılar. Kendisini; onunden mi, arkasından mı, sağından mı, yoksa solundan mı gelen saldırılara karşı koruyacağımı bilmiyordum. Kılıcımı sıyırıp bir kere onunden, bir kere de arkasından gelenleri uzaklaştırdım, nihayet dağıldılar."
Reci'de hıyanet sonucu esir edilerek Mekkelilere satılan Zeyd b. Desinne asılmak uzere darağacına dikildiğinde Ebu Sufyan: "Sana Allah adına and veriyor ve soruyorum: Şimdi yanımızda, senin yerine Muhammed bulunup da onun boynunu vurmamızı, senin ise ailenin icinde sağ salim yaşamanı arzu etmez misin?" dedi.
Zeyd b. Desinne:
"Vallahi, ben ailem icinde sağ salim oturup da Muhammed (Aleyhisselam)'in -değil sizin yanınızda, hatta şimdi bulunduğu yerde bile- ayağına bir dikenin batmasına, batıp incitmesine razı olamam!" dedi.
Ebu Sufyan:
"Ben, insanlar icinde, ashabının Muhammed'i sevdiği gibi, hicbir kimsenin hicbir kimseyi sevdiğini gormemişimdir!" demek zorunda kalmıştı. İşte iman, işte Muhammedî sevginin adıydı bu.
Sad b. Ebi Vakkas şoyle der: "Uhud'ta muşriklerin attığı yerden vuran keskin nişancı okcularından Malik b. Zuheyr, nişan alarak Resûlullah Aleyhisselama bir ok atmıştı. Talha b. Ubeydullah, okun Resûlullah Aleyhisselama isabet edeceğini anlayınca, Resûlullah Aleyhisselamı korumak icin elini oka karşı tuttu. Ok parmağına değip elini colak yaptı."
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Yeryuzunde gezen Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen, Talha b. Ubeydullah'a baksın!"
"Ya Resulallah (sav)! Kendimizi, coluk-cocuğumuzu, kadınlarımızı koruduğumuz gibi seni her şeyden koruyacağız" sozunun tezahuruydu bu. Biatın gerektirdiklerini yapmanın kendisiydi bu.
Ebu Talha ok yayını cok sert ceken bir okcu idi. Uhud gunu iki-uc yay kırmıştı. Peygamberimiz Aleyhisselam, yanından ok dolu canta ile kimin gectiğini gorse, ona:
"Ok cantanı Ebu Talha'ya boşalt!" buyurmakta idi.
Peygamberimiz Aleyhisselam onun arkasından muşriklere bakmak icin yukselip başını kaldırdıkca, Ebu Talha:
"Ya Rasûlallah! Babam-anam sana feda olsun! Yukselme! Belki sana muşriklerin oklarından birisi değer. Benim goğsum senin goğsune siper olsun. Sana değecek, bana değsin!" demişti. Anamız babamız sana feda olsun Ya Resulallah (sav)! Bugun, 'Sana uzanan eller ve diller bize uzansın' diyemeyen insanlarımız var. Utanıyoruz, affeyle bizi.
Sad b. Ebi Vakkas'ın kardeşi Utbe b. Ebi Vakkas Uhud'ta Resulullah (sav)'ı yaralayanlar arasında idi. Peygamberimiz "Allah'ın gazabı, Allah'ın peygamberinin yuzunu yaralayan kavim hakkında şiddetlendi" buyurduğu zaman Sad b. Ebi Vakkas: "Vallahi kardeşim Utbe'yi oldurmek icin gosterdiğim hırs kadar kimseyi oldurmeye hırs gostermedim" demiştir. Resulullah (sav)'ı her şeyden daha cok sevmek bu değil mi?
Hz. Aişe der ki: "(Hendek savaşında) Resûlullah Aleyhisselam hendekteki gediği, dar yeri beklemek icin gidip geldiği sırada, soğuk kendisini titretmiş, gelip ısınmak icin yanıma sokulmak zorunda kalmıştı. Biraz ısındıktan sonra, yine o gediği beklemeye gideceği sırada: 'Ben duşmanların oradan başka bir yerden gecip gelebileceklerinden korkmuyorum. Keşke bu gece iyi bir adam olsa, benim yerime orayı beklese!' buyurmuştu. O sırada, bir silah ve demir Âlet şıkırtısı işittim.
Resûlullah Aleyhisselam:
'Kim o?' diye sordu.
'Sa'd b. Ebi Vakkas!' dedi.
Resûlullah Aleyhisselam ona:
'Bu gediği sana havale ediyorum! Sen orayı bekle!' buyurdu. Resulullah (sav)'a zarar gelebileceğinden korkan Sad b. Ebi Vakkas onun haberi olmadan orada beklemiş ve gelebilecek zararın kendisine gelmesini tercih etmişti. Canını Resulullah (sav)'ın canına feda etmişti.
Resulullah (sav) ve ashabının Hayber'de yenilgiye uğratılıp kanlarının helalleştirildiği, mallarının yağmalandığı yaygarası Mekke'ye ulaşmıştı. Hz. Abbas, bu haberi işitir işitmez, arkasının uzerine yıkılmıştı (bayılmıştı). Toplanan kadın-erkek Muslumanlar, işittikleri haberi doğru sanarak, kufur ve azgınlığın bu galebesinden mahvolmuş gibi olmuş ancak haberin yalan olduğu ortaya cıkınca kendilerine gelmişlerdi.
Ebu Ducane, atılan oklara karşı Resulullah (sav)'ın uzerine eğilip kendisini ona kalkan yapmakta, Ebu Ducane'nin sırtına duşen oklar sırtında toplanmakta, Peygamberimize değmemekte idi.
Asr-ı saadet bunlara benzer orneklerle doludur. Bunlar Resulullah (sav)'a yapılan saldırılara karşı Musluman'ın takınması gereken tavrın birer orneğidir. Bunlar Resulullah (sav)'ın yolunda gidenler icin birer ışıktır, nurdur. Bunlar Resulullah (sav)'ın ummetinden olan tum Muslumanlara atmaları gereken adımlar ve yapması gerekenlerin birer orneğidir. Sevgimizi ve bağlılığımızı ispat etmenin gerekleridir. Yapmamız gereken vazifemizdir. Verdiğimiz ahdin, yaptığımız biatin, ettiğimiz imanın olmazsa olmazlarıdır.
Şairin şu sozu de Allah Resulu (sav)'ne duşmanlık edenlere bir hatırlatma olsun.
Koc, gunun birinde parcalayıp dağıtmak icin kayayı boynuzladı.
Zarar veremedi, ama kendi boynuzu kırılıp dağıldı.
"Eğer o kurtulursa ben kurtulmam" diyerek bağıran eski adıyla kole Bilal'di. Sıyrılan kılıcla Umeyye b. Halef ayağından vurulup yere duşurulmuş, Umeyye o zamana kadar benzeri işitilmemiş bir cığlık koparmıştı. Ve Umeyye b. Halef kılıctan gecirilip işi bitirilmişti."
"İnkÂr et Bilal!"
"Ehad, Ehad"
Bedeniyle hur, ruhuyla hur Bilal, tarihe yazılan destanı Bedir'de tamamlamıştı. Adı Direniş, adı Muhammedî Sevda.
__________________
Adı Muhammed'i Sevda
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Adı Muhammed'i Sevda