Attığı gol sonraları cıldırıyor Tuncay. Yanakları pembeleşiyor, burun delikleri buyuyor, ağzı-gozleri yuzune sığmıyor, sırf ağız, sırf goz oluyor. Hastane duvarlarına asılı 'melek hemşire fotoğrafları' gibi rakip oyunculara, seyircilere, canlı ve cansız herkese-her şeye 'sus' işareti yapıyor. O an kafasından sanki Erkin Koray'ın o şarkısı geciyor: 'Sus, sus.. konuşuyor krallar'. Ve koşuyor ilk olarak pas verene, sonra ilan tabelaları uzerinden atlayıp, seyirciyle sahayı kesen ağlara sarılıyor. Aynı macta ikinci golunu atmışsa daha bir ekonomik seviniyor. Ağzı ve gozleri yuzunde bir salon kadar yer kaplıyor. 'Bu budur' hallerine burunuyor. Ve yalnızca pas atana gidip sarılıyor, kulak memesinden opuyor. Aynı macta ucuncu golunu de atmışsa eğer, artık yerinde duruyor ve ona koşan futbolcu arkadaşlarının tebriklerini yerinde kabul ediyor. Bir futbolcunun oyun dışındaki karakterinin ipuclarını gol sevinclerinde bulabilirsiniz. Buna gore Tuncay, hırslı ancak kooperatif ruhlu biri izlenimi veriyor. Sevinirken fazla kendini kaybetmiyor, meydan okumuyor, cirkinleşmiyor. Kendini biliyor ve kısa surede kendine gelebiliyor. Futbolda bu cok onemli, cunku: Liglerimizde hÂl 10 yıl once attığı gol sonrası sevincinden bugune ve kendine gelemeyen futbolcular var. Tuncay, muthiş bir gorev adamı. Ne gorev verirseniz eksiksiz yerine getiriyor. Topu alınca sahada yeni pişmiş bulgur pilavı uzerindeki tereyağı gibi akıyor. Topu kaybettiyse ya da top onda değilse gene boş durmuyor. Geriye geliyor, defansa, kaleciye, top toplayıcıya, malzemeciye, tribundeki satıcılara yardım ediyor. O da kesmiyor ve o hızla stattan cıkıp yaşlıları karşıdan karşıya geciriyor, marş basmayan arabalara omuz atıyor, bir iki kapkaccıyı yakalayıp guvenlik kuvvetlerine teslim ediyor ve tekrar sahaya donup son surat gole giderken, 'Tuncay'ım be, bu arada golden sonra bakkala uğrayıp, iki ekmek bir yoğurt, dort de kutu bira alır mısın hayatım?' deseniz, gidip alacak izlenimi veriyor. Yani oooleeee, booooleee değil. Tuncay'da maşallah, bir orta saha oyuncusunun akciğeri, bir forvet oyuncusunun defans yarma becerisi ve ortaustu bir yurdum insanının azimle cişeyen mermeri deler azmi var. Tuncay aslında Galatasaray'a gelecekmiş de ama eski Galatasaraylı Yusuf (Altuntaş), Tuncay'ı seyretmiş, seyretmiş ve 'Bundan futbolcu mutbolcu olmaz' demiş. Ama Yusuf abi de kotu bir şey dememiş ki; 'Bundan futbolcu mutbolcu olmaz, olsa olsa yıldız olur. Galatasaray almasın bunu, Real Mardin (!) alsın' demek istemiştir belki de. Hem belki de bu negatif gazdır Tuncay'ı hırslandıran, kanatlandıran, coşkunoğulları yapan. Bu arada Hakan Şukur'un alternatifi de yine Sakarya'dan cıkmış bulunuyor. Boysa boy, possa pos, hossa toss.. (Ne demekse.) Tuncay, 12 Ocak 1982 yılında 'vatan-millet' Sakarya'da doğmuş. Toprağından mı, suyundan mıdır nedir, cok klas futbolcular hediye etti bu şirin belde liglerimize. Tuncay, 12 Eylul'un gobeğinde buyumesine rağmen pek 12 Eylul cocuklarına benzemiyor sanki. Bir kere kitap okuyormuş. Cabası felsefe kitapları okuyormuş. Bu da cok onemli. Genelde futbolcular sahada zaten futbolun kitabını yazdıklarını duşundukleri icin pek kitap okumuyorlar. Tuncay, Avrupa kupalarında bir macta birden fazla gol atan, hatta hat-trick yapan ilk yurdum futbolcusu sanırım. Şimdiden dikilecek heykeli icin altından fay hattı gecmeyen bir iki arsa bakılmasında fayda var. Menajeri Erdinc Şehit, Tuncay'dan bir 'proje' olarak bahsediyor. Ozel hayatından, giyim-kuşamına, sac stilinden, geleceğine kadar birlikte planlıyorlarmış her şeyi. Mesela bu plana gore Tuncay, 30 yaşına kadar evlenmeyecek ve duz duvara tırmanacakmış. Hatta, fuleli ve dripling ozelliği olan bir futbolcuya, uzun sac yakıştığı icin 31 yaşına kadar kel olması da yasakmış Tuncay'ın. Tuncay Şanlı, 2004 itibarıyla 22 yaşında ve ona hÂl 'genc futbolcu' deniliyor. 174 yaşına gelen sevgili Bedri Baykam'a hÂl 'Harika Cocuk', demirbaşının tuyleri kadayıf olan bay Emrah'a hÂl 'Kucuk Emrah' demeleri gibi. Oysa 22 yaş futbol icin orta yaş sayılır artık. Pele ve Maradona 22 yaşındayken iki Dunya Kupası devirmişler, ucuncuyu de garsondan sipariş etmişlerdi bile. Bu 'genc futbolcu' tribi Tuncay'ı kısa surede Suha Ozgermi sendromopozu'na sokmaz inşallah. Her şey bir yana, ben de deprem gormuş Erzincanlı bir cocuk olarak, Tuncay'ımın gozlerinde imaja mimaja gelmez bir şey goruyorum: Mahcup, kederli, kırık ve japon yapıştırıcı kÂr etmez bir ruh hali. Tıfıllığı tarla, bostan, arsa gormuş tipik bir deprem ve darbe cocuğu o. Ve tum Sakaryalı futbolcular gibi başarmaya, gol atmaya ve gol attırmaya mahkûm sanki. Gozlerindeki o yarı bloflu guveni bir iki artcı deprem yerle bir edebilir cunku... BİLİNKİ BU COCUK SAKARYANIN GERCEGİ..BİZ BOYLEYİZ İŞTE..!! __________________