Dert ve belaların geliş sebebi


İmam-ı Rabbani hazretleri, insana belanın geliş sebeplerini sual ve cevaplarla şoyle acıklıyor:



Sual: Enbiya ve evliya, hep dert ve bela icinde yaşadı. Halbuki, Şura suresinde, (Size gelen belalar, kabahatlerinizin cezasıdır) buyuruldu. Bu Âyete gore, dertlerin cokluğu, gunahın cokluğunu gosteriyor. Enbiya ve evliya olmayanın, cok sıkıntı cekmesi gerekirken dostlarına, neden dert, bela veriyor? Duşmanları neden rahat ve nimet icinde yaşıyor?

CEVAP
Dunya, zevk yeri değil. Ahiret, bunun icin yaratıldı. Dunya ile ahiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, otekinin gucenmesine sebep olur. Yani, birinde zevk aramak, otekinde elem cekmeye sebep olur. O halde, dunyada nimetleri, lezzetleri cok olanlar, bunlara lazım olan şukru yapmazlarsa, ahirette cok acı cekecektir. Bunun gibi, dunyada, tehlikelerden sakındığı halde, cok acı ceken mumin, ahirette cok lezzete kavuşacaktır. Dunyanın omru, ahiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Sonu olan, sonsuz ile olculebilir mi? Bunun icin dostlarına merhamet ederek, sonsuz nimetlere kavuşmaları icin, dunyada birkac gun sıkıntı cektiriyor. Duşmanlarına, biraz lezzet verip, cok elemlere surukluyor.



Sual: Allahu teÂlÂ, her şeye kadirdir. Dostlarına, hem dunyada, hem ahirette nimetler verseydi ve dunyada verdiği lezzetler, ahirette, bunların elem cekmesine sebep olmasaydı, daha iyi olmaz mı idi?

CEVAP

Bunun ceşitli cevapları vardır. Yedisi şoyledir:

1- Dunyada, birkac gun dert, bela cekmeselerdi, Cennetin lezzetlerinin kıymetini anlamazlardı ve ebedi nimetlerin kıymetini bilmezlerdi. Aclık cekmeyen, yemeğin lezzetini anlamaz. Acı cekmeyen, rahatlığın kıymetini bilmez. Dunyada bunlara elem vermek, sanki daimi lezzetleri arttırmak icindir. Bu elemler, bir nimet olup, cahil halkı denemek icin, buyuklere verilen nimetler, elem olarak gosterilmektedir. Yabancılara elem şeklinde gosterilen, dostlar icin nimettir.



2- Belalar, sıkıntılar, cahil icin sıkıntı ise de, bu buyuklere, sevdiklerinden gelen her şey, tatlı olur. Nimetlerden lezzet aldıkları gibi, belalardan da lezzet duyarlar. Hatta, bela sadece sevgilinin arzusu olup, kendi istekleri karışmadığı icin, daha tatlı gelir. Nimetlerde bu lezzet bulunamaz. Cunku, nimetlerde, nefislerinin istekleri de vardır. Bela gelince, nefisleri ağlar, inler. Bu buyukler, belayı nimetten daha cok sever. Bela, bunlara, nimetten daha tatlı gelir. Bunların dunyadan aldıkları lezzet, belalardan, musibetlerden gelir. Dunyada dert ve bela olmasaydı, bunların gozunde, dunyanın hic değeri olmazdı. Dunyanın acı olayları olmasaydı, onu boş, abes gorurlerdi. O halde, Allahu teÂlÂnın dostları, dunyada da, ahirette de sevinclidir. Dertlerden aldıkları lezzetler, ahiret lezzetlerinin azalmasına sebep olmaz.



Ahiret lezzetlerini gideren, cahillerin aradıkları lezzetlerdir. Allahu teÂlÂnın başkalarına verdiği nimetler, dostlarına rahmettir. Onlara dert, elem olanlar da, dostlarına nimettir. Başkaları nimet gelince sevinir, dert gelince uzulur. Bu buyukler, nimette de, dertte de sevinclidir. Cunku bunlar, işlerin guzelliğine, cirkinliğine bakmaz, işleri yapanın guzelliğine bakar. İşleri yapan sevgili olduğu gibi, işleri de sevgili olur ve tatlı gelir. Bu dunyada, her şey, guzel olan yapıcının işi olduğundan, dert ve zarar verse de, bunlara, istedikleri ve sevdikleri şey olur. Kendilerine tatlı gelir. Allahu teÂlÂ, dostlarını her an, kendi arzusuna razı ettirip, zevk ve lezzet icinde tutuyor. Başkasına dert olan, dostlar icin, cemal ve kemal oluyor. Bunların arzularını, arzu edilmeyen şeyler icine yerleştirdi. Dunya lezzetlerini, başkalarının aksine, ahiret derece ve lezzetlerinin artmasına sebep eyledi.



3- Bu dunya, imtihan yeridir. Burada hak ile batıl; haklı ile haksız karışıktır. Burada, Allahu teÂlÂ, dostlarına sıkıntılar, belalar vermeseydi, yalnız duşmanlarına verseydi, dost, duşmandan ayrılır, belli olurdu. İmtihanın faydası kalmazdı. Halbuki, gayba iman etmek gerekir. Dunya ve ahiretin butun saadetleri, gormeden inanmaya bağlıdır. Hadid suresinin, (Allahu teÂlÂ, Peygamberlerine, gaybdan, gormeden, yardım edenleri bilmek icin...) mealindeki 25. Âyetinde, bu hÂl bildirilmektedir. Dostlarını bela icinde gostererek, duşmanlarının gozunden sakladı. Dunya, imtihan yeri oldu. Dostları, gorunuşte belada, gercekte ise, zevk ve sefada. Peygamberlerin, duşmanlarla savaşması da boyle olurdu. Bedir’de Muslumanlar, Uhud’da kÂfirler galip gelmişti. (Al-i İmran 140)



4- Evet, Allahu teÂl her şeye kadirdir. Dostlarına hem dunyada, hem de ahirette rahatlık verebilir ama, Âdeti boyle değildir. Kudretini, hikmeti ve Âdeti altına gizlemeyi sever. İşlerini, yaratmasını, sebepler altında gizlemiştir. O halde, dunya ahiretin aksi olduğundan, dostların, ahiret nimetlerine kavuşmak icin, dunyada sıkıntı cekmeleri gerekir. [Allahu teÂlÂnın dostları, dertlere, belalara, tehlikelere karşı tedbir alır. Bunlardan kurtulmaya calışır. Dayanılamayacak şeylerden kacınmak, Peygamberlerin sunnetidir. Tedbirlere, calışmalara rağmen başa gelen belalardan zevk alırlar. Dertlerden zevk almak, yuksek derecedir. Cok az secilmişlerin yapacağı iştir.]


ASIL CEVAP
Dertlerin, belaların gelmesine sebep, gunah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, gunahların affedilmesine sebep olur. O halde, dostlara, belalar, sıkıntılar cok gelirse gunahları kalmaz. [Ama Tevbe, istiğfar edince de, gunahlar affolur. Dert ve bela gelmesine luzum kalmaz. O halde, dert ve beladan kurtulmak icin, cok istiğfar okumalı.] Dostların gunahını, duşmanların gunahları gibi sanmamalı. (İyilerin, iyilik sandıkları şeyleri, dostlar, gunah bilir) buyuruldu. Bunların gunah ve kusurları olsa da, başkalarının gunahları gibi değildir. Yanılmak ve unutmak gibidir. Niyet ederek, karar vererek yapılmış değildir. Taha suresinin, (Âdeme once soyledik. Fakat unuttu. Azm ile, karar ile yapmadı) mealindeki 115. Âyet-i kerime bunu bildiriyor. O halde, dostlara gelen dertlerin, belaların, cok olması, gunahların cok olduğunu gostermez, gunahların cok affedildiğini gosterir. Dostlarına cok bela vererek, gunahlarını affeder, temizler. Boylece bunları, ahiret sıkıntılarından korur.



Cehennemdeki cok şiddetli azapların, birkac gunluk sıkıntı ile giderilmesi ve gunahların temizlenmesi icin dunyada sebepler gonderilmesi ne buyuk nimettir. Dostlara bu muamele yapılırken, başkalarının gunahlarının hesabını ahirete bırakıyorlar. O halde dostlara, dunyada cok dert ve bela vermesi lazımdır. Başkaları, bu ihsana layık değildir. Cunku, buyuk gunah işlerler, yalvarmaz, boyun bukmez, ağlamaz ve Ona sığınmazlar. Gunahları sıkılmadan ve kasten işlerler. Hatta inat edercesine işlerler. Hatta, Allahu teÂlÂnın ayetleri ile alay edecek, inanmayacak kadar ileri giderler. Ceza, sucun buyukluğune gore değişir. Gunah kucuk olur ve suclu boynunu bukup yalvarırsa, bu suc, dunya dertleri ile affolunabilir. Fakat, gunah buyuk, ağır olur ve suclu inatcı, saygısız olursa, bunun cezası ahirette sonsuz ve cok acı olmak lazım gelir. (Allahu teÂlÂ, onlara zulmetmez. Onlar, kendi kendilerine zulmedip, ağır cezaları hak ettiler) buyuruldu. (Nahl 33)



Cahiller, ahmaklar, (Allah, dostlarına nicin bela gonderiyor da, nimet vermiyor) diyerek, bu sevgili kullara inanmıyorlar. KÂfirler, insanların en iyisine de boyle soylerdi. (KÂfirler, bu nasıl Peygamber, bizim gibi yiyip iciyor, sokakta geziyor. Peygamber olsaydı, kendisine melek gelir, yardımcıları olur, bize onlar da haber verir, Cehennem ile korkuturlardı. Yahut, Rabbi, para hazineleri gonderir veya meyve bahceleri, ciftlikleri olur, istediğini yerdi dediler...) [Furkan 7]



Boyle sozler, ahiret hayatına inanmayanların sozleridir. Cennet nimetlerinin, Cehennem azaplarının sonsuz olduğunu bilen kimse, dunyanın birkac gunluk belalarına, sıkıntılarına hic onem verir mi? Bu dertlerin, sonsuz saadete sebep olacağını duşunerek, bunları nimet olarak karşılar. Belalar, sıkıntılar, sevginin, şaşmayan şahitleridir. Ahmakların bunu anlamamasının ne onemi olur.



6- Bela, kemend-i mahbubdur [sevgilinin, Âşıkını kendine cekmek icin gonderdiği kemenddir.] Âşıkları, sevgiliden başka şeylere bakmaktan koruyan bir kamcı gibidir. Âşıkları, sevgiliye dondurur. O halde, dertlerin, belaların dostlara gonderilmesi lazımdır. Belalar, dostları, sevgiliden başka şeylere duşkun olmak gunahından korur. Başkaları, bu nimete layık değildir. Dostları, zorla sevgiliye cekerler. İstediklerini dert ve bela ile cekerler ve onu sevgili derecesine yukseltirler. İstemediklerini başıboş bırakırlar. Bunların icinden, sonsuz saadete layık olan, kendisi doğru yola gelip, calışarak, uğraşarak, ihsana kavuşur.



Goruluyor ki, secilenlere, bela cok gelir. Calışanlara, uğraşanlara o kadar cok gelmez. Bunun icindir ki, secilmişlerin, beğenilmişlerin ve sevilmişlerin baş tacı olan Peygamberimiz, (Benim cektiğim acı gibi, hicbir Peygamber acı cekmedi) buyurdu. O halde, dert ve belalar, oyle usta bir kılavuzdur ki, dostu dosta, şaşmadan kavuşturur. Sevgiliden başkasına bakmakla onu lekelemekten korur. Ne kadar şaşılır ki, Âşıklar, hazinelere malik olsa, hepsini verip, dert ve bela satın alır. Aşk-ı ilahiden haberi olmayan, dert ve beladan kurtulmak icin, varını yoğunu harcar.



Sual: Dert ve bela gelince, dostların bazen uzuldukleri de goruluyor. Bunun sebebi nedir?

CEVAP

O uzuntu gorunuştedir. Tabiattendir. Bu uzuntunun faydaları vardır. Cunku, bu uzuntu olmasa, nefis ile cihad edilemez. Peygamberimiz vefat edeceği zaman, gorulen sıkıntısı, nefis ile cihadın son parcaları idi. Boylece, son nefesi de duşman ile mucadelede gecmiş oldu. Olum anında en şiddetli mucadeleyi yaptı. İnsanlık sıfatları, tabiat istekleri kalmadı. Mubarek nefsini tam itaate, hakiki itminana getirdi.

O halde, bela, aşk ve muhabbet pazarının tellalıdır. Muhabbeti olmayanın tellal ile ne işi olur. Tellalın buna ne faydası olur ve bunun gozunde tellalın ne kıymeti vardır?



7- Bela gelmesinin bir sebebi de, doğru Âşıkları, dost gorunen yalancılardan ayırmaktır. Doğru olan Âşık, beladan lezzet alır, sevinir. Yalancı ise, acı duyar, sızlanır. Muhabbetin tadını tatmış ise, hakiki acı duymaz. Acı duyması gorunuştedir. Âşıklar, bu iki acıyı birbirinden ayırır. Bunun icin, (Veli, Veliyi tanır) buyurmuşlardır.



Deprem, trafik kazası gibi sebeplerle bircok sucsuz kimse, ya oluyor veya sakat kalıyor. Bazılarına da, hic sucları olmadığı halde ceşitli belalar geliyor. Sucsuz insanlara boyle bela nicin gelir?

CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Mektubat)da buyuruyor ki:

(Dertlerin, belaların gelmesine sebep gunah işlemektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Size gelen bela, musibet, kabahatlerinizin, gunahlarınızın cezasıdır. Bununla beraber Allahu teÂlÂ, bir coğunu da affederek musibete maruz bırakmaz.) [Şura 30]



(Ey insan, sana gelen her iyilik, Allahu teÂlÂnın ihsanı olarak, nimeti olarak gelmekte, her dert ve bela da kotuluklerine karşılık olarak gelmektedir. Hepsini yaratan gonderen Allahu teÂlÂdır.) [Nisa 79]



(Allahu teÂlÂ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez, onları azaba, acılara surukleyen bozuk duşunceleri, cirkin işleridir. Boylece kendilerine zulum ve işkence ediyorlar.) [Nahl 34]



Gorulduğu gibi sucsuz kimseye bela gelmiyor. Herkes kendi cezasını cekiyor.

HÂşÃ‚ zulmetmez kuluna Hudası, Herkesin cektiği kendi cezası.



Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

(Ummetim şu on beş kotu hasleti işlediği zaman ceşitli belalara maruz kalır:

1- Ganimet, carcur edilir, yerinde harcanmaz.

2- Emanete hıyanet edilir, ganimet kabul edilir.

3- Zekat cereme telakki edilir. [Vermek istenmez, hile yolları aranır.]

4- Erkek karısının sozunden cıkmaz. [Kılıbık olur.]

5- Ana babaya isyan edilir, sozlerine itibar edilmez. [Geri kafalı, bunak falan denir.]

6- Ana babaya sıkıntı verilir.

7- Kotu arkadaşlara uyulur. [Ayıp olur diye ceşitli gunah işlenir.]

8- Camilerde yuksek sesle konuşulur. [Hutbeyi nutuk ceker gibi okumak da buna dahildir.]

9- Kotuler, ehli olmayanlar idareci olur.

10- Şerrinden, zararından korkulanlara ikram edilir.

11- İcki icenler coğalır.

12- Erkekler haram olan ipeği giyer.

13- Şarkıcı kadınlar coğalır.

14- Calgı aletleri, muzik her yere yayılır.

15- Onceki Âlimler kotulenir. (Tirmizi)



Sonsuz olan Cennet nimetleri ile sonsuz olan Cehennem azapları yanında, dunyada cekilen birkac gunluk belaların, sıkıntıların ne onemi olur ki? Bela ne kadar buyuk olsa da, gecicidir. Bir insanın, hatta dunyanın omru, ahiretin sonsuzluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Hic sonu olan bir şey sonsuz olan ile mukayese edilebilir mi?



İnsan, dunyada birkac gun dert, bela cekmezse, Cennetin sonsuz lezzetlerinin kıymetini anlamaz ve ebedi sıhhat ve afiyet nimetlerinin kıymetini bilmezdi. Aclık cekmeyen, yemeğin kıymetini anlamaz. Acı cekmeyen, rahatlığın kıymetini bilmez. Dunyadaki belalar sanki daimi lezzetleri artırmak icindir.) [C.2, m.99]



Bir hadise, neticesiyle olculur. Bir talebe, butun sınıflarını başarı ile gecse, son sınıfta calışmayıp birkac sene ust uste kalıp, mezun olamasa, onceki başarılarının hic kıymeti olmaz ve diploma alamaz. Tembel bir talebe de, butun sınıflarda başarısız olmasına rağmen, her ne suretle olursa olsun, diploma almışsa, muradına kavuşmuş olur.



Doğuştan veya sonradan sakat olan kimse, buna sabrederse gunahları affolur; ayrıca buyuk bir sevaba da kavuşur. Eğer sabretmezse, sevap alamasa da, gunahları affolur. Gunahları affolan da Cennete gider. Bu durumda sakatlık bir azap değil, bir nimet olmuş olur.



Bir kimse, dunyanın en zengini, en yakışıklısı, en kuvvetlisi olsa; dunyada istediği herşeyi yapabilse; fakat neticede imansız olse, ebedi azaba maruz kalır. Bir anlık rahatlık icin sonsuz felakete duşmek ne kadar kotudur.



Gorulduğu gibi netice muhimdir. Sonu iyi olacaksa, birkac gunluk sıkıntı muhim değildir. Sonu felaket olacaksa, birkac gunluk rahatlığın da kıymeti yoktur.



Bir kimsenin olduğunu duyunca ne denir?

CEVAP
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir muslumanın olumunu duyunca, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra, "Ya Rabbi onu salihlere kat, rahmetine eriştir, coluk cocuğuna iyilikler ihsan et, bizi de onu da mağfiret et" diye dua edin!) [İbni Asakir]

[İnna lillah ve inna ileyhi raciun, Bekara suresinin 156. Âyet-i kerimesidir. "Elbette biz, Allahu teÂlÂnın kuluyuz, olumden sonra dirilerek yine Ona doneceğiz" mealindedir.]



(Hic bir ummete verilmeyen bir şey benim ummetime verildi. O da bir bela ve musibet karşısında istircadır.) [Taberani]

[İstirca, bela zamanında veya acı bir haber duyunca "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" demektir.]



(Birinize bir musibet veya bir bela geldi mi, istirca ettikten sonra "Ya Rabbi, senin yanında bu musibetin ecrini [sevabını] bekliyorum, bunun ecrini bana ver ve bunu daha hayırlı bir şeyle değiştir" diye dua etmelidir.) [Tirmizi]



(Bir musibet karşısında istirca edilirse, musibetin sonucu guzel olur.) [Taberani]

(Cocuğu olen, Allah’a hamd edip, istirca ederse, Hak teÂl meleklere "Şu kuluma Cennette bir ev yapın, adını da hamd evi koyun" buyurur.) [Tirmizi]



Sebeplere yapıştığım halde başım sıkıntıdan eksik olmuyor, acaba bu hayırlı bir şey mi? Allahu teÂlÂyı sevmenin alameti nedir?

CEVAP
1- Muslumanın başına gelen sıkıntılar onun hayrınadır. Cunku hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahu teÂl buyuruyor ki: Mumin başına gelen işten, hoşlansa da, hoşlanmasa da, o iş, onun icin hayırlıdır.) [İbni Şahin]



2- Hz. Sehl’e, Allahu teÂlÂyı sevmenin alametini sorduklarında buyurur ki:

(Allahu teÂlÂyı sevmenin alameti, Kur'an-ı kerimi sevmektir. Kur'an-ı kerimi sevmenin alameti Peygamberi sevmektir. Peygamberi sevmenin alameti, sunnete uymaktır. Sunnete uymanın alameti, ahireti sevmektir.



Ahireti sevmenin alameti, dunya sevgisini kalbden cıkarmak, dunyaya buğzetmektir. Dunyaya buğzetmenin alameti de, kendisini ahirete goturecek kadar mal ile yetinmek ve ahirete hazırlanmaktır.)
__________________