Futbol kariyerine başladığı gunden beri Jack Wilshere yeteneklerini sergilemek ve kendisini kanıtlamak icin muthiş bir mucadele verdi. Cocukluk yıllarında okul takımının kaptanı olan genc İngiliz icin başlangıc noktası aslında o yıllar oldu. Yaşıtları arasında yetenekleri cabuk fark edilince de gerisi geldi. Geleceğin en onemli futbolcuları arasında gosterilmeye o yıllarda başlayan Wilshere'ın oyun yapısının ve anlayışının da olgunlaşmaya başlaması, henuz 19 yaşında ona milli takım kapılarını actı. Hem de as oyuncu olarak. Peki Wilshere bu kadar genc olmasına rağmen nasıl oldu da İngiltere Milli Takımı'nın orta sahasında kendisine yer buldu? Taraftarlar tarafından nasıl cabucak benimsendi ve saygı gormeye başladı? İşte bu soruların cevabı, Stevenage doğumlu yıldız futbolcunun 2010-2011 sezonundaki performansında yatıyor. "Jack Wilshere takımda olsaydı, rahatlıkla Avrupa Şampiyonası'nda yarı finale kalabilirdik."
__________________
- U21 Milli Takım kaptanı Michael Mancienne
2009-2010 sezonunun ikinci yarısında deneyim kazanması icin Bolton'a kiralık olarak yollanan Wilshere, oradaki performansıyla adeta buyulemiş ve artık Arsenal icin hazır olduğunu kanıtlamıştı. Sezona iyi başlayan ve Wenger'in gozdelerinden olan genc yetenek, Eylul ayının oyuncusu secildi. Ekim ayı ise Wilshere icin biraz iniş ve cıkışlarla gecti. Birmingham City ile oynanan karşılaşmada Nikola Zigic'e yaptığı hareket sonrası kariyerinin ilk kırmızı kartını goren Wilshere, Şampiyonlar Ligi grup maclarında 5-1'lik skorla kazanılan Shakhtar Donetsk macında attığı aşırtma goluyle de Devler Ligi'ndeki ilk golunu kaydetti.
Wishere'ın Barcelona karşısındaki performansı, dunyanın en iyi orta saha oyuncusu olarak gosterilen Xavi'yi durdurdu. Wilshere başarılı form grafiğini devam ettirmesini bildi ve istikrarlı olmayı başardı ama akıllarda kalan en iyi performansı Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona macında oldu hic şuphesiz. Barcelona gibi bir rakip karşısında yuzde 90'lık bir pas yuzdesiyle oynayan Wilshere, Xavi ve Iniesta karşısında bir an olsun oyundan duşmedi. Muthiş calıştı, mucadele etti, ve takımını yonlendirdi. 2-1'lik galibiyette onemli pay sahibi oldu. Arsenal icin sezonun en buyuk başarısı olarak da Barcelona'yı yenmesini gostermek mumkun. Wilshere Cesc Fabregas'la muthiş bir uyum yakalarken, soğukkanlı yapısı, yetenekleri ve mucadele gucuyle de alkış topladı. PFA tarafından verilen 2010-2011 Sezonu Yılın En İyi Genc Oyuncusu Odulu'nun de sahibi oldu. Yeni jenerasyon oyuncularının en onemli temsilcilerinden olan Wilshere'ın en dikkat ceken ozelliklerinden birisi ise mucadeleden hic kacmaması. Genc yıldız darbe alsa da topla birlikte oyununa devam edebiliyor, ya da cabuk bir hareketle mudahelelerden kolaylıkla sıyrılarak pasını atabiliyor. "Yeni jenerasyon oyuncularının en onemli temsilcilerinden olan Wilshere'ın en dikkat ceken ozelliklerinden birisi ise mucadeleden hic kacmaması." Sezon icinde Arsenal ile olan sozleşmesini 2016 yılına kadar uzatan Wilshere, kesinlikle yeteneklerini ve tecrubesini en ust duzeye cıkarabilecek bir takımda. Arsene Wenger de onun icin buyuk bir şans. Wilshere'ın adını onumuzdeki yıllarda cok daha fazla duyacağız...
Geri Sayım / Goal