ALLAH'IN EMRETMEDIĞI BIR SUNNET HUKUM OLARAK KONMAMIŞTIR
Yuce Kitabımız Kur'anı Kerîm'in eksiksiz ve acık, dinimizin de tamamlanmış olmasına rağmen onun Sunnet tarafından yorumlanmasına ve acıklanmasına gercekten ihtiyac var mı?" şeklinde bir soru aklımıza gelebilir.
Oncelikle şunu ifade edeyim ki, Allahu TeÂlÂ'nın, peygamberler aracılığı ile emir ve yasaklarını kullarına duyurması, nasıl ki bir acizlik ve eksiklik değilse, Sunnet'in varlığı da kesinlikle Kur'an'ın eksik ve yetersizliği anlamına gelmez. Elbette Kur'anı Kerîm'in gayet acık ve anlaşılabilir olduğu bir hakikattir. Ancak onun muhatapları olan insanların anlayış seviyeleri farklı farklı olduğundan onu herkesin aynı şekilde, doğru olarak anlayıp kavramaları imkÂnsızdır. Dolayısıyla kim, neyi anlamak ihtiyacında ise, ona bunu anlatmak ve iyice anlaşılması icin de acıklamak lÂzımdır.
Peki, bu acıklamayı kim yapacak?
Elbette en doğru ve en guzel acıklamayı da hic şuphesiz Kur'an'ı bizlere tebliğ eden Hz. Peygamber yapacaktır. Nitekim Allahu TeÂlÂ: "Insanlara, kendilerine indirileni acıklaman icin sana da bu Kur'an'ı indirdik."(1) buyurarak, Resûlullah'ın Kur'an'ı acıklama gorevini beyan etmiştir. Şayet Kur'anı Kerîm'i herkes apacık bir şekilde anlayacak olsaydı, Peygamberimize Kur'an'ı acıklaması emredilir miydi? Boyle bir emir olduğuna gore; boyle bir zaruret de var demektir.
Efendimiz Kur'an'ı acıklamakla vazifeli olunca, doğal olarak ona başka meziyetlerin de verilmesi, diğer insanlara verilmeyen bazı bilgilerin de bildirilmesi lÂzımdır ki, işte bu Hadis ve Sunnet'tir: "Nitekim kendi icinizden, size Âyetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitab'ı ve hikmeti getirip, size bilmediklerinizi oğreten bir Resûl gonderdik." (2) buyrulmaktadır. UlemÂnın ekserisi "Âyeti kerîmede gecen "hikmet" Kur'an'dan ayrı bir şeydir ki, o da Sunnet'tir." demişlerdir.
Imam Şafiî Rahimehullah da:
"Allah Kitab'ı zikretti ki, o Kur'an'dır. Hikmeti de zikretti ki, o da Resûlu'nun Sunneti'dir." buyurmuştur.
Bir hadisi şerifte Efendimiz: "Şunu kati olarak biliniz ki, bana Kur'an ile birlikte onun bir benzeri (Sunnet) de verilmiştir." (3) buyurmuştur.
Yine bu mÂnayı teyid bÂbında Beyhakî, Hassan b. Atiyye'den şu rivayeti nakleder:
"Cibrîl, Resûlullah'a Kur'an'ı indirdiği gibi Sunnet'i de indiriyordu. Kur'an'ı oğrettiği gibi sunneti de oğretiyordu." (4)
Sunnet; vahyi gayri metluvdur. Kur'an gibi Resûlullah'a okunmamış; fakat mÂnası ona ilham edilerek, ağzından cıkan sozler devamlı sûrette ilÂhî kontrole tÂbi tutulmuştur. Şayet herhangi bir yanlışlık soz konusu olursa, Efendimiz hemen ikaz edilerek uyarılmış ve hataya duşmekten korunmuştur. "O kendi hevesine uyarak soz soylemez. Onun konuşması ancak bildirilen vahiyledir." (5) Âyeti kerîmesi de Peygamber Efendimiz'in ilÂhî kontrol altında olduğunu acıkca ifade etmektedir.
Bir sene kıtlık olmuştu. Aşırı pahalılık olunca: "YÂ Resûlullah! Bize narh koy." dediler. Efendimiz şoyle buyurdu:
"Allah'ın emretmediği bir Sunnet'i sizlere hukum olarak koymamı benden istemeyin. Bu sebeple onun lutfu kereminden (dua ederek) bunu isteyiniz." (6)
Abdullah b. Amr Radıyallahu Anh şoyle anlatır:
"Peygamber Efendimizden işittiğim her şeyi yazıyor ve onları ezberlemek istiyordum. Ashabı kirÂm beni bu işten menettiler ve: "Sen Resûlullah'tan her işittiğini yazıyorsun. Halbuki o da bir insandır. Sukûnet hÂlinde olduğu gibi gazap hÂlinde iken de konuşmuş olabilir." dediler. Bunun uzerine ben de yazma işini bıraktım. Sonra onların sozunu Efendimize anlatınca bana:
"Yaz!" buyurdu ve mubarek ağzını işaret ederek devam etti:
"Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, buradan haktan başkası cıkmaz." (7)
Tum bunlardan anlaşılan odur ki, Peygamber Efendimizin butun hareket noktasının kaynağı vahiydir. Onun sozleri ve yaşama bicimi gunahlardan, yalan ve yanlıştan, luzumsuz fazlalıklardan uzak, MevlÂ'nın gozetim ve denetiminde olmuştur. Boyle bir şahsiyetin hayat tarzı olan Sunnet'e sarılmak ve yaşamak, elbette dinin ta kendisidir. Bu durumda Sunnetsiz bir Muslumanlık nasıl duşunulebilir?!..
Onları Kitab’a ve sunnete cağır
Rabbimiz Kitabıyla beraber Elci'sini de gonderdi ki, bize dinimizi oğretsin, Âyetlerdeki asıl maksadı acıklasın. Boylece birtakım keyfî teviller yapılamasın. Nitekim Hz Ali, Haricî taifesiyle tartışması icin Ibn Abbası gondermiş ve ona şoyle demişti:
Git onlarla mucadele et! Onları Kitab'a ve Sunnet'e cağır! Fakat onlara Kur'an'dan delil getirme. Cunku Âyetlerin pek cok mÂnalara ihtimali vardır. Ancak onlarla Sunnet'ten delil getirerek tartış." dedi. Bunun uzerine Ibn Abbas:
Ey Mu'minlerin emiri! Ben Allah'ın Kitab'ını onlardan daha iyi bilirim; cunku Kur'an bizim evlerimizde indi." deyince Hz. Ali:
Doğru soyluyorsun; ama Kur'an bircok mÂna taşıyan ve bircok yonu bulunan bir kitaptır. O bir şey der, onlar da başka bir şey derler. (yani Allahın Âyetlerini kendi kafalarına gore tevil ederler de ağızları kapanmaz.) LÂkin sen onlara Sunnet'ten delil getirirsen, o zaman kacacak yer bulamazlar." buyurdu. Yani hadisler, Âyetlerin tefsiri mÂhiyetinde olduğundan, hadisler vasıtasıyla Kur'an'ın maksadı anlaşılır. Boylece sana karşı konuşacak hÂlleri kalmaz.
Nitekim Ibn Abbas onların karşısına cıktı. Haricîlerle Sunnet'ten deliller getirerek tartıştı. Sonunda onların elinde hicbir delil kalmadı. (8)
Kişinin, "Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının." (9) emrine ittiba etmesi farzdır. Imam Şafiî Rahimehullah şoyle buyurmuştur:
"Allahu TeÂl vahiy olmayan hususlarda Resûlu'nun Sunnet'ine uyulmasını vahiyle farz kılmıştır. Kim onun Sunnet'ini kabul ederse, Allah'ın emrini kabul etmiştir. Nitekim Mevl "Kim Resûl'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur." (10) buyurmuştur.
BuhÂrî ve Muslim, Ibn Mes'ûd'dan şoyle rivayet ederler:
"Dovme yapana ve yaptırana, guzelleştirmek icin kaşlarını yolana, dişlerini inceltene, Allah'ın yarattığı şekli değiştirenlere Allah lÂnet etsin."
Ibn Mes'ûd'un bu sozu Ummu Yakub denilen bir kadına ulaşınca, kadın kalkıp geldi: "Bana gelen habere gore şoyle şoyle demişsin." dedi. Ibn Mes'ûd da:
"Resûlullah'ın lÂnet ettiğine ben niye lÂnet etmeyeyim ki? Hem Kur'an'da da bu husus gecmiyor mu?" deyince, kadın Kur'an'ı kastederek:
"Iki kapak arasını okudum; fakat bu dediğini bulamadım."dedi. Bunun uzerine Ibn Mes'ûd: "Kur'an'ı okumuşsan, onu bulmuşsundur. Sen Kur'an'da "Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi de yasakladıysa ondan sakının." Âyetini okumadın mı?!"
"Okudum."
"Işte Resûlullah (benim saydığım) şeyleri yasaklamıştır." dedi. (11) Efendimizin "Kur'an'ı Abdullah b. Mes'ûd'dan oğreniniz." buyurduğu zat, Kur'an'ı işte boyle anlıyordu…
Hadissiz ilim talep edenler fitne ve fesat yayarlar
Imam Âzam Ebû Hanîfe, Hadis dersi yapıyordu. Bir adam gelerek:
"Bırak şu hadisleri ey imam. Bize Kur'an oku!" dedi. Imam Âzam şiddetle tepki gosterip:
"Şayet Sunnet olmasaydı, bizden hic kimse Kur'an'ı anlayamazdı." dedi, sonra adama:
"Maymun etinin haram olduğuna dair Kur'an'dan delilin var mı?" diye sorunca, adam şaşırıp kaldı. Bunun uzerine Imam Âzam:
"Sen ne dediğinin farkında değilsin. Hadissiz ilim talep edenler fitne ve fesat yayarlar!" buyurdu.
Umeyye b. Abdullah b. Halid, Ibn Omer'e dedi ki:
"Kur'anı Kerîm'de, Hazarda ve korku hÂlinde namazın nasıl kılınacağını buluyoruz. Fakat seferde nasıl kılınacağını namazını bulamıyoruz." Ibn Omer şoyle cevap verdi:
"Ey kardeşimin oğlu! Biz hicbir şey bilmezken, Allah bize Muhammed'i peygamber olarak gonderdi. Biz onu nasıl yaparken gormuşsek, onu oylece yaparız." (12)
Peygamberimiz Allah'tan gelen vahyi sadece tebliğ etmekle kalmıyor, Kur'an'da teorik olarak bulunan emir ve nehiylerin, pratik hayatta nasıl tatbik edileceğini de bizzat acıklayıp oğretiyordu. Nitekim Selmanı FÂrisî'ye bir muşrik biraz da alaylı bir ed ile şoyle dedi:
"Goruyorum ki, dostunuz Muhammed, size her şeyi, ama her şeyi, hatta tuvalete nasıl oturacağınızı bile oğretiyor?"
Selmanı FÂrisî, buyuk bir ciddiyetle:
"Evet, gercekten de oyle." diye onu tasdik edip, Peygamberimizin tuvalet ÂdÂbıyla ilgili tavsiyelerini bir bir sıraladı. (13)
Gercekten de Peygamberimiz Âdeta bir baba gibi ummetine her konuyu oğretmiş, bizlerin izzet ve şerefine yakışır davranışları gostermiştir. Bunda "kucuk işlerle meşguliyet" gibi bir basitlik değil; en kucuk ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet ve hassasiyet vardır. Işte Selmanı FÂrisî, aklınca alay etmek isteyen, "Bir peygamber boyle şeylerle uğraşır mıymış?" demeye getiren, o devrin cağdaş gecinen muşrik kafasına, bu gerceği butun safiyeti ile haykırıyordu:
"Evet, O bize her şeyi oğretiyor!"
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın." (14) Bu Âyeti kerîme, Peygamberimizin soz, fiil, takrir gibi butun Sunnetlerinin, kat'i birer huccet olduğu konusunda apacık bir delildir. Zira Âyette "Allah'ı seviyorsanız, Kur'an'a veya Allah'ın emirlerine uyun." denmeyip ozellikle "Resûlullah'a tÂbi olmak" emredilmiştir ki, bu cok onemlidir. Âyetin ifadesine gore; Allah'ın sevgisine mazhar olmak ve gunahlarımızı affettirebilmek, Resûlullah'a itaatten, yani onun Sunnet'ine uymaktan gecmektedir. Aksi hÂlde, Allah'ın sevgi ve mağfiretinden mahrum kalınır ki, bu ne buyuk bir husranlıktır.
Kişilerin, kendi şahsî kanaatleri veya aklî tercihleri sebebiyle Sunnet'e muhalefet etmeleri asla cÂiz değildir. Boyle davrananların kotu akıbetlerinden korkulur. Zira bir şahıs Imam Malik'e gelip, bir mesele sorunca ona:
"Resûlullah bu hususta şoyle buyurdu." diye cevap verdi. Soruyu soran: "Peki, şoyle olsa olmaz mı?" deyince Imam Malik: "…Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bel gelmesinden veya kendilerine cok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar." (15) Âyetini okudu:
Sunnet, kendisine sarılanları bel ve azaptan kurtarır. Imam Malik, Sunnet'i, Nuh AleyhisselÂm'ın gemisine benzetmiş ve: "Kim ona binerse, kurtulur, kim de binmezse boğulur." demiştir. (16)
TÂbiûn mufessirlerinden DahhÂk b. Muzahim ise:
"Cennet ve Sunnet, ikisi de kurtuluş limanıdır. Âhirette cennete giren, dunyada da Sunnet'e sarılan kurtulur." (17) demiştir. Fî emÂnillah!
Dipnotlar:
1-Nahl, 44
2-Bakara, 151
3-Ebû Davud, Sunnet 6; Tirmizî, Ilim 10; Ibn MÂce, Mukaddime 2; DÂrimî, I,117
4-DÂrimî, Mukaddime 49
5-Necm, 34
6-"Kenzu'lummÂl": IV/103
7-DÂrimî, Mukaddime 43; "Mustedrek", 1/104 Ibn Hanbel, "Musned", 10/21
8-Suyûtî, "Durru'l mensûr", 1/40
9-Haşr, 7
10-Nisa, 80
11-BuhÂrî, Libas 82, 8485, 87; Muslim, Libas 120; Tirmizî, Edeb 33
12-NesÂî, "Taksîru'ssalÂt", 3/117; Ibn MÂce, 1/339, HÂkim, "Mustedrek", 1/208
13-Muslim, Tahare 5758
14-Âli ImrÂn, 31
15-Nur, 63
16-Suyûtî, "MiftÂhu'lcenne", s. 5354
17-Kurtubî, "Tefsir", XIII, 365
reddulmuhtar sitesinden alıntıdır.
__________________
Sunnetsizlere Cevablar
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Sunnetsizlere Cevablar