ABDEST
IslĂ‚m'da bazı ibĂ‚detlerin yerine getirilmesi icin yapılan ve bizzat kendisi ibĂ‚det olan temizlenmeye Abdest denir. Abdest kelimesi Farsca'da su anlamına gelen "Ă‚b" ile el anlamına gelen "dest" kelimelerinden oluşmuş birleşik bir isimdir. Arapca karşılığı olan "vudû" kelimesi Hadislerde kullanılmıştır. Kur'Ă‚n-ı Kerim'de ise temizlik anlamında "tahĂ‚ret" ve "zekĂ‚" kelimeleri gecmektedir. Vudû' kelimesi guzellik ve temizlik anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ibĂ‚dete başlanmadan once insanın ic dunyasını guzelleştirmesi ve dışını da iyice temizlemesi gerekir.
IslĂ‚m'da abdestin farziyetine "Ey iman edenler, namaza kalkacağınız zaman yuzlerinizi ve dirseklerinizle birlikte ellerinizi yıkayın. Başınıza meshedin. Her iki topuğunuzla birlikte ayaklarınızı da (yıkayın)..." (el-MĂ‚ide, 5/6), Ă‚yeti delĂ‚let etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in abdest almadan hic bir iş yapmadığını goruyoruz (Elmalılı, Hak Dini Kur'Ă‚n Dili, II, 1583). Ancak abdest her amel ve ibĂ‚det icin değil başta namaz olmak uzere bazı ibĂ‚detler icin farz kılınmıştır. Fakat muslumanın surekli abdestli bulunması sunnettir.
Abdest her şeyden once her turlu pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî butun pislik ve mikroplardan uzak kalmak icin İslam'ın emrettiği onemli bir ibĂ‚dettir. Mikrobun en kolay urediği yer ağızdır. Ağızdan başlayarak el, yuz ve ayakların gunde beş defa temizlenmesi İslam'ın temizliğe verdiği onemi gosterir. Boylelikle IslĂ‚m yuzyıllar once temizliğin uzerinde durup insanoğlunu maddî-manevî her turlu pislik ve mikroptan korumayı hedeflemiştir. Bunun yanında abdest alan bir insan, kendini manen temiz ve rahat hisseder ve bu guzel his ve temiz duyguyla Allah'a ibĂ‚dete durur. Bu da ruhun temizliğini sağlamaktadır. Insanın yaratılış gayesi olan Allah'a kulluk boyle bir temizleme ameliyesi ile başlayınca insanoğluna vereceği zevk ve rahatlığın değeri sonsuzdur.
Insan abdestle bedenen ve mĂ‚nen temizlendikten sonra Allah'ın huzuruna cıkar. Boyle bir temizlenme ile gunluk butun yorgunlukları ve yukleri geride bırakır.
Abdest almakla, dunyevî ve uhrevî bircok fazilet ve guzellikler elde edilir. Hz. Peygamber (s.a.s.) abdestle ilgili olarak şoyle buyururlar:
"Bir musluman abdest alıp yuzunu yıkadığında, yuzundeki Ă‚zaların işlediği butun gunahları; el ve ayaklarını yıkadığında el ve ayaklarıyla işlediği butun hata ve gunahları, su damlalarıyla beraber akıp gider ve kendisi de tertemiz olur. Hatta kirpik ve tırnak diplerindeki gunahlarından eser kalmaz. ÂdĂ‚p ve erkĂ‚nına uymak suretiyle abdest alıp kıbleye donerek: "Eşhedu en lĂ‚ ilĂ‚he illallahu vahdehu lĂ‚ şerike leh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu" diyen bu kul icin cennetin kapıları acılmıştır; o, cennet kapılarının dilediğinden iceri girer."(Muslim, Tahare, 32, 33; Tirmizî, TahĂ‚re, 2).
ABDEST NASIL ALINIR?
Farz, sunnet ve edeplerini yukarıdaki maddelerde verdiğimiz abdesti tertip ve usûlune gore ancak şoylece alabiliriz:
Abdeste başlarken şu dua yapılmalıdır:
"BismillĂ‚hilazîm ve'l hamdulillĂ‚hi alĂ‚ dini'l IslĂ‚m" .
"Yuce Allah'ın ismini anarak başlarım. Beni IslĂ‚m dini ve akidesi uzere yarattığı icin hamd ederim."
Abdest almaya niyetlendikten sonra, eûzu besmele cekilerek eller bileklere kadar yıkanır. Parmakta yuzuk varsa, kımıldatılır. Altına suyun gecmesi sağlanır.
Uzuvların yıkanması sırasında bizden oncekilerden nakledilen şu duaları okumak abdestin edeplerindendir.
A- Mazmaza=Ağıza su verme sırasında: "AllĂ‚humme einnî alĂ‚ tilĂ‚veti'l Kur'Ă‚n ve zikrike ve şukrike ve husn-i ibĂ‚detike."
"Allah'ım, Kur'Ă‚n-ı Kerimi okumada, seni zikretme, sana şukretme ve sana guzel şekilde kulluk etmede yardımını istirham ederim."
B- Istinşak = Buruna su verme sırasında: "AllĂ‚humme, erihnî rĂ‚yihate'l Cenneti verzuknî min neîmihĂ‚."
"Allah'ım, bana Cennetin kokusunu koklat. Cennet nimetlerinden beni rızıklandır."
C- Yuzu Yıkama Sırasında
"AllĂ‚humme, beyyid vechî binûrike yevme tebyaddu vucûhun ve tesveddu vucûh."
"Allah'ım, bir kısım yuzlerin ağarıp nurlandığı, bir kısım yuzlerin ise karardığı gun, benim yuzumu nurlandır, ağart."
D- Sağl Eli Yıkama Sırasında
"AllĂ‚humme, a'tınî kitĂ‚bî biyemînî ve hĂ‚sibnî hisĂ‚ben yesîrĂ‚."
"Allah'ım, kitabımı -amel defterimi- sağl elime ver ve hesabımı kolaylaştır."
E- Sol Eli Dirseklere Kadar Yıkama Sırasında
"AllĂ‚humme, lĂ‚ tu'tinî kitĂ‚bî bisimĂ‚lî velĂ‚ min verĂ‚i zahfi."
"Allah'ım, kitabımı -amel defterimi- sol elimden ve arkamdan verme."
Sonra sıra başı meshetmeye gelir.
Kaplama mesh icin, eller ıslatılır, kucuk parmakla uc parmak uc uca getirilir. Onden başlayarak başın ustu sıvazlanıp arka ve yan taraflarda boylece meshedilir.
F- Kulakları Yıkarken
"AllĂ‚hummec'alnî minellezîne yestemîune'l-kavle feyettebiûne ahseneh."
"Allah'ım, beni hak sozu dinleyenlerden ve onun en guzeline uyanlardan eyle." denilir ve kulaklar yıkanır.
G- Boyuna Mesh Etme Sırasında
"AllÂhumme a'tik unuki (veya rakabeti) mine'n-nÂri."
"Allah'ım, boynumu Cehennem ateşinden azad buyur."
H- Ayakları Yıkama Sırasında
"AllĂ‚humme, sebbit kademeyye ales'sırĂ‚tı yevme tezûlu Fhi'l-akdĂ‚m."
"Allah'ım, Sırat koprusunde ayakların kaydığı gunde ayaklarımı kaydırma, sabit eyle..."
Abdest alıp bittikten sonra Rasûlullah (s.a.s.)'e salavĂ‚t getirilmeli ve şu dua okunmalıdır:
"AllĂ‚hummec'alnî minettevvĂ‚bîne vec'alnî mine'l-mutetahhirîn."
"Allah'ım, beni, tevbe eden ve gunahlarından temizlenen kullarından eyle. . ."
ABDESTİ BOZAN DURUMLAR
1- Idrar veya dışkı yollarından yani on ve arkadan herhangi bir şeyin cıkması. MĂ‚ide sûresi 6. Ă‚yetinde "...sizden birisi abdest bozmaktan geri donmuşse..." ve Hz. Peygamber (s.a.s.)'e "Hades nedir?" diye sorulduğunda; "Her iki yoldan cıkandır" cevabını vermeleri, on ve arka yollardan birinden cıkan idrar, dışkı, yel, vedi, mezi, meni, kurt ve diğer hususların abdesti bozduğunu ifĂ‚de eder.
2- Aklın idrak gucunu gideren hususlar; uyumak, bayılmak, delirmek, sarhoş olmak vs.'dir. Ancak oturduğu yerde kıpırdamadan uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz. (Muslim, Vudû', 2; Ahmed b. Hanbel, 1, 256).
3- Vucudun herhangi bir yerinden kan, irin veya sarı su cıkması ve etrafına yayılması. Ağızdan akan kana bakılır, şĂ‚yet bu kan tukruk kadar veya tukrukten fazla ise abdesti bozulur.
4- Ağız doluşu kusmak. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) "Kusuntu abdesti bozar" (Tirmizî, TahĂ‚re, 64) buyurmaktadır. Kusma ağız doluşu değilse abdest bozulmaz.
5- Cinsî munasebette bulunmak.
6- Tam olarak cinsî ilişki olmasa bile kadın ve erkeğin cıplak veya ince bir elbise ile vucutlarının veya tenĂ‚sul uzuvlarının birbirine değmesi.
7- Teyemmum yapan kimsenin su bulması .
8- Namazda sesli olarak gulmek. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şoyle buyurmaktadır: "Sizden biriniz namazdayken kahkaha ile gulerse abdesti ve namazı birlikte iade etsin. " Kahkaha namazın dışında olursa abdesti bozmaz.
Bir kimse abdest alırken bazı organlarını yıkayıp yıkamadığı konusunda endişe ederse, şayet bu ilk defa karşılaştığı bir şuphe ise o organını yeniden yıkar, yok eğer surekli şupheye duşup duruyorsa bu şupheşinin onemi yoktur. Abdestini tam almış sayılır. Abdestinin bozulup bozulmadığını tam hatırlayamayan kişi kesin olarak abdest aldığını hatırlıyorsa abdestli demektir. Cunku kesin olarak bilinen bir husus şuphelerle yok olmaz.
Ayrıca namaz haricinde abdestinden şupheye duşenin abdest almasının takvaya daha yakın olduğu; fakat namaz icinde bulunan kimsenin ise abdestinden şupheye duşmesi hĂ‚linde namazını bozup abdest alması gerekmediği Ă‚limler tarafından ifĂ‚de edilmiştir.
ABDESTİ BOZMAYAN DURUMLAR
1- Kişinin on veya arka yollarından başka vucudunun herhangi bir yerinden kan cıkıp, bir damla halinde kalması.
2- Kabuk bağlamış bir yaranın kan cıkmadan kabuğunun duşmesi.
3- Yaradan, burundan yahut kulaktan bir vucud kurdunun duşmesi.
4- TenĂ‚sul uzvuna (cinsî organına) el surmek.
5- Kadın vucudunun herhangi bir yerine dokunmak.
6- Ağız doluşu olmayan kusuntu.
7- Ağızdan cıkan balgam.
8- Oturduğu yerde veya namazda uyumak .
9- Ağlamak.
ABDESTİN CEŞİTLERİ
1-Farz Olan Abdest
Namaz kılmak, Kur'Ă‚n-ı Kerim'e el surmek ve tilĂ‚vet secdesi yapmak icin abdest almak farzdır. Cunup veya abdestsiz olan kimsenin Kur'Ă‚n-ı Kerim'i eline almasının helĂ‚l olamayacağı hususunda IslĂ‚m bilginleri arasında ittifak vardır.
2-VÂcip Olan Abdest
KĂ‚be-i Muazzama'yı tavaf* etmek icin abdest almak vaciptir. Bir kimsenin KĂ‚be'yi abdestsiz tavaf etmesi vacibi terk ettiğinden dolayı sorumlu olmakla beraber yaptığı bu tavaf cĂ‚iz ve gecerlidir. Ancak bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) şoyle buyurmaktadır:
"Tavaf, namaz gibidir. Fakat tavaf sırasında konuşmak cĂ‚izdir. Tavafta konuşan kimse hayırlı soz soylesin." (Tirmîzî, Hacc, 112; NesĂ‚î, Menasik, 126) .
Farz olan tavaf abdestsiz olarak yapıldığı takdirde bir kucukbaş hayvan kurban etmek gerekir. Cunub olan kimsenin ise boyle bir farz tavafı yapması hĂ‚linde bir buyukbaş hayvan kurban etmesi lĂ‚zımdır. Ancak bu farz tavaf, abdest alınarak yeniden yapılırsa boyle bir kurbana gerek kalmaz. Fakat farz gunler dışında tekrar yapılması hĂ‚linde geciktirilmiş olduğundan dolayı kurban kesmek gerekmektedir .
Yapılması vacipolan vedĂ‚ tavafını abdestsiz olarak yapan kimse bir miktar sadaka vermelidir. Fakat vacip olan tavafı cunub olarak yapanın bir kucukbaş hayvan kurban etmesi lĂ‚zımdır.
3-Mendup Olan Abdest
Uykudan once veya uykudan kalktıktan sonra, cenĂ‚ze yıkamak, cenĂ‚ze taşımak, cenĂ‚zeyi yıkadıktan sonra, cinsel temastan once, ezberden Kur'Ă‚n okumak, hadîs okumak, CenĂ‚b-ı Allah'ı ta'zim veya tesbih etmek icin veya kızgınlık sırasında kızgınlığını gidermek gayesiyle abdest almak ve surekli abdestli olmak niyetiyle abdest almak menduptur.
ABDESTİN EDEPLERİ
Edeb; nezĂ‚ket, zarĂ‚fet, insanlara sozle ve davranışla yardımda bulunmak, gonullerini okşamak demektir. Abdestin edepleri ise yapılması halinde sahibine sevap kazandıran hususlardır. Yapılmamaları halinde ise kişiye gunah yazılmaz. Abdestin edepleri şunlardır:
1- Abdest alırken başkasından yardım istememek.
2- Abdest alırken suyun sıcramaması icin dikkatli davranmak.
3- Kıbleye doğru yonelmek.
4- Gereksiz yere konuşmamak.
5- Niyet ederken dil ile niyet etmek.
6- Her uzvu iyice ovmak.
7- Abdest dualarını okumak.
8- Kullanılmış bir su ile abdest almamaya dikkat etmek.
9- Her uzvu yıkarken niyeti korumakla birlikte "BismillĂ‚h" demek.
10- Kulağını meshederken serce parmaklarının uclarıyla kulak deliklerini meshetmek.
11- Burna ve ağıza suyu alırken sağl eli kullanmak.
12- Sol el ile sumkurmek.
13- Ozur sahibi olmayan kimsenin namaz vaktinden once abdest alması.
14- Abdest bittikten sonra kıbleye karşı ayakta kelime-i şehĂ‚det getirmek ve dua yapmak, biraz su icmek.
15- Durgun veya akarak yer değiştiren sular ile birikinti hĂ‚lindeki sulara ve Kıble'ye karşı abdest bozulmaz.
Abdest Namazı
Abdest namazı abdest aldıktan sonra abdest Ă‚zaları henuz yaş iken iki rek'at nafile namaz kılmaktan ibarettir.
ABDESTİN FARZLARI
1-Yuzu Yıkamak
Yuzun bir defa yıkanması farzdır. Yuzun sınırları, sacın bittiği yerden sakal veya cene altına, kulakların koklerine kadar olan bolumdur. Gozlerin icine suyun ulaştırılması gerekmez. Ancak abdest alırken gozler sıkılmaz, tamamen acık bırakılmaz. Normal bir şekilde yuz yıkanır. Dudaklar yumulduğu zaman, dışarda kalan kısımlar yuzun sınırlarıdır. Sakal, bıyık ve kaşın altına suyu ulaştırmak gereklidır.
2-Kolları Yıkamak
Parmak uclarından kol dirseklerine kadar -dirsekler de dahil- olan kısmı bir defa yıkamak farzdır. Eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalırsa veya tırnağının altına suyu gecirmeyecek (hamur, boya, camur vb.) bir madde bulunursa, abdest alınmış sayılmaz. Ancak boyacıların tırnaklarındaki boyalardan kacınmanın mumkun olmamasından dolayı bunlar abdeste zarar vermez. Tırnaklar parmak uclarından dışarı taşacak kadar uzamış olursa o fazlalığı da yıkamak gerekir. Bir kimse abdest aldıktan sonra bu uzamış tırnağı keserse abdestini yenilemesi gerekmez. Parmakta yuzuk var ve bu geniş ise abdest alırken bunu oynatmak sunnet, eğer yuzuk dar ve altına su gecirmeyecek kadar parmağa oturmuşsa onu oynatmak farzdır.
3-Başı Meshetmek
Mesh, sozlukte eli bir şeyin uzerinden gecirmek demektir. IbĂ‚det hukukunda ise suyun bir vucut organına isĂ‚bet etmesidir. Başın meshedilmesindeki farz oranı alın miktarıdır. Bu miktar ise başın dortte biridir. Meshederken uc veya daha fazla parmağı kullanmak gerekir. Iki parmakla yapılan mesh cĂ‚iz değildir.
Başa giyilen sarık veya takke uzerine meshetmek gecerli değildir. Kadınlar da baş ortuleri uzerine meshedemezler.
4-Ayakları Yıkamak
Sağlam ve cıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamak farzdır. Yaralı veya mestle ortulu ayakları yıkamaya gerek olmayıp sadece meshetmek yeterlidir. MĂ‚ide Sûresi 6. Ă‚yette gecen topuk = ka'b, ayağın iki tarafından inak kemiğine bitişik kemiktir. Rasûlullah (s.a.s.): "Vay ateşten o topukların haline... " (BuhĂ‚rı, Ilim 30; Vudû', 27,29; Muslim, TahĂ‚re, 25-28,30; Ebû Davud, TahĂ‚re, 46) buyurduğu ve ayakların tamamen yıkanmasını emrettiği bilinmektedir.
Bir kimsenin ayağında yarık varsa ve o yarığa su sızdırmayan bir ilac surulmuşse, o kimse ayağını yıkadığı zaman, su yarığın altına gecmezse bu durumda su, ayağa zarar verecekse abdest yerine getirilmiş sayılır ve bu cĂ‚izdir. Ancak su zarar vermiyorsa abdest tam olarak alınmış sayılmaz. Dolayısıyla zarar vermediği takdirde yarıklara su ulaşacak şekilde yıkamak gereklidır .
ABDESTİN MEKRUHLARI
1- Abdest alırken gereğinden fazla suyu boş yere tuketmek.
2- Gereği yokken suyu Ă‚detĂ‚ Ă‚zaları mesheder gibi cok az kullanmak.
3- Suyu abdest Ă‚zalarına hızlı carpmak, etrafa su sıcratmak.
4- Abdest alırken gereksiz yere konuşmak.
5- Ihtiyacı olmadığı halde abdest almak icin başkasından yardım ve su dokmesini istemek.
6- Temiz olmayan pis ve kirli bir yerde abdest almak.
7- Abdestin sunnetlerini bilerek terk etmek.
ABDESTİN SUNNETLERI
1-Niyetle Başlamak
Niyet, bir şeyi yapmayı kalbinden gecirmektir. Kalpden niyet etmeden, yalnız dil ile niyeti soylemek yeterli değildir. Abdest icin niyet mustehap bir sunnettir. Ancak ŞĂ‚fiî mezhebine gore niyet, başlı başına bir ibĂ‚det olduğundan abdeste niyet de farzdır. Bu sebeple niyetsiz abdest olamaz.
2-Abdeste Besmele ile Başlamak
Abdeste başlarken Allah'u TeĂ‚lĂ‚'nın ismiyle yani besmele ile başlamak sunnettir. Rasûlullah (s.a.s.): "Allah'u TeĂ‚lĂ‚'nın ismini zikretmeyen kimsenin abdesti yoktur." (Ebû Davud, TahĂ‚re, 48; Tirmizî, TahĂ‚re, 20; Ibn MĂ‚ce, TahĂ‚re, 41) buyurarak besmelenin faziletini belirtmiş olmaktadır. Besmeleyi abdeste başlarken okumak esastır. Cıplak bir hĂ‚lde iken veya tuvalette besmele okunmaz. Bir kimse abdestin başında "LĂ‚ilĂ‚he illallah" veya "Elhamdulillah" dese besmele yerine gecer (FetevĂ‚yı Hinddyye, 1,7).
3-Once Bileklere Kadar Elleri Yıkamak
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): "Sizden birisi uykusundan uyandığı zaman, kat'iyyen elini yıkamadıkca su kabına daldırmasın. Cunku o, eli nerede gecelemiştir bilemez" (BuhĂ‚rî, Vudû', 26; Muslim, TahĂ‚re, 87-88; Ebu Davud, Tahare, 49) buyurmuştur. Ayrıca insanın eli, temizleme hususunda bir aractır. Dolayısıyla ilkin onu temizlemeye başlamak sunnettir. Bilindiği uzere, elleri, dirseklere kadar yıkamak (dirsekler dahil) farzdır. Fakat once bileklere kadar yıkamak tertip olarak sunnettir.
4-Misvak Kullanmak
Rasûlullah (s.a.s.): "Eğer ummetime zorluk vereceğinden cekinmeseydim, her namazdan once onlara misvak kullanmayı mutlaka emrederdim." (Muslim, TahĂ‚re, 15; Ahmed Ibn Hanbel, II, 250, 400) buyurmaktadır. Dişleri parmakla yıkamak misvağın yerini tutmaz. Ancak misvak bulunmazsa sağ elin bir parmağı ile dişleri temizlemek misvak yerine gecerli olabilir.
5-Ağzı Yıkamak
Abdest alırken Rasûlullah (s.a.s.)'in ağzını uc defa yıkadığı (mazmaza yaptığı) bize ulaşan bilgiler arasındadır. Bunun sınırı, suyun ağzın tamamını kaplamasıdır. Ayrıca her seferinde suyu yenilemek de sunnettir.
6-Burnu Yıkamak
Yine Hz. Peygamber (s.a.s.)'in abdest alırken burnuna da uc defa su cektiği bilinmektedir. Burna su cekerek sol eli ile suyu dışarıya verip yeniden su cekerek burnu sol el ile temizlemek sunnettir.
7-Kulakların Meshedilmesi
Baş meshedilirken kulakların da aynı şekilde sayılarak meshedilmesi sunnettir. Ayrı bir su ile meshedilmesini sunnet olarak kabul edenler de vardır.
8-Yıkanması Gereken Uzuvları Ucer Defa Yıkamak
Yıkanması farz olan yuz, eller ve ayaklar gibi organlarımızı ucer kere yıkamak sunnettir. Bu organlarımızdan her birini yıkamaya başlayınca ilk yıkama farzdır. En sağlam ve gecerli goruşe gore ikinci yıkama ise sunnettir. Abdest alırken, yıkanmakta olan organa su ulaşır ve ondan damla damla dokulup akarsa, yıkamanın tamam olduğu tam anlamıyla anlaşılır.
9-Parmakların Arasını Yıkamak
"Parmaklarınızın arasını hilĂ‚lleyiniz ki onların arasına Cehennem ateşi girmesin ve onları hilĂ‚llemesin" (Ebu Davud, TahĂ‚re 56, 59; Tirmizî, TahĂ‚re, 30; Savm 68; NesĂ‚î, TahĂ‚re 91) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bu buyruklarıyla belirtilen işi yapmak sunnet olmaktadır. Bu aynı zamanda, farz olan yıkamanın da kĂ‚mil anlamda gercekleşmesini sağlar.
10-Sakalı Ovmak
Abdest alırken sakalı bulunanların sakallarını, parmaklarını sakalın icine sokarak alt taraftan ust tarafa doğru hareket ettirmesi hilĂ‚llemek olarak tanımlanmaktadır. Rasûlullah (s.a.s.): "Muşriklere muhĂ‚lefet edin, bıyıkları kısaltın, sakalı uzatın." (Muslim, TahĂ‚re, 56; Ebû Davud, TahĂ‚re, 29; Tirmîzî, Edeb, 14; NesĂ‚i, Zinet, 1, 56) buyurarak mu'minler icin sakalın gerekce ve onemini belirtmiş olmaktadır. Dolayısıyla mu'minler sakallarını sunnete gore uzatmak ve sakal bırakmak konusunda duyarlı olmak zorundadırlar.
11-Abdest Almaya Sağ Taraftan Başlamak
"Şuphesiz ki Allah'u TeĂ‚lĂ‚, her şeye sağldan başlanmasını sever. HattĂ‚ ayakkabılar giyilirken ve cıkarılırken dahi" (BuhĂ‚rî, Vudû', 31) buyuran Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bu uyarısına gore de abdeste sağldan başlamak sunnettir.
12-Tertibe Uymak
Abdest alırken, MĂ‚ide Sûresinde beyan buyurulan sıraya uymak ve bu sıraya gore abdest almak da sunnettir. Yani once elleri ve akabınde yuzu yıkamak, ardından da başı meshetmek ve en son olarak da ayakları yıkamaktır. Imam ŞĂ‚fiî (rh.a) bu sıraya uymanın farz olduğu kanaatindedir. ŞĂ‚fiî'nin bu ictihadı ile Ă‚limler abdestin farzının altı olduğunu tesbit etmişlerdir ki bunlar şoylece sıralanmaktadır: Niyet, ellerin yıkanması, yuzun yıkanması, başa meshedilmesi, ayakların yıkanması ve tertibe uymaktır.
13-Başın Tamamını Bir Defada Meshetmek
Abdest alan bir kimse, iki avucunu ve parmaklarını başının on kısmından başlayarak arka kısmına kadar, başın tamamını kaplayacak bir şekilde arkaya doğru cekerek mesheder. Bu sunnettir. Başın tamamını devamlı olarak meshetmek ve ozursuz bir şekilde terk etmek gunah olur.
MuvalĂ‚t ise, organları ara vermeden birbiri ardında yıkamak demektir. Oyle ki ılıman bir havada ilk yıkanan organ, abdest tamamlanmadan kurumamalıdır.
ABDESTSİZ OLARAK YAPILMASI YASAK OLAN HUSUSLAR
1- Namaz kılmak.
2- Kur'Ă‚n-ı Kerim'e el surmek.
3- TilÂvet secdesi yapmak.
4- CenĂ‚ze namazı kılmak.
5- KÂbe'yi tavaf etmektir.
ADAK
Allah'u TeĂ‚lĂ‚'ya ibĂ‚det maksadıyla mukellef olmadığı halde mubah olan bir işi yapmayı kararlaştırmak, kişinin oyle bir ameli kendisine vĂ‚cip kılması ve bunu yapacağına dair Allah'a soz vermesine Adak denir.
Allah rızası icin yapılan adaklar Allah katında gecerlidir. Yalnız Allah'ın rızası gozetilirse boyle bir ibĂ‚detten sevap elde edilir. Sırf Allah rızası icin oruc tutmak, sadaka vermek, Kur'an okumak namaz kılmak gibi. Ancak sırf dunyevî bir maksat uğruna yapılan adaklar gecerli değildir. "Falan bir işim olursa şu kadar oruc tutacağım", veya şu kadar sadaka vereceğim demek gibi. Buna benzer dunyaya yonelik isteklerin olması halinde yapılan adaklarda sırf dunyevî bir arzu taşıdığından ibĂ‚detlerde aranan ihlĂ‚s* ve Allah rızası ozelliği kaybolmuş oluyor. Aslında boyle bir adak Allah'ın takdirini değiştirmez. Mukadder ne ise o olur. Fakat her ne olursa olsun "falan işim olsun, şoyle boyle oruc tutacağım, sadaka vereceğim..." gibi adakları yaptıktan sonra mutlaka yerine getirmek vĂ‚cip olur.
Allah'ın rızasını ve yardımını istemek maksadıyla yapılan bu ibĂ‚det genellikle butun semĂ‚vî dinlerde vardır. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Meryem ile ilgili olarak anlatılan kıssada annesinin şoyle dediği ve adakta bulunduğu ifade edilmektedir: "Hani İmran'ın karısı şoyle demişti: 'Rabbim' karnımda taşıdığım cocuğu sadece sana hizmet etmek uzere adadım. Bunu benden kabul buyur Allah'ım sen her şeyi cok iyi işiten ve cok iyi bilensin. " (Âl-i İmrĂ‚n, 3/35). Ve yine Hz. Meryem'e şoyle hitab edilmişti: "İnsanlardan birini gorursen "Rahman olan Allah'a konuşmama orucu adadım bugun kimseyle konuşmayacağım" de." (Meryem, 19/26). Yalnız SemĂ‚vî dinlerde değil, kısmen semĂ‚vî din ozelliği ve kalıntıları taşıyan bazı toplum ve dinlerde de adak inancına rastlanmaktadır. Yahudi ve Hristiyanların yanısıra eski Cin, Turk ve Arap toplumlarında adakların yapıldığı bilinmektedir.
Kur'an-ı Kerim'de adak ile ilgili olarak bazı hususlar zikredilmişse de bu konuda herhangi bir emir veya nehiy mevcut değildir. Fakat ileride de ele alınacağı gibi adaklar yapıldıktan sonra mutlaka yerine getirilmesi gerekmektedir.
Bazı Hadislerde Rasûlullah (s.a.s.), yapıldıktan sonra Allah'a itaat kabılinden olan adakların yerine getirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. (Tecrid-i Sarih Tercume ve Şerhi, XII, 226 vd.) Adağın Hz. Peygamber tarafından yasaklandığını ileri surenler olmuşsa da, bu adaklar insanı kaderden mustağni kılmaya surukleyen anlayışlara dayalı olan adaklardır. Cunku yapıldıktan sonra mutlaka yerine getirilmesi kesin olarak emredildiğine ve bu konuda gayet acık hukumler bulunduğuna gore, yasaklanmış bir hususun yapıldıktan sonra yerine getirilmesi isteniyorsa bu yasak ne ile izah edilebilir?
Adak, yemin keffĂ‚reti*nde olduğu gibi yerine getirilmesi kişinin İslĂ‚mî hukumlere olan sadakatine bağlıdır. Boyle bir adağı yaptıktan sonra onu yapmaması halinde İslĂ‚m devleti yetkilileri ibĂ‚deti ihmal ettiğinden dolayı onu bu konuda zorlayamazlar. Ancak Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de "Nezirlerini edĂ‚ etsinler" (el-Hacc, 22/29) buyurmaktadır.
[/I][/B]
ADAĞIN KISIMLARI
Nezir'in şarta bağlı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrıldığı gibi bu turler de ayrıca kendi aralarında ceşitli kısımlara ayrılmaktadırlar.
A- Şarta bağlı olan adaklar
Bunlara ıstılĂ‚hî olarak "Muallak Adaklar" denir. Muallak adaklar ikiye ayrılır:
1- Bazı hususların gercekleşmesine ve yapılmasına bağlanan adaklar. MeselĂ‚ 'Hastalığım gecer ve iyileşirsem şu kadar oruc tutacağım' veya 'Şu kadar kurban keseceğim' şeklinde yapılan adak gibi. Bu hastalığı gecerse bu ibĂ‚deti derhal yerine getirmek gerekir. Boyle bir adağı daha sonra yapmak her ne kadar cĂ‚iz ise de hemen yerine getirilmesi daha sevaptır.
2- Bazı iyi ve guzel hususların gercekleşmemesi ve yapılmaması icin adanan adaklar. Orneğin, 'Falan kimse ile konuşursam şu ibĂ‚deti yapmak uzerime vĂ‚cip olsun' şeklindeki adaklar gibi. Burada koşulan şart falan kimse ile konuşmamadır. Bu şarta rağmen o kimse ile konuşulursa adağı yerine getirmek yahut bunun yerine yemin keffĂ‚reti odemek gerekir.
Genel olarak belli bir şarta bağlanan adaklar belirtilen şartın gercekleşmesinden once yapılmazlar. Orneğin 'Falan işim olursa şu kadar oruc tutacağım' diye adak yapılıp o işi gercekleşmeden adadığı orucu tutarsa adağını yerine getirmiş olmaz. Adı gecen işi gercekleşince yeniden o orucu tutması gerekir.
Aynı şekilde bu tur bir adak belirli bir zaman, yer ve kişilere yahut belli bir şekle bağlanırsa mutlaka bu belirlenen şekilde yapılması şart değildir. MeselĂ‚ 'Falan işim olursa falan gun veya falan ay oruc tutacağım, şu parayı falan adama vereceğim', yahut şu kadar namazı falan camide kılacağım' dese belirtilen işi gercekleşince belirttiği gun veya ayda oruc tutması şart değildir. Zikrettiği kişiye belirlediği parayı vermesi yahut soylediği camide namaz kılması şartı aranmamaktadır. Orucunu istediği bir zamanda tutması, sadakasını istediği kimseye vermesi, namazını istediği herhangi bir camide kılması mumkundur.
B- Şarta bağlı olmayan adaklar
Bunlara da "Mutlak Adaklar" adı verilmektedir. Bu tur adaklar da ikiye ayrılmaktadır.
1- Belirli olan yani muayyen adaklar: Şarta bağlı olmadan yapılan adaklardır. MeselĂ‚ 'onumuzdeki perşembe gunu oruc tutmayı adamak' gibi.
Belirli olmayan adaklar. Bunlara da 'Gayr-i Muayyen Adaklar' denir. Bu tur adaklar da hicbir şart ve zamana bağlı olmayan adak turleridir. MeselĂ‚ "Şu kadar gun oruc tutacağım" diyerek hicbir şart ve zamana bağlamadan bir muddet oruc tutmayı adamak gibi.
Butun bu hukumlere gore Mutlak * yani bir şarta bağlı olmadan adanan orucların kesin olarak yerine getirilmeleri gerekir. Belirli bir zamanda yapılması adanan adak başka bir gunde kaza edilmelidir. Aynı şekilde bu tur mutlak adaklarda belirli bir yer ve kişi ile belirli bir miktar da onemli değildir. Muhim olan bu adakların yerine getirilmesidir. Belirlenen yer, kişi ve miktarlar değiştirilebilir.
ADAĞIN ŞARTLARI
Adağın İslĂ‚mî hukumlere gore gecerli olabilmesinin ceşitli şartları vardır:
1- Adanan ibĂ‚detin cinsinden mutlaka bir farz veya vĂ‚cibin olması gerekir. Orneğin "uc gun oruc tutacağım.", "Şu kadar namaz kılacağım", "Kurban keseceğim", diye adamak cĂ‚izdir ve boyle bir adak sahihtir. Fakat "Filan hastayı ziyĂ‚ret edeceğim", "Aldığım malları sermayesine satacağım", demek adak olmuyor. Dolayısıyla Allah rızası icin adanan ibĂ‚detin cinsinden farz ve vĂ‚cip olmayan hattĂ‚ İslĂ‚m dininde yapılması uygun olmayan, İslĂ‚m'ın emretmediği kotu geleneklerden ibaret olan turbelere, yatırlara mum yakmak, bu yatırların uğruna bir şeyler yapmak, yatırlara bazı eşyalar adamak cĂ‚iz değildir. HattĂ‚ bu gibi adaklar kesinlikle haramdır .
2- Adayanın akıllı, bulûğa ermiş yani ergin olması gerekir. Adağı yapan kimsenin aklından hasta olmaması, cocuk yaşta bulunmaması gerekir. Erginlik cağına ulaşmamış olanlarla delilerin* yaptığı adakların yerine getirilmesi zorunlu değildir.
3- Adanan ibĂ‚det o anda veya gelecekte yapılması farz olan bir ibĂ‚det olmamalıdır. MeselĂ‚ 'şu işim olursa oğle namazını veya yatsı namazını kılacağım', yahut 'Ramazan'da oruc tutacağım', veya zengin olduğu halde 'Kurban bayramında kurban keseceğim' gibi adaklar sahih değildir. Cunku bu gibi ibĂ‚detler zaten farz veya vĂ‚cip ibĂ‚detler olup yerine getirilmesi gereken ibĂ‚detlerdir. Buna gore bu tur adaklar gecerli değildir.
4- Adanan ibĂ‚det ayrıca bir farz veya vĂ‚cip bir ibĂ‚dete sebep ve zemin turunden olmamalıdır. Orneğin abdest almayı veya tilĂ‚vet secdesi yapmayı adamak da sahih bir adak değildir. Zira bu gibi ibĂ‚detler farz olan ibĂ‚detlere vesiledir, onun icin adanmaz.
5- Adanan şey Allah'ın razı olmayacağı, gunah ozelliği taşıyan turden de olmamalıdır. MeselĂ‚ "Şu işim olursa kendimi Allah rızası icin kurban edeceğim" diye bir adak yapmak gecerli olmadığı gibi haramdır. Fakat aslında İslĂ‚m'ın emrettiği bir ibĂ‚det iken yine İslĂ‚m'ın başka bir sebepten dolayı yasakladığı bir ibĂ‚det turu ise gecerli olur. MeselĂ‚ bir kimsenin Ramazan Bayramı'nın birinci gununde veya Kurban Bayramı'nın ilk uc gununde oruc tutmayı adaması sahih bir adaktır. Ancak bu gunlerde oruc tutmak haram olduğu icin, başka bir zamanda bu adağını kaza eder.
6- Adanan şeyin yerine getirilmesi mumkun olmalıdır. MeselĂ‚ gecen falan gunde yahut falanın geleceği gunde oruc tutmak gibi. Gecen bir gun geri gelmeyeceği gibi, falan kimsenin gece veya gunduz zeval vaktinden sonra gelmesi halinde artık oruc tutulamayacağı bellidir. Cunku oruc gunduz tutulduğu gibi fecirden başlanması gerekir. Dolayısıyla boyle bir adak olmaz.
7- Adanan şey bir malın sadaka* olarak verilmesi ise, adanan mal adağı yapanın malından ve servetinden fazla olmamalıdır. Cunku adağı yapan kimse ancak mal varlığı kadar bir tasaddukta bulunabilecektir. Ayrıca başkasının malını tasadduk etmeyi adamak da cĂ‚iz değildir.
ADAK KURBANI
Adanılan şey bazen kurban olabilir. Bu durumda şu iki hususa dikkat edilmelidir:
1- Kurban davar, sığır ve deve gibi dort ayaklı hayvanlardan olur. Tavuk, kaz ve hindi gibi iki ayaklı hayvanlardan kurban olmaz.
2- Kurbanın etinden onu adayan kimse ile usûl ve furu* yiyemezler. Kurbanın eti fakirlere tasadduk edilir. Şayet yerlerse yedikleri miktarın değerini fakirlere vermeleri gerekir.
ADAK KURBANI ETİ
Bir baba, cocuğum şu okulu bitirirse kurban kesecegim der, fakat cocuğu o okulu bitiremeden baba olurse, daha sonra okulu bitiren cocuk, ya da annesi onun bu adağını yerine getirmeli midirler? Keserlerse etinden kimler yiyemez?
Olen Icin Kurban ve Kurbanda Cok Yonluluk Once, dunyevi bir nimet icin adak yapmanın mekruh, yani cirkin bir iş olduğu, ama buna rağmen adağını yerine getirmesi gerektiği bilinmelidir. Bir şeyin olmasına bağlanan (muallak) adak, o şey olmadan once yapılmaz. Sozunu ettiğiniz baba oğlunun okulu bitirdiğini gormediği icin bu adak onun uzerinden duşmuştur. Cocuğun bu kurbanı kesmesi ve sevabını ona gondermesi guzel bir şeydir.Adak olmadığı icin etinden herkes yiyebilir. Ancak adak sahibi, varislerinin kesmelerini emretmişse kesenin kendisi yiyemez. ( NemenkĂ‚nî; age. N/362 (Raddu'I-muhtĂ‚r'dan))
AĞIR OLAN NECÂSETLER
1. İnsandan cıkan veya ondan kopup ayrılan şeylerden kan, sidik, dışkı, menî; kucuk su doktukten veya ağır bir şey kaldırdıktan sonra cinsel organdan gelebilen beyaz renkli "vediy" denilen sıvı; sevişme veya karşı cinsi duşunme sırasında yine cinsel organdan gelebilen beyaz renkti yapışkan "meziy" denilen sıvı; ağız dolusu kusuntu; bedenden kesilip ayrılan et, deri parcası ve kadınlardan gelen Ă‚det veya lohusalık kanı ağır pislik ceşidine girer.
2. Eti yenmeyen hayvanların sidikleri, ağızlarının salyaları, kuşların dışındakilerin dışkıları ve butun hayvanların akan kanları.
3. Eti yenen hayvanlardan tavuk, kaz ve ordeklerin dışkıları.
4. Boğazlanmadan kendi kendine olen hayvanın eti ve tabaklanmamış derisi pistir.
MĂ‚likîlere gore murdar olmuş hayvanın eti gibi derisi, kemiği ve sinirleri de temiz değildir. Kıl, yun ve tuyleri ise temizdir. ŞĂ‚fiîlere gore, olu hayvanın kıl, tuy, yun ve tırnakları dahil butun cuzleri temiz sayılmaz.
5. Domuz eti! Usûlune gore kesilse de necistir. Eti, kılı, kemikleri, tabaklansa bile derisi necistir (en-Nahl, 16/15).
6. İcki: Cenab-ı Hakkın; İcki, kumar, dikili taşlar, şans okları Şeytan işi birer pisliktir" (el-MĂ‚ide, 5/90) ayeti uyarınca coğunluk fakihlere gore necistir. Bu yuzden elbise veya bedene şarap dokulurse yıkanmadıkca namaz kılınmaz. Tercih edilen goruşe gore, diğer sarhoşluk veren ickiler de şarap hukmundedir.
ŞĂ‚fiîlere gore de butun sarhoşluk veren icki ceşitleri az olsun cok olsun temiz değildir.
Hafif sayılan ve temiz olmayan şeyler şunlardır:
1. At, katır ve eşeklerin sidikleri ile, eti yenen koyun, keci, geyik ve karaca gibi evcil ya da yabanî hayvanların sidikleri ve bunların tersleri, Ebû Yûsuf ve Muhammed'e gore hafif pisliktir. Fetvaya esas olan bu goruştur. Ebû Hanîfe'ye gore ise bunlar ağır pislik ceşidine girer.
2. Etleri yenmeyen hayvanlardan, doğan, atmaca, şahin, caylak, kartal gibi havada terleyen hayvanların dışkıları.
3. Her hayvanın od kesesi, bu hayvanın dışkısı hukmundedir.
Hafif pisliğin namazda bağışlanan miktarı, bulaştığı yer elbise ise, elbisenin tamamının dortte biri; kol ve ayak gibi bedenin bir organı ise bulaştığı organın dortte biridir. Bununla, kacınılması guc olan, mesleği ve icinde bulunduğu kultur ortamı bakımından temizliğe tam dikkat edemeyen veya hayvancılıkla uğraşanların farkında olmadan karşılaştığı hafif pislikler icin kolaylık getirilmiştir (İbnul-HumĂ‚m, Fethul-Kadîr, I,135 vd.; el-MeydĂ‚nî, el-LubĂ‚b, I, 55; İbn Ruşd, BidĂ‚yetul-Muctehid, I, 73; eş-ŞîrĂ‚zi, el-Muhezzeb, I, 46; İbn KudĂ‚me, el-Muğnî; I, .52; ez-Zuhaylî, el-Fıkhul-İslĂ‚mî ve Edilletuh, Dimaşk 1405/1985, I, 115 vd.).
AHD
Yemîn, mîsĂ‚k, soz verme, ittifak, bir şeyi korumak, halden hĂ‚le onu muhafaza etmek, tavsiye etmek anlamlarında kullanılan bir terim. Ahd kelimesi IslĂ‚mî bir kavram olarak "Ahd-u MîsĂ‚k' şeklinde kullanılmıştır. Allah'u TeĂ‚lĂ‚ ile beşer arasında gecen bircok ahidleşmeyi insan aklına getirmektedir. Kur'an-ı Kerîm'de gecen ahidleşmelerden birisi insanoğlunun yaratıcısını bilmesi ve ona yonelip ibadet etmesidir. Bu tur bir ahid fıtrî bir ahiddir. Allah'ın varlığına inanmak ihtiyacı, insan yaradılışında surekli ve kalıcıdır. Yalnız bazen insan şaşırıp yolunu sapıtır. O zaman Allah'a ortak aramaya koyulur. Oysa insan, Allah'ın resulleri aracılığıyla gonderdiği emir ve yasaklara uyarsa ahde uymuş olur. Ahidleşme Kur'anî bir metottur. Allah resulleri ile onlara uyan, onların ashĂ‚bı olan insanlar arasında gerek Allah'ın hukumlerini yaşama, gerek bunları muhafaza etme konusunda ahidleşmeler olmuştur.
Ahd hem Allah'ın insanlara teklif etmiş olduğu hukumler ve hem de insanların Allah'a karşı veya Allah namına diğerlerine karşı yerine getirmeyi taahhud etmiş oldukları hususlardır. Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın ahdini yerine getiriniz" (el-En'am, 6/152) buyurulur. Âlimler buradaki ahdi şoyle izah etmişlerdir: "Allah'ın ahidlerini îfa ediniz. Gerek Allah'ın size teklif etmiş olduğu ahidleri, emirleri, nehiyleri ve gerek sizin Allah'a veya Allah nĂ‚mına diğerlerine verdiğiz ahidleri, adakları, yeminleri, akitleri, doğru olan her tur taahhutleri yerine getiriniz. IslĂ‚m'da ahdi bozmak haramdır."
Gerek Allah'a ve gerekse insanlara karşı verilen ahdin yerine getirilmesi gerekir. Kur'an'da kurtuluşa eren muminlerin sıfatları sayılırken: "Onlar emanetlerini ve ahidlerini yerine getirirler. " (Mu'minûn, 23/8) buyurulur.
Allah ile insanlar arasında bircok ahidler vardır. Allah'ın insanlardan aldığı ilk ahid, onların zurriyetlerini Hz. Adem'in sulbunden alıp kendi ulûhiyetini tasdik ettirmesidir. (bk. el-A'raf, 7/172)
Ahidle yemin arasında fark vardır. Yemin bozulursa keffĂ‚ret gerekir. Fakat ahidte bu yoktur. Ahdi bozmanın gunahı keffĂ‚retle ortadan kalkmaz. (Ibnu'l-Arabî, AhkĂ‚mu'l-Kur'an, III, 1174)
"Ey Israiloğulları, sizi nasıl bir nimet ile nimetlendirdiğimi hatırlayın. Ve bana verdiğiz sozu yerine getirin ki, ben de size verdiğim sozu yerine getireyim. Siz, Benden korkun. " (el-Bakara, 2/40) ayeti bu ahidlerden biridir.
Ayet-i Celîleden anladığımıza gore, CenĂ‚b-ı Hakk'a soz vermiş bulunan bir kavme karşı CenĂ‚b-ı Hakk da onlara bir vaatte bulunmuştur. Bu bir ahidleşmedir. Allah'u TeĂ‚lĂ‚ ahdinden asla caymayacağına gore, insanlar da ahidlerinden caymamalıydılar. Ancak insanlar ahidlerinden caymaya başlamışlar ve Allah'a ibadet etmemek, Onun yasaklarına uymamak ve O'na ortak koşmak gibi sapıklıklara duşmuşlerdir. Ahidlerine uygun olarak yalnız Allah'a ibadet etmeleri, hayatlarında Allah'ın hukumlerini hakim kılmaları gerekmektedir. Ancak fĂ‚sıklar ahitlerini bozarak Allah'la sozleşmelerini iptal etmişlerdir. Allah ile olan ahdine vefa gostermeyen, bu ahdi bozan ve bozmaya calışan kimseden hicbir ahde saygı gostermesi beklenemez. Oysa ki Allah kendisi ile yapılan ahde bağlılık gosterenlere buyuk bir mukĂ‚fat vereceğini va'd etmektedir.
"Doğrusu sana sadakat yemini edenler (ey Muhammed) bizatihi o yemin ile Allah'a bağlılık yemini etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin uzerindedir. Bu yuzden her kim (o yeminden sonra) yeminini bozarsa, ancak kendi zararına bozmuş olur ve her kim Allah ile ahdini yerine getirirse Allah ona buyuk bir mukĂ‚fat nasip edecektir." (el-Feth, 48/10).
Insanlar, Allah'ın emir ve yasakları ile hududunu aşarlarsa şeytana ibadet etmiş, onun cemberine girmiş olmaktadırlar. Oysa Allah (c.c.) butun insanlardan ahd-u misĂ‚k aldığını ifade buyurmaktadır.
"Ey Âdemoğulları, ben sizinle ahidleşmedim mi? Şeytana tapmayın, o sizin duşmanınızdır. " diye (YĂ‚sin, 36/60).
"Rabb'in Âdemoğullarından, onların bellerinden zurriyetlerini alıp devam ettirmiş ve onları kendilerine şahit tutarak: "Ben Rabb'iniz değil miyim? (demiştir)" "Evet (buna) şĂ‚hidiz!" dediler. KıyĂ‚met gunu! Biz bundan habersizdik. demeyesiniz." (el-A'raf, 7/172).
Ahde vefa konusunda IslĂ‚m son derece titiz davranır. Insanlar arası ilişkilerde guven unsurunun hĂ‚kim olması icin yeğĂ‚ne garanti vasıtası ahde vefĂ‚dır. Bu guven olmadan veya sağlanmadan sıhhatli bir toplum hayatı mumkun olamaz. Allah oyle bir topluma rahmet nazarıyla bakmaz.
"Ama Allah'a verdikleri sozu iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın bitiştirilmesini istediği şeyi kesenler ve yeryuzunde bozgunculuk yapanlar... Işte lĂ‚net onlara (dunya) yurdunun kotu sonucu onlaradır." (er-Ra'd, 13/25)
CenĂ‚bı Hakk kullarından ilk ahdin yanı sıra daha sonraları peygamberleri aracılığı ile başka ahidler de almıştır. Mesela Israiloğullarından namaz kılacaklarına, zekĂ‚t vereceklerine, peygamberlerine itaat edeceklerine dair ahid almış ve bu ahde riayet etmeleri halinde de onlara dunya ve Ă‚hirette mukĂ‚faat vereceğini bildirmiştir (el-MĂ‚ide, 5/12). Bundan başka anaya, babaya, akrabalara ve yoksul kimselere yardım edeceklerine birbirlerinin kanlarını akıtmayacaklarına birbirlerini yurtlarından cıkarmayacaklarına (el-Bakara, 2/83-84) dair soz almıştır. Fakat ne yazık ki Israiloğulları bu ahde vefĂ‚ gostermeyerek sozlerini bozmuşlardır (el-Bakara, 2/100).
Islam Hukuku Acısından
IslĂ‚m hukuku acısından "ahd" ise; fıkıh sahasına giren butun sozleşme ve akidlerdir. "Ahd" ve "akd" kelimeleri asr-ı saadette devletler arasındaki sozleşmeler anlamında kullanılmıştır. Bilhassa Hudeybiye andlaşmasında kullanılan ahd ve akd kelimeleri bu anlamı yansıtmaktadır.
AHDİ BOZMAK
Kur'an-ı Kerim, ahde vefĂ‚yı emreder. Ahdi bozmayı, vefĂ‚sızlığı yasaklar. Hatta bazı ornekler vererek ahdi bozmayı kotuler. Bazı kimselerin ahidlerini bozarken kendilerince gosterecekleri sebepleri de reddeder.
"Ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra sokup bozan kadın gibi olmayın. Bir ummetin sayıca daha cok olmasından oturu yeminlerinizi aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet gunu, ihtilĂ‚f ettiğiniz şeyleri elbette beyan edecektir. " (en-Nahl, 16/92)
Ahdini bozan kimseler azımetten yoksun ve ileri goruşten mahrumdurlar. Sanki bir kadın ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra onu tekrar tekrar sokup dağıtmaktadır. Bu benzetmedeki butun ayrıntılar hakaret, hayret ve garipliklerle dolu bir anlam taşımaktadır. Butunuyle ahidleri bozmayı kotulemekte ve cirkin bir iş olarak ruhlara yerleştirmeye calışmaktadır.
Şahsiyetli ve akıllı bir insanın kalkıp da bu kadına benzemesi ve onun gibi zayıf iradeli olmayı kabullenmesi duşunulemez.
Ayette, ahdi bozma durumunda olan devletler de kınanmaktadır. Bir devlet bir veya birkac devletle andlaşmalar imzalar, sonra da guclu ve nufuzlu devletlerin diğer saflarda yer aldığını ileri surerek andlaşmalarını bozar ve bunda devletin cıkarının soz konusu olduğunu iddia ederse, islĂ‚m bu sebepleri kabul etmez ve mutlak şekilde ahde vefĂ‚ gosterilmesini emreder. Verilen sozlerin ve andlaşmaların hile ve oyun vasıtası kılınmasına goz yummaz. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki; islĂ‚m, iyilik ve Allah korkusu esasları dışında yapılan hicbir andlaşmaya itibar etmez. Gunah, isyan ve kotuluk esasları uzerine yapılmış andlaşmaları reddeder. Gerek islĂ‚m toplumunun gerek islĂ‚m devletinin yapısı bu esaslara gore kurulur.
Muslumanların verdikleri sozu tutmalarından dolayı tarihte bircok kavimlerin Islam'a girdiği gorulmuştur. Muslumanlardaki doğruluk ve sadakat, inanclarındaki samimiyet ve ihlĂ‚s, işlerindeki temizlik ve durustluk onları hayran bırakarak Islam'la tanışmalarına ve hidayet bulmalarına sebep olmuştur. Boylece muslumanlar ahidlerini bozmamakla, kaybettikleri basit ve kucuk cıkarlar yerine pek buyuk kazanclar elde etmişlerdir.
Bir muslumanın sozu gercekten Allah'a verilmiş bir sozdur. Musluman, Allah korkusu taşıdığından ahdini bozmayı duşunduğu an Allah'ın kendisini hesaba cekeceğini duşunerek bundan vazgecer. Cunku ahdine sadık kaldığında Allah katında kendisi icin hayırlar hazırlandığının şuurundadır.
"Allah'ın ahdini az bir pahaya satıp değişmeyin. Eğer bilirseniz Allah katında olan sizin icin daha hayırlıdır." (en-Nahl, 16/95).
__________________
Islam Fikıh Ansiklopedisi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Islam Fikıh Ansiklopedisi