
MERSİN’DEN İSTANBUL’A
1935 yılında Mersin’de ticaretle uğraşan bir ailenin cocuğu olarak dunyaya gelen Demir Sozmen, babası Nihat Sozmen’in işlerinden dolayı ailenin 1938 yılında İstanbul’a taşınmasıyla hayatının sonraki donemine bu şehirde devam eder. Sozmen, ‘’Biz beş kardeştik ve babam bizim eğitimimiz icin hicbir fedakarlıktan kacınmadı.’’ diyerek ailenin eğitime ne kadar onem verdiğine de dikkat cekiyor.
GALATASARAY LİSESİ, ROBERT KOLEJİ..
İlkokulu Ortakoy’deki Galatasaray Lisesi’nde bitiren Sozmen, sonrasında eğitimine kazandığı sınavla Bebek’teki Amerikan Koleji’nde (Robert Koleji) devam etti. Robert Koleji’nden mezun olan Sozmen, ‘’Mersin’den İstanbul’a gelince Laleli’deki Antalya Apartmanı diye bir apartmana yerleştik. Babam Mersin’deyken zahire işleri ile uğraşıyordu. İstanbul’a geldikten sonra ise ithalat işi yapmaya başladı. Yurt dışından demir ithalatı yapıyordu.’’ İngiltere macerasını anlatmaya başlıyor:
İNGİLTERE VE ALMANYA YILLARI
1955 yılında İngiltere’ye gitim. Amerikan Koleji’nin bitirdik, İngilizceyi’de oğrendik ama bunun tatbikini yapmak, dunyayı gormek lazım. Bakalım Avrupa ne yapıyor, İngiltere’de nasıl bir ticaret hayatı var? İngiltere’ye gittikten sonra Manchester College of Commerce’de okudum. Oradan mezun olduktan sonra da Bolton Technical School’a devam ettim.
İngiltere macerasının ardından ben bu sefer de 1957 yılında Almanya’ya gittim. Almanya’da Goethe Enstitusu’nde Almanca oğrendim. Devamında da ise yakınlarda bulunan Graf Spey isimli kağıt fabrikasında iki sene stajyer olarak calıştım. Bu arada da Almanca lisanımı ilerlettim.

ALMANLARDAN DİSİPLİNİ, İNGİLİZLERDEN CENTİLMENLİĞİ GORDUM
Peki Almanya ve İngiltere maceralarınız size ne oğretti, nasıl bir tecrube kazandırdı?
İngiltere ve Almanya’da yaşadığım donemlerde, İngilizlerin ne kadar centilmen, Almanların ise ne kadar disiplinli ve calışkan olduğunu gordum. Oralarda yaşadıktan sonra, Turkiye aralarındaki farkı gordum. Ben ilkokulda Fransızca oğrendim. Devamında ise İngilizce ve Almanca dillerini oğrendim. Yıl 1960’ı gosterdiğinde ben 3 dil biliyordum.
PİYANİST BİR İNGİLİZ KADINLA EVLENİYOR
Bu donemde evlendiniz aynı zamanda. Biraz bahseder misiniz?
İngiltere’de okurken piyanist bir İngiliz bayanla tanıştım ve 1957 yılında onunla evlendim. Evliliğimizden 3 ane cocuğumuz oldu. Cocuklarımdan bir tanesi 62, bir tanesi 58 ve bir tanesi de 50 yaşında.
Eşim orada piyanistti. Ben de muziği cok severim; klasik muzik, Turk muziği, İtalyan muziği, Hint muziği... Eşimin muziği beni kendisine cekti. Kendi de cok iyi bir insan zaten. Evlendik ve 62 senelik evliyiz. Bu evlilikten o da cok memnun kaldı.
NATO USSUNDE ASKERLİK, GNERALLERE TERCUMANLIK
Askerliği nerede yaptınız?
Askerliğimi 1964 yılında İzmir NATO ussunde yaptım uzun donem olarak. O zamanlar NATO ussunde de pek İngilizce bilen yoktur. İngilizlerin ve Amerikalıların yenında bizim generallerin tercumanlığını yaptım. Cok rahat ve guzel bir askerlik donemi gecirdim. Dil bilmek cok işime yaradı.
SOZMEN AİLESİ OTELCİLİĞE GİRİYOR
‘Otelciliğe nasıl girdiğini sorduğumuz Demir Sozmen, sektore girişlerinin aslında bir and geliştiğini belirterek şu bilgileri paylaşıyor:
‘’Bizim Fındıkzade’de bir evimiz vardı. Millet Caddesi’ndeki yol genişletme calışmaları sırasında evimiz yola gitmişti. Gittikten sonra geriye bir donumluk bir arsamız kaldı. Babam arsaya sinema veya otel yapma arasında kaldı ve sonrasında otel yapmaya karar verdi. 1964’te temelini attığımız oteli, 1967 yılında bitirdik. Yaptığımız otelin acılışına donemin başbakanı Suleyman Demirel, Kultur ve Turizm Bakanı, İc İşleri Bakanı, vali, emniyet mudur gibi siyasetin ve burokrasinin ileri gelen isimleri katıldı. Yani acılış adeta buyuk bir hadise oldu. Cunku o zamanlar turizme o kadar ehemmiyet veriliyorduk ki, ben de şaşırdım.
‘’ŞEHRİN DIŞINDA OTEL Mİ OLUR DİYEREK HERKES BİZE GULDU’’
Otele soyadımızı verdik ve o mıntıkada da otel yoktu. ‘Şehrin dışında otel mi olur?’ diyerek herkes bize guldu. Ama biz İstanbul’un 11. buyuk otelini yapmışız, garajı var, yerler halı. İlk başta 80 odaydı sonra genişletip 100 oda yaptık.
İSVİCELİ ACENTE İMDADA YETİŞİYOR
O zamanlar acenteler, şehrin dışında kalıyoruz diye bize rağbet gostermediler. 1967 yılının ağustos ayında İsvicreli bir firma geldi ve ‘ben sizin oteli dolduracağım’ dedi. Acıkcası inanmadım. Biz Turkiye’de acente bulamıyoruz, o İsvicre’den gelip oteli dolduracak... ‘Haftada 250 kişi getireceği ve 3-4 gece konaklama yaptıracağım’ dedi. İnanmadım ama baktım adam getiriyor. Biz bu İsvicreli şirketle calışmaya başladık ve 20 sene devam ettik.
Sata ve Sparteks gibi charter ucuşları yapan şirketlerle yıllık 5 bin kişilik bir anlaşma yaptık ve 1972 yılına kadar yolcuları bunlarla taşıdık. 1972 yılında THY Avrupa’ya acılmaya başladı. ‘Bizden de koltuk alın’ dediler ve 30 koltuk da onlardan aldık.
‘’BENİM YUZUMDEN SEYAHAT ACENTELERİ BİRLİĞİ YASASI CIKTI’’
Burdaki acenteler ‘bu otel nasıl oluyor da boyle calışıyor turist falan getiriyor’ diyerek 1972’de 1618 sayılı Seyahat Acentaları Birliği Kanununu cıkarttırdılar. O da bizim yuzumuzden. Biz de gidip muracaat ettik ve ilk belgeyi alan acentelerden biri olduk. Belge numaramız A701’di. Sonrasında değişiklik oldu belge numaramız A871 oldu. Yani biz hem acente hem de otel olduk. Bizi durduramadılar yani.’’
MARMARA OTELCİLER BİRLİĞİ’NİN KURUCULARI ARASINDA
Demir Sonmez, şimdiki TUROB’un temelini oluşturan İstanbul Marmar Otelciler Birliği’nin kuruluş surecini ise şoyle anlatıyor:
‘’1972 yılında otelciler olarak toplandık. O zamanlar tabi İstanbul’da o kadar cok otelci de yok. Divan Otel’in Muduru Haluk Catırlı’nın onderliğinde toplanarak İstanbul Marmara Otelciler Birliği’ni kurduk. Bu birlik 1984’de TUROB adını aldı. TUROB’un ortaya cıkmasında, coğu şimdi hayatta olmayan o kurucuların buyuk emekleri var. 1984 yılında Turizm Teşvik Kanunu cıkarılırken biz ve Haluk Catırlı cok yardımcı olduk.
Şu anda da TUROB uyeleri cok emin adımlarla ilerliyorlar. Tuk turizmini zirveye taşıyorlar. Bu acıdan yeni jenerasyondan memnunum. TUROB’a uzun zaman Timur Bayındır başkanlık yaptı. Timur beyin babasını da tanırım Hilmi beyi. O da Marmara Otelciler Birliği’nin kurucuları arasındadır.’’
BEDİHİ BEYDEB SOZMEN UC NASİHAT
Peki, oteli actınız ancak bu sektore ilişkin bir tecrubeniz yok. Otelciliği nasıl oğrenip işin ustesinden geldiniz?
Evet, otelcilik bilmediğim bir iş. Uc dil biliyorum ama otelcilikle ilgili hicbir tecrubem yok. O zaman Divan Otelinin ilk muduru Bedihi bey vardı. O benim hocamdır. Kadroyu kurdu, otelin nasış işletileceğini oğretti ve bana 3 tane nasihat verdi. Dedi ki, ‘Birincisi personelin disiplinli olacak ama haklarını tam vereceksin, onlardan hicbir kesinti yapmayacaksın. İkincisi, zarar etsen bile turistlere verdiğin yemeğin kalitesini bozmayacaksın. Ucuncusu ise yasalara saygılı olacak aynen uyacaksın.’ Ben Haluk beyin verdiği bu 3 nasihatin hepsine aynen uydum. Cok memnunum, cok da iyi gitti. Cunku cekemeyen var, şikayet eden var... Ama her şey intizamlı olduğu icin hicbir zararımız olmadı.
YAKIT YOK, TEREYAĞI YOK KAHVE YOK..
Otelcilikte ne tur sıkıntılar yaşadınız?
‘’1972 yılında cok sıkıntılı zamanlar yaşadık. Fuel oil yok, yakacak yok, yemek pişirecek yağ yok, kahve yok, tere yağı yok... kahve yerine cay, tereyağı yerine margarin yağı verirdik. Ama biliyor musunuz, buna rağmen turistlerimize cok misafirperverlik yaptık, yuzde 95 memnun gitiler. Hatta 1972 Paskalyasında normalden daha fazla muşteri geldi. Otel yok. Beyoğlu’nun ara sokaklarındaki belediye otellerinde bile turist yatırdık o zaman.
1972’deki o zor donemlerde herkes grupları kesti ama isvicreliler kesmedi. Cunku İsvicrelilerin mantalitesi farklı ve Turkleri de cok severler. Onların ayesinde Kapalı Carşı esnafı, Halıcılar, diğer turistik eşya satanlar cok memnun kaldı. Esnaf bile şaşkındı bolca alış veriş yapan İsvicreli turistten.
‘’OTOBUSLERDE KLİMA YOK, ŞOFORLER YER BİLMİYOR, REHBER YOK’’
Bir diğer sıkıtımızsa, klimalı otobus ve İstanbul’un tarihi yerlerini bilen şoforlerimizin olmamasıydı. Otobusu tutup, ‘kardeşim Topkapı Sarayı’na gideceksin der yanına da yolu tarif etmesi icin bir adam koyardık. Bu kişi şofore, ‘buradan sapacaksın, şuradan doneceksin’ diyerek turistlere tarihi yerleri gezdirirdi.
CALIŞANLARI ALMAN LİSESİ’NE DİL EĞİTİMİNE GONDERDİ
İsvicre’den gelen turistler Almanca konuşuyor ama benim Anadolu’dan galen aslan gibi cocuklar Almanca bilmiyor. Kışın, olum mevsim olduğu icin, Galata’daki Alman Lisesi’ne kursa gonderdim. Hepsi Almanca oğrendiler. Bunun cok buyuk faydasını gordum. Mengen’den şok aşcı genc getirirdim. Mesela benim aşcı başım Osman, Sheraton’a, bir diğer aşcı başım Hasan Cınar Oteli’ne gitti. Resepsiyonuma calışanların coğu başka otellere mudur olarak gitti. Garsonlarımız diğer otellere şef garson olarak gittiler. Hatta eski calışanlarımızdan biri olan Mahmut, 49 yıl sonra benim adresimi bularak ziyaretime geldi. Bir geldi, bizim 18 yaşınaki Mahmut olmuş 60 yaşında. Tanımadım.’’

‘’OTELCİLİK BİR HASTALIK’’
Otelciliği bir hastalık olarak tanımlayan Demir Sozmen, bu işe bulaşan kişinin bir daha bırakamadığını soyluyor. Sozmen, ‘’1990 yılında otelciliği bırakıp emekli olmaya karar vermiştim. Alanya’ya gittim ve orada guzel bir koy gordum. Orada Atlanta Oteli diye bir otel yaptım. Henuz Antalya’da oteller bu kadar yaygın değildi. Bu otelde surekli calışıyorum. Bulaşık da yıkarım, paspas da yaparım ama bunun sayesinde de sıhhatli kalıyor hayata daha iyi tutununuyorum. Bu yaşıma geldim, sıhhatimle ilgili en ufak bir sıkıntım yok. Bu da aktiviteden geliyor.’’ diyor.
‘’PARA BIAKMAYAN TURİSTİ NE YAPACAKSIN?’’
‘’Alanya’daki otelden biraz bahseder misiniz?’’ diye sorduğumuz Demir Sozmen, mevcut durumun hoşuna gitmediğini belirterek şu noktaların altını ciziyor:
‘’70 odalı, deniz kenarında, 5 donum arazi uzerine kurulu bir otel. Memnunuz ama cok otel yapıldı orlara, otel enflasyonu var. İstanbul gibi değil. Buradakiler fiyatları stabil tutuyorlar. Deniz tatili icin fazla luks oteller yapıldı Antalya’ya; 5 yıldız, ultra her şey dahil... Sonra da fiyat kırıyorlar ve de lux oteli martta nisanda 15 dolara satıyorlar. Ben, ‘vermeyin kardeşim bu fiyata, gelecek muşteri gelir’ diyorum ama yine herkes bildiğini yapıyor. Para bırakmayan turisti ne yapacaksın? Bu durumdan memnun değilim. Biz bu otelde başta 10 sene Almanlarla calıştık. Sonra Polonyalılara ve en son Ruslara donduk. Ruslar daha uzun kalıyor. Ruslar fena değil, eskisi gibi değil. Tek sıkıntıları alkolu fazla icmeleri. Ona da limit koyuyorsunuz, o şekilde idare ediyorsunuz. Ben olsam her yıldıza bir fiyat koyarım ve o fiyatın altında satılmasını onlerim.‘’
‘’HAKKINI VERİRSENİZ TURİZMDE HER ZMAN PARA KAZANIRSINIZ’’
Otelcilikte kazanc o zamanlar mı daha iyiydi, şimdi daha iyi?
Kazanc o zamanlar da iyiydi ama hakkını vererek turizm yaparsanız her zaman para kazanırsınız. İstanbul’da kaliteli otel bu sene de para kazanır, kazanmaz diye bir şey yok. İsim yapacaksınız, geleni memnun gonderceksiniz. Ama Akdeniz surekli fiyat kırıyor. Fiyat kırılınca da kalite duşuyor. Bu sefer gelen muşterinin kalitesi duşuyor. Bizim kalitesiz muşteri almamamız lazım.
Sizin doneminizdeki en buyuk sıkıntıların başında kalifiye personel bulmak geliyordu. Gunumuz otelcilerinin personel politikalarını nasıl buluyorsunuz. Mesela personelin calışma koşulları, aldığı ucret, eğitimi vb...
Şu anda da Anadolu’daki kalifiye personel bulmak cok zor. Her otel okul gibi kendi personelini yetiştirmesi lazım. Nasıl ki biz zamanında calışanlarımızı Alman Lisesi’ne gonderip onlara Alanca oğrettiysek şimdikiler de aynısını yapacak. Bizim zamanımızda Anadolu’dan gelmiş hurmetkar, aktif, saygılı, pırıl pırıl cocuklar calışmak istiyor ama lisan bilmiyordu. Biz Alman Lisesi’ne gondererek bu sorunu cozduk. Şimdikiler de benzer şeyler yapabilirler.
‘’KENDİME DAİMA BİR İŞ BULURUM’’
Bize biraz da aile ve sosyal yaşamınızdan, cocuklarınızdan bahseder misiniz?
Cocuklarımdan birisi yuksek makine muhendisi. Avusturya’da okuttum onu. Bir tanesi bilgisayar muhendisi. Bir tanesi de evli dile meraklı. Şu anda Cince oğrendi, İngilizce oğrendi. Arda sırada Cin’e gidiyor. Dil oğrenmek onemli. Ben şanslıyım, 1960’da 3 lisan konuşuyordum.
Benim hic boş zamanım olmaz. Kendime daime bir iş bulurum. Otelde de kendime gore bir calışma sisemim var. Kışın gitmem Alanya’ya. Oradaki personelim gerekli tamiratları ve boyayı yapar. Benim personelim 50 yıllık, 25 yıllık, 10 senelik personel. Evlendirdiğim şimdi torun sahibi olan personelim var. Cocuklarla da vakit gecirirdim. Onları kırmamak icin istedikleri şeyleri yaptım.
‘’KRUVAZİYER TURUNA CIKIP TETKİK YAPACAĞIM’’
Tatile cıkar mısınız, ne tur tatilleri tercih edersiniz, şimdiye kadar nerelere gittiniz?
Kışları gidiyoruz. Mesela yakın bir zamanda bir kruvaziyer turuna cıkacağız. İlk dfa cıkıyoruz kruvaziyer turuna. Orası benim icn bir etut olacak. Turk muşteri neyi sever, değer mi, değmez mi? Cunku fiyatları cok yuksek. Onun etudunu yapacağım. Kruvaziyer iyi bir turizm ceşidi, iyi gelir bırakıyor. Ben Yunan Adalarına gidenleri falan anlamıyorum. Kendi ulkenizde gezin, Karadeniz’i gorun mesela.
‘’TENERİFE’YE GİDİP İSPANYOLLARIN YAPTĞII TURİZMİ İNCELEDİM’’
Gezdiğim yerlere gelince, ‘nereleri gezmedin?’ şeklinde bir soru daha iyi. Cunku yazın calışıyorsun, kışın mecburen acente olarak İngiltere’ye, Fransa’ya, İsvicre’ye ve daha bir suru yere gidiyorsun. 1973’te İspanya-Tenerife’ye giderek İspanyolların nasıl turizm yaptığını tetkik ettim. Oranın gastronomisini yakından inceledim. Gastronomi konusunda mesela Turkiye hepsinden daha zengin. Bizim iyi yapılmış bir donerimiz onların yemeklerinin hepsini satın alır. Biz mesela, eti kendimiz alır, donerimizi kendimiz hazırlardık. Fırında mantarlı balık yapardık... Zaten yemeği cok değil, kaliteli vereceksiniz.
‘’İSTANBUL’DAKİ OTELLERİN HEPSİ SUPER
Şu anda bizim İstanbul’daki otellerin hepsi super. Londra’dakilerden cok daha kaliteli. Beni TUROB’da ara sıra cağırırlar. Orada genc mudurlerle calışır, gider otellerinde yemek yerim parasıyla. Sonra da eleştirilerimi iletirim; şu eksik, bu fazla... Ama maşallah otellerimizde yemek, kalite her şey cok iyi.
KAĞIT FABRİKSIKURACAKKEN OTELCİ OLDU
Gorulduğu kadarıyla otelciliğe babanızın ani kararıyla girdiniz. Otelciliğe başlamadan evvel kafanızdaki meslek turizm miydi, yoksa başka bir meslek mi hayal diyorsunuz?
Aslında ben otelciliğe biraz zoraki girdim. Cukurova’da bir kağıt fabrikası kurup ambalaj kağıdı yapacaktık. O zaman dolar 2,80’den 9 liraya cıkınca yatırım tutarı yukseldi ve ortaklar yatırımdan vazgectiler. Babam otel yapınca biz de mecburen bu işe girdik. Memnunun, iyi ki girmişiz turizme.

Alanya’daki otelde cocuklarınızdan calışan var mı sizinle beraber?
Cocuklarımdan sadece bilgisayar muhendisi olan oğlum benimle calışıyor. Bilgisayar uzerine calışıyor. Rezervasyonlara falan o bakıyor. Makine muhendisi olan diğer olum bu işleri pek ilgilenmiyor.
‘’TURİZM ZEVKLİ BİR İŞ’’
‘Keşke turizme hic girmeseydim’ dediğiniz oldu mu hic?
Hayır, hicbir zaman olmadı. Cunku turizm cok değişik bir iş kolu, o kadar cok insan, o kadar cok aile tanıyorsunuz ki... Avrupa’ya gittiğinizde evlerini acıp sizi ailelerinin icine alıyorlar. Turizmde beki super zengin olmazsın, buyuk kazanclar elde etmezsin ama zevkli bir iş.
‘’EŞİMLE HİC SORUN YAŞAMADIM’’
Turizmcilerin en buyuk derdi duzensiz calışma ve cok fazla seyahat nedeniyle aile icinde sorun yaşamak. Siz mesleğinizin koşullarından dolayı eşinizle sorun yaşadınız mı hic?
Eşimle bu tur bir konuda hic sorun yaşamadım. Kendisi piyanist. Piyanistlik zor bir iş. Her gun saatlerce piyano calmanız gerekir, sabır işi. Evlendikten sonra Turkiye’ye gelirken, ‘ben donmemek uzere Turkiye’ye gidiyorum’ demişti. Tabi başka bir yaşam, başka bir kultur, başka yemekler... Kolay değil tabi ama bir soz bir bağlantı.... biz 62 senedir evliyiz, dile kolay. Ufak tefek kırgınlığımız olsa bile 5 dakika surer. Ondan sonra her şey biter. Eskiden İngiltere’ye cok giderdik. Ama şimdi eşimin ailesinden kimse de kalmadı. O yuzden gitmiyoruz.
Hem ne gerek var gitmeye. Oraya gideceğine Samsun’a, Trabzon’a, Gaziantep’e, Mersin’e git. Portakalı dalından kopar ye. Kız kardeşim Mersin’de Orada buyuk narenciye bahceleri var. Bizim de vardı ama satıldı.
Başınızdan gecen komik ya da trajik olaylar oldu mu otelcilik yaşamınızda?
Trajik bazı olaylar oldu. Mesela İstanbul’daki otelimizde bir kişi vefat etmişti. Sonrasında bir Turk muşteri de intihar etti. Alanya’daki otelde ise bir Rus turist vefat etti. Denize gidip geldikten sonra oldu adam.
‘’ŞİMDİKİ NSİLDEN COK MEMNUNUM’’
Yeni yetişen nesil konusunda ne duşunuyorsunuz? Bazı turizmciler bu neslin tembel olduğunu duşunuyor?
Tembellik diye bir şey yok. İş verirseniz gayet guzel yapıyorlar. Calıştığım butun elemanlar, ilkokul mezunu da olsalar, hepsi guzel calışıyor, kendini yetiştiriyor, hayattan zevk alıyor, evleniyorlar. Benim onlardan yana hicbir sıkıntım yok. Calışan calışır, iş bulmak isteyen iş de bulur.
Şimdiki genclerin arasında, ‘okulu bitirdim, beni alt kademeden işe başlatıyorlar, ben mudur olacağım’ diyenler de var. Ama olsun, once alt kademeden başlar sonra yukselirsin. Sana da hemen mudur koltuğu vercek değiller ya. Kimse yukarından başlamaz ki.
Dunyada en beğendiğiniz şehirler hangileri?
Birincisi İstanbul. İstanbul dunyanın en guzel şehri. İkincisi doğduğum şehir Mersin. Turkiye dışına cıkarsanız Londra ve Paris. Sonra donup dolaşıp yine Turkiye’ye gelirim ve İzmir derim. Başka, Zurih de cok guzel bir şehir, ayrıca Alplerin o guzel manzaralı yerleri, golleri, dağları. Ama Turkiye dururken ben başka yeri tercih etmem.
‘’HİNDİSTAN’DAKİ GİBİ BİR DURUMU KABUL EDEMEM’’
Yaşadığı ulkeyi seven ama başka yerleri de merak edip gormek isteyen insanların sayısı hayli fazla. Mesela Hindistan deneyimi yaşamak icin planlar yapan bir suru insan var?
Hindistan’a gitmedim ama orada fakirle zengin arasında ucurum olduğu, nsanların yollarda yattığı falan soyleniyor. Bu kabul edilebilecek bir şey değil. Zengin de olabilir ama diğer insanlara da iş sahası yaratıp hayatlarını idame etmelerini sağlamak lazım. Kimse kimseye bedava para vermez, vermemesi de lazım. Ama calışsın kazansın insanlar.
‘’BİR TURLU KAPADOKYA’YA GİTMEK NASİP OLMADI’’
Gormek istediğiniz yerler var mı?
Valla Turkiye’de cok yer var benim gidemediğim. Kapadokya’ya gidemedim daha. Cunku yazın ben calışıyorum kışın da orası cok soğuk. Karadeniz’i gezmeyi cok istiyorum. Ama İstanbul’a geldiniz mi hepsinden biraz bir şeyler buluyorsunuz. Askerliğimi yaptığım İzmir’de kalmayı istemiştim olmadı. İzmir bambaşka bir yer. İnsanları da bambaşka. Aksiye biniyorsunuz hepsi kibar, beyefendi. Kafeteryaları, lokantaları o kadar guzel ki.
‘’AİLEDE PRA İŞLERİ KONUŞULMAZ’’
Peki İstanbul’daki oteliniz ne oldu?
Ben emekli olup Antalya’ya yerleşme kararı alınca 1990 yılında Sozmen Oteli sattık. ‘İstanbul yeter‘ dedik. Babamın oteli kime kaca sattığını dahi bilmiyorum. Hic karışmadım. Cunku biz ailede para işlerini konuşmayız.
Otelde maaşlı mı calışıyordunuz?
Yok yok, oyle maaşla falan olur mu. Kazanctan kar payı alıyorduk. Yaptığın işe gore sene sonuna ben de hak ettiğimi alıyordum. Oğlunuzla calışsanız, ortaklık yapacaksınız. Sonrasında da devredersiniz biter...
Diğer kardeşleriniz hayatta mı?
Sadece bir kardeşim yaşıyor. Onlar da Mersin’de narenciye işiyle uğraşıyorlar. Aynı zamanda Amerika’dan gubre ithal ediyorlar. Aynı zamanda distributorluk yapıyorlar.
‘’KİTAP OKUMAM MUZİK DİNLERİM’’
Kitap okur musunuz?
Ben cok kitap okumam. Her gun bir iki saat muzik dinlerim. Kitap okurum bazen ama tam bitiremem. 10 sayfa okur kapatırım.
Sinema ve tiyatro ile aranız nasıl?
Eski tiyatrolar ve sinemalar guzeldi ama şimdikiler bana pek cazip gelmiyor. İngiltere’ye gittiğimizde muzikallere giderdik. Cok pahalı ama her gittiğimde bir defa giderim. Mesela André Rieu’nun klasikleri, İtalyan Aido Boracelli, Frank Sinatra... Bunlar dunyaya bir kere gelir gider.
‘’TUROB’UN TEMLLERİ COK SAĞLAM ATILDI’’
Sizin doneminizde turizmde one cıkan turizmcilerden kimler vardı?
1972’de Marmara Otelciler Birliği’ni kurduğumuzda icinde cok değerli insanlar vardı. Coğu gocup gitti zaten. Sağ kalan 2-3 kişi. Onların emeği coktur turizmde. Temeli o kadar sağlam attık ki. Hilmi Bayındır (Timur Bayındır’ın babası), ohan bey, Konyalı lokantalarının sahibi Nurettin bey ve ismini hatırlamadığım cok sayıda kaliteli insan vardı.
‘’DUNYAYA BİR DAHA GELSEM YİNE TURİZMCİ OLURDUM’’
Dunyaya bir daha gelseniz yine turizmci olur muydunuz?
Dunyaya bir daha gelsem yine turizmci olurum. Ya otelci ya seyahat acentecisi olurdum. Turizmin yukselmesini istiyorum.

__________________