Bir arkadaşımla oturmuş sohbet ediyorduk. Karşıdan, endamlı, uzun sakallı bir adam geldi. “Namazınızı kıldınız inşallah” diye soze başladı…

Herkes şu sozu cok iyi bilir. “Namaz, dinin direğidir.” Bu soze hicbir itirazım yok. Ama şu soruyu sorarak direği doğru tanımlama adına bir tavır gostermek zorundayım…

Hangi namaz ?

Mekke’de, “huda size, hurma bize” parolasının ardına duşerek cukkasını dolduran, yoksul ve yetimin sırtından beslenmeyi “ilahi adalet” olarak gormuş kodaman-madrabaz(Kur’anca muşrik) zihnin kıldığı “riya namazı mı?”

NAMAZ NEDİR ?

İslam, bir tapınak dini değildir. Şuphesiz ki İslam’da “namaz ritueli” vardır. Lakin, bu kuru bir tapınma değildir. Bir manifestodur. Tavırdır. Ki Hz.Muhammed henuz peygamberliğini ilan etmezden evvel namaz, muşrikler tarafından da uygulanan bir ritueldi. Hatta bu uygulamaya tepki olarak “Maun Suresi” vahyolmuştur. Maun suresi, yoksulu doyurmayan, yetimin ve miskinin yanında olmayı teşvik etmeyen zihnin namazına “veyl” yani lanet okumuştur.

“Lanet olsun onların namazına ki, onlar namazlarından gafildirler.”

Yani Kur’an, namazı; somuru ve tasallutun elinden almış, yoksul ve yetimin yanına koymuştur. İci boşaltılan bir ritueli anlamlandırmak sureti ile, devrimci bir manifestoya donuşturmuştur…

NEDİR O MANİFESTO ?

Efendim, namaz kılarken yuzumuzu Kabe’ye doneriz. Kabe, eşitlik evidir. Etrafında altın ve gumuş takmak yasaktır. Farklılık olmaz, hatta tek tip olunur. İşte bu donuşun adı “kıbledir.” Kıble, hedef/misyon manasına gelir. Yani henuz namazın ilk ruknu olan kıbleye donme ruknunda şunu soylemiş oluruz;

“Benim kıblem/hedefim, eşitliktir.”

Ve devam ederiz;

Ben bu hedefe ulaşmak icin, kıyam ediyorum(eşitliğe karşı olan duzen ya da mudahalelere karşı koyuyorum, isyan ediyorum), ruku ediyorum(eğiliyorum, sınıf intiharı gercekleştiriyorum), secde ediyorum(bu toplumun kultur-kaidelerine itaat ediyorum).

Araplarda “kıyam”, başkaldır demektir. Ruku “ zenginin fakirleşmesi/sınıf intiharı (bkz.Lisan’ul Arab, rakea mad.) manasına gelir. Secde kelimesi, itaat etmek anlamındadır…

NAMAZIN PRATİĞİ; SALAT

Aslına bakarsanız, koca bir devrim sureci; bir rituel ile tanıtılır. Ve aslında bir bilinc yaratılmaya calışılır. Cunku, “eşitliğe karşıt konumlanmış bir algıya isyan eder, sınıf intiharı gercekleştirir ve eşitliği tesis eden toplumsal ilkelere itaat ederseniz, “devrimci bir kişilik kazanmışsınız demektir.” Dolayısı ile bu kişilik, yoksulun, yetimin, miskinin yanında bir kişiliktir…

Bu kişiliği edinememiş bir kişinin namazı icin Kur’an;

“lanet olsun onların namazına” (Maun Suresi) ibaresi kullanarak, bu namazın bir riya unsuru olduğunu gozler onune sermektedir…

Esas onemli nokta ise, namazın sonunda verilen “selam” icin belirtilmelidir.

(MERYEM suresi 62. ayet) Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır.

Bu ayette Kur’an, Cennet’ten bahsetmektedir. Dikkatli okuyunuz, orada “rızıkları hazırdır.”

Kendinizi devrimci yetiştirdiğinizde inşa edeceğiniz toplumda; tekel, trost, idare’i maslahatcı, madrabaz, kodaman yoktur. Mulk Allah’a(kullarına) aittir. Kimsenin rızık derdi yoktur.

(VÂKIA suresi 26. ayet) Sadece "selam, selam!" denir.

Namaz bitince iki tarafa doner; selam, selam deriz. Yine bu ayet, Cennet ile ilgili bir ayettir. Namazın pratik yaşamda ki etkisi, yani devrim; toplumun yaşamını “selam” ile “selamlar.” Bundan dolayı namazın sonunda selam verilir…

Cunku selam, barış, esenlik, refah manalarına gelir. Barış ve esenliğe erişmenin yegane yolu, prangalardan arınmış zihinlerin, devler onunde eğilenler karşısında muktedir guc haline donuşmesidir…

(KASAS suresi 5. ayet) Ve biz istiyoruz ki, yeryuzunun ezilenlerini onderler yapalım, onları yeryuzunun mirascıları haline getirelim.

Bu konuya aralıklarla değineceğim. Lakin şimdi bize o soruyu soran kişiye soruyorum;

“Namazınızı kıldınız inşallah ?”



Okur Sorusu

Sayın hocam, vahyin mantığını anlayamıyorum. Vahiy nedir ?

Kur’an’a baktığımızda vahiy ile ilgili enteresan bir ayet goruruz.

(NAHL suresi 68. ayet) Rabbin, balarısına şoyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaclardan ve insanların kurdukları cardaklardan da..."

Şimdi bu ayete bakarak turlu turlu hurafe uyduran bircok kişi var. Hatta, bu ayette keramet arayanlar da var. Ancak coğu hatalıdır. Bal arısı ve vahiy ilişkisinin temel amacı şudur;

Bal arısı doğar doğmaz, yuvalanma istidatı gosterir. İşte Kur’an bu “normal eğilime meylettiren bilgiye” vahiy diyor. Yani vahyin doğru tanımı; “anormal koşullarda ortaya cıkan, normalleştirici bilgidir.”

O halde insanlık tarihi boyunca, anormal koşullarda, somuru-zulum ortamında acığa cıkan her sozde vahyin esintisi vardır. Ancak, doktriner olarak; bunlar ilahi kitap olmazlar. Fakat, vahiydirler.

Yani vahiy, bozuk gidişe itiraz ettiren bilgidir. Ve her insanda mevcuttur. Kur’an son “ilahi kitaptır.” Ancak son “hitap” değildir. Butun itirazlar, ilahi bir cığlık, hitap ve itiraz olarak gorulmelidir…

(Şuara Suresi 227. Ayet) Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı doneceklerini yakında bilecekler.


Eren Erdem /Aydınlık
__________________