Allah'a imandan sonra, hayatı tanzîm edip bir duzene koyma, beşerin toplu olarak huzurunu temin etme; haşre yani olum otesi hayata inanmaya bağlıdır.

Yaptığı şeylerin hesabını vereceğine inanmayan bir insanın hayatının mustakîm olması duşunulemez. Buna karşılık, attığı her adım icin obur Âlemde Allah'a hesap verme duşuncesini eksik etmeyen, her davranışı bir hesabın ifadesi olan, her sozu, her dinleyişi ve her kalbî temayulunu otede Allah'a hesap verme havasına gore hassasiyetle ele alan kişinin de hayatı oldukca muntazam bir şekil arz eder.

"Ne işte bulunsan, Kur'Ân'dan ne okusan ve siz ne İş yapsanız mutlaka biz, icine daldığınız an uzerinizde şahidiz (her yaptığınızı goruruz). Ne yerde, ne de gokte zerre ağırlığınca bir şey, Rabb'in(in bilgisin)den kacmaz. Ne bundan kucuk, ne de buyuk hicbir şey yoktur ki, hepsi apacık bir kitap (Allah'ın bilgisinin nakşedildiği Levh-i Mahfuz) da olmasın... (Allah'ın bilgisi -her şeyi icine almıştır. O'nun bilgisi dışında kalan hicbir şey yoktur. Her olay, ancak O'nun bilgisi ve izniyle olur).(1)

Yani butun davranışlar ve hareketler, kerîm melekler tarafından tespit edilmektedir. Buyuk, kucuk, gizli ve acık; bizim hakir, Allah'ın azîm gorduğu veya bizim azîm Allah'ın hakîr gorduğu -hangi hesap icerisinde ele alınırsa alınsın- yaptığımız her şey tespit edilmekte, her şeyimize nigehbÂn gozetleyenler, yazanlar ve her şeyimizin hesabını gormek uzere "DEYYAN" olan Allah hÂzır ve nazırdır.

Bu ruh ve şuur icinde yaşanan bir hayat mustakîm; bu ruh ve şuur icinde yaşayan fertlerin teşkil ettiği toplum huzur icinde yine bu ruh ve şuur icindeki aile ocağı da, yaşadıkları aileyi cennet bahcelerinden bir bahce haline getirmişlerdir.

Evet beşerin cılgınlıklarını bırakabilmesinin tek yolu vardır; o da oldukten sonra dirilmeye inanmasıdır. Gencliğin cılgınlıklarının onunu alacak, onun hezeyanlarını onleyecek, yavaş yavaş olume doğru giderken her adımda ayrı bir inkisar ve umit kırıklığına uğrayan ihtiyarlara umit kaynağı olacak,cocukların mukavemetsiz kalplerinde her an saadet şem'Â ve şulelerini yakıp aydınlatacak da ancak haşre İman ve inanctır.

Gencten ihtiyara, kadından erkeğe, Âdilden zÂlime herkes İcin icilen su ve teneffus edilen hava kadar haşre imÂna ihtiyac vardır.

Haşre îman denen bu şerbeti icmek aynı zamanda yudum yudum huzuru yudumlamak demektir. Bu sebepledir ki, beşerin sulh ve salÂhı icin uğraşan ve ona huzur bahşetmeyi gaye edinen butun fikir adamlarının; meseleyi bu zaviyeden değerlendirmeleri gerekmektedir.

Ferdin, ailenin, cemiyetin ve topyekun butun insanlığın hakiki refah, saadet ve huzura erebilmesi ancak ve ancak, buyuk-kucuk butun amellerin hesabının gorulebileceği bir ahiret yurduna inanmaya bağlıdır.

Kur'Ân-ı Kerim:

"Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu gorur.Ve kim zerre ağırlığınca cer yapmışsa onu gorur. (İnsana ameli gosterilir, insan yaptığını gorur)(2) diyerek, zerre miktar hayır işleyenin hayrının mukafatım; ve zerre miktar şer işleyenin de şerrinin cezasını goreceğini ilan etmekte ve insanlara bu mesuliyet duygusunu aşılamaktadır, insanlar bu İmÂn ve İnanca sahip olduktan sonra, artık ona "İstediğini yap!" denebilir. Zira vak'a ve realite, yapılan her şeyin aynen karşılık goreceği katiyetini ifade etmektedir. Bu anlayışta bir insan, alnını ak, yuzunu pak edecek ve otede onu mahcup edip yere baktırmayacak işler yapma luzumunu duyacaktır.

Cocuk, o zayıf, o nahîf ruhuyla ancak haşre iman ile huzurlu bir hayat bulabilir. Herkes cocukluğunu bu zaviyeden tetkik etse ve hayÂlen cocukluk anlarına gitse bu hukmu tasdik edecektir.
Evet, cocuk ince bir kalbe sahiptir, aynı zamanda da hÂdiselerin terkibini yapıp neticeye gidecek bir zekÂya da sahip değildir. Hem o, buyukleri gibi, kendisini eğlenceye verip ten-vim de edemez. Onun icindir ki, olum endişesini bir buyukten daha derin hisseder. Her an etrafından kopup gidenler, onun İcinden de bir parca koparıp gotururler. Annesi, babası vefat eden bir cocuğun dunyası İse butun butun yıkılır. Ruh Âlemini aydınlatan butun yıldızlar soner ve vicdanının seması karanlığa gomulur. Vicdan taşıyan hemen her insan bunları hissedebilir.

Cocukluğumda bir kardeşim olmuştu. Onun mezarına her uğrayışımda ellerimi acar "Allah'ım ne olur dirilt de, onun guzel yuzunu bir kere daha goreyim!"der yalvarırdım. Şimdi bu halette olan, ben ve benim gibi binlercenin kalbindeki "oldukten sonra dirilme inancını silin; gonlunden bu imanı sokup atın; bu yanan kalbe ve figan eden gonle ne İle derman olacak ve bu yangını nasıl sondureceksiniz? Hayır hayır, hicbir şeyle ona derman olmanız ve onun ateşini sondurmeniz mumkun olmayacaktır. Sadece haşir akidesidir ki, bu buhranlar ve sıkıntılar arasında kıvranan cocuğa soluk aldırır ve rahat ettirir.

Evet, yakınlarının teker teker kopup gidişi karşısında; ancak onların cennete gittiğine imandır ki, bu yavruya teselli verir ve onu bu dayanılmaz dertten kurtarır.

Kucuk dahi olsa, alıştığı, ulfet ettiği bir yakını, buyuğu veya onsuz yapamayacağını kabul ettiği bir sevdiğinin gocup gitmesi onun nazenin kalbinde kapanmayacak bir yara acar. Bu oyle onulmaz bir yaradır ki, ona ancak şu duşunce merhem olabilir:

"Buradan gitti veya alındı; fakat orada Hûda, ona cennet kapılarını actı. Şimdi o, cennet bahcelerinde kuşlar gibi kanat cırpıp ucuyor. Eğer ben de olsem onun gibi ucacağım.

Şayet olen buyuk ise, şoyle duşunecek; o oldu, ama orada da beni kucağına alıp sevecek, başımı okşayıp bağrına basacak. Ve işte bu duşuncelerdir kî, olumun actığı firkat ve ayrılık gediğini kapayacak ve onun kanayan yarasına merhem olacaktır.

Huzur mu istiyorsunuz? Onu ne dort bir yanda tutup duran fabrika bacalarıyla, ne de yıldızlar arası seferler duzenlemekle temin edemezsiniz. Hakiki huzur, işte bu imÂn ve inanca dayalı olan huzurdur. Evet, bu oldukten sonra dirilme esasları uzerine kurulu huzur, işte gercek huzur odur.

İhtiyarlar... Adım adım olume yaklaşan ihtiyarlar. . . Ağzını acmış kabir onları beklerken ve onlarda suratle ona doğru koştururlarken ne ile teselli olup, hangi şeyle kendilerini avutabilirler?. . Her gun aynada seyrettikleri ak sacların iclerinde hÂsıl ettiği burkuntuyu ne ile bertaraf edebilirler?. Bu halin meydana getirdiği ruhî eksikliği nasıl kapayabilirler?.. O yaşa gelinceye kadar evlattan, torundan, arkadaştan ve yakından obur aleme gonderdikleri kimselerin onların kalplerinde bıraktıkları izleri ne ile silebilirler?

Gencliğin, sıhhatin, makam ve mansıbın gidişi ve bu gidişlerin onun İcinde bıraktığı korkunc izler varken siz onu bu haliyle nasıl teselli edebilirsiniz? Ona takdim ettiğiniz her turlu maddi teselli, ayrılıp gitmesiyle onun icinde yeniden korkunc İzler bırakacak ve bu daima boyle devam edip gidecektir. Oyleyse butun İnsanlarla beraber ihtiyarların da huzur bulacağı tek care vardır; Oldukten sonra dirilmeye inanmak!. -

Bir kac gun sonra kendini yutmak icin bekleyen bir canavar ağzı dehşetini veren kabrin, obur aleme giden koridorun mutevazı bir kapısı olduğuna inandırmak!. Orayı cennet bahcelerine gecmek İcin bekleme salonu olarak gosfermek!.. Rahmet ve gufranın mevcelendiği bir yer olarak tarif etmek!, işte butun bunlardır ki, ona teselli kaynağı olacaktır.

Kur'Ân-ı Kerim Zekeriy (a.s.)'nm diliyle:

"Rabb'im demişti, muhakkak bende kemik gevşedi; baş, ihtiyarlık aleviyle tutuştu. Rabb'im, sana dua ile hicbir zaman bahtsız olmadım (her du ettikce kabul buyurdun, beni istediğimden mahrum etmedin) ." (3) derken ve ardından da O'nun hayırlı bir evlat istemesini hikaye ederken dunyadan gocup gitmeye hazırlanmış bir İnsanın feryadını en guzel bir şiir ahengi icinde tasvir etmektedir. Ruhta meydana gelen bu feryadı, eşsiz bir şekilde anlatma ve dile getirme yine Kur'Ân'ın mucizevi yonlerinden birisidir. Her şuurlu insan, vicdanını dinlediği ve kalbinin dudaklarında acı tebessumu gorduğunde ruhunda kopan boyle bir feryadı butun dehşetiyle hissedecektir. Fakat ona bu halinde teselli olabilecek ve ruhunda kopan bu fırtınayı dindirebilecek tek care Âhirete İmÂn olacaktır. Bu inanc ve iman, onun kulağına hayat verici soluğuyla Âdeta şunları fısıldamaktadır: "Hayatını ikmÂl ettin. Vazifeni yaptın. Seni bu dunyaya gonderen Rahmeti sonsuz, daha fazla seni bu collerde mahvetmeyecek ve seni huzuruna alarak, senin icin hazırladığı nimetlerini sana bahşedecektir.."

Evet, bu ve bu mÂnaya gelen mujdelerdir ki, o ihtiyara hakiki huzur ve saadeti tattı-racaktır. Cunku o, asıl vatanı olan ahiret alemine gitmeye hazırlanmaktadır.

YENİUMİT DERGİSİ


__________________