Bu sayımızda Altın Nesil den birini daha sayfalarımıza konuk ediyoruz. Konuğumuz, hem hadîs hem de fıkıh ilmi acısından onemli zatlardandır. Naklettiği hadîslerle, sunnetin kendinden sonraki nesiller tarafından da bilinip yaşanmasına gayret etmiştir. Bu buyuk zatın hayatını ve hizmetlerini Efendimiz Devri ve Sonrası olarak iki bolum halinde incelemeyi duşunuyoruz.


Hz. PEYGAMBER DEVRİNDE

İlk Hayatı

Babası Hz. Omer dir. Kunyesi Ebu Abdirrahman dır. Nesebi, sekiz gobek yukarıda Efendimiz in cedleriyle birleşmektedir.

Doğumu, bi setin 6. yılında olmalıdır. Buna gore Uhud harbi esnasında 14 yaşında olduğu icin savaşa alınmamıştır. Butun omru boyunca bunun ızdırabını yudumlamıştır. Babasının İslÂm ı kabulunde 5 yaşlarındadır. Boylece henuz cocukken İslÂmî bir terbiye altında buyumeye başlamıştır. Bunu kendisi de ifade etmiştir. Buhari nin bir rivayetine gore, babasının Musluman olduğunda kendisi henuz kucuk bir cocukmuş.


Hicreti

Butun buyuk medeniyetler, buyuk goclerden sonra tesis edilmiştir. İslÂm da bu kÂideden haric değildir.

Mekke, bağrında gelişen ve gelecekte butun dunyayı aydınlatacak İslÂm guneşine karşı, gecici bir korluğe tutulmuştur. Bu yuzden de Efendimiz in ve Muslumanların bağrında barınmalarına musaade etmemiştir. Onlar da İslÂm guneşinin zuhur yeri olarak, sığınacak ve merkez edinecekleri bir belde ararken yolları once Taif e duşmuş, orası kabul etmeyince Medine talip olmuş ve bu hususta hatt o kadar istekli davranmıştır ki, ismini bile Efendimizin hatırına değiştirmiştir. Medine ye doşenen Mukaddes Goc e katılanlar arasında Hz. Omer ve oğlu Abdullah da vardırlar. Artık yeni bir hayat vardır onlerinde. Bundan sonraki tum gayretler, yalnızca İslÂm ın kitleler tarafından kabulu icindir.


Gazalarda

İslÂm, mukaddes savaş olan cihadı, yayılma icin kullanmamıştır. Musteşrikler boyle değerlendirmemekte ısrarlı olsalar da, cihad sadece, yayılma onundeki engellerin bertaraf edilmesi icin istimal edilmiş gecici bir vasıtadır. Bu savaşların ilki Bedir dir. Mekke idaresiyle Muslumanların ilk karşılaşmaları olan Bedir de, İbn Omer cok istemesine rağmen bulunamamıştır. Cunku yaşı 13 tur. Bu yaştaki bir gencin savaşa iştirakine Efendimiz izin vermemiştir; hem de nefere cok ihtiyacı olmasına rağmen.

Bir sene sonraki Uhud Muharebesinde de bulunamamıştır. Zira yaşı yine cihada musait değildi. Bu ilk savaşlarda Muslumanların yanında bulunamamak onda bir omur hicrana sebep olmuştur. İbn Omer'in iştirak ettiği ilk savaş, Uhud dan iki sene sonra olan Hendek Muharebesi olmuştu. Artık 15 yaşında idi, gelişmiş ve gurbuz idi. Zeki bir genc olarak savaşa girmesine musaade edildi.

İbn Omer, bundan sonraki savaşların tumune katılmış, iyi bir suvari ve suratli bir muharip olarak temayuz etmişti. Hendek ten bir sene sonra yapılan Hudeybiye Sulhu sırasında İbn Omer, Efendimiz in terbiyesi altında ve O'nun yanındadır. Bu arada yapılmış olan olum uzerine biate de iki kez iştirak etme faziletine kavuşmuştu. Bir yandan vazifelerini ifaya gayret ediyor, bir yandan da Efendimiz den hayat dersleri almaya azami gayret ediyordu. Hayber Savaşı esnasında haram-helal yiyeceklerle ilgili rivayet ettiği hadîsleri, bu cumleden saymak mumkundur. Bunları bizzat Efendimiz den nakletmiştir.

Mekke nin fethinde de İbn Omer, uzerine duşen gorevini yapmış bir muharipti. Suratli bir atı vardı, iyi mızrak kullanırdı. Savaşlardaki gayreti Efendimizin takdirine mazhar olmuştu. Buhari nin rivayetine gore, Efendimiz Mekke ye girerken tam yanında İbn Omer vardı.

Huneyn Muharebesi, başı ve sonuyla zorlu bir mucadele olmuştu. Muslumanlar, ilk defa olarak sayılarına guvenmişler, tokadını da hemen yemişlerdi. Duşmanın ilk hucumu karşısında geri cekilmek durumunda kalmışlardı. Kendilerini toparlayıp yeniden hucum tazelediklerinde, duşmanı bozguna uğratmışlardı. Bu esnada yeni Musluman olanlardan bazıları bunu Muslumanların yenilgisi olarak değerlendirerek sevinmişlerdi. Bir ara Efendimiz in yanında kalan sayıları mahdut birkac kişiden biri de İbn Omer di her zamanki gibi.

Taif Muhasarasında İbn Omer, en onde savaşanlardan biriydi. Veda Haccı nda da yine Efendimiz in yanında idi. H. 9. senede vuku bulan Tebuk Gazası na da katıldı. Bu savaşta da bazı hadisler rivayet etti. Bu savaşların dışında, diğer bazı seriyyelere de katılmıştır.


Hz. PEYGAMBER DEN SONRA İBN OMER

Babası Zamanında

Efendimiz in dunyasını değiştirmesinden sonra Halife olarak secilen Hz. Ebu Bekir devrinde İbn Omer'in bir faaliyetine rastlamıyoruz. Babası Hz. Omer'in devrinde bazı futuhatlara katıldı. MeselÂ, İran uzerine yapılan seferlerden Nihavend Savaşına katıldığını biliyoruz. Ayrıca Şam ve Mısır futuhatına da katılmıştı. Fakat bu seferler hakkında fazla bilgimiz yoktur.

İbn Omer, babası zamanında devlet işlerine katılmamıştı. Babası bilerek kendini ve ailesini uzak tutmuştu. Omer'in bu husustaki titizliği malumdur. Hz. Omer, şehadetinden once tayin ettiği HilÂfet Şûrasına, oğlunu da yedinci aza olarak, fakat secilmemek kaydıyla dahil etmişti. Babası doneminde devlet işlerine katılması tek bu olayda olmuştur.


Hz. Osman Zamanında

İbn Omer, yeni secilen Hz. Osman zamanında resmen devlet işlerini kabul etmedi. HattÂ, kendisine kadılık teklif eden Hz. Osman ın, babası Omer'in vazife kabul etmesine rağmen, kendisinin nicin kabul etmediğine dair sorusuna şoyle cevap verdi: Onun zamanında Hz. Peygamber vardı. Muşkullerini O na arzederlerdi. O da ya kendi ictihadıyla veya Hz. Cebrail in getirdiği vahiyle cozume kavuştururdu. Şimdi bizim kimsemiz yoktur. Allah bizim yardımcımız olsun diyerek kadılığı kabul etmeme sebebini acıklamıştır. (Buhari). Şunu da ilave etmiştir: "Efendimizden duydum: Kadılar uc sınıftır: Birincisi cahillerdir. Bunların yeri cehennemdir. İkinci sınıf, alimlerdir, fakat dunyaya meyilleri vardır. Bunlar da ateşte yanarlar, cehennemi boylarlar. Ucuncu zumre ise, hem Âlim, hem de dunyaya meyli olmayan kimselerdir. Bunların yaptıklarında ise ne sevap vardır ne de gunah! "

Devlet işlerini kabul etmemesine rağmen, cihad ve İslÂm ı yayma işinden geri kalmamıştır. Bunun icin H. 27. yılda Afrika da Tunus, Cezayir ve Merakeş seferlerine iştirak etmiştir. H.30. yılda da Horasan ve Taberistan fetihlerine katılmıştır. Fakat devlet ve hukumet işlerinde hep ihtiyatlı davranmayı tercih etmiştir.


Fitneler Devrinde

Hz. Osman dan sonraki olaylarda taraf tutmamıştır. Hz. Ali nin hilafete ehliyetini kabul etmiş, fakat ona şartlı olarak biat etmiştir. Hz. Ali ye, beraberinde savaşa girmeyeceğini belirtmiş, Hz. Ali nin kabulu uzerine biat etmiştir. Hz. Ali den sonra Hz. MuÂviye devrinde Yezid kumandasında İstanbul uzerine tertip edilen sefere iştirak etmiştir. Hz. Muaviye nin vefatından sonra Yezid e biat etmemiş, karşılık olarak, yaşadığı Peygamber şehri Medine den cıkıp Mekke ye gitmiştir. İbn Omer'in Yezid e biati meselesi bir hayli karışıksa da etmediği rivayeti daha gÂliptir. Yezid e biat etmeyen, Hz. Huseyin, İbn Zubeyr gibi sahabenin ileri gelenleriyle burada yaşamıştır. Kalan omrunu burada gecirmiştir.


Emevîler Devrinde

Yezid in olumunden sonra yerine oğlu 2. Muaviye gecti. Ancak bunun hilafeti uc ay surdu. Bu arada karışıklıklar baş gosterdi. Abdullah b. Zubeyr Hicaz da hilafetini ilan etti. Ardından diğer İslÂm beldelerine kendi hilafetinin kabulu icin elciler yollamaya başladı. Bir yandan da Emevîlerle savaşmaya başladı.

Ancak İbn Omer bunu ciddiye almadı. Sizler halifeliği cocuk oyuncağına cevirdiniz diyerek biat etmedi. Ona gore cihad dahilde olmaz, Muslumanlar arasında kılıc cekilmezdi. Cihad bu değildir, cihad İslÂm ulkelerinde Muslumanlar arasında olmaz, cihad ancak gayr-i muslimlere karşı yapılır diyerek, bunları tasvip etmediğini her zaman ifade ediyordu. Daima dahilde cıkan fitnelerden uzak kalmıştı.


Vefatı

Devrin halifesi Abdulmelik, İbn Zubeyr e karşı koymak uzere Haccac-ı Zalim i gorevlendirdi. O da, Mekke yi muhasara altına aldı. İbn Zubeyr kahramanca savaştı. Ama cevresindeki adam sayısı oldukca azalmıştı. Haccac, cinayetinin son merhalesi olarak mancınıklar kurarak Beytu l-Haram ı taşa tuttu. Bu arada İbn Zubeyr şehit oldu.

Mekke nin kuşatılması, Kabe nin taşa tutulması gibi olaylarda İbn Omer Haccac a karşı tavrını acıkca ortaya koymuştu. Yapılanlara cok kızmış, bunu da her fırsatta dile getirmiş, hatt Haccac ın yuzune soylemekten cekinmemişti. İbn Sa d ın rivayetine gore bir gun Haccac hutbe esnasında İbn Zubeyr aleyhinde yalanlarla dolu bir hutbe okumuş, İbn Zubeyr in Kur'Ân ı tahrif ettiği iddiasını ileri surmekten cekinmemişti. Bu esnada İbn Omer dayanamamış, kalkarak yalan soylediğini ifade etmiş, İbn Zubeyr in boyle bir şey yapmadığını, hatta kendisinin bile buna gucunun yetmeyeceğini erkekce haykırmıştı. Buna cok canı sıkılan Haccac, rivayetlere gore bir adamını gorevlendirerek ucu zehirli bir mızrakla İbn Omer i Hac mevsiminde kim vurduya gidecek bir tertiple ortadan kaldırmak yolunu secti. Adamına kalabalık arasında ayağından yaralattı. Hastalığı esnasında kendisini ziyarete gelip nasıl olduğunu soran Haccac a, İbn Omer kendisine yakışan şu cevabı vermiştir. Hem oldurup hem de soruyor musun? Aramızdaki hukmu Allah a bırakıyorum.

Vefat ettiğinde 83 veya 85 yaşında olduğu rivayet edilmektedir. Nakle gore, Mekke nin şanına yakışmayan işler yapıldığını ifade ederek orada vefat etmek istememiş, oğlu Salim e kendisini Medine ye goturmesini vasiyet etmişti. Bundan bir-iki gun sonra da zalimce şehit edildi.

Namazını Haccac ın da iştirak ettiği kalabalık bir cemaatle kılan halk, onu muhacirlere mahsus Fah mezarlığına defnetti.


FAZİLETLERİ

İbn Omer gibi bir fazilet ve ilim Âbidesinin hayatını sınırlı sayfalar icinde aktarmanın mumkun olmadığını biliyoruz. Hayatını hep ilim ve cihad peşinde noktalamış bir zatı, maddî beklentilerle gozleri kamaşmış gunumuz nesline anlatmak da ayrı bir zorluktur. Yine de birkac satırla Kutlular Nesli nin bu mumtaz ferdinin faziletinden bir buket takdim etmek niyetindeyiz.


İlmî Yonu

Hanefîler acısından İbn Mes ud ne ise Şafiî ve Malikîler icin de İbn Omer aynı konumdadır. Bu iki mezhep muntesibinin Hz. Peygamber (s.a.s) ile aralarındaki halkayı tamamlayan ve hadisciler arasındaki meşhur tabiriyle Altın Sened de yerini alan bir zattır.

Hazarda ve seferde daima Efendiler Efendisi nin yanında bulunmaya gayret etmiş, hep ondan bir şeyler oğrenmenin yolunu araştırmıştı. Hz. Omer gibi mulhemûn dan bir allÂmenin oğlu ve onun terbiyesinde yetişmiş birisinden başka turlu olması da beklenmez. Peygamber Efendimizin kayın biraderi oluşunu guzelce değerlendirmiş, bu vasfıyla O ndan pek cok hadis rivayet etmiştir. Medine ye hicret ettiğinde yaşı kucuk olduğu icin, cihada bilfiil iştirak etmesine en azından Hendek Savaşına kadar musaade edilmemiş, o da kendini hadisi şerifleri bellemeye vermiştir. Muhaddisler, onun rivayet ettiği hadîsleri diğer sahabe efendilerimizin naklettikleriyle kıyaslayınca, İbn Omer'in Peygamber Efendimiz den duyduğu kelimelerle naklettiği hususunda hemfikirdirler. İlmi yonunu de birkac başlık altında inceleyebiliriz. İlk olarak Kur'Ân ilimleri ve tefsirindeki yerini belirleyelim.


Kur'Ân İlimlerinde İbn Omer

Sahabe Efendilerimiz icin Kur'Ân ve Rabb-i Kerim in rızası hayatlarının en buyuk gayesiydi. Hayatlarının yorungesi sadece bu istikamete cevrili idi. Bunun dışında bir başka endişeleri olmadı. İbn Omer de, hem bu Nesil den olması, hem de bir buyuk Kutlu nun terbiyesinde yetişmesi sebebiyle, soylenenlerin dışında değildi. Allah'ın rızası da Kur'Ân ı oğrenme, oğretme ve onun mucessem Mufessir ine ittibadan geciyordu. İbn Omer de işte bunu yaptı. Tum hayatı boyunca Kur'Ân ı anlama faaliyetinin icinde oldu. Kur'Ân ın en uzun kısmı olan el-Bakara sûresi uzerinde dort sene durduğu, hakkındaki rivayetlerden anlaşılmaktadır. Tam dort sene, bir sûre uzerinde durmuş. Yani, Allah (c.c), bu Âyette, bu kelimede bize neler buyurmuş, bizden istediği nedir sorusuyla gecen dolu dolu dort sene. Bizim bu iradeyi, Allah rızasına kilitlenmişliği, şahsen benim anlamam mumkun değil! Bununla ilgili bir ornekle tefsir sahasındaki geniş bilgisini gormuş olalım:

Resûl-i Ekrem Efendimizin Kur'Ân-ı Kerim i ummetine belletme usullerinden biri de onlara her hangi bir Âyetle ilgili sualler tevcih etmesiydi. Ortaya sorulan suale bilen cevap verirdi. Yanlış veya eksik olan hususun da tashihi veya tavzihi yapılırdı boylece. Bu soru cevap işini Efendimiz sık sık tekrarlardı. Boylece onları Kur'Ân uzerinde durmaya teşvik etmiş olur, onların akıllarına gelip de sormadıkları konuların acılmasına zemin hazırlamış olurdu. Zaman zaman yukarıda ismi gecen ashap cevap vermedikleri konularda İbn Omer suali cevaplandırırdı. Belki de o buyukler, Allah'ın en sevgili Kul unun huzurunda konuşmayı bir edepsizlik saydıkları veya, arkadaşım cevap versin duşuncesiyle diğergÂmlık yaptıkları icin cevap vermezlerdi.

İmam Buharî nin nakline gore, 14, İbrahim:29. Âyeti uzerinde bir gun Resûl-i Ekrem, cevresindekilere bir sual sormuştu. O anda bulunanlar icinde, Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer gibi Ashabın buyukleri vardı. Âyette gecen şecere-i tayyibe nin ne tur bir ağac olduğu sualine hic kimse cevap verememişti. İbn Omer icinden bunun her zaman yeşil ve yapraklarını hic dokmeyen hurma ağacı olduğunu gecirmiş, fakat ifade etmemişti. Efendimiz, sorusunu kendisi cevaplamış, daha İbn Omer icinden gecirdiğini babasına soyleyince babası keşke soyleseydin diyerek hayıflanmıştı

Yine, 17, İsra:78. Âyetinde gecen dulûk kelimesi hakkındaki bir suale de, kelimenin mutlak olduğunu ve oğle, ikindi ve akşam namazlarını kastedeceğini beyan etmişti. Nasih ve mensuh uzerindeki vaki bir ihtilafı yine İbn Omer engin bilgisiyle cozume kavuşturmuştu.

Sahabe-i Kiram dan bir zatın 9, Tevbe:34. Âyetinde gecen mallarını kenz yapanlar dan kastedilenlerin kimler olduğu ile alakalı bir sualine İbn Omer, Efendimiz den oğrendiğine gore, şu şekilde cevap vermişti: Yeknizûne kelimesinin anlamı altın ve gumuş depo edip, calıştırmamak demektir. Zekat, malın kirini giderdiğine gore, zekatı verilen mal, bu hukme dahil olmaz demişti.

Yine Buhari de tafsilatıyla anlatıldığına gore, yeryuzunde fitne kalmayıncaya kadar savaşın (2, Bakara:193; 8, EnfÂl:39) Âyetlerinin tefsirine dair bir soruya verdiği cevap şoyledir: Sizin yaptığınız bu savaşlara fitne denemez. Fitneyi biz Resul-i Ekrem zamanında yaşadık. O zaman Muslumanlar azdılar. Fitneye duşme hususunda ciddi korkuları vardı demiş, fitne hususunda izahlarda bulunmuştu. (Buhari, Tefsir, Bakara, 31). Kur'Ân tefsiriyle alakalı bu kadar ornekle yetiniyoruz.


Hadis Rivayetinde İbn Omer

İbn Omer, hadis ilminde de, Kur'Ân ilimlerinde olduğu kadar mahirdir. Hadis naklinde kendilerine muksirûn denen cok hadis nakletmiş kimselerdendir. Rivayet ettiği hadislerin kitaplarımıza gecmiş kısmı 2630 adettir. Bunlardan 170 tanesi Buhari ve Muslim tarafından ittifakla nakledilmiştir. Yalnız başına Buhari nin naklettiklerinin miktarı 81 adettir. Muslim in tek başına naklettiklerinin yekûnu ise 31 tanedir.

İbn Omer ilim aşkıyla dopdolu bir sahabi olarak devamlı Resul-i Ekrem i takip etmiş, onun hicbir hareketini kacırmamaya calışmıştı. O'nun huzurunda bulunamadığı zamanlarda da, bilenlerden kacırdıklarını oğrenmeye gayret ederdi. Bu suretle sahabe arasında hadislere vakıf olmakta mumtaz bir mevkie yukselmişti.

Hadis naklinde de İbn Omer'in ayrı bir yeri vardır. Resul-i Ekrem Efendimiz den duyup oğrendiklerini nakletmekte oldukca istekli idi. Efendimizden sonra 60 yıl yaşaması da Cenab-ı Hakk ın kendisine bir lutfu idi. İbn Omer de bunu iyi kullandı. Cevresindekilere devamlı ilim oğretti. Bu manada İmam Malik ve dolayısıyla da İmam Şafii ye hocalık yaptı. İmam Malik in hocası Nafi, İbn Omer'in mevlası idi. Onun ilme merakını gorunce kendisini azat etmiş, yanında bir oğrenci olarak barındırmıştı. Nafi de İbn Omer den duyduklarının tumunu engin hafızasında hıfzetmiş, ona layık bir talebe olduğunu gostermişti.

İbn Omer'in Medine deki Mescid-i Nebevi de bir ders halkası vardı. Burada talebelerine hadis-i şerif ve diğer İslÂmi ilimleri nakletmekle meşgul olurdu. Hac zamanı da Mekke ye gider, orada İslÂm Âleminin her yanından gelenlere hadis rivayet ederdi.

Resul-i Ekrem Efendimiz den ne duymuşsa aynen uygulamaya ve uygulatmaya gayret etmişti. O'nun davranışlarını en ince teferruatına kadar oğrenme azmindeydi. Bu gayretini Hz. Aişe annemiz de tasdik edip takdir edenlerdendi. Onun hakkında şoyle demişti: "Ef'al ve harekatında Resul-i Ekrem e en fazla benzeyen İbn Omer'dir." Onun hakkında diğer bir rivayet de şoyledir. "Hz. İbn Omer, her hususta kılı kırk yararcasına Efendimiz e uymaya calışırdı."

İbn Omer, diğer İslÂmi ilimlerde bir deniz gibi ise, hadis ilminde bir sınırları belirsiz ummandı. Hadisle ilgili olarak hakkında tabiinin dev kametlerinden sadece ikisinin şehadetiyle yetiniyoruz: Said b. Cubeyr şoyle der: "Bir gun bana birisi geldi. Lisan hakkında bir sual sordu. Bu mes eleyi ben bilmiyordum., Gittim, İbn Omer den sorup oğrendim." Hadisleri yazıya aktarmada en ciddi gayret gosteren muhaddis İbn Şihab da şoyle der: "Resul-i Ekrem in vefatından sonra İbn Omer, 60 sene yaşadı. Bu omrunu hadis talimi ve neşriyle gecirmişti."


Hadis Rivayetindeki İhtiyatı

Sahabe, Resul-i Ekrem Efendimiz den duydukları ve gorduklerini nakletmişlerdir. Gorduklerini kendi kelimeleriyle anlatmaları normal. Lakin, duyduklarını aynen muhafaza edip, Efendimiz in kullandığı kelimelerle aktarmaları her sahabe icin mumkun olmayabiliyordu. Her sahabenin kendi kelimeleriyle aktarmasına hadis ilminde mana ile rivayet denmektedir. Bunun da bircok kuralları vardır. (Bk. Yeni Umit Dergisi, sy. 43).

Hadislerin naklinde İbn Omer'in muhaddislerce musellem bir ihtiyat ve dikkati vardır. Mesela, Muhammed b. Ali İbn Omer'in hadis naklini değerlendirirken şoyle der: "Sahabe den bir coğu pek cok hadis nakletmişlerdir. Fakat bunlar İbn Omer kadar ince eleyip sık dokumamışlardır." Bir diğer ravi Ebu Cafer der: "Hz. İbn Omer, Resul-i Ekrem den rivayet ettiği kelimelerin harfine ve harekesine bile dikkat ederdi." İmam Şa bî de bu hususta şoyle konuşur: "İbn Omer hadis beyan ederken zaman ve mekanı ve işin nezaketini dikkate alırdı. Zaruret olmadıkca veya bahis acılmadıkca hadis talimine kalkışmazdı. Talime başlayınca da o kadar selis aktarırdı ki, dinleyenler hayran kalırdı. Bir sene kadar İbn Omer'in huzurunda bulundum. Hz. İbn Omer yalnız meal ile yetinmez, kelimeler uzerinde bile titizlikle dururdu, kelimelerin değiştirilmesinden hoşlanmazdı." Bununla ilgili bir misal şudur: "Bir ara onun yanında ravi Ubeyd b. Umeyr kale Resulullah, meselu l-munafikı, ke şatin min beyni rabıdateyn diyerek hadis nakletmeye başladı. İbn Omer hemen mudahale edip durdurdu. Boyle değil, Resul-i Ekrem şoyle buyurmuştu: beyne ganemeyye . Bundan dolayı butun muhaddisler onun hadisleri naklinde temkinli olduğunu bilirler."

Doğuştan itibaren Musluman bir ailede buyumesinin yanında, Resul-i Ekrem efendimizin 15 sene kadar beraberinde bulunmuştu. O ndan sonra da Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer zamanlarını da Medine de gecirdi. Butun bunları hadis bilgisini derinleştirmekte kullandı. Butun bilgisini İmam Nafi yoluyla İmam Malik ve İmam Şafiî ekolune aktardı. Biz Hanefîler icin İbn Mes ud ve Hz. Ali ne ise, Maliki ve Şafiî mezhepleri icin de İbn Omer odur. İbn Omer den gelen hadislerin en kıymetli senedi şoyledir: Malik an Nafi an İbn Omer. Bu sened hadîs ilminde silsiletuz-zeheb (altın sened) kabul edilmiştir.

Bu bahsi İmam Malik in bir ifadesiyle bitirelim. Medine imamı bu buyuk zat der ki: "Hz. İbn Omer'in rivayetleri Kitabullah tan sonra bu ummetin vesikasıdır."


İbn Omer'in Ustad ve Talebeleri

İbn Omer, Resul-i Ekrem Efendimiz in dışında Hz. Omer ve Hz. Ebu Bekir den de istifade etmiştir. Buna bir nebze temas etmiştik. Bunların dışında kendilerinden hadis dinlediği birkac sahabinin ismi şoyledir: Hz. Osman, Hz. Ali, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Mes ud, Bilal, Suheyb, Rafi b. Hudayc, Hz. Aişe ve Hz. Hafsa (radiyallahu anhum ecmaîn).

Kendisinden de hadis, tefsir ve fıkhî fetvalar nakleden Tabiîn in isimlerinden bazıları da şunlardır: Halid, Urve, Zeyd, İbn Zubeyr, Musa b. Talha, Ebu Seleme b. Ebu Abdirrahman, Said b. Museyyeb, Avn b. Abdullah, Kasım, Muhammed b. Ebubekir, Mus ab, b. Sa d, Ebu Musa l-Eş arî, Enese b. Sirin, Şa bî, Cebele b. Suhaym, Ziyad b. Cubeyr, Heysemî, Sa d b. Ubeyde, Said b. Haris, Tavus, İkrime, Ata, Mucahid, Said b. Cubeyr, Abdullah b. Şakik, ve kendi ailesinden de, Bilal, Hamza, Zeyd, Salim, Abdullah, Ubeydullah, Ebu Bekir, Muhammed bu buyuk imamdan hadis nakletmişlerdir. Bu listeyi coğaltmak mumkunse de biz bu kadarıyla iktifa ediyoruz.


Fıkıh İlminde İbn Omer

İbn Omer, ilk devirlerde gelişen İslÂm coğrafyasının fıkıh ve fetva acısından halkın ve alimlerin kendisine muhtac olduğu birkac isimden biridir. Yukarıda bir nebze temas edildiği uzere, Resul-i Ekrem den sonra Medine de 60 sene yaşamış olmasının bunda payı pek buyuktur. Kendisine sorulan suallere biliyorsa Efendimiz den naklettiği hadislerle cevap vermiştir. Eğer onda bir şey bulamazsa Hz. Ebu Bekir ve Omer'in fetvalarından nakletmiştir. Eğer bunlarda da bulamazsa o takdirde ayet ve hadislerden ve İslÂm ın genel prensiplerinden cıkardığı kendi kanaatini soylemiştir.

Tabiin ve onlardan sonra gelen kutlu nesiller bu acıdan kendinden pek cok istifade etmişlerdir. Mesela, Ehl-i Sunnet in dort buyuk imamından biri ve en onde gelenlerinden olan İmam MÂlik in fıkhı İbn Omer'in fetvaları ile doludur. Aynı şekilde İmam ŞÃ‚fii nin de İbn Omer den pek cok nakli vardır.

İbn Omer, fetva hususunda gayet titiz davranırdı. Bazı oğrencilerinde hayret uyarsa da bilmediği hususlarda rahatlıkla bilmiyorum diyebilme cesaretini gosterirdi. Bununla ilgili yaşanmış bir ornek şudur: Bir zat bir hususta onun fikrine muracaat etmiş, İbn Omer de bilmediğini soylemişti. Muhatabı buna hayret etmiş, yine de soyleyeceği bir şeylerin olacağını soyleyerek ısrar etmişti. Buna karşılık İbn Omer, ben senin vasıtanla Cehenneme kopru kuramam diyerek gereken cevabı vermişti.


AhlÂkına Dair

İbn Omer gibi bir ahlÂk Âbidesini kelimelerin sınırlı dunyasına sokmak mumkun değildir. Onun ahlÂk ve faziletini anlatmak icin Efendimiz in ahlÂkını aktarmak yetecektir. Zira onun ahlÂkı tam anlamıyla Resul-i Ekrem in ahlÂkı idi.

Maişetini ticaretten sağlar, gunduz carşı pazarda işini bitirince hemen mescide veya evine koşar, kendini lahuti Âlemin kucağına atardı.

Onun yaşadığı hayatta muttaki kelimesi tam anlamını bulmaktadır. Gercekten onda Allah korkusu ilk sırayı işgal ediyordu. İbadet hususunda Ashabın ileri gelenlerinden idi. Her gece teheccud namazı kılar, bundan sonra da gecenin geri kalan kısmını Kur'Ân okuyarak değerlendirirdi.

Allah korkusu yuzunden siyasetten daima uzak kalmıştı. Hilafet meselesinde kendisine yapılan ısrarlara karşılık, katiyen kararından vazgecmemişti. Hz. Ali ve diğerleri arasındaki olaylarda taraf tutmamış, Hz. Ali nin haklı olduğunu bilmesine rağmen bu fikrinden caymamıştı. Kendisine buyuk paralar karşılığında yapılan Hz. Muaviye ye ve oğlu Yezid e biat tekliflerini kabul etmemişti. Ne kadar ısrar ettilerse direnmesini bilmişti.

Efendimiz in nesl-i pÂkine karşı saygısı sonsuzdu. Hz. Huseyin in Irak tan gelen davete icabet etmemesi icin cok uğraşmış, lakin Hz. Huseyin, yine de memur olduğu işi yapmıştı. Bir Iraklının kendisine sorduğu sinek kanıyla namaz meselesiyle ilgili bir soruya verdiği cevap bunu rahatlıkla ortaya koyar: "Şuna bakın" demişti, "uzerinde Hz. Peygamber (sav) in neslinin kanı var, bana, sinek kanını soruyor."

Birkac kelime de istiğnası ve tok gozluluğunden bahsedip yazıyı bitirmek istiyoruz. İbn Omer, sadaka ve infak hususunda Ashabın onde gelenlerinden idi. Bir kerede bir-iki bin dirhemi bağışlardı. İbadetini ve Allah a bağlılığını takdir edip beğendiği bir kolesini azat etmişti. Niye azat ettin diyenlere, Allah sevdiklerinizden infak etmedikce birr e ulaşamazsınız (3, Âl-i İmran:92) buyuruyor diyerek cevap vermişti. Sofra başında iken dışarıdan bir fakirin sesini duysa hemen yiyeceğini ona ikram ederdi. Hastalığı esnasında canı uzum cekmiş, pey zahmetten sonra buldukları uzumu tam tatmak uzereyken, bir fakir gormuş, İbn Omer hemen ona ikram etmişti. Cevresindekiler buna biraz bozulmuşlar, onun gonlunu başka bir şeyle yapabileceğini soyledilerse de kabul ettirememişlerdi. İkramdaki bu ifratı yuzunden hanımı bazen bir amele gibi calışır, mutfakta her an yemek pişerdi.

O ve diğer Ashab-ı Kiram Efendilerimiz, Allah'ın huzurunda, Efendimiz in gozetiminde bir talebe olarak Rabb-i Kerimin rızasını tahsil hususunda gayret ettiler. Kelimelerimin yetersiz kaldığı bu anda, sahabiyi duşunebilmek icin okuyucularımın engin hayal guclerine sığınıyor, Rabbim in bizleri O ve diğer Ashab ın şefaatinden ayırmamasını diliyorum.

__________________