Yeryuzunde her yerde bir din olgusu vardır. Ateistlerin bile! Hatta benim anlayabildiğim kadarıyla ateistlerin asıl sorunu tanrının varlığıyla yokluğuyla değil, algıladıkları tanrının niteliğiyle, bir anlamda din adına yapılan işlerin iyi olması gereken bir tanrıya yakıştırılamaması ile ilgilidir. Ateistler ve yakın goruşlere sahip azınlıklar haric hemen herkes Allah’ın dininin esaslarını gonderdiğine ikna halindedir. Ama alelade dindarlar buna rağmen gonderilen talimatın (kitabın) bu konuda yeterince aydınlatıcı olmadığı veya anlaşılmasının zor olduğu duşuncesindedir. İnsanoğlu, bu hususları acıklayıp yeterince kalplerini teskin edecek cevapları hep başka insanlardan bekler. Eğer bir başka insan, kendi gibi bir insanı ikna etmeyi başarabilirse ona uyar ve dosdoğru yolu bulduğunu sanır. Bu sanış, bu zan, ta ki bir başka duvara toslayana kadar devam eder. Karşısına cıkan karşıt fikirlere direnemeyen insan, Yaratıcıyı reddetmeyi icsel olarak reddeder ve kendi inancını yeni bir şekle sokma arayışı icerisinde bu kez başka bir mantıklı acıklayıcı ve onayıcı bulma peşine duşer. Oysa bu mantıki acıklamaların tamamı eksiksiz olarak Allah’ın kitabında (Kuran’da) vardır.

Dini konularda “ben asla şuphe duymam” diyen insanoğlunun, kesinlikle samimi olmadığını duşunuyorum. İlla ki Allah ve Ahiret konusunda şupheye duşulmesinden bahsetmiyorum. Ama dini emirler ve diğer iman ve ibadet konularında daima bir teskiniyet arayıcılığı vardır. Hatta olmalıdır. Sorgulayıcı olmanın gereğidir bu. Bu arayış da peşinden “nasıl” sorusunu getirir. Bir ic mucadelesi başlar. Nefis ve vicdan muhasebesi bizi en doğruyu bulmaya surekli iter durur. Ama coğunlukla mucadele yarıda bırakılıp nefsin arzularına uyulur. Nefis tatmin olduğunda ise tekrar vicdani arayış mucadelesi devam eder.

Ateist olduğunu soyleyenlerin, yanlışta inatla ısrar etseler de, en azından bu hususta daha samimi olduğunu duşunuyorum. İnanmadıklarını soylerler ve sorularla karşımıza cıkarlar. Ve enteresan bicimde bugun ateistlerin sorduğu en aykırı soruların hemen tamamının Kuran’da olduğunu goruyoruz. Bugun ateistler dindarları her ne konuda sıkıştırıyor ve makul bir cevap veremez konumda bırakıyorlarsa ilginc bir şekilde bu aykırı sorulara Kuran’da da rastlıyoruz. Ama bunu gorebilip anlayabilmek icin ateistler gibi onyargıyla ve sui zanla kitabı okumak değil, sozde dindarlar gibi de bilmediğin dilde ezberlemek değil, Kuran’ın icinde ne yazdığını gercekten okumuş olmak gerekir. Aksi takdirde Kuran’ın dışındaki ve coğunluğunun uydurma olduğu belli olan bir suru rivayetteki hikÂyelerle ve mantığa tam oturmamış zanlarla ateistlerin karşısına cıkarsanız ne onları ikna edebilir ne de aslında kendi kalbinizi teskin edebilirsiniz. Edindiğiniz şuphelerden Kuran’ı okumadıkca olsa olsa devekuşları gibi kafanızı kuma gomerek kurtulduğunuzu zannedersiniz. Bu yenilginizi fark eden tanrı tanımazlar ise sizin bu cahilliğinize acıyarak gulerler.

Ateistlere “biz insanlar Allah’ın halifesiyiz” derseniz onlar da size “dunyada bu kadar akılsız, ahlaksız, diğer insanların namusuna goz koyan, dedikodu yapan, para icin bin turlu takla atan ve butun ahlak soylemlerine rağmen diğer insanların hÂkimi durumuna gelir gelmez kendi gibi duşunmeyenlere yasaklar koyan, ozgurluklerini kısıtlayan ve hatta uydurdukları dinler adına birilerini olduren bu kan dokucu insanların mı yaratıcının seckin kulları olmayı hak ettiğini” sorarlar ve hatta bu inandığınız olculerde sizin tanrınızı şuclu veya hatalı bile bulurlar. Altyapısı sizin mantığınıza oturmamış ve sadece inandım demekten oteye gitmeyip ici doldurulmamış bir halifelik anlayışı ateistlerin gozunde aklını kullanamayanların kendi kendini avutmasıdır. Kendilerini uyuşturan bir afyondur. Bu durumda haklıdırlar da… Ve size derler ki “Bu ne sacmalık! Sen bunu hak edecek ne yapıyorsun ki? Beni kÂfir olarak niteliyor ve senin gibi olmadığım icin kendini gizli bir kibirle yuceltiyorsun! Allah boyle kotulukler yapan ve savaşıp duran insanları mı halife yapmış?” Yeryuzunde, bunu soran ateistlerken, Kuran’ı okursanız aynı soruyu soranın Allah’ın gunah bile işlemekten arınmış melekleri olduğunu gorursunuz. O halde ateistlerle aynı şeyi soran melekler de mi Allah’ın varlığını kabul etmiyor!!! Kafir kim!!!

2-Bakara 30 Hani Rabbin, Meleklere: «Muhakkak ben, yeryuzunde bir halife var edeceğim» demişti. Onlar da: «Biz seni ovup yuceltir ve (surekli) takdis edip dururken, orada fesat cıkaracak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?» dediler. (Allah «Şuphesiz, sizin bilmediğinizi ben bilirim.» dedi.

Elbette ateistlerin doğru yolda olduğunu soylemiyorum ama Allah’a inandığı halde şirk koşanların bile en derin cehennemle karşılaşacaklarına yonelik ayetler aklıma gelmiyor değil. Ateistlerin duşunme, aklını kullanma ve sorgulama hususunda kuru kuruya dinine bağlananlardan, idrak yolunda daha cok mesafe kat etmiş oldukları ve onlerinin en azından acık olduğu goruluyor. Cunku sorguladıkları icin, her an doğrunun farkına varabilme potansiyelleri yuksektir. Ama sorgulamayan ve inandığına tahkik etmeden inanan, duşunmeden kabul etmeyi onur sayan, şuphe etmeyi dinen eksiklik goren insanların en doğruyu fark edebilme potansiyelleri cok daha duşuktur. Duşunme ihtiyacı hissetmediklerine gore, kat ettikleri dini mesafe sona ermiş durumdadır. Kader/olcu labirentleri tıkanmıştır. Artık duşunmek yerini matematiksel sevap biriktirmeye bırakmıştır. Tefekkur yerini surekli tekrar eden ici doldurulmamış zikirlere terk etmiştir. Sorgulamayan dindar tarafından yetmiş defa bilmediği dilde Amene Resulu okumak dini olgunluk zannedilmeye başlanmıştır.

Oysa bu sırada ateist, Bakara suresinin o son iki ayetini okuyarak duşunmeden inanan rakibine kendini haklı cıkaracak doneler bulma peşindedir. Der ki; madem Allah insana kaldıramayacağı yuk yuklemez, senin neden cocuğun oluyor, sen neden kole gibi calışıp asgari ucret alıyorsun, sen neden gunde beş vakit namaz kılmak icin olur olmaz yerlerde mescid aramak zorunda bırakılıyorsun, senin kızın neden universiteden atılıyor, neden borc icinde yuzuyorsun, Allah neden senin yukunu hafifletmiyor? Ustelik bunları bir tarafa bırak, sen neden oluyorsun? Demek ki olum senin kaldıramayacağın bir yuk ki oluyorsun! Bu da demek ki bu ayet sana yalan soyluyor ve sen de buna kuru kuruya inanıyorsun!!! Hadi cevap ver!!!

İşte eğer sen Kuran’ı hak ettiği bicimde okumamışsan bu “duşunen ateiste” cevap veremezsin. HÂlihazır mantıksal cozumlemesiyle senden cok cok daha iyi durumdadır. Senin onunde binlerce ayet dururken okumayıp duşunmediğin halde, o sadece tek bir ayet okuyup seni gecmiştir. Ama sen maalesef aynı ayeti Arapca olarak ezbere bildiğin halde bırak onu, kendini bile ikna edici bir cevap veremezsin. O Allah’ın varlığını kabul etmese de, okuduğu icin seni alt etmiş, senin cihadından cok cihad yapmış ve Allah’ın izniyle seni yenmiştir. Sen, bu adam zaten Allah’a inanmıyor, ben otomatik galip sayılırım diyorsan yanılıyorsun. Cunku o soru senin “inandığın şekliyle dininin” olum fetvasıdır. Butun cihadsal ganimetin o ateist kişinin eline gecmiştir. Sen ise yenilmiş bir ordunun esir duşmuş ve koleleştirilmiş erinden ya da eve kapatılmış cariyesinden ote durumda değilsindir. Ateisti ikna edip etmemenden daha onemlisi kendi kendini ikna edememiş oluşundur!!! Hayatın gelip geciciliğini ve bir imtihan sırrı barındırdığını anlatan ayetlerden hakkıyla haberin yoksa, her gece gorduğun ruyaların anlamı ya da anlamsızlığıyla yaşadığın dunya hayatının ne kadar benzeştiği aklına bile gelmez. Eğer gelse, bu soruya cevabı yapıştırırsın, o anlamasa da sen anlamış olursun. Bu da yeter. Nasibi yoksa (Allah katında hak etmemişse) o zaten inanmamaya devam edecektir. Bu onun sorunu. Ama sen kendi sorununu cozmelisin. Bir ateistin sorusu genellikle sana yeterince iman edip etmediğini gosterir. Cevabını veremiyorsan bu konuda caba sarf etmen gerekir. Onun icin değil, kendin icin.

Peki bu caba nasıl olmalı? Bir kere, korkmayı bir kenara bırakmalıyız. Eğer korkmuşsan bu saldırıdan, derhal insanlardan bu sorunun cevabını bilenleri ararsın. Hatta boyle bir kişi olarak şu yazımı okuyorsan benim vereceğim cevaba odaklanmışsın ve ne cevap vereceğimi beklemektesindir. Oysa Kuran’ı rehber edinmiş bir kişi bu şuphelerden korkmaz ve her dini sorunun cevabının da Kuran’da olduğundan emindir. Benim soyleyeceklerimden değil, Kuran ayetinden mutmain olma peşindedir ve hatta cevabi nitelikte başka başka ayetler de olabileceğinden aklının bir koşesine bu araştırmayı yapmayı koymuştur bile. Ve hatta ve hatta o ayetler aklına coktan gelmiş olanlar bile vardır. Elbette bazen bir insan da doğruyu işaret edebilir. Her soylenen yanlış değildir. Ancak mesele soylenen cozumun Kuran’la bağdaşıp bağdaşmadığıdır. Fikirden ote Kuran’da olmayan yeni bir hukum koyulursa sorun cozulmez, hatta katmerleşir.

Meleklerin ve ateistin “Bu bozguncu kan dokuculer mi halife olacak?” sorusuna donelim. Cevapları bulmak icin uzaklara gitmeye gerek bile yok. Genelde hemen ardından gelen ayetler zaten cevabı da birlikte veriyor. Ustelik sadece sorunun cevabını değil, kimin kafir olduğunu da soyluyor!!!

2-Bakara 31,32,33,34 Ve Adem’e isimlerin hepsini oğretti. Sonra onları meleklere yoneltip: «Eğer doğru sozluler iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin» dedi. Dediler ki: «Sen yucesin, bize oğrettiğinden başka bizim hic bir bilgimiz yoktur. Gercekten sen, her şeyi bilen, hukum ve hikmet sahibi olansın.» (Allah «Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver» dedi. O da, bunları onlara isimleriyle haber verince, (Allah) dedi ki: «Size demedim mi, goklerin ve yerin gaybını gercekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı da, acığa vurduklarınızı da ben bilirim.» Ve meleklere: «Ademe secde edin» dedik de İblis’ten başka (diğerlerinin tumu) secde ettiler. O ise, dayattı ve kibirlendi ve kÂfirlerden oldu.

Gordunuz değil mi cevabı! Ateistlerin sorduğu soruyu sorarak sorgulayan melekler değil, Allah’ın varlığından zerre kadar şuphesi bile olmayan ama ustun olduğunu ileri surerek kibirlenen şeytan kÂfir oldu!!!

Peki gordunuz mu “bu kan dokucu insanları mı halife kılacaksın” diye soran meleklere ve bizim ateistimize aynı anda gelen cevabı! Allah mealen diyor ki “İnsan her ne kadar kan dokucu ve bozgunluk cıkarıcı olsa da sizden ustun olabileceğini size gostereceğim. Gerceği ben biliyorum. Cunku (melekler olarak) sizin icinizde kotulukten eser bile yokken, benim oğrettiğimden başka bir şey bilemezken ve boylece bana itaat ederken, insanların arasında, icindeki kotuluk seceneğine rağmen oğrettiğimden yola cıkarak tahkik ederek, anlayarak, kalpleriyle kabul ederek, idraklerini kullanarak bana itaat edenler cıkacaktır. İşte onlar sizden ustun bir akıl yurutme ve secicilik sahibidir. Sadece verdiklerimle de yetinmez, oğrenmeyi de oğrenip, kendi kendilerine oğrenmeye ve akıl yurutmeye, ilimde derinleşmeye devam ederek doğruyu bulup secmeye devam ederler. Daha iyi sorgulamak icin didinirler. Sadece benim oğrettiğim kadarını yapacak olsalardı elbette siz meleklerden farklı olmazlardı. Ama onlarda daha buyuk bir kapasite vardır. Onlar benden ilim isterler. Ben de veririm. Hadi bakalım insanın sizden ustun olduğunu kabul edin artık!”

Ayrıca burada (aklıma gelmişken) dikkat cekici bir diğer husus daha var. Şoyle ki bu ayetlerde meleklerin (basit manada duşunursek) isim verme, ismini haber verme gibi ozellikleri olmadığı gibi bir durum ortaya cıkarken, uc ayların başlangıcı kabul edilen Regaip Kandiline ismini meleklerin verdiğine dair Kuran dışı bir rivayet olması duşundurucudur!!! Neyse devam edelim…

İşte bize o soruyu soran ateist arkadaşa “işte senin bu sorgulayıcılığın, duşunme ve doğruyu bulup secme kabiliyetinden dolayı Allah’ın halifeliğine adaysın” diye soylediğinizde vereceği cevap ne olursa olsun o insanın yol ayrımını ortaya koyacaktır. Eğer sizi anlamışsa “dur bir dakika, neredeyse sen beni tarif ediyorsun” diyecektir. Zafer o andan itibaren sizindir. Hem kendinizi ikna etmiş hem de inanmayan bir başka insanı doğru duşunmeye sevk etmişsinizdir. Gerisi ona kalmış. Kabul etmese de sorun yoktur. Cunku Kuran’ı okumuşsanız o andan sonra gelecek soruların da cevabının corap sokuğu gibi aklınıza dokunduğunu goreceksiniz. Bakın hic ara vermeden peşinden gelen ayetleri okuyalım. Demek istediğimi anlayacaksınız.

2-Bakara 35,36 Ve dedik ki: «Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.» Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve boylece onları icinde bulundukları durumdan cıkardı. Biz de: «Kiminiz kiminize duşman olarak inin, sizin icin yeryuzunde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır» dedik.

Gorduğunuz gibi meleklerin sorusu ve şeytanın ustunluk iddiasının ardından Allah halife kıldığı insanı derhal kalite kontrole soktu. Ustelik ona ustunluk taslayanı da test suresince serbest bırakıp “buyur becerebiliyorsan becer onlardan ustun olduğunu ispatlamaya” dedi. Ne insana ne şeytana ceza vermedi, fırsat verdi. Sizce kim haklı cıkacak!!! Şeytan ustunluğunu ispat peşinde, ya bir ateist kadar bile sorgulamaktan korkan sozde dindarlar neyin peşindeler!!!

Butun soruların cevaplarını yazan bir kitabı kendi dilimizde anlamayı uygun gormezken, anlamadığımız bir dilde ezberleyerek mi bize ustun olduğu iddiası olan şeytana galip geleceğiz? Ama hadislerin (rivayetlerin) cevirilerini okumayı ve orada yazanları uygulamayı cok gerekli goruyoruz! Bu bir celişki değil mi? Neden aynı şeyi Kuran icin uygulamıyoruz? O Allah’ın sozu diyerek, onu dilimize cevirirsek bozarız diyoruz değil mi? O halde hadisler de ceviri olduğuna gore onlar da bozulmuş olamaz mı? Bu ne kuru kuruya kabuldur? Hani Kuran icin, Allah’ın onu koruyacağına inanmıştık! Ama hadisleri daha cok koruduğuna inanmıyor muyuz bu haliyle!!! Bu nasıl perhiz, bu ne bicim turşu!!!

Eğer Kuran’ı Allah’ın koruduğu doğruysa (ki doğru) kendi dilimize cevirip okuduğumuz zaman neden bozmuş olalım ki? Aksine meallerle Kuran’ı bozmaya calışanlar doğru ceviriler sayesinde birer birer ortaya cıkmazlar mı!!! Cunku orijinali elimizdedir. Bundan buyuk kolaylık mı olur!!!

Allah Kuran’ı kendisi icin mi indirdi, bizim icin mi? İcinde ne yazdığını bilelim diye mi indirdi, yoksa insanlardan manasını gizleyelim diye mi? İsrailoğulların kahinlerinin yaptığını mı yapma peşindeyiz? O kadar acık ki!!! Aslında şu satırları yazmaktan bile utanıyorum, Allah’ın, meleklere ve şeytana ustun kıldığı insanlara bunları acıklamanın bile yersiz olduğunu duşundukce!!! Hele ki bir zamanlar, bugun eleştirdiğim anlayışa (anlamayışa) uyanlardan olduğumu hatırladıkca!!!

Allah’ım sana nasıl teşekkurler edelim, nasıl bir şukur gosterelim de, verdiğinin karşılığı olabilsin…

22-Hac 78 Allah yolunda gereği gibi cihad edin. Sizi insanlar icinde bu emanete ehil bulup secen O’dur. Din konusunda, size hicbir zorluk da yuklemedi. Haydin oyleyse babanız İbrÂhim’in milletine ve yoluna! Bundan once de, bu Kur’Ân’da da, size Musluman adını veren O’dur. Ta ki Resul size şahid olsun, siz de diğer insanlar nezdinde Hakkın şahitleri olasınız. Haydin namazı hakkıyla ifa edin, zekÂtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. O sizin biricik mevlanız, efendinizdir. O, ne guzel mevla ve ne guzel yardımcıdır.


__________________